Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1613 E. 2022/630 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1613 Esas
KARAR NO: 2022/630
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/03/2021
NUMARASI: 2020/67 2021/459
DAVANIN KONUSU: Borçtan Kurtulma Davası
KARAR TARİHİ: 13/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili, davalı … tarafından müvekkili aleyhine kambiyo senedine dayalı olarak icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin geçmişte tedbir amaçlı ve daha sonra kendisine iade edilmek şartıyla güvene dayalı olarak … mahallesindeki dükkanının yarı hissesini davalı …’ya satış göstererek tapuda devrettiğini, ancak davalının bu hisseyi diğer davalı devrettiğini, davalı …’nın takibe koyduğu senedin sahte olduğunu, senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, taraflar arasında senet düzenlenmesini gerektirir ticari ilişki de bulunmadığını belirterek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılardan kısıtlı … vasisi … vekili; takip konusu senedin keşidecisinin davacı, lehtarının diğer davalı olduğunu, diğer davalı …’ın söz konusu senedi müvekkiline ciro yoluyla devrettiğini, vadesinde ödenmeyince müvekkilinin takibi başlattığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Diğer davalı … vekili; müvekkilinin MS hastası olduğunu beyan etmiştir. Mahkemece, toplanan delillere, bilirkişi ve adli tıp kurumu raporuna göre; dava konusu senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacının mirasçıları vekili istinaf etmiştir. Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonunda 10/02/2022 tarihli 2018/1354 Esas – 2020/310 Karar sayılı kararla davanın İİK 72. Maddesince açılan menfi tespit davası olduğu, davacı …’ın 18/11/2016 tarihinde vefat ettiği ancak bu durumun dava dosyasına yansımadığı, taraf teşkili hususunun re’sen gözetilmesi gerektiği, mirasçıların davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmesi yine davalılardan …’nın da yargılama sırasında vefat ettiği, mirasçıların davaya dahil edildiği ve vekille temsil edildikleri halde bu davalının mirasçılarının ve vekillerinin karar başlığında gösterilmemesinin de usule aykırı olduğu gerekçesiyle davacı mirasçıları vekilinin sair istinaf talepleri incelenmeksizin istinaf talebinin kısmen kabulüne, kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmiştir. Dairemiz kaldırma kararından sonra, Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “Dava, hukuki mahiyeti itibarı hakkında icra takibi başlatılan bono senedi keşidecisi davacının senet lehtarı ile icra takibine geçen hamili aleyhine İİK 72 md. uyarınca açmış olduğu menfi tespit davasından ibarettir. İst. Anadolu … İcra Md. … E. sayılı dosyasında davacının Kadıköy … İcra Md. 02/02/2007 tarihinde … E. ile kambiyo takibinde takibe konu 23/02/1999 tanzim, 17/01/2006 vadeli 250.000 DM tutarındaki bono senedine istinaden kambiyo takibi başlattığı, takibin halen İst. Anadolu … E. ile derdest olduğu görülmüştür. Davacı takibe konu bono senedindeki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürdüğünden eski tarihli resmi belgelerde imzası bulunan belgeler getirtilmiş, huzurda her 2 eliyle imza örnekleri alınmış, adli belge inceleme ve kriminalastik uzmanı …’dan alınan 04/02/2015 günlü raporda takip konusu bono senedinin üzerindeki her 2 imzanın davacı …’ın eli mahsulü olduğu, senet üzerindeki yazı ve rakamlarında ayrı kalemle farklı zamanlarda yazılmış olduğu rapor edilmiştir. Rapora davacı vekili 11/03/2015 tarihli dilekçe ile itiraz etmiş, ek rapor talebinde bulunmuştur. ancak mahkememizce itirazın içeriği ve davanın mahiyetine göre bu defa dosyası, takip konusu senet Adli Tıp Kurumuna gönderilerek kurumun Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme şubesinin 05/12/2016 günlü ve … sayılı raporunda takip konusu senetteki imzaların davacı …’ın