Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1645 E. 2023/1118 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1645 Esas
KARAR NO: 2023/1118
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/02/2021
NUMARASI: 2017/1129E, 2021/210K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 13/07/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından fuarda tanıtımı yapılan … 2014 model Atlet Kesim … torba üretim makinesi ekipmanları ile beraber makinenin (…) davalı şirket tarafından verilen bilgiler ve taahhütler nedeniyle müvekkili tarafından beğenildiğini, Beşiktaş …Noterliği’nin 06.01.2015 tarih … yevmiye sayılı … nolu Düzenleme Şeklinde Finansal Kiralama Sözleşmesi kapsamında satıcı … San. Ve Tic.Ltd.Şti.’ne ait proforma fatura ve buna ilişkin düzenlenen 19.01.2015 tarih ve … nolu fatura muhteviyatı … model Atlet Kesim … torba üretim makinesi ekipmanları ile beraber makine (…) İş Leasing tarafından satın alındığını ve müvekkili … Dış Tic.Ltd.Şti.’ne teslim edildiğini, Finansal Kiralama Sözleşmesi kapsamında kiralanan makinenin, kiralandığı tarihten itibaren kullanılamadığını, satıcının durumdan derhal haberdar edildiğini, birkaç kez servis çağrıldığını, ancak makinenin çalıştırılamadığını, davalı yanın sözleşme kapsamında yer alan taahhütname gereğince makinenin çalışmaması nedeniyle makineyi geri alacağını ve müvekkilinin mağduriyetini gidereceğini yazılı olarak beyan ettiğini, müvekkilinin kira bedellerini düzenli olarak ödediğini, davalı yanın makineyi geri almadığını, müvekkilinin zararlarını tazmin için İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında ilamsız icra takibi yapıldığını, davalının icra takibine itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalının müvekkilinin zararını karşılamadığı gibi takibi de durdurmasının müvekkilini zor duruma soktuğunu belirterek, davalının İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına yapmış olduğu haksız ve hukuki dayanaktan yoksun itirazın iptali ile takibin devamına ve asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın her ne kadar davalı müvekkiline yönelik başlattığı takibe 19/01/2015 tarih, 166.650 USD miktarlı fatura bedelini konu etmiş ise de; 19/01/2015 tarih, … seri numaralı ve 166.650 USD bedelli faturanın muhatabının …A.Ş. olduğunu, ödeme emrinde takip dayanağı olarak belirtilen belgeler arasında yetki belgesinin yer almadığını, çünkü takip tarihinde ilgili finans kurumundan yetki alınmadığını, davacının sunduğu yetki belgesinin tarihinin 29/03/2017 olduğunu, davacı tarafın seçimlik hakkı kullanarak bedel iadesi talebinde bulunulduğunu belirtmişse de ayıp bildirimine ve hangi seçimlik hakkın kullanıldığına ilişkin herhangi bir yazılı belge ibraz etmediklerini, davacı şirkete satılan makinenin ayıplı mal niteliği taşımadığını, davacının makineyi fuarda çalışır halde gördüğünü, tüm teknik özelliklerini inceleyip satın aldığını, makinenin objektif olarak sahip olması gereken tüm özellikleri taşıdığını, satış ilişkisinin taraflarının ticari şirket olduğundan bahisle TTK m. 23/c kapsamında alıcının malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise iki, değil ise sekiz gün içerisinde satıcıya bu durumu ihbar etmesi gerektiğini, TTK gereğince tacirler arasında karşı tarafı temerrüde düşürmek, bir sözleşmeyi feshetmek yahut bir sözleşmeden dönmek için yapılacak olan tüm ihbar veya ihtarların noter aracılığıyla ya da taahhütlü mektupla yapılması gerektiğini, ancak davacı şirket tarafından kanunda belirtilen süreler içerisinde usulüne uygun bir ayıp bildiriminde bulunulmadığını, TBK m. 223 hükmünce alıcı davacının devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz gözden geçirmek ve satılanda sorumluluk gerektirir bir ayıp görürse bunu uygun bir süre içerisinde satılana bildirmek zorunda olduğunu, oysa davacı şirketçe dosyaya sunulan deliller arasında herhangi bir