Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1558 E. 2021/1824 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1558 Esas
KARAR NO: 2021/1824
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/02/2021
NUMARASI: 2020/260 2021/145
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/10/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı adına düzenlenmiş sahte/usulsüz vekaletname ile hiçbir şekilde bilgisi ve onayı olmaksızın davalı bankadan 27/06/2012 tarihinde 250.000,00-TL., 08/10/2012 tarihinde 25.000,00-TL., 18/03/2013 tarihinde 60.000,00-TL. ve 03/06/2013 tarihinde 41.000,00-TL. meblağlı krediler çekildiğini, kredilerin kullanımı ile ilgili olarak davalı banka tarafından müvekkiline bilgi verilmediğini, davacının mülkiyeti kendisine ait olan bir adet ticari plakayı 2009 yılında İstanbul Eyüp’te faaliyet gösteren ve ticari plaka kiralama işi yapan … Ltd. Şti. adlı firmaya aylık kira bedelleri ile kiraya verdiğini, ticari plakanın kiralanması için dava dışı şirket ile yazılı sözleşme imzalayan müvekkili davacının kiralamaya konu ticari plaka ile ilgili yasal işlemleri takip etmek üzere Eyüp … Noterliği’nden 22/06/2009 tarihinde … yevmiye numaralı vekaletnameyi imzaladığını, plaka kiralama işi yapan dava dışı şirketin sahibi ve yöneticisi olan …’ın 2012 yılı Haziran ayında müvekkiline 2009 yılında kendilerine verdiği vekaletnamenin yenilenmesi gerektiğini söylemesi üzerine müvekkilinin dava dışı şirket çalışanları ile birlikte Eyüp … Noterliği’ne gittiğini, davacı müvekkiline plaka kiralama ile ilgili olduğu söylenerek noterde yeni bir vekaletnamenin imzalatıldığını, davacının anlatımına göre plaka kiralama işiyle ilgili olarak 2009 yılında vekaletname verirken vekaletnameye imza atan Noter’in hazırlanan vekaletname içeriğini davacıya okuyup anlattığını, oysa aynı noterlikte 27/06/2012 tarihinde düzenlenen vekaletnamenin davacıya okutulmadan ve vekaletname içeriği kendisine anlatılmadan imzalatıldığını, 27/06/2012 tarihinde görüntü itibariyle birbiriyle aynı fakat içerdikleri yetkileri farklı olan … ve … yevmiye numaralı iki ayrı vekaletname düzenlendiğinin anlaşıldığını, kandırılan davacının Eyüp … Noterliği’nin 27/06/2012 tarih ve … yevmiye numaralı vekaletnamesinin kullanılarak davalı bankadan krediler çekildiğini, davacının hiçbir şekilde bilgisi ve onayı olmadan çekilen kredilerden dolayı davacının davalı bankaya toplamda 180.704,10-TL. borçlu olmadığının tespitine, davalı bankaya herhangi bir ödeme yapılması halinde ise yapılacak ödemelerin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı banka vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davacı arasında genel kredi sözleşmeleri imzalandığını, davacı adına anılan sözleşmeleri Eyüp … Noterliği’nin 27/06/2012 tarih ve … yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil … ve …’ın imzaladığını, dava dilekçesinde belirtilen kredilerin kullandırıldığını, işbu kredinin teminatı olarak da davacı adına kayıtlı … plakalı vasıtanın kaydına rehin tesis edildiğini, davacı tarafça dava dilekçesinde önce sahte/usulsüz vekaletname ile kredi kullandırıldığınin belirtildiğini, akabinde ise vekaletnamenin gerçek olduğunun beyan edildiğini, bu iki ibare arasında açık çelişki bulunduğunu, eğer vekaletname sahte ise krediyi kullandıranın, usulsüz ile vekaletnameyi düzenleyenin sorumlu olacağını, müvekkili bankanın kredi öncesinde vekaletnamede azil olmadığının teyit ettiğini, kredilerin kullandırılmasının usul ve yasaya uygun olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI (2013/268 Esas): İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04.05.2017 tarih ve 2013/268 Esas – 2017/329 Karar sayılı kararıyla; “…vekaletnamedeki yetkiye istinaden tayin edilen vekillerce davacı adına vekaleten imzalanan genel kredi sözleşmeleri nedeniyle davalı bankadan krediler kullandırıldığı, alınan bilirkişi raporuna göre de vekaletnamede davacı … adına atılan imzaların davacının eli ürünü olduğu, davacı adına vekaleten hareket edenlerle davalı banka arasında vekaletnamelerdeki yetkiye dayanılarak düzenlenen genel kredi sözleşmeleri ile davalı banka ve davacı arasında geçerli bir kredi sözleşmesinin kurulduğu, davalı bankanın kendisi açısından geçerli vekaletnamedeki yetkiye dayalı olarak işlem yaptığı, davacının, vekaletnamede vekil olarak tayin edilen şahıslara esasında davacı adına genel kredi düzenleme yetkinin verilmediği yönündeki iddiasının, noterde düzenlenen vekaletnamelerin aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan belgelerden olması nedeni ile tek başına bankaya karşı açılan iş bu davada davalı bankaya karşı ileri sürülmesinin mümkün olmadığı düşünülmekle yerinde görülmeyen davanın reddine” karar verilmiştir.
