Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1610 E. 2023/1068 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1610 Esas
KARAR NO: 2023/1068
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/06/2021
NUMARASI: 2021/319 Esas – 2021/104 Karar
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/07/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 1986 yılından itibaren … nolu marka sahibi olup adına kayıtlı tüm markalar alanında başarılı, üretim ve satışını yaptığı ilk tescilini 1986 yılında yaptırdığını, son olarak 08/02/2005 tescil tarihli, … tescil numaralı … ibareli markayı 29/30/31/35/43 numaralı sınıflarda 17/11/2023 tarihine kadar tescil ettirdiğini, markasını kesintisiz kullandığını, markanın sektörde tanındığını, davalının ise … ibaresini aynı emtia ve sınıfta 16/01/2020 tarihinde tescil ettirdiğini, söz konusu markalar arasında görsel ve fonetik benzerliğin olduğunu, söz konusu markanın aynı mal ve hizmet gruplarında kullanılmasının tüketici nezdinde iltibasa neden olacağını, … markasının Türkiye ve yurt dışında bilinen, meşhur ve güvenilir bir marka olup; yılların getirdiği deneyim ve üretimdeki başarısı ile talep gören bir marka olması sonucunda rakip firmalar tarafından … markasına yakın, bu markayı çağrıştıran kelimeleri türetilerek müvekkili şirkete ait marka ve markanın zinciriymiş gibi algı oluşturmak amacıyla bu markaları sicile tescil ettirdiklerini, davalının tescilinin de aynı şekilde kötüniyetli bir tescil olduğunu, davacının markasının tanınmışlığından faydalanarak haksız gelir elde etmek istediklerini, davalının markasının müvekkili şirketin markasının seri markası veya devamı gibi bir motifi olması sebepleriyle … markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının 1988 yılından günümüze …, …, …, … ve … markaları ile pastacılık sektörüne yön veren bir şirket olarak kek, hazır kek karışımı, yiyecek ve içecekleri için koku verici aromalar, kabartma tozları gibi çeşitli gıda maddeleri üreten alanında saygın ve güvenilir bir üretici olduğunu, 16/01/2020 tescil tarihli … markası da yine bu alanlarda üretim yapan ve kendini kanıtlamış bir marka olduğunu, kuruluşundan bugüne kadar içecek ve pastacılık sektöründe dünyada ve Türkiye’de birçok ilke imza attığını, davalının alanında öncü özgün ve tescilli … markası ile tüketicilerine malzeme kalitesinde ne kadar iyi olduğunu da ispatladığını, tarafların markalarının motifleri arasında davacının iddiasının aksine herhangi bir benzerlik bulunmamakla birlikte görsel olarak karıştırılmayacak şekilde birbirlerinden farklı olduğunu, davacının marka motifinde yazı etrafında oval bir şekil bulunduğunu, davalının motifinde ise böyle bir şekil bulunmadığını ve yazı tipinin oldukça farklı olduğunu, hitap ettikleri tüketici kitlesi nezdinde iltibas oluşmayacağını, davalının eylemlerinin marka hakkına tecavüz veya haksız rekabet oluşturmayacağını, hükümsüzlük koşullarının mevcut olmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Bakırköy 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 11/06/2021 tarih ve 2021/319 Esas – 2021/104 Karar sayılı kararıyla; “…Davalının tescilli … markasının kelime markası olduğu, … ve … şeklinde iki bölümnden oluştuğu, … ibaresindeki “…” harflerinin kırmızı, “…” harflerinin siyah olarak yazıldığı, davacı ve davalı markalarının sonunda yer alan “…” ibaresinin hecesinin, tarafların markaları açısından benzerlik tespiti için yeterli olmadığı, davalı markasının temel olarak kelime markası olduğu ve markanın bütünsel değerlendirmesinde nihai tüketici nezdinde karıştırma ihtimalinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Davalının tescilinin kötüniyetli olduğu yönündeki iddialar yönünden ise; Hukukumuzda iyiniyet asıldır; yani kötüniyet iddiasına dayanan taraf bu iddiasını ispatlamakla mükelleftir. Kötüniyet her somut olayın özelliklerine göre değerlendirilip hukuki olarak taktir edilmesi gereken bir husustur. Davaya konu olayda benzerlik tespit edilmeyen taraf markaları yönünden davalının tescilinin kötüniyetli olduğunun kabulü mümkün değildir. Davacının kötüniyete delalet edecek başkaca delil sunamadığı anlaşıldığından somut olayda davalının kötüniyetinin ispatlanamadığı hukuki ve vicdani kanaatiyle davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; “Mahkeme kararın gerekçesini izah etmediğini, mahkeme tarafından tüketici nezdinde benzerlik oluşup oluşmadığının takdirinin neye göre belirlendiğinin açıklanmadığını, Mahkeme tarafından aldırılan bilirkişi raporundaki tespitlerin gayri hukuki olduğunu, raporun subjektif değerlendirmeler içeren, hangi parametreye göre yapıldığı belirtilmeyen, hükme elverişli olmayan bir rapor olduğunu, rapora karşı itirazlarımız bulunmasına rağmen bu itirazlar incelenmeksizin karar verildiğini, Müvekkil markası ile 2 heceden oluşan davalı markasının bir hecelerinin tamamen aynı olduğunu, en önemlisi de aynı olan hecenin markaların görselinde belirgin ve akılda kalıcı bir ifade olarak açıkça