ayıp bildirimi bulunmadığını, ayıp bildiriminin mevzuat doğrultusunda gerçekleştirilmediğini, TBK m. 223/11 hükmünce davacının satılanı bu halde kabul etmiş sayılması gerektiğini, davacı şirketin iade talebinin hakkın kötüye kullanımını oluşturduğunu, davacı alıcının seçimlik haklarını kullanmasında kullanılan hakkın satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması önem arzettiğini, orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değerinin, ayıbın öneminin ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceğinin dikkate alınacağını, makinenin sanayi tipi ticari bir makine olması ve bedeli dikkate alındığında alıcının geçerli ve ciddi oranda bir ayıp olmadan sözleşmeden dönme hakkını kullanması açıkça hakkın kötüye kullanımını teşkil edeceğini, satılan malın küçük ev aleti olmadığından ayıbın gerçek anlamda araştırılması ve somutlaştırılması ile sözleşmeden dönme koşullarının oluşup oluşmadığının detaylıca irdelenmesi gerektiğini, malın ayıpsız değeri ve ayıbın önemi hususunda yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde davacı şirketin sözleşmeden dönme hakkının oluşmadığının açıkça tespit edileceğini, bilirkişi incelemesi sonunda kusur tespit edilmesi halinde kusur boyutunun söz konusu kusur nedeniyle makinenin bedelinden indirim yoluna gidilip gidilemeyeceğinin değerlendirilebileceğini, davacının talebi doğrultusunda malın iadesine karar verilmesinin hukuken mümkün olmadığını belirterek, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “… Bahse konu makine satıldığı ilk anda dahi çalışmamış, gerekli denemeler yapılmış, servis çağrılmış, ancak buna rağmen makinenin çalışmaması üzerine 24/06/2015 tarihinde iki taraf mutabık olarak makinenin yapılan denemeler sonucu çalışmadığı ve makinenin çalışmaması nedeni ile geri alınacağı imza altına alınmış olup, satıcı bu ayıba katlanmakla yükümlüdür. Davacı kiracı, makine montajı yapıldıktan sonra 19/01/2015 ile 24/06/2015 tarihleri arasında makinenin çalıştırılması için denemeler yapmış, ancak makinenin çalışmadığı tespit edilmiş ve bu durum davalı satıcıya bildirilmiş ve bildirim yükümlülüğü yerine getirilmiştir. Somut olayda davacı kiracı bahse konu makinenin montajından sonra yapılan denemeler sonucu randımanlı bir şekilde çalışmaması, kendisinden beklenen hizmeti görememesi nedeni ile davalı şirkete sözlü olarak bildirimde bulunmuş, yapılan görüşmeler sonucu makineye servis imkanı sağlanmış, ancak makinedeki sorunun devam ettiği tespit edilmiştir. Davalı şirket makineyi bir benzeri ile değiştirme teklifinde bulunmuş ancak davacı bu talebi kabul etmemiş ve TBK 227/1. Maddesi uyarınca sözleşmeden dönme ile satılanı geri verme seçimlik hakkını kullanmak istemiş ve ödediği bedelin iadesi içinde bahse konu takibi başlatmıştır. Makine üzerinde açık ayıp olmasına rağmen taraflar arasındaki sözlü görüşmeler ile ayıbın zamanında satıcıya bildirildiği tespit edilmesi nedeni ile davalı satıcının bu aşamadaki ayıbın zamanında bildirilmediği iddiası TMK. 2. Madde uyarınca haklı bulunmamıştır. Davacının makineden beklenen performansı gösterememesi nedeni ile ödediği bedeli geri talep etmekte haklı bulunması nedeni ile satış sözleşmesine konu makinenin iadesi koşulu ile takip tarihindeki asıl alacak miktarı olan 166.650,00 USD yönünden takibin devamına ve takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca Merkez Bankası’nın USD için uyguladığı bir yıllık vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanmasına, alacak likit ve davalı borçlu tarafından belirlenebilir olduğundan %20 icra inkar tazminatının kabulüne…” şeklindeki gerekçe ile neticeten “1-Taraflar arasındaki sözleşmeye konu … MODEL atlet kesim … torba üretim makinesi ve ekipmanlarının iadesi koşuluyla şartı ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosya yönünden asıl alacak miktarı olan 166.650,00 USD yönünden takibin devamına