eli ürünü olduğu rapor edilmiştir. Davacı iddiasına karşın mahkememizce alınan Adli Belge İnceleme Uzmanı raporu ve Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesinin birbirini doğrulayan raporları itibarı ile takibe konu senetteki borçlu imzasının davacı …’ın eli ürünü olduğu” gerekçeleriyle kanıtlanamayan ve yerinde görülmeyen davanın reddine, ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olmakla, davalının yerinde görülmeyen tazminat talebinin reddine karar verilmiş, kararı davacılar vekili istinaf etmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; ilk derece mahkemesinin karar teşkilini sağlamış ise de, esas hakkındaki itiraz ve beyanlarını değerlendirmediğini, kaldırılan ilk karardaki gerekçelerle davayı reddettiğini, menfi tespit davasında öncelikle murisin böyle bir bono imzalayıp davalılara vermediği hususuyla davacı ile davalılar arasında ticari ilişki bulunmadığı ve senedin bedelsiz olduğu hususlarının ileri sürüldüğünü ancak mahkemenin sadece imza incelemesi yaptığını, diğer hususlarda hiç bir araştırma yapmadığını, davalı …’un alacaklı görüldüğü ve üzerinde malen kaydı bulunan senedin hangi ticari ilişkiden kaynaklandığının açıklaması için isticvap davetiyesi çıkarıldığını, ancak davalı vekilinin müvekkilinin MS hastası olduğuna dair beyanı ile hiçbir doktor raporu talep edilmeden tek yanlı olarak MS hastalığı gerekçe gösterilerek mahkemenin ara karardan döndüğünü, davalı …’un 09/12/2015 te vekillerine vekaletname verdiğini, 11/12/2015 tarihli celsede ise vekilinin müvekkilinin MS hastası olduğunu beyan ettiğini, davalı … vekillerinin dava süresi boyunca dava hakkında hiçbir beyanda bulunmadıklarını, akli melekeleri yerinde olan ve avukatlarına vekaletname veren davalının MS hastası olduğuna ilişkin beyan ile ara karardan dönülmesinin hatalı olduğunu, MS hastalığının akli melekelere ve hukuki ehliyete engel bir hastalık olmadığını, taraflar arasında ticari ilişkinin hiçbir zaman olmadığını, davalı …’ın ev hanımı olup, hiçbir ticari faaliyeti ve işyeri bulunmadığını, murisin de bono karşılığı borçlanmadığını, bononun düzenleme tarihi ile vade tarihi arasında 7 yıllık bir süre bulunduğunu, senet üzerindeki hiçbir yazının borçlu kişiye ait olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkillerinin murisinin mahkeme huzurunda imzaları alınırken artrit rahatsızlığını bulunduğunu, bir eklem rahatsızlığı olan bu hastalık sebebiyle davacının sağlıklı ve emsal teşkil edecek şekilde imza atamayacağı ve yazı yazamayacağını, buna rağmen ATK’nın mukayeseli imza incelemesinde senet borçlusu görülen davacının mahkeme huzurunda atılan imzalarla geçmiş tarihte attığı imzalar arasında ayniyet olduğunu belirtmesinin hatalı olduğunu, ATK raporu dosyaya geldiği sırada davacı murisin ölmüş olduğunu, dolayısıyla vekaletin de sona erdiğini, ancak mahkemenin ilk kararı ölü kişi hakkında verdiğini, ATK raporu vekaleti sona eren vekile tebliğ edildiğinden ATK raporuna itiraz etme hakkı kullanılmadan mahkemenin karar verdiğini, böylelikle mahkemenin rapora itiraz hakkını da yok saydığını, ATK’nın rapor vermede tek ve nihai kurum olmadığını, senet üzerinde tam bir inceleme yapılmadığını, sadece daha önce rapor düzenleyen … isimli bilirkişinin raporunun sadece imza açıklamalarının esas alındığını, diğer hususların göz ardı edildiğini, mahkemenin tedbir talebini reddetmesi sonucu icrada taşınmaz satışının gerçekleştiğini, satışın henüz kesinleşmediğini, icra dosyasında sürekli temlikname ile alacak devri yapıldığını, bu durumun da alacağın muvazaalı olduğunun göstergesi olduğunu, bu nedenle icra dosyası aslı celbedilerek inceleme sonuna kadar satış bedelinin alacaklıya ödenmemesi için tedbir kararı verilmesini istediklerini bildirmiştir. Davalı … tarafından davacı ve diğer davalı aleyhine 02/02/2007 tarihinde bonoya dayalı olarak toplam 129.360,00 