Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1553 E. 2021/2187 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1553 Esas
KARAR NO: 2021/2187
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/04/2021
NUMARASI: 2020/2 E. – 2021/237 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/12/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …, … A.Ş sahibi olduğunu, otomotiv alım satım işiyle uğraştığını, davalı o tarihte evli olduğu eşi … için, müvekkilinden 02/04/2004 tarihinde, 2004 model … model, 90.756.160.000 TL karşılığı … marka binek otomobil satın aldığını, aracın plakası “…” olduğunu, … isminin kısaltılması olduğunu, davalı vergi borçları nedeniyle kredi kullanamadığı gerekçesiyle aracın bedelinin müvekkil …’in ödemesini, daha sonra bu parayı …’e taksitle ödeyeceğini belirterek vadeli çeklerin keşide edildiğini, davalı ve eşi … “…” plakalı … aracı 1,5 yıl kullandığını, daha sonra anılan araçla kaza yaptığını, … marka aracın 2. ele dönüşmesi ve kaza neticesinde değer kaybını ödemek kaydıyla 13.07.2005 tarihinde 137.871 TL’ye davacının diğer şirketi … aracılığıyla … plakalı …marka yeni bir araç satın almak istediğini, müvekkil alacağın teminatı olarak çek aldığını, davalıdan başlangıçta şüphe etmediğini, davalı vergi borçlarından zor durumda olduğunu söyleyerek müvekkillinden ayrıca büyük miktarda nakit borç para aldığını, davacı borç verdiği paraları geri alamadığını, geri almak istediğini, davalı eşi …’nun kanser hastası olduğunu söyleyerek davacıyı yine kandırdığını, davacı, bir kısmını …’tan kredi kullanarak davalıya borç verdiğini, paraları geri alamayınca Kartal’daki evini satmak zorunda kaldığını, büyük zarara uğradığını, davacı sonunda … marka aracı 03/08/2005 tarihinde 56.132,77 TL’ye elden çıkardığını, … marka araç 1/3’ünden fazla değer kaybettiğini, davalı ayrıca … marka aracı da sıfır olarak 13/7/2005 tarihinde 137.871 TL davacının diğer şirketi … aracığıyla satın aldığını, satış bedelini ödeyemince söz konusu araç 29/12/2006 tarihinde 2. el olarak 90.825 TL’ye sattığını, bu halde … aracın en az 1/3 değer kaybından davalının sorumlu olduğunu, itirazın iptaline ve davalının dava değerinin en az %20’si oranında tazminat ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; iş ticari işletme ile ilgili olduğundan iddiaların dayanağının da çekler oluşturduğunu, bu sebeple davanın İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülme zaruriyeti bulunduğunu, davanın sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandığını, iki yıllık zamanaşımı 2006 yılında dolduğunu, zamanaşımı itirazlarında bulunduklarını, hangi tacirin hiçbir bedel almadan değeri yüzbinlerle ölçülen iki tane lüks sınıf aracı 32.450 $ Amerikan doları karşılığında verebileceğini, müvekkilinin davacı ile anılan anlamda bir ticari ilişkisi içeresinde bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI (2016/135 Esas): İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.04.2017 tarih ve 2016/135 Esas – 2017/425 Karar sayılı kararıyla; “… davacının dava konusu çek borcunun her iki aracın sıfır ve ikinci el faturaları arasındaki farktan dolayı değer kaybından ve elden nakit olarak verilen borç paralardan ve araç kiralama bedelinden kaynaklandığını ileri sürdüğü, fakat resmi şekilde yapılmayan araç satış sözleşmelerinin geçersiz olduğu, davaya konu çeklerin keşide tarihlerinin 30/08/2004 ve 30/09/2004 olduğu, icra takibinin ise 14/03/2012 tarihinde başlatıldığı, davacının iddiasına itibar edilse dahi söz konusu çekler nedeniyle takibin TTK md. 644 gereğince 6 ay, BK md. 66 gereğince 1 yıl olmak üzere 1 yıl 6 aylık süre geçtikten sonra yapıldığı, davalının cevap dilekçesinde açıkça zamanaşımı def’inde bulunduğu, takibin çekin ibraz süresinin bitiminden itibaren 1 yıl 6 aylık süre içerisinde yapılmadığı anlaşıldığından davanın reddine” karar verilmiştir.
