Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1510 E. 2023/1048 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1510 Esas
KARAR NO: 2023/1048
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/04/2021
NUMARASI: 2017/440 Esas – 2021/102 Karar
DAVA: Faydalı Modelden Doğan Haklara Tecavüz, Tazminat
DAVA TARİHİ: 03/05/2017
– BİRLEŞEN 2018/258 ESAS SAYILI DOSYA –
DAVA: Faydalı Model Belgesinin Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ: 18/06/2018
KARAR TARİHİ: 12/07/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 1994 yılında kurulduğunu ve yalıtım sistemleri alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin davaya konu faydalı modellerle korunan döşeme ayakları üzerinde çalıştığını, yalıtım ve zemin kaplaması meselelerine yenilikçi çözümler ürettiğini, müvekkilinin TSE’ye başvurarak zemin kaplamada kullanılan döşeme ayakları için bir standart tesis edilmesi için çaba gösterdiğini, 2010 yılında Plastik Yüzer Döşeme Ayakları – Kapalı ve Açık alanlarda Kullanılan Belgelendirme Kriteri için TSE kriterlere uygunluk belgesi verildiğini, müvekkilinin bu buluşlarını faydalı model belgesi ile koruma altına aldığını, halihazırda müvekkili şirkete ait 3 adet faydalı model bulunduğunu, bunların TR …, …, … sayı ile tescilli faydalı model belgeleri olduğunu, davalı firma sahibinin müvekkili firmada çalışmaktayken işten ayrılıp davalı firmayı kurduğunu, müvekkilinin bayiliğini yaptığını ve bu sırada müvekkilinin buluşlarını taklit eden ürünleri sattığını, bu nedenle davalı firmaya ihtarname keşide edilerek bayilik sözleşmesinin feshedildiğini, davalının müvekkiline ait faydalı modelle korunan buluş konusu ürünü başka firmalara ürettirmenin yanında kendisinin de üretmeye başladığını, davalının bu üretimin ardından ürünlerin ticaretini yaptığını, taklit ürünlerin hem yurtiçi hem de yurt dışında piyasaya sunulduğunu, davalının bu eylemlerinin müvekkilinin faydalı modelinden doğan haklarına tecavüz teşkil ettiğini, davalının müvekkiline ait faydalı modellere tecavüz teşkil eden fiillerinin tespitini, durdurulmasını, tecavüz oluşturan ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan kalıplara el konulmasını ve 10.000,00 TL maddi tazminatın tahsilini ve hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 01/02/2021 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat talebini, 195.158,24 TL’ye artırarak harcını yatırmıştır.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 1985 yılından beri plastik ve plastik mamüller ve sair ürünlerin üretimi ile iştigal ettiğini, müvekkilinin tescilli pek çok markası ve faydalı modelleri bulunduğunu, ürettiği tüm ürünleri TSE’li ve uluslararası standartlara uygun ürünler olduğunu, davacı tarafça belirtilen ve müvekkilinin davacının tescilli faydalı modellere tecavüz edildiği iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacı tarafça tescilli TR …, … ve … faydalı modellerin tüm dünyada nerdeyse 50 yılı aşkın bir süredir üretilen ve kullanılan ürünler olduğunu, bu ürünlerin yurt içi ve dışında üreticiler tarafından ülkemizde de satıldığını, bu faydalı modellere konu ürünler yıllardır piyasada bilinen ve kullanılan ürünler olduğunu, müvekkilinin davacının tescilli faydalı modellerinden doğan haklarına herhangi bir tecavüz oluşturmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı yanın TPMK nezdinde kendi adına tescilli TR …, TR … ve TR … sayılı faydalı model belgelerine dayanarak, Mahkememizin 2017/440 Esas sayılı dosyası nezdinde müvekkili aleyhinde faydalı model haklarına tecavüz ve haksız rekabet davası ikame ettiğini, ancak davalı yanın yenilik niteliğini haiz olmayan faydalı modelleri kötü niyetli bir şekilde kendi adına tescil ettirdiğini ve tescil