EURO üzerinden (TL karşılığı 237.272,11) icra takibi başlatıldığı görülmüştür. Takip konusu senedin 23/02/1999 tanzim, 17/01/2006 vade, 250.000,00 DM bedelli malen kaydıyla düzenlenmiş, keşidecisinin davacı, lehtarının davalı … olduğu görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 04/02/2015 tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu senetteki imzanın davacının eli mahsulü olduğu, senet üzerindeki el yazıları ve rakamlardan ödeme tarihi ile ilgili bölümlerin diğer yazılardan ayrı bir kalemle ve farklı bir zamanda atılmış oldukları yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 05/12/2016 tarihli adli tıp raporunda; dava konusu senetteki imzaların davacının eli ürünü olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. 03/06/2014 tarihli duruşmada; davalı …’ın HMK’nın 147.maddesi kapsamında şerh verilmek suretiyle duruşmaya davet edilmesine karar verildiği, ayrıca 26/05/2015 tarihli celsede ise; davalı …’un re’sen isticvabına karar verildiği, davetiyeye duruşmaya katılmadığı veya sorulara cevap vermemesi halinde davacı iddiasını kabul etmiş sayılacağı uyarılı tebligat çıkarılmasına karar verildiği, 06/10/2015 tarihli duruşmaya ise davalı …’ın katılmadığı ve davetiyeye uyulmamasının karar aşamasında değerlendirilmesine karar verildiği, 11/12/2015 tarihli duruşmada davalı … vekili, vekaletnameyi yeni çıkarttıkları ve müvekkilinin MS hastası olduğunu belirttiği, mahkemenin ise 3 nolu ara kararla isticvab davetiyesinin TK’nun 21.maddesine göre komşuna yapıldığı ve vekilinin beyanına göre isticvab hususunun duruşmaya geldiğinde değerlendirilmesine karar verildiği, mahkemenin de 03/05/2016 tarihli celsede; MS hastası olması nedeniyle isticvabı ile ilgili ara karardan dönülmesi şeklinde ara karar oluşturduğu görülmüştür. 03/05/2016 tarihli celsede davacı vekilinin; davalı …’nın vefat ettiğini belirterek taraf teşkili talep ettiği, mahkemenin de bu konuda ara karar kurduğu, … mirasçılarının duruşmalara katıldığı, ancak karar başlığında gösterilmediği anlaşılmıştır. Davacı mirasçılar vekili 24/01/2018 tarihli dilekçesi ekinde; davacının mirasçılarını gösterir mirasçılık belgesini dosyaya sunduğu görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf dava konusu senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığını ve taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Yargılama sırasında alınan bilirkişi ve adli tıp kurumu raporlarında dava konusu senetteki imzaların davacının eli ürünü olduğu belirtilmiştir. Söz konusu raporlar ayrıntılı incelemeyi içerdiği gibi istinaf denetimine de elverişli nitelikte bulunduğundan bu yönlere ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Takip, senede dayalı olduğundan ve kambiyo senedine dayalı takipler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemiyle açılan davada ispat külfeti davacı tarafta olduğundan ve davacının da bu hususu ispatlayamadığı anlaşıldığından bu yönlere ilişkin istinaf sebepleri de yerinde değildir. Her ne kadar mahkemece davalı … için isticvap davetiyesi çıkarılmasına karar verilmiş, daha sonra bu ara karardan dönülmüş ise de, az önce de belirtildiği üzere ispat külfeti davacı tarafta olduğundan ve bu hususta adı geçen davalının isticvabında usuli bir zorunluluk bulunmadığından bu yöne ilişkin istinaf talepleri de yerinde değildir. Taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığı hususu da dosya kapsamı itibariyle usulüne uygun delillerle davacı tarafça kanıtlanamamıştır. Zaten bono verilmesi de başlı başına ticari iş mahiyetindedir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacılar vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacılar vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacılar vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacılardan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/04/2022