DAİREMİZ KARARI (2017/4457 Esas): Hükmün davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 10.12.2019 tarih ve 2017/4457 Esas – 2019/2725 karar sayılı ilamında; “…takip ve dava konusu hamiline yazılı çeklerde davalı keşideci, davacı ise ilk ciranta ve hamildir. Çekteki açıklanan bu sıfatlara göre davacı ile davalı arasında temel ilişki bulunduğu ve davacının da bu yönde bir iddiasının bulunduğunun anlaşıldığı, zamanaşımına uğramış çekler yönünden taraflar arasında temel ilişki varsa; alacaklı, yazılı delil başlangıcı olarak çeke dayanılabilir ve alacağın varlığını tanık dahil her türlü delille ispatlayabilir. Bu gibi hallerde dava zamanaşımı da aradaki temel ilişkinin tabi olduğu zamanaşımı kurallarına göre değerlendirilecektir. Davacının iddiası; araç alım satımına ve para borcu iddiasına dayalıdır. Bu durumda iddiaya konu temel ilişki için öngörülen zamanaşımı süresi TBK’nın 146.maddesi (818 sayılı BK 125.maddesi) gereğince 10 yıldır. Takibe konu çekler; 30.08.2004, 30.09.2004 tarihli olup takip 14.03.2012’de ilamsız takibe dayalı olarak başlatılmıştır. Açıklanan nedenlerle davacının tüm delilleri toplanarak tanık listesinde yer alan tanıkların dinlenilmesi sureti ile karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş ve kararın kaldırılmasına” karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Dairemizce verilen kaldırma kararından sonra yeniden yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.04.2021 tarih ve 2020/2 Esas – 2021/237 Karar sayılı kararıyla; “… takibe konu edilen çekler üzerinde her ne kadar davalının ismi yazılmış ise de, çekler üzerine atılan imzaların davalıya ait olmaması, İstanbul İl Emniyet yazısı trafik cezası davalının eşi adına kesilmiş ise de davalı tarafından çeklerin imzalanıp verildiğinin ispat edilemediği, davacının bu araçların davalıya fatura karşılığı satıldığını, davacının bu çeklerin davalıya keşide edilmesine sebep teşkil edecek araç satışı veya borç para verme gibi işlemlerin varlığını ispat edemediği gerekçeleriyle davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Mahkemenin istinaf incelemesinde bozma konusu yapılmayan konularda inceleme yaparak karar verdiğini, davalının icra dosyasında ve davada imza inkarında bulunmamasına rağmen mahkemenin çeklerdeki imzanın davalıya ait olmadığı yönünde fahiş hata yaptığını, Ceza yargılamasında imzası davalıya ait olmadığı belirtilen çeklerin bu davaya konu olmadığını, davaya konu çeklerin davalı tarafından imzalandığını, davalının imza inkarında bulunmadığı da gözetildiğinde imza konusunda uyuşmazlığın bulunmadığını, Taraflar arasındaki alacak borç ilişkisinin tanık beyanları ile ispatlandığını, olayı yakinen bilen davalı çalışanı … beyanı ile davacı çalışanı … ifadeleriyle davanın subüt bulduğunu, Emniyet trafik cezası kayıtları uyarınca satışa konu araçların davalının eşi ve kayın biraderi tarafından kullanıldığının sabit olduğunu, Proforma fatura, borç hesabı belgesi, kredi kayıtlarının diğer yazılı deliller le birlikte davanın esasını ispatlar mahiyette olduğunu, Davalının takibe konu çeklerdeki imzasını inkar etmemesi nedeniyle çeklerin İİK.68 maddesi anlamında ikrar edilmiş belge hükmünde olduğunu, borcu olmadığını ispat yükünün davalıda olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir. Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Mahkemenin davanın reddine dair kararının usulüne uygun olduğunu, davacının istinaf taleplerinin reddi gerektiğini, Ancak mahkemece verilen karşı vekalet ücretinin yanlış hesaplandığını, yabancı paranın fiili ödeme günündeki kur karşılığı üzerinden başlatılan takip ve dava yönünden verilecek karşı vekalet ücretinin harç bedeli üzerinden değil, karar tarihindeki (01.04.2021) kur üzerinden hesaplanmasının gerektiğini.” beyanla, kararın vekalet ücreti ile ilgili kısmının kaldırılarak düzeltilmesine karar verilmesi istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 67.maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı, iki adet çeke dayalı olarak başlattığı icra takibine davalının itirazı üzerine itirazın iptali davası