DAİREMİZİN KARARI (2017/4541 Esas): Kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine Dairemizin 11/06/2020 tarih, 2017/4541 Esas, 2020/1057 Karar sayılı ilamıyla; “…HMK 208/4.maddesindeki ‘Resmi bir senetteki yazı veya imzayı inkar eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hakim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkar eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verilmesi gerekir’ hükmü gereğince mahkemece, davacının iddiası yönünden HMK 208/4 maddesine göre dava açması için süre verilerek ilgili dosyanın bekletici mesele yapılması ve buna göre değerlendirme yapılması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmeyerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına” karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI (2020/260 Esas): İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.02.2021 tarih ve 2020/260 Esas – 2021/145 Karar sayılı kararıyla; “… somut olayda davacı taraf mahkememizce kendisine verilen kesin süreye rağmen bunu yönelik olarak dava açmadığından davacı tarafın vekaletnamenin sahte ve geçersiz olduğunu ispatlayamadığı, dava konusu borcun doğumuna neden olan kredilerin davacı adına vekaleten çekilmesine dayanak teşkil eden ve Eyüp … Noterliği’nde düzenlenen vekaletnameler “sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli belge niteliğinde” olduklarından, geçerli vekaletnamedeki yetkiye istinaden tayin edilen vekillerce davacı adına vekaleten imzalanan GKS’lerin de artık geçerli olduğu, geçerli GKS’lere istinaden davalı banka tarafından kullandırılan kredilerden dolayı davacının davalı banka nezdinde doğmuş borçlardan da sorumlu olması gerektiği, dolayısıyla davacının davalı bankaya borçlu olmadığı yönündeki iddiasını ispat edemediği kanaatine varılarak davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Olayda usulsüzlük açık olmasına rağmen, müvekkilin ekonomik gücü olmadığı için davanın açılamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin adil olmadığını, Davalı bankanın davaya konu kredilerin tahsisi esnasındaki işlemlerinin usulsüz olduğunu, gerekli araştırmanın yapılmadığını, davacının geliri düşük olmasına rağmen yüksek meblağlı krediler kullandırıldığını, Müvekkili dolandıran çetenin aynı banka şubesinden onlarca kişi adına vekaletname ile kredi kullandıklarını, usulsüz işlemlerin banka iç denetim raporlarıyla da tespit edildiğini, Bilirkişi incelemesi dahil hiçbir işlem yapılmadan davanın reddine karar verilmesinin usule aykırı olduğunu” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı vekili, içeriği davacıdan gizlenmiş vekaletnamenin kullanılarak davacının borçlandırıldığını, meydana gelen bu olayda kredi tahsis işlemi yapan davalı banka çalışanlarının kusurlu olduklarını, davacının hiçbir şekilde bilgisi ve onayı olmadan çekilen kredilerden dolayı davacı müvekkilinin davalı bankaya toplamda 180.704,10-TL. borçlu olmadığının tespitine, davalı bankaya ödeme yapılması halinde ise ödemelerin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı banka vekili, Eyüp … Noterliği’nin 27/06/2012 tarihli ve … yevmiye nolu vekaletnamesinin ibraz edilmesi nedeniyle kredi sözleşmelerinin imzalandığını ve kredilerin tahsis edildiğini, müvekkili bankanın kredi öncesinde vekaletnamede azil olmadığını teyit ettiğini, kredilerin kullandırılmasının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04.05.2017 tarih ve 2013/268 Esas – 2017/329 Karar sayılı kararıyla; “…vekaletnamede