fazlaya ilişkin istemin reddine, takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca Devlet bankalarının bu para birimi için açılmış 1 yıllık vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanmasına, 2- %20 icra inkar tazminatının kabulüne,” şeklinde karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin 15.06.2021 Tarihli ek kararında; “davacı vekilinin talebi gerekçeli karar ile birlikte değerlendirildiğinde verilen karar ile önce taraflar arasındaki sözleşmeye konu … model atlet kesim HDPE torba üretim makinesi ile ekipmanların iadesi gerektiği, iade şartından sonra İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı takip dosyası için devam edebileceği ve verilen hükmün açık olması nedeni ile ek karar talebinin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkil Finansal Kiralama Sözleşmesi kapsamında kiraladığı makineyi, kiralandığı tarihten itibaren kullanadığını, davalının durumdan derhal haberdar edildiğini, bir kaç kez servis çağırılmış ise de makinenin çalıştırılamadığını, en son olarak davalı, 24.06.2015 tarihli ‘SÖZLEŞME’ başlıkla düzenlenen taahhütname ile makinenin çalışmaması nedeniyle makineyi GERİ ALACAĞINI ve müvekkilin mağduriyetini gidereceğini yazılı olarak beyan ettiğini, fakat aradan çok uzun bir zaman geçmesine rağmen müvekkilin mağduriyeti giderilmediği gibi, makinenin geri de alınmadığını, zira davalının kendisi de makineyi öncelikle olarak çalıştırabilir duruma getirdikten sonra bir başkasına satacağını beyan ettiği için müvekkili sürekli oyaladığını, fakat müvekkil Finansal Kiralama Sözleşmesi kapsamında yükümlülüğü olan kira bedellerini düzenli olarak davalıya ödendiğini, borcunu tamamen ifa ettiğini ve makinenin mülkiyetinin müvekkile geçtiğini, müvekkil ödeme edimini yerine getirmesine rağmen, uzunca bir süre boyunca parasını geri alamadığı gibi, makineden hiçbir şekilde istifade edemediğini, halen daha makine çalışmamakta ve atıl durumda bulunduğunu, buna rağmen müvekkilin ilk olarak makineyi geri iade etmesi, davalıya karşı elinde bulundurduğu hapis hakkının ihlali anlamına gelecek ve müvekkili daha da savunmasız bir duruma sokacağını, müvekkilinin zaten parasına kavuşamadığı gibi, makinenin de elinde çıkması ile alacağını elde etmek konusunda tamamen savunmasız hale geleceğini, istinaf mahkemesince icra dosyasından kaynaklanan borcun tamamen ödenmesi halinde makinenin iadesine karar verilmesi şeklinde kurulacak bir hükmün hakkaniyete daha uygun olacağını, BK. m. 81 karşılıklı edimleri ihtiva eden sözleşmelerde, alacaklının borçlunun ifasını talep edebilmesi için, önce kendi borcunu ifa etmesi veya en azından ifayı teklif etmiş olması gerektiği kuralını koyduğunu, borçlunun, kendi edimini öncelikle ifa etmeyen alacaklının ifa talebine karşılık ödemezlik def’i ileri sürerek ifadan kaçınabileceğini, bundan dolayı takibin devamına kararının şarta bağlanmış olmasının davalı-borçluyu da ödemezlik defi kapsamında borcunu ifa etmemeye sevk edeceğini, bu nedenle mahkemenin 2017/1129 E. – 2021/210 K. Sayılı ilamının 1.maddesindeki ‘Taraflar arasındaki sözleşmeye konu … MODEL atlet kesim HDPE torba üretim makinesi ve ekipmanlarının iadesi koşuluyla şartı ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosya yönünden asıl alacak miktarı olan 166.650,00 USD yönünden takibin devamına’ şeklinde hükmüne ek olarak verilen 15.06.2021 tarihli ek kararın kaldırılarak takibin koşula bağlı olmaksızın devamına kararı verilmesini yada ifa ediminde önceliğin davalıya verilmesini, veyahut icra dosyasından kaynaklı borcun ödenmesi halinde makinenin davalıya iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Alacağın zamanaşımına uğradığını, TBK m 231/1 hükmü uyarınca “Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz.” hükmünün yer aldığını, Yerel Mahkeme dosyasında yer alan 13/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda da makinenin ekipmanları ile birlikte 12/12/2014 tarihinde teslim edildiğinden iki yıllık zamanaşımının 12/12/2016 tarihinde dolduğunun tespit edildiğini,Bilirkişi tespitlerinin devamında zamanaşımı itirazının “hakkın kötüye kullanılması” şeklinde tezahür ederek bilirkişinin bağımsız ve tarafsız olması ilkesini ihlal edildiğini, Davacı tarafından başlatılan icra takibinin yerinde olmadığını, Ödeme emrinde de belirtilmiş olduğu üzere icra takibine 19/01/2015 tarih, 166.650,00 USD miktarlı fatura bedeli takip konusu edildiğini, ancak faturanın muhatabının … A.