haklarını kötüye kullandığını iddia ederek, davalı adına TR …, TR … ve TR… sayı ile tescilli faydalı model belgelerinin yenilik niteliklerine haiz olmamaları sebebiyle hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının işbu davayı açmasının nedeninin, açılan bu hükümsüzlük davasının bekleteci mesele yapılarak, faydalı modele tecavüz davasını sürüncemede bırakmak ve müvekkilinin hak ettiği tazminatı almasını ötelemek olduğunu, kendilerinin açmış oldukları tazmınat davasının üzerinden bir yıl geçtikten sonra hükümsüzlük davası açılmasının kötü niyetli olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/04/2021 tarih ve 2017/440 Esas – 2021/102 Karar sayılı kararıyla; “Dosya kapsamı deliller ve birbirlerini tamamlayan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; davalının davacı adına tescilli TR …, TR … ve TR … nolu faydalı modeller koruma kapsamında ürünleri ticaretinde kullandığı, bu eyleminin dava tarihi itibariyle davacının faydalı modelden doğan haklarına tecavüz teşkil ettiği, davacının tazminat tercihi ve davalının ticari kayıtlarına göre isteyebileceği maddi tazminat tutarını 18.003,46 TL olduğu anlaşılmakla asıl dosya yönünden davacının davasının kısmen kabulüne, davalının davacı adına tescilli … , … ve … nolu faydalı modelden doğan haklarına tecavüzün tespitine, durdurulmasına, tecavüz oluşturan davalı ürünleri ile münhasıran bu ürünlerin üretiminde kullanılan kalıplara el konularak imhasına, toplam 18.003,46 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair tazminat taleplerinin reddine, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıdan alınarak ülke çapında yayınlanan bir gazete ile ilanına karar vermek gerekmiştir. Birleşen mahkememizin 2018/258 Esas sayılı dosyasında olan hükümsüzlük davasına gelince; birbirini doğrulayan bilirkişi raporlarına göre davacı-davalı adına tescilli TR … , TR … ve TR … nolu faydalı model belgeleri için hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı-birleşen dosya davalısı vekili istinaf dilekçesinde; “Mahkemece verilen kararda, davanın esas konusu olan tazminat talebi dayanılan bilirkişi raporları kapsamında değerlendirilmediğini, nitekim, 13/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda bilirkişi heyetinin davalının yapmış olduğu haksız satışlardan elde ettiğin geliri 195.158,24 TL olarak hesapladığını,Mahkemenin yapılan bu hesaplamayı neden dikkate almadığına ilişkin hiçbir değerlendirme yapmadan, hesapta belirlenen rakamın onda birinden az miktarda bir tazminata hükmettiğini, bilirkişi raporu ile belirlenen tutar ile mahkemenin hükmettiği tutar arasında 185.158,24 TL gibi yüksek bir aralık olup yeniden değerlendirme yapılması gerektiğini, Ayrıca, somut olaya benzer başka davalarda manevi tazminat tutarının da maddi tazminat ile aynı miktarda hatta daha fazla olacak şekilde hükmedildiği göz önünde bulundurulursa talebin önemli bir kısmı olarak değerlendirilebilecek manevi tazminat talebimiz ise hiçbir surette kararda değerlendirilmediğini, Belirlenen tazminatın hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığını; davada davalının müvekkile verdiği tüm zararların gerek fiili kaybı gerek yoksun kalınan kazancı olmak üzere tazmin etmesini, yoksun kalınan kazancının hesaplanmasında davalının elde ettiği net kazancın dikkate alınmasını talep ettiklerini, Mahkeme, kararında davalının davacının faydalı modelden doğan haklarına tecavüz teşkil ettiği sonucuna vardığını, ancak tazminatın belirlenmesinde hakkaniyete uygun bir belirleme yapmadığını ve bu konuyu kararında gerekçelendirmediğini,13/12/2019 tarihli ek bilirkişi raporunda davalının elde ettiği muhtemel kazanç 195.158,24 TL olarak ortaya konulurken mahkeme tazminatı 06.07.2018 tarihli