davacı … adına atılan imzaların davacının eli ürünü olduğu, davacı adına vekaleten hareket edenlerle davalı banka arasında vekaletnamelerdeki yetkiye dayanılarak düzenlenen genel kredi sözleşmeleri ile davalı banka ve davacı arasında geçerli bir kredi sözleşmesinin kurulduğu, davacının, vekaletnamede vekil olarak tayin edilen şahıslara esasında davacı adına genel kredi düzenleme yetkinin verilmediği yönündeki iddiasının, noterde düzenlenen vekaletnamelerin aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan belgelerden olması nedeni ile tek başına bankaya karşı açılan iş bu davada davalı bankaya karşı ileri sürülmesinin mümkün olmadığı.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine Dairemizin 11/06/2020 tarih, 2017/4541 Esas, 2020/1057 Karar sayılı ilamıyla; “…HMK 208/4.maddesindeki ‘Resmi bir senetteki yazı veya imzayı inkar eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hakim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkar eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verilmesi gerekir’ hükmü gereğince mahkemece, davacının iddiası yönünden HMK 208/4 maddesine göre dava açması için süre verilerek ilgili dosyanın bekletici mesele yapılması ve buna göre değerlendirme yapılması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmeyerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına” karar verilmiştir. İstinaf kararı sonrasında ilk derece mahkemesi tarafından devam edilen yargılamada, davacı vekiline istinaf kararında işaret edilen doğrultuda dava açması için verilen kesin sürede davanın açılmadığı görülmüş, davacı vekilinin ekonomik imkansızlık nedeniyle belirtilen davayı açamayacaklarını beyan ettiği anlaşılmıştır. İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.02.2021 tarih ve 2020/260 Esas – 2021/145 Karar sayılı kararıyla; “… somut olayda davacı taraf mahkememizce kendisine verilen kesin süreye rağmen bunu yönelik olarak dava açmadığından davacı tarafın vekaletnamenin sahte ve geçersiz olduğunu ispatlayamadığı, geçerli vekaletnamedeki yetkiye istinaden tayin edilen vekillerce davacı adına vekaleten imzalanan GKS’lerin de artık geçerli olduğu, geçerli GKS’lere istinaden davalı banka tarafından kullandırılan kredilerden dolayı davacının davalı banka nezdinde doğmuş borçlardan da sorumlu olması gerektiği, dolayısıyla davacının davalı bankaya borçlu olmadığı yönündeki iddiasını ispat edemediği.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı, adına kullanılan krediler nedeniyle menfi tespit isteminde bulunmakta, gerekçe olarak ise “Kendisi tarafından verilen vekaletnamede kredi kullanma yetkisinin iradesi dışında alındığı” iddiasına dayanmaktadır. Davalı bankaya sunulan vekaletnamedeki imzanın davacı eli ürünü olduğu mahkemece aldırılan Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olması karşısında; Dairemizin 11/06/2020 tarih ve 2017/4541 Esas – 2020/1057 Karar sayılı ilamında tekrarlanan, “…HMK 208/4.maddesindeki ‘Resmi bir senetteki yazı veya imzayı inkar eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir.” hükmü gereğince, mahkemece verilen kesin süreye rağmen anılan davanın açılmamış olması karşısında, aksi sabit oluncaya kadar geçerli vekaletnameye dayalı olarak davalı tarafından yapılan işlemler nedeniyle davalının sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğinden, ilk derece mahkemesinin davanın reddine dair kararı yerindedir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/10/2021