Ş olduğunu, … A.Ş. tarafından alacaklıya temsil yetkisi verildiği ya da bu hakların ona devredildiğine ilişkin herhangi bir kayıt olmadığını, davacının takip konusu alacağı talep etme hak ve yetkisi bulunmadığını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2012/7249 Esas, 2012/10981 Karar sayılı ilamı, yine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2011/8032 Esas, 2012/2054 Karar sayılı ilamındın dikkate alınması gerektiğini, Davacının belirtmiş olduğu yetki belgesinin tarihi 29/03/2017 olduğunu, ödeme emri 10/03/2017 tarihli olduğunu, bilirkişi tarafından da kabul edildiği üzere davacının … A.Ş. tarafından yetkilendirilmeden icra takibi yoluna giriştiği açık olduğunu,HMK 54. Maddesi dikkate alınması gerektiğini, HMK’nın 114. Maddesi uyarınca; tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları, kanuni temsilcinin söz konusu olduğu hallerde temsilcinin gerekli niteliğe sahip olması, dava takip yetkisine sahip olması ve davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartı olduğunu, Konuya ilişkin olarak Yargıtay 12 Hukuk Dairesi 16/05/2002 Tarih, 2002/8982 Esas, 2002/10223 Karar numaralı ilamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 23/05/2001 Tarih, 2001/12-428 Esas, 2001/426 Karar numaralı ilamının dikkate alınması gerektiğini, İcra takibine dayanak belge aslı veya onaylı suretlerinin icra müdürlüğüne tevdi edilmesi gerekirken davalı tarafça takibe dayanak belgelerin icra müdürlüğüne tevdii edilmemesi müvekkili şirketin haklı bir diğer itiraz sebebi olduğunu, makinenin tüm ekipmanları ile birlikte 12/12/2014 tarihinde davacı alacaklı şirkete teslim edildiğini, davacı şirket tarafından müvekkil şirket temerrüde düşürülmeden icra takibi açıldığını, takip içeriğinde faiz talep etmesi de yerinde olmayıp işlemiş faiz talebinin reddinin yerinde olduğunu, sözleşme ödeme tablosundan da açıkça anlaşılacağı üzere, davacının taksit ödemeleri 2019 yılına kadar devam ettiğini, borcun tamamı takip tarihinde davacı şirket tarafından ödenmediğini, davacı şirketin karşılığı tam olarak ödenmediği ve bu kapsamda belirtilen miktar kadar zararı dahi bulunmadığı halde tüm fatura bedeli üzerinden alacak talep etmesi açıkça hukuka aykırı olduğunu, alacak miktarı ve uygulanılması istenilen faiz oranları ve faiz tarihlerine ilişkin talepler usul ve yasaya aykırı olduğunu,Takibe konu faturanın 19/01/2015 tarihli olduğunu, o tarihteki USD kuru 2.308 TL olduğunu, Davacı taraf, leasing firması tarafından yapılan ödeme planında faturada belirtilen bedelin türk lirası karşılığı üzerinden yapılan taksitlendirme ile makine bedelini leasing firmasına ödediğini, davacı şirketin icra takibi ve Yerel Mahkeme dosyasında söz konusu alacağı güncel kur üzerinden takip ve dava konusu ettiğini, takip tarihinde mevcut USD kuru 3.746, Karar tarihindeki USD kuru 7.150, 26.04.2021 tarihi itibariyle ise 8.357’Tl olduğunu, Aradaki kur farkları dikkate alındığında mevcut uyuşmazlıkta aşırı ifa güçlüğü oluştuğunun sabit olduğunu, müvekkili şirketin bu durumu öngörmesi mümkün olmadığını, müvekkilinin malı teslim ederek ifadan kurtulduğunu, davacı şirketin açıkça sebepsiz zenginleşmesine mahal vereceğini, müvekkilinin mağdur olacağını, Makinenin, ayıplı mal niteliğinde olmadığını, Davacı şirketin uyuşmazlık konusu makineyi fuarda çalışır