Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1617 E. 2023/1105 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1617 Esas
KARAR NO: 2023/1105
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2020
NUMARASI: 2017/549E, 2020/244K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/07/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin … şirketlerine bağlı bulunan ve bu şirketlerce kullanılan marka ve tasarım gibi tescilli sınai mülkiyet haklarını elinde bulunduran bir şirket olduğunu, Türkiye’deki faaliyetlerini de … SANAYİ A.Ş aracılığıyla yürüttüğünü, davalı adına tescilli … numaralı … markasının 5, 30 ve 35.sınıflarda 30.01.2012 tarihinden beri tescilli olduğunu, ancak söz konusu markanın “tuz” emtiaları hariç olmak üzere diğer emtia ve hizmetler için kullanılmadığını, bu nedenlerle davalı adına tescilli … numaralı “…” markasının “tuz” emtiası hariç olmak üzere diğer tüm emtialar bakımından kısmen iptaline ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının öncelikle teminat yatırması gerektiğini, müvekkilinin … A.Ş.ve … A.Ş.’nin … markası için kendi işletmesinde ürün ürettiğini, ekonomik ve fikri faaliyetleri sonucu markasına ayırt edici nitelik kazandırdığını, piyasada özellikle sağlıklı yaşam alanında markayı bilinir ve son derece prestijli hale getirdiğini, “…” markalı Himalaya tuzlarının ve ülkemizde elde edilen doğal tuzları birtakım karışımlarla harmanlayarak büyük marketlerde tüketicilerin hizmetine sunduğunu, “…” markasının tanıtımı için ciddi çaba gösterdiğini, birçok reklam ve tanıtım faaliyetlerinde bulunduğunu, ürünlerini ve faaliyetini tescil ettirdiği www…com.tr alan adlı web sitesinde de tanıttığını ve bu site aracılığıyla satışa devam ettiğini, davacının müvekkilinin 35.sınıfta tescilli markasını kullanmadığı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “Davanın KABULÜNE, Davalı adına tescilli … numaralı “…” markasının tescilli olduğu 5.ve 35.sınıflardaki tüm mal ve hizmetlerin tamamı için, 30.sınıfta tescilli olduğu mal ve hizmetlerden “tuz” emtiası dışındaki mal ve hizmetler için kullanmama nedeniyle 31/01/2017 tarihinden itibaren hüküm doğuracak şekilde kısmen iptaline ve sicilden terkinine, ” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı ve ihbar olunan vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mülga 556 sayılı KHK’nın 14.maddesi 14.12.2016 tarih ve 2016/148 – 189 sayılı kararıyla iptal edildiğini, kararın 06/01/2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandığını, bu tarih itibariyle kullanmama nedeniyle hükümsüzlük/iptal davalarına ilişkin mülga KHK’da yer alan yasal dayanağın ortadan kalktığını, hukukun evrensel kuralları gereği, kanunların geriye yürümeyeceği ve ileriye etkili olarak sonuç doğurcağını, TBMM tarafından geçmişe etkili olacak şekilde kanun çıkartılması mümkün olup 6769 sayılı SMK’da kullanmama nedeniyle iptal ve def’i haklarını düzenleyen Kanun maddelerinin geçmişe etkili olacağı yönünde herhangi bir düzenlemede bulunulmadığını, ilk Derece Mahkemesinin Kanun Koyucunun asıl amacının geçmişe etkili olacak şekilde kullanmama sebebiyle markanın iptalini öngördüğü şeklindeki subjektif yorumu hukukun evrensel ilkelerine aykırı olduğunu, kanunun henüz yürürlüğe girmeden hak ve yükümlülükler doğurmasının kabul edilemeyeceğini, ilk derece Mahkemesinin AYM kararı ile SMK yürürlüğü arasında kanun boşluğu olduğu yönündeki tespitinin hatalı olduğunu, mahkemenin genişletici yorum ile bu sonuca varmasının evrensel hukuk kuralları ile çeliştiğini, Müvekkili …’a açılan davanın ihbar edilmesi talebinin temel dayanağının markanın müvekkili …’ın sahibi olduğu şirket … Tic. A.