açmış; davalı, davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını, icra takibine yönelik itirazın haklı olduğunu beyanla davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesinin 01.04.2017 tarih ve 2016/135 Esas – 2017/425 Karar sayılı kararıyla “…davaya konu çeklerin keşide tarihlerinin 30/08/2004 ve 30/09/2004 olduğu, icra takibinin ise 14/03/2012 tarihinde başlatıldığı, davacının iddiasına itibar edilse dahi söz konusu çekler nedeniyle takibin TTK md. 644 gereğince 6 ay, BK md. 66 gereğince 1 yıl olmak üzere 1 yıl 6 aylık süre geçtikten sonra yapıldığı, davalının cevap dilekçesinde açıkça zamanaşımı def’inde bulunduğu, takibin çekin ibraz süresinin bitiminden itibaren 1 yıl 6 aylık süre içerisinde yapılmadığı anlaşıldığından davanın reddine” karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 10.12.2019 tarih ve 2017/4457 Esas – 2019/2725 karar sayılı ilamı ile; “…takip ve dava konusu hamiline yazılı çeklerde davalı keşideci, davacı ise ilk ciranta ve hamil olduğu, davacı ile davalı arasında temel ilişki bulunduğu, zamanaşımına uğramış çekler yönünden taraflar arasında temel ilişki varsa; alacaklı, yazılı delil başlangıcı olarak çeke dayanılabilir ve alacağın varlığını tanık dahil her türlü delille ispatlayabilir. İddiaya konu temel ilişki için öngörülen zamanaşımı süresi TBK’nın 146.maddesi (818 sayılı BK 125.maddesi) gereğince 10 yıldır. Açıklanan nedenlerle davacının tüm delilleri toplanarak tanık listesinde yer alan tanıkların dinlenilmesi sureti ile karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş ve kararın kaldırılmasına” karar verilmiştir. Dairemizce verilen kaldırma kararından sonra, İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.04.2021 tarih ve 2020/2 Esas – 2021/237 Karar sayılı kararıyla; “… takibe konu edilen çekler üzerinde her ne kadar davalının ismi yazılmış ise de, çekler üzerine atılan imzaların davalıya ait olmaması, İstanbul İl Emniyet yazısı trafik cezası davalının eşi adına kesilmiş ise de davalı tarafından çeklerin imzalanıp verildiğinin ispat edilemediği, davacının bu araçların davalıya fatura karşılığı satıldığını, davacının bu çeklerin davalıya keşide edilmesine sebep teşkil edecek araç satışı veya borç para verme gibi işlemlerin varlığını ispat edemediği gerekçeleriyle davanın reddine” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davalının icra dosyasına yaptığı itirazında ve davaya verdiği cevaplarında “imza inkarı”na yönelik bir savunması bulunmamaktadır. Mahkemece İstanbul Anadolu 2.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2013/206 Esas sayılı dosyasında davacının şikayetçi sıfatıyla verdiği “Davalının verdiği çeklerin ortağı …’e ait olduğunun ortaya çıktığı” ifadesine atıfla, dava konusu çeklerdeki imzanın davalıya ait olmadığı kabul edilmiştir.Oysa, davacının belirtilen ceza dosyasında sanık olarak yargılandığı, dosyada açıklanan şekilde bir ifadesinin bulunmadığı, davacının savcılığa verdiği şikayet dilekçesinde bu yönde bir anlatımının bulunduğu, ancak dilekçede ‘açılmış bir başka icra takibine ve onunla bağlantılı olarak açılan davada yapılan grafolojik inceleme sonucunda imzanın davalının ortağına ait olduğunun tespit edildiğinin’ de açıklandığı, davalının davaya konu çeklerdeki imzasını inkar etmemesi ve davacının ilgili beyandaki çeklerin başka çekler olduğu yönündeki beyanı da dikkate alındığında şikayet dilekçesi anlatımına dayalı olarak davaya konu çeklerdeki imzanın davalıya ait olmadığının kabulü hatalı olmuştur. Mahkemece imzanın aidiyeti konusunda yanılgıya düşülmüş ise de, toplanan deliller uyarınca “Davacının bu araçların davalıya fatura karşılığı satıldığını, davacının bu çeklerin davalıya keşide edilmesine sebep teşkil edecek araç satışı veya borç para verme gibi işlemlerin varlığını ispat edemediği gerekçeleriyle davanın reddine” karar verilmesi yerinde olduğundan davacı vekilinin istinaf talebinin; mahkemece davalı için takdir edilen vekalet ücretinde isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı ve davalı vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı ve davalıdan harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/12/2021