halde gördüğünü ve tüm teknik özelliklerini inceleyip satın aldığını, Bahse konu makine objektif olarak sahip olması gereken tüm özellikleri taşıdığını, satış ilişkisinin tarafları ticari şirketlerdir. Bu kapsamda TTK m. 23/c kapsamında alıcının malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise iki, değil ise sekiz gün içerisinde satıcıya bu durumu ihbar etmesi gerektiğini, davacı şirket tarafından kanunda belirtilen süreler içerisinde usulüne uygun bir ayıp bildiriminde bulunulmadığını, Yargıtay örnek kararlarının da bu yönde olduğunu, BK 223 doğrultusunda da alıcının, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz gözden geçirmek ve satılanda sorumluluk gerektirir bir ayıp görürse bunu uygun bir süre içerisinde satılana bildirmek zorunda olduğunu, davacı şirketçe dosyaya sunulan deliller arasında herhangi bir ayıp bildirimi bulunmadığını, alıcının seçimlik haklarını kullanmasında, kullanılan hakkın satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması da önem arz ettiğini,. Yine orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususların dikkate alınacağı yasal mevzuat gereği olduğunu, Alıcının geçerli ve ciddi oranda bir ayıp olmadan sözleşmeden dönme hakkını kullanması açıkça hakkın kötüye kullanımını teşkil ettiğini, Tacirin ticaret hayatına ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir tacir gibi davranması gerektiğini, Mahkemenin itirazları değerlendirmediğini eksik inceleme ile yeni bir rapor alınmadan karar vermesinin yerinde olmadığını, Davacı şirketin satın alınan makinenin çalıştırılması ve kullanılması için deneme ve eğitim çalışmalarında yeterli teknik beceri ve tecrübeye sahip personel bulundurmadığını, Bu kapsamda davacı şirketin makinenin ve yapılmak istenilen ticari faaliyetin zaman, iş gücü ve ekonomik anlamda beklentilerini karşılamayacağını fark etmesi üzerine makineyi iade etmeye çalıştığını, Davacı şirketin tüm bu nedenleri makinenin teknik anlamda ayıplı olmasından ziyade davacı şirketin teknik yetersizliği ve ticari kaygılarından kaynaklandığını, müvekkilinin makineye yönelik çözüm tekliflerini yargılama öncesi olduğu gibi yargılama safhasında da aktif tuttuğunu, kaldı ki, makinenin 2015 yılında satılması ve kullanılmadan muhafaza edilmesi yine gelişen teknoloji nedeniyle makinenin mevcut haliyle değerlendirilmesi de mümkün olmadığını, müvekkilinin bilirkişi incelemesinde hazır bulunma hakkı gasp edildiğini, bilirkişi incelemesinnin makinenin bulunduğu mahalde salt davacının katılımıyla gerçekleştirildiğini, tanıklar dinlenilmeden karar verildiğini, müvekkili şirketin bilirkişi incelemesi esnasında hazır bulunma isteğine karşın 09/11/2018 tarihine kadar bilirkişi ataması yapıldığına ilişkin tanzim edilen tutanaklar kaydedilerek uyap sistemine yüklenilmediğini, bilirkişi ataması ve mahallinde inceleme hakkında telefon yoluyla bilgi alınmaya çalışıldığında ise her telefon görüşmesinde mahkeme kalemi tarafından dosyaya henüz bilirkişi atanmadığı konusunda yanlış bilgilendirilme yapıldığını, bilirkişiler tarafından uyuşmazlığa konu makine üzerinde teknik bir inceleme yapılmadığı gibi makine dahi çalıştırılmadığını, Raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu ve “davaya konu makinenin işlevine uygun olarak çalışıp çalışmadığı, makinenin ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın hangi nitelikte ayıp olduğu, ayıbın niteliğine göre makinenin davalı tarafından iade alınmasının gerekip gerekmediği” incelemeleri bilirkişi tarafından yapılmadığını,Tahrik kayışları, keçe ve silolara bakarak makinenin hiç çalıştırılmadığı kanaatine varan bilirkişilerin makineyi inceleme sırasında çalıştırmadan ayıbın mahiyetinin malın iadesini gerektirdiği sonucuna varması objektif ve yeterli bir incelemenin yapılmadığını açıkça gösterdiğini, ayrıca makine çalıştırılmadan ve baskının niteliği görülmeden yapılan bu