Ş. Tarafından kullanılması olduğunu, 2015 yılında …’ın mükellefiyeti kapattığı şeklinde bilirkişi raporunun güncel ticari gerçekleri ifade etmediğini, … 2009 yılında markayı adına tescillemiş akabinde 2010 yılının ocak ayında şahıs şirketini kurmuş ve hiç faaliyeti sonlandırmadan aynı ticareti, önce yasal mirasçısı olan oğlunu da ortak ederek … olarak Limited şirket kurarak ve yine kurumsallaşma çalışmaları neticesinde … olarak Anonim Şirket kurarak faaliyetlerine devam etmiş olduğunu, ticaret sicil kayıtları ile de bu husus ortada olduğunu, lisans sözleşmesi yargılama sırasında sunulduğunu, lisans sözleşmelerinin yazılı yapılması zorunluluğu da bulunmadığını, yazılı olmasının geçerlilik şartı olmadığını, davaya cevaplarında da belirtmiş oldukları delil listesinde de lisans sözleşmesi zikredildiğini, kaldı ki markanın ,müvekkilinin ortağı olduğu şirket tarafından fiilen kullanıldığı şirket kayıt ve defterleri ile de ortada iken mahkemenin bu yanlış değerlendirmesi taraflarınca anlaşılamadığını, bu sebeple de mahkeme kararının yanlış değerlendirme ve eksik incelemeye dayalı olarak verildiği ortaya konulduğunu, kararın kaldırılması gerektiğini, ilk bilirkişi raporuna beyan ve itirazlarımızda da ek rapora itirazlarında da defalarca açıkça bilirkişinin yetersizliği, tanzim ettiği rapora itibar edilmemesi gerektiği ifade edilmişse de Mahkemece bu beyan ve itirazları nazarı dikkate alınmadığını, baştan beri bilirkişinin özensizliği ve bilgi ve tecrübe eksikliği dile getirilmişse de gelinen noktada bu yetkin olmayan bilirkişinin verdiği rapora göre müvekkilinin temel mülkiyet hakkının ortadan kaldırılmasına karar verildiğini, markayı kullanan … Ticaret A.Ş.’nin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi için yerinde inceleme talep edildiğini, mali bilirkişi tarafından yapılan ilk yerinde incelemede kendisine defter ve kayıtların ibraz edildiğini, mahkemenin bu tespitinin de gerçeğe aykırı olduğunu, davaya cevaplarında da açıkça davacının davayı açmakta hukuki bir menfaatinin olmadığının ortaya konulduğunu, ancak Mahkeme tarafından bu hususun “davacının tescil ettirmek istediği markalara engel teşkil ettiği” gibi bir gerekçe ile geçiştirildiğini, davacının dava açıldığı sırada mevcut bir menfaati olmayıp ilerde oluşması muhtemel – o da şüpheli olmakla- bir menfaati gözönüne alınarak müvekkilinin markasının iptaline karar verilmesinin apaçık adaletsizlik olduğunu, ilk derece mahkemesinin; davacının markanın iptali için dava açmakta hukuki yararı bulunduğundan bahisle davanın kabulüne karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME -Hükümsüzlüğe konu … numaralı “…” markası 5, 30 ve 35.sınıflarda davalı … adına 30.01.2012 tarihinde tescil edilmiştir. Marka uzmanı … ve mali müşavir …’den oluşan bilirkişi heyeti 09.05.2019 tarihli raporda; davalı adına tescilli … numaralı “…” markasının tescilli olduğu 5, 30 ve 35.sınıflardaki tescilli olduğu mal ve hizmetlerde kullanıldığına dair herhangi bir delile ulaşılamadığından markanın iptal şartlarının oluştuğu, davalının 2015 yılı sonu itibariyle mükellefiyetliliğini kapattığı ve markasını ortağı olduğu … LİMİTED ŞİRKETİ’ne kullandırttığı, bu kullanımı ile ilgili herhangi bir sözleşme yapmadığı ve bir gelir elde etmediği, dolayısıyla markayı mükellefiyetliğini kapattığı tarihten bu yana kullanmadığı yönünde görüş bildirilmiştir. Bilirkişiler 25.12.2019 tarihli ek raporda; davalının 2015 yılı sonu itibariyle mükellefiyetliliğini kapattığı ve ortağı olduğu … LİMİTED ŞİRKETİ ile 01.01.2016 tarihli marka kullanım sözleşmesi imzaladığı, bu sözleşmenin damga vergisinin 25.09.2019 tarihinde ödendiği, davalı vekili ile yapılan görüşmelerde yapılan sözleşme kapsamında 01.01.2016 tarihinden dava tarihine kadar herhangi bir kira ödemesinin yapılıp yapılmadığının sorulduğu, ancak herhangi bir belge sunulmadığından ödemenin yapılmadığının tespit edildiği, davalı adına tescilli … numaralı “…” markasının “tuz” emtiası dışında tescilli olduğu 5, 30 ve 35.sınıflarda kullanıldığına dair herhangi bir delile ulaşılamadığından markanın iptal şartlarının oluştuğu görüşü bildirilmiştir.