görüldüğünü, buna rağmen markaların görsel ve fonetik manada benzer olmadığı çıkarımının objektif olarak mümkün olmadığını, Ortalama tüketici olarak tabir edilen alıcının iki marka arasında bir bağlantı kurması, tüketici için çağrışım yapması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü kabul edilirken; iki marka arasında benzerlik olmadığı sonucuna varılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Ortalama bir tüketici olan alıcı, … markası yazarak arattığı ürünü almak için çıkan linklere tıkladığında karşısına … markası ürünü çıktığını, markalar arasında tüketici nezdinde benzerlik olduğunun, çağrışım olduğunun ve bu nedenle karıştırılabileceğinin çok açık şekilde görüldüğünü, Tüm dosya kapsamında ifade ettiğimiz gibi … markasının müvekkil şirketin tanınmışlığından yararlandığını, müvekkil şirket markasını tescil ettirdiği sınıflardaki üretimlerinde önde gelen,1986 yılından itibaren tescilli, tanınan ve ünü ülke dışına çıkmış bir marka olduğunu, benzer marka olduğu için tüketiciler davalı şirket markası “…” in müvekkil şirkete ait bir marka olduğunu düşündüklerini, Müvekkil markası gibi birlikte yazılan ifadeler müvekkil ile benzer olan markanın birlikte imiş gibi kullanıldığını, müvekkil marka marufiyetinden yararlanılarak satış yapıldığını, … markasının kırmızı rengi markasında kullanmakta ve yine … markası da kırmızı renk kullandığını, renkleri, heceleri, okunuşları, görünüşleri benzer olan bu markaların benzer olmadığı yönündeki bilirkişi rapora ile bu rapora istinaden verilen usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılması gerektiğini, Müvekkil şirketin tescil ettirmiş olduğu … Markası ile … markası görsel ve işitsel olarak benzediği, hükümsüzlükte esas kriter olarak benimsenen bu benzerliğe ek markaların aynı emtia ve sınıflarda kullanılması dolayısıyla ortalama tüketici nezdinde markaların karıştırılabileceğinin sabit olduğu, … markası kullanımlarının … markasına iltibas oluşturması, kötü niyetli kullanımların delillerimizle açıklandığı gözetildiğinde mahkeme kararının hatalı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *İlk derece mahkemesince alınan 17/05/2021 tarihli bilirkişi raporunda; “davacının … no ile 29/30/31/32. sınıflarındaki emtialar için tescilli markanın kelime markası olduğu, davalının … no ile 30.sınıftaki emtialar için tescilli … markasının davacının … markasından görsel ve fonetik açıdan farklı olduğu, benzer olmadığı, tarafların markalarının tescil kapsamlarındaki emtiaların aynı ve birbirleri işle ilgili/benzer olduğu ve bu emtiaların orta düzeyde tüketicilere hitap eden mallar olduğu, tarafların markalarını, tescil kapsamlarındaki emtialar üzerinde kulanmaları halinde orta düzeyde tüketici nezdinde iltibasa neden olmayacağı, hükümsüz kılınması için koşulların mevcut olmadığı, nihai takdir ve değerlendirme mahkemeye ait olmak kaydı ile davalının davaya konu hükümsüzlüğü talep edilen … nolu marka başvurusunu kötüniyetle yapmadığı” hususlarının tespit ve rapor edildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “… davacı ve davalı markalarının sonunda yer alan “…” ibaresinin hecesinin, tarafların markaları açısından benzerlik tespiti için yeterli olmadığı, davalı markasının temel olarak kelime markası olduğu ve markanın bütünsel değerlendirmesinde nihai tüketici nezdinde karıştırma ihtimalinin bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacının … markasının TPMK nezdinde … tescil no ile 29, 30, 31 ve 32. sınıflarında tescilli olduğu, … markasının ise … tescil no ile 30. sınıfta davalı adına tescil edildiği, davacının davalı markasının kendi markasıyla ayniyet derecesinde benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunduğundan bahisle hükümsüzlük isteminde bulunduğu; davalının ise hükümsüzlük şartlarının bulunmadığı beyanla davanın reddi gerektiğini savunduğu görülmüştür. Mahkemece aldırılan ve denetime elverişli bulunan 17/05/2021 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ile; davalı tarafça markanın kullanım şekli dikkate alındığında davalının … markasının davacının … markasından görsel ve fonetik açıdan farklı olduğu, benzer olmadığı, tarafların markalarının tescil kapsamlarındaki emtiaların aynı ve birbirleri işle ilgili/benzer olduğu ve bu emtiaların orta düzeyde tüketicilere hitap eden mallar olduğu, tarafların markalarını, tescil kapsamlarındaki emtialar üzerinde kullanmaları halinde orta düzeyde tüketici nezdinde iltibasa neden olmayacağı, tüm bu değerlendirmeler sonucunda davalının davacı markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, şöhretini sömürmesi itibarına zarar vermesi ya da onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurması ihtimalinin bulunmadığı ve tüm bunlara göre hükümsüzlük koşullarının gerçekleşmediği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesi tarafından davacının hükümsüzlük isteminin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 269,85 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/07/2023