incelemenin dosyadaki delil ve kayıtlar üzerinden yapıldığı anlaşıldığını, Bahse konu 13/10/2018 tarihli bilirkişi raporunun dördüncü sayfasında; “makinenin plastik poşet üretimini gerçekleştirdiği, ancak tam ve tekmil olarak sözleşmesinde belirtildiği şekilde baskılı poşet üretememesi..” tespitinde bulunulduğunu, Oysa sunulu sözleşme ve delil listemizde bulunan video ve fotoğraf kayıtları incelendiğinde uyuşmazlık konusu makinenin sözleşmede yer alan teknik özelliklere sahip olduğu açıkça anlaşılmakta olduğunu, bilirkişiler tarafından söz konusu makine dahi çalıştırılmadan makinenin baskılı poşet üretemediği tespitinde bulunması açıkça hukuka aykırı olduğunu, Bilirkişi raporunda her ne kadar taraflar arasında yapılan yazışmalarda makinenin baskı özelliğinin ilk montaj sırasında çalışmadığının açıkça kabul edildiği belirtilmişse de; söz konusu tüm yazışmaların davacının performanstan memnun olmaması, makinenin kullanılması için gerekli teknik donanıma sahip olmaması ve ekonomik gerekçelerle bu işten vazgeçmesi nedeniyle taraflar arasında gerçekleşen konuşmalarm olup ayıba ilişkin delil teşkil etmediğini, davacı taraf dosyadaki delil ve belgelerden de anlaşıldığı üzere müvekkillin taleplerine karşı makineyi bugüne dek müvekkile teslim etmediğini, Makineyi iade etmeyen davacının makine bedelini talep etmesi ise açıkça hukuka aykırı olduğunu, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin yerinde olmadığını, Yerel Mahkeme tarafından davacının takip tarihinden fiili ödeme tarihine kadar belirtilen oranda faiz talep edilebilmesini sağlayacak şekilde hüküm tesis edildiğini, Oysa BK 99/3’de yer alan düzenleme vadesinde ödenmeyen borç ilişkileri için geçerli olduğunu, faiz oranları ve faiz tarihlerine ilişkin talepleri usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre sözleşmeden dönme durumunda mal ayıplı dahi olsa, alıcının tasarrufunda bulunduğu sürece satıcı veya sağlayıcının faiz ile sorumlu olmayacağı kabul edildiğini, mevcut durum, ekonomik koşullar ve icrai işlemler sonucu müvekkil şirketin telafisi imkansız zararlara uğramasının kaçınılmaz olması kapsamında teminat alınmaksızın istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE Davacı, malın ayıplı olduğu iddiasına dayanarak mal bedelinin iadesi talebi ile ilamsız takip başlatmıştır. Dava, İİK 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili, ek karara karşı ise davacı vekili yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekili istinafında davacının takip ehliyeti olmadığını ileri sürmüştür. Takibin dayanağı faturanın alıcısı… AŞ ise de; ilgili finansal kiralama şirketi tarafından Beşiktaş …Noterliği’nin 29.03.2017 Tarihli … yevmiye nolu belgesi ile davacıya takip ve dava için yetki verildiği, keza yargılama sırasında da finansal kiralama bedelinin davacı yanca ödenerek malın davacıya devrinin gerçekleştiği dikkate alındığında davacının husumeti bulunmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf isteminin reddi gerekmiştir. Taraflarca inkar edilmeyen 24.06.2015 Tarihli sözleşme başlıklı belge incelendiğinde; “… Ltd şti satmış olduğumuz …’s Industrıal … model T-Shor (atlet kesim makinesi) Bodiboz Matbaa kesim üçü bir arada üretim makinemizin matbaa bölümü istenilen randımanı vermemiştir. Makine fuarda alıcı firmaya verilmeden önce biz Teknobil Plastik Türkiye distribütörü olarak hem de … Firması olarak şartımız makine çalışmazsa veya istenilen randumanı vermezse makine bizim ve geri alacağımızı belirttik şu anda mağdur olan …Şti firmasından makinanın çalışmaması nedeni ile geri alacağız. (09.01.0215 Tarihinden itibaren Teknobil Plastik gözetimi altında denemeleri 24.06.2015 tarihine kadar ara ara yapılmıştır, …. makineyi kendi başına çalıştırmamıştır)” şeklinde olduğu anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut e-posta ve mesaj görüntülerine göre de makinedeki şikayet nedeni