GEREKÇE Dava, davalı adına tescilli … numaralı “…” markasının kullanılmadığı iddiası ile “tuz” emtiası dışındaki sınıflar yönünden iptali istemi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı ve ihbar olunan vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekili davacının hukuki menfaati olmadığını ileri sürmüş ise de; davacının … ibareli marka tescilleri mevcut olup dosya kapsamı itibarı ile dava açmakta hukuki yararı mevcuttur. Dava tarihi (02.06.2017) itibarı ile 6769 sayılı SMK yürürlükte olduğundan mahkemece SMK hükümlerine göre değerlendirme yapılması da yerindedir. 6769 sayılı SMK’nın 9.maddesinde; “Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir” hükmü düzenlenmiştir. Yerleşik yargı kararlarıyla, marka sahibinin ilgili piyasada ticari bir konum elde edebilmek veya bu konumu sürdürebilmek için ciddi çabada bulunduğunu göstermesi halinde ciddi kullanımdan bahsedileceği ve kullanmama nedenine dayalı iptal davalarında ispat yükünün davalıda olduğu kabul edilmiştir. Davalı cevap dilekçesi ile birlikte delillerini sunmuş ise de; ilk derece mahkemesinin kararında da tespit edildiği üzere cevap ve delil dilekçesinde marka lisans sözleşmesine dayanmamıştır. Süreden sonra sunulan sözleşme tarihsiz ve adi yazılı şekilde yapılmış olup taraf olarak da davacı ve davacının yetkilisi olduğu şirkete atfen isim ve imza bulunduğu görülmektedir. Bu durumda süreden sonra sunulan sözleşme delil olarak kabul edilemeyeceği gibi, bilirkişi raporu, defter incelemesi ve davalının sunduğu delillere göre markanın ciddi kullanımına ilişkin delillerin tuz emtiasına ilişkin olduğu, davacının ise iş bu davada tuz emtiası yönünden iptal talebinin olmadığı, diğer tescil sınıfları yönünden ise ciddi kullanıma ilişkin delil ibraz edilmediği dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin davanın kabulüne yönelik kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmediğinden davalı vekilinin istinafının esastan reddi gerekmiştir.İhbar olunan şirket vekili karara karşı davalı yanında istinaf kanun yoluna başvurmuştur. HMK’nın 61. maddesinde, görülmekte olan bir davanın sonucundan hukuki yararı etkilenecek olan kişi ya da kişilerin davadan haberdar olmasını sağlamak amacıyla “davanın ihbarı” kurumu düzenlenmiş olup, bu şekilde dava kendilerine ihbar edilen üçüncü kişi ya da kişilerin isterlerse davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılma (müdahil olma) olanağı sağlanmıştır. (HMK 63. md.) Somut olayda, dava kendisine ihbar olunan şirket, davaya karşı beyanlarını bildirmiş, herhangi bir müdahale talebinde bulunmamış, müdahale harcı yatırmamıştır. Bu durumda, davada taraf sıfatı ve müdahale talebi olmayan ihbar olunanın hükmü istinaf hakkı bulunmadığından ihbar olunanın istinaf isteminin usulden reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, – İhbar olunanın istinaf istemin USULDEN REDDİNE, 2-Alınması gereken 269,85-TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/07/2023