Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1627 E. 2023/866 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1627 Esas
KARAR NO: 2023/866 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/06/2021
NUMARASI: 2017/1155 E. – 2021/394 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Alım Satım)
KARAR TARİHİ: 07/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacılar vekili dava dilekçesinde;Müvekkili şirketin, dava dışı “…” isimli şirketin Türkiye’de bir takım işlerini komisyon mukabilinde takip ettiğini, davalı şirketin dava dışı … firmasına 14.03.2017 tarihinde 34.514,94 Euro’luk hammadde siparişi verdiği ve ön ödeme olarak 20.000,00 Euro’yu dava dışı …’in “…” bankasında bulunan hesabına gönderdiğini, 13.06.2017 tarihinde …’in kurumsal mail adresinden “Acil” başlıklı bir e-mailin davalı şirkete gelerek bu mailde banka hesabının denetimde olduğu belirtilerek bakiye kalan alacağın …’a yatırılması istendiğini, davalının …’e 14.315,94 Euro’yu gönderdiğini, anlaşıldığı kadarıyla internet hackerları tarafından yapılan bir siber saldırı sonucu paranın yanlış bankaya gönderildiğini, taraflar arasındaki bu ticarette müvekkilinin şahsen ve şirket olarak hiçbir sorumluluğu veya kefaletinin bulunmadığını, kazanç elde etmediğini, ortada bilişim suçları nedeniyle işlenmiş bir suç olduğunu, sorumluluğun kimde olduğunun müvekkillerini hiçbir şekilde ilgilendirmeyip başka bir davanın konusu olduğunu beyanla; müvekkillerinin davalı firmaya borçlu bulunmadığının tespitine, takip miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı …’nın diğer davacı …’nın ortağı ve müdürü olduğunu, davacı ve şirketi …’nın, dava dışı …’in Türkiye temsilciliğini yürüttüğünü, …’in internet sitesindeki mevcut referansları arasında Türkiye’deki referansı ve temsilcisi olarak … unvanı ile davacı … bulunduğunu, davacı yanın iş takibini ve temsilciliğini yürüttüğü … firması ile müvekkil şirket arasında davacı yanın aracılığı ile ticari ilişki kurulduğunu, davacı taraf vasıtası ile müvekkil şirkete … adına düzenlenmiş sahte fatura gönderildiğini, müvekkilinin faturaya binaen yaptığı ödemeden sonra uzun bir süre davacıdan dönüş alamadığını, davacıya ulaşamamasının üzerine ilk defa doğrudan …’e mail atarak ödemenin akıbetin sorulduğunu, … cevap olarak herhangi bir ödeme yapılmadığını, gönderilen ikinci banka ve faturanın sahte olduğunu, e-posta adresinin hacklendiğini ödeme olmadığından kalan ekipmanı gönderemeyeceğini ilettiğini, müvekkili şirketin iş bu ticari ilişkiden beklentisi 34.315,94 EURO değerinde ekipman ithalatını sağlamak olmakla birlikte, vuku bulan olay neticesinde sadece 20.059,10 EURO ekipman temin edebildiğini, davacının de belirtiği üzere … hesabına ödeme geçmediğinden bahisle geri kalan 14.315,94 EURO değerindeki ekipmanı göndermeyeceğini bildirdiğini, müvekkil ticari geleceğini korumak adına malları temin etmek durumunda olduğundan sadece %10’luk bir indirimle tekrar ödeme yapmak durumunda kaldığını, yeni bir ödeme yapılarak mal temin edilmesinin müvekkil şirketin 14.315,94 EURO tutarında zararı olmadığı ve tarafların da bundan sorumlu olmadığı anlamına gelmediğini beyanla; davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/06/2021 tarihli 2017/1155E. – 2021/394 K. sayılı kararıyla; “…Somut olayda davalının dava dışı şirketten bir takım ürünler satın aldığı, davacı şirketin bu satım işine aracılık ettiği, davacı gerçek kişinin davacı şirketin yetkilisi olduğu, davacı gerçek kişi tarafından davalıya yönlendirilen mail ile verilen hesap numarasının sahte olması sebebiyle davalı tarafından gönderilen paranın dava dışı şirket hesabına geçmediği ve bu sebeple aynı bedeli bir kısım indirimle tekrar göndermek zorunda kaldığı ve bu sebeple bir zararının oluştuğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmayıp uyuşmazlığın davalı şirketin ilk yaptığı ödeme dolayısıyla uğradığı zarardan davacı gerçek kişi ve davacı şirketin sorumlu olup olmadığı hususunda olduğu, davacı gerçek kişinin, davalı şirketle yaptığı yazışmaların davacı şirket adına yapması sebebiyle şahsi sorumluluğunu gerektirecek bir husus bulunmadığı, dava dışı üçüncü kişinin hesabının hacklenmesi suretiyle gelen mailin içeriğine de şahsi olarak etkisinin de ispatlanamadığından gerek sözleşmeden kaynaklanan gerek haksız fiilden kaynaklanan bir sorumluluğunun bulunmadığı, davacı şirketin hacklenen e-posta gönderisini, davalıya göndermesi olayında gönderilen e-postanın daha önce davacı ile dava dışı şirket arasındaki yazışmalarda kullanılan aynı e-posta adresinin olması ve dava dışı şirket temsilcisi tarafından gönderilen e-mail yazışmalarında aynı şablon ve antet bilgisinin kullanılması sebebiyle TTK’nun madde 102/II’nin göndermesiyle TBK m.505/III gereği özen yükümlülüğüne aykırı davranışının da söz konusu olmadığından davacı şirketin de sorumluluğuna gidilemeyeceği” gerekçesiyle; davanın kabulü ile davacıların İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibinden dolayı borçlu olmadıklarının tespitine ve her ne kadar davalı taraf takip başlatmakta haksız ise de kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davacıların kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemece davacı şirketin özen yükümlülüğüne aykırı şekilde hareket etmediğine ilişkin kararın gerekçesinin açıklanmadığını, TTK 18. Madde kapsamında tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiğini, hackerler tarafından ele geçirilen maili kendilerine ileten davacının vekilin özen yükümlülüğüne aykırı bir eyleminin bulunmadığı yönündeki kanaat açıklamasına anlam veremediklerini, uyuşmazlığa ilişkin iş ilişkisi bakımından müvekkilinin tek muhatabının davacı şirket olduğunu, bilirkişi raporunda TTK 18. Madde de bilirkişilerce basiretli tacirin benzer iş alanlarında hizmet veren basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranışın esas alınacağının belirtilmesine rağmen, bu hususta inceleme yapılmadığını, davacının siber saldırı ile ele geçirilen maili ileterek siber güvenlik konusunda sınıfta kaldığını, müvekkiline karşı sorumlu olduğunu, davacı şirket ile dava dışı şirket arasındaki ticari ilişki ve yazışmaların uzun süredir süregeldiğini, bu durumda değerlendirme yapılırken daha katı davranılması gerektiğini, davacıların maddi anlamda risk teşkil eden iletiyi aldıklarında, önce dava dışı şirket ile irtibat kurarak teyit etmesi gerektiğini, davacıların somut olayın bir siber saldırı neticesi gerçekleştiğini belirtip, İtalya’da suç duyurusunda bulunduklarını belirtseler de akıbeti hakkında geri dönüş yapmadıklarını. -Davacının söz konusu ticari ilişkinin tarafı olup, meydana gelen zararlardan müteselsil sorumluluğunun bulunduğunu, dava dışı … şirketi ile müvekkili arasında satım sözleşmesi kurulması bakımından davacının köprü görevi gördüğünü ve sözleşmenin tarafı olduğunu, TBK’da komisyoncunun, ücret karşılığında, kendi adına ve müvekkili hesabına hukuki işlem yapmayı üstlenen kişi olarak tarif edildiğini, komisyoncunun üçüncü kişilerle yaptığı işlemlerin tarafı olup, bu işlemlerden doğan hak ve borçların komisyoncuya ait olduğunu, komisyoncunun müvekkili ile yaptığı sözleşme gereğince bu hak ve borçları müvekkiline devretmeyi taahhüt ettiğini, müvekkilinin zararından özensiz tutumları ile sebep olan davacıların sorumlu olduğunu. -Davacıların haksız fiil sorumluluğunun da bulunduğunu. -Mahkemenin davacı şirket yetkilisinin hukuki sorumluluğunun TTK’da düzenlendiğinden davacı gerçek kişinin sorumluluğuna gidilemeyeceğine dair kararının TTK 632. Madde gereğince isabetsiz olduğunu beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine, davacıların kötüniyetli olması nedeniyle icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davalı alacaklı tarafından, davacı borçlulara karşı, 14.315,94 Euro tutarında 12.06.2017 tarihli bedeli ödenmiş mal alım faturasına binaen taraflarına teslim edilmeyen malların bedelinden doğan alacağın ödeme tarihindeki kur değeri karşılığının ödenmesi talebine dayanarak 14.315,94 Euro asıl alacak,89,47 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 14.405,41 Euro alacağın tahsili amacıyla ilamsız takip başlatıldığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince Davalı şirketin defterlerinin incelenmesi için Denizli Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine yazılan talimat ile alınan bilirkişi raporunda; incelenen davalıya ait 2017 yılı ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdikleri bulunduğu, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulduğu ve defter kayıtlarının kendi içinde birbirini doğruladığını, delil vasfı taşıdığı, incelenen davalıya ait ticari defter ve kayıtlarına göre 29.09.2017 icra takip tarihi itibariyle dava dışı …’ firmasından 14.315,94 EUR sipariş avansı tutarı alacaklı olduğu, davalının icra takip dayanağı 14.315,94 EUR mal sipariş bedeli için, dava dışı firmaya banka havalesi göndermesi hususunda; davacılar tarafından gönderilen, 13 Haziran2017 tarihli e-posta ve yeni fatura ile farklı bir iban hesabına yönlendirildiğini belirttiği beyan edilmiştir. İlk derece mahkemesince Mali müşavir ve hesap uzmanlarından oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan raporda; Davalı …’nın … San. Tic. Ltd. Şti yetkilisi olduğu yapılan yazışmaların davacı şirket adına olmak üzere bu kişi tarafından yapıldığının görüldüğü, gerçek kişi davalının şahsi sorumluluğunu gerektirecek bir husus bulunmadığının kabul edilmesi gerektiği, davacı gerçek kişinin haksız fiil sorumluluğu bakımından değerlendirildiğinde, dava dışı üçüncü kişinin hesabının hacklenmesi suretiyle gelen mailin içeriğine etkisi yönünde herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, oluşan zararın davacı gerçek kişinin eyleminden değil, dava dışı üçüncü kişinin hesabının hacklenmesinden kaynaklandığı, davacı gerçek kişinin bu işlem ile ilgisinin davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğinin kabul edilmesi gerektiği, sahte faturanın dava dışı üçüncü kişi hesabından yönlendirilmesinin, dava dışı üçüncü kişinin bilişim güvenliği konusunda özenli davranmadığına yönelik bir görünüş yarattığı, yazışma içeriğinde bu hususun dava dışı üçüncü kişi (…) tarafından maillerinde kabul edildiğinin anlaşıldığı, davacı gerçek kişinin sözleşme ve haksız fiil temelli sorumluluğuna gidilemeyeceği. -Davacı borçlu şirketin sorumluluğu yönünden yapılan incelemede; Sözleşmenin 1. ve 4. maddeleri birlikte yorumlandığında, taraflar arasında “aracı acentelik” ilişkisi olduğunun anlaşıldığı, buna bağlı olarak temel sözleşmenin davalı ile dava dışı şirket (…) arasında akdedildiğinin kabul edilmesi gerektiği, taraflar arasındaki ilişki ister akitçi ister aracı acentelik olsun, kural olarak acentenin müvekkili adına yaptığı bu faaliyetlerden dolayı kendisinin kural olarak sorumlu tutulmayacağını, TTK m. 105/II uyarınca, aracılıkta bulunduğu ya da yaptığı sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acentenin, müvekkili adına dava açabileceği gibi kendisine karşı aynı sıfatla dava açılabileceği, daha da önemlisi TTK m.105/III’e göre, acentelerin ad ve hesabına hareket ettikleri kişilere karşı Türkiye’de açılacak olan davalar sonucunda alınan kararların acentelere uygulanamayacağı, bu açıdan davalının ortaya çıkan uyuşmazlık sebebiyle yurt dışında yerleşik … Şirketine izafeten davacıya (acenteye) karşı hukuki yollara başvurması gerektiği, ikinci olarak davacının hack saldırısıyla gerçekleşen e-posta gönderisini davalılara aktarmasından dolayı sorumlu tutulup tutulmayacağı noktasında, TTK m. 102/II’nin yaptığı gönderme sebebiyle vekilin özen yükümlülüğünü referans alınması gerektiği, buna göre, vekilin özen borcundan doğan sorumluluğun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranışın esas alınacağı (TBK m. 506/III) gönderilen e-postanın, daha önce davacı ile dava dışı müvekkili firma arasındaki yazışmalarda kullanılan aynı e-posta adresinden gönderildiği (…@…com) ayrıca dava dışı firma temsilcisi tarafından kaleme alınan ve dosya kapsamanda bulunan e-mail yazışmalarında aynı şablon ve antet bilgisinin kullanıldığı, dolayısıyla davacının eğer gerçekten bir hack saldırısı gerçekleşmişse bunu öngörebilmesinin mümkün olmadığı gibi bu iletiyi davalıya aktarmasının da özen yükümlülüğüne aykırılık olarak yorumlanamayacağı, davalının ortaya çıkan bu zarar konusunda asıl muhatabının dava dışı … şirketi olduğu, ancak yukarıda da belirtildiği gibi davalının, davacıya karşı olmakla birlikte yurt dışında yerleşik olan …’e izafeten bir dava açmak suretiyle zararının giderilmesini isteyerek zararını ancak bu şekilde …’ten karşılayabileceği, davacının ibraz ettiği 2017 yılı defterleri üzerinde yapılan incelemede açılış ve kapanış tasdiki yaptırdığı, davalıya ilişkin herhangi bir hesap hareketine rastlanmadığı, davacı gerçek kişi ve davacı şirketin davalıya karşı sözleşmeden veya haksız fiilden kaynaklanan bir sorumluluğunun bulunmadığı belirtilmiştir.
G E R E K Ç E: Menfi tespit talepli davada ilk derece mahkemesince davanın kabulüne, davacıların İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibinden dolayı borçlu olmadıklarının tespitine karar verildiği, davalı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamına sunulan e-mail yazışmaları, taraf vekillerinin beyanları ve alınan bilirkişi raporundan; davalının dava dışı … isimli firmadan mal sipariş ettiği, davacı tarafça davalıya yöneltilen 13.06.2017 tarihli e-posta ve ekindeki yeni fatura ile davalı tarafça yapılacak ödemenin farklı bir IBAN hesabına yönlendirildiği, daha sonra sipariş konusu malın gönderilmemesi üzerine davalı tarafça dava dışı firma ile yapılan yazışmadan, dava dışı firmanın e posta adresinin kırılarak, sahte e posta ve fatura gönderilerek, paranın başka bir hesaba yatırılmasının sağlandığı, davalının mallar için bir kısım indirim ile yeniden ödeme yapmak durumunda kaldığı ve icra takibi ile yapılan ödemenin davacılardan tahsilinin istenildiği anlaşılmıştır. Uyuşmazlık davaya konu hukuki ilişkide, davacı şirket ile dava dışı İtalya menşeli … isimli firma arasındaki ilişkinin niteliğinin tespiti ile gönderilen e- mailin davalıya yönlendirilmesinden dolayı davacıların takibe konu borçtan sorumlu olup olmadığının tespitinden kaynaklanmıştır. Dosya kapsamına davacı şirket ile dava dışı İtalya menşeli … firması arasındaki sözleşme örneğinin sunulduğu, mahkemece alınan bilirkişi raporunda, ticari ilişkinin aracı acente sözleşmesi kapsamında olduğu tespit edilmiştir. Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde, ticari ilişkinin alım satım komisyonculuğu olduğunu ileri sürdüğü, davacıların basiretli davranmadığını aynı zamanda haksız fiil hükümlerine göre de sorumlu olduğunu ileri sürmüştür. Davalının dava dışı … Firmasının e posta adresinden gönderilen iletinin, davacı tarafça kendilerini yöneltilmesi sonucu zarara uğradığı ileri sürülmüştür. Bilirkişi incelemesi sonucu e mail yazışmalarından, … Firmasının e posta adresinin kırılması sonucu sahte ileti ve fatura gönderildiği, davacıların ise bu iletinin gönderilmesinden dolayı sorumluluğunun bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalı vekilinin siber saldırı neticesinde mail adresinin ele geçirilmesi nedeniyle siber güvenliği sağlamayan davacıların kendisine karşı sorumlu olduğunu ileri sürmüşse de, sahte iletinin gönderildiği elektronik iletinin, dava dışı … Firmasının e-posta adresinden, aynı antet ve şablon ile gönderildiği, davacıların e posta adresinin güvenliğini sağlama ve siber saldırılara karşı koruma yükümlülüğünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı gerçek kişinin, şirket yetkilisi sıfatıyla iletinin gönderilmesi nedeniyle şahsi olarak sorumluluğunu gerektiren bir hususun (hesabın kırılması, suç ortaklığı vs) ispatlanamadığı anlaşılmıştır. Davacı şirketin sorumlu olup olmadığının tespiti yönünden yapılan incelemede; davalı vekilinin, davacının ticari ilişkide komisyoncu olduğu ve meydana gelen zarardan müteselsil sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürmüştür. Sözleşme hükümleri dikkate alındığında, sözleşmenin komisyonculuk sözleşmesi değil, TTK 102/1 maddesindeki tanımdan yola çıkılarak acentelik sözleşmesi olduğu sonucuna varılmıştır. TTK 105/2-3 madde hükümleri göz önüne alındığında, acente aleyhine dava dışı … firmasına izafeten icra takibi yapılabileceği ve dava açılabileceği ancak açılacak davada verilen hükmün acente aleyhine uygulanamayacağı anlaşılmakla, davalı tarafça doğrudan davacılar aleyhine icra takibi yapılması usul ve yasaya uygun görülmemiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar da dikkate alındığında davacı şirket ve yetkilisinin haksız fiil sorumluluğunun ve sözleşmeden kaynaklanan sorumluluğunun bulunmadığı kanaatine varılmakla, ilk derece mahkemesince davacıların ileri sürülen zarardan sorumluluklarının bulunmadığından davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu kanaatiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 4.134,42 TL nispi harçtan, peşin alınan 1.033,61 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.100,81 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davacılar avansından kullanıldığı anlaşılan; 27,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacılara verilmesine, b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 07/06/2023 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.