ile taraflar arasında yazışmalar yapıldığı sabittir. Davalı vekili ayıbın zamanında yapılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının yeterli personelinin olmadığını istinaf istemi olarak ileri sürmüş ise de; 24.06.2015 tarihli belgede, davacı şirketin makineyi kendi başına çalıştırmadığı ve denemelerin davalı gözetiminde yapıldığı belirtildiği gibi makinenin geri alınacağının davalı şirket tarafından açıkça taahhüt edildiği, yine taraflar arasındaki mesaj kayıtlarına göre 07.04.2016 tarihli mesajda davalının malı geri alacağını açıkça beyan ettiği, 24.02.2017 tarihli mesajda ise davalının davacıdan bir süre beklemesini talep ettiği, süreç içerisinde tarafların sürekli irtibat halinde oldukları, takibin 10.03.2017 Tarihinde başlatıldığı dikkate alındığında davalının tüm aşamalardan haberdar olup taraflar arasındaki yazışma içeriği ve süresine göre zamanaşımı oluştuğundan söz edilemeyeceğinden davalının bu yöndeki isteminin reddi gerekmiştir. Bilirkişi raporunda ayıbın açık olduğu belirlenmiştir. Makinenin davalı şirket tarafından 19.01.2015’te kurulum işleminden hemen sonra baskı yapmadığı taraflarca tespit edildiği gibi 19.01.2015’ten itibaren davalı şirket gözetiminde denemeler yapıldığının da sözleşmeye bağlandığı, davalının malı geri almayı açıkça kabul ettiği dikkate alındığında alıcı, sözleşmeden dönerek malın iadesi ile bedelin ödenmesini talep edebilecektir. Davalı yan savunmasında USD üzerinden takip başlatılmış olması, kur tarihindeki artış nedeni ile aşırı ifa güçlüğü olacağını ileri sürmüş ise de; mal bedeli faturada 166.650 USD olarak belirtilerek davalıya ödenmiş olmakla davacının da USD üzerinden iade talep etmesi yerinde olup bu yöndeki savunma yerinde görülmemiştir. Mahkemenin işlemiş faiz talebini kabul etmediği, makinenin çalışır durumda olmayıp davacının kullanımının söz konusu olmadığı dikkate alındığında takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesine göre faize hükmedilmesinde de usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Davalı yanın diğer istinafı; icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğuna ilişkindir. Somut delil durumuna göre; iddia ayıba dayalı ise de, taraflar arasındaki sözleşmeye göre davalının, dava konusu malı davacıdan geri almayı açıkça kabul ettiği, malın değerinin belirli olduğu dikkate alındığında alacak likit ve davalı itirazında haksız olduğundan mahkemece İİK 67/2.md gereğince icra inkar tazminatına hükmolunması yerindedir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş ise de; davanın, itirazın iptali istemine ilişkin olduğu ve mahkemenin davanın kabulüne ilişkin kararının Dairemizce yerinde bulunduğu dikkate alındığında HMK 389 md gereğince takibin durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı vekili, ek karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Mahkemenin gerekçeli kararı davacı vekiline 08.06.2021’de tebliğ edilmiş, davacı vekili asıl karar yönünden süresi içinde istinaf dilekçesi sunmamış olup ek karara ilişkin istinaf başvurusu 23.06.2021’de yapılmıştır. Hükümde taraflara yüklenen hak ve borçların değiştirilemeyeceğinden mahkemece davacının ek karar isteminin reddine karar verilmesi yerinde olduğu gibi davacı vekili asıl karar yönünden süresi içinde kanun yoluna başvurmadığından davacı yanın istinaf isteminin bu nedenlerle reddi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, – Davacı vekilinin ek karara yönelik istinaf isteminin HMK 353.1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 42.230,71 TL harçtan, peşin yatırılan 10.558-TL’nin mahsubu ile bakiye 31.672,17TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, – Alınması gereken 269,85-TL harçtan peşin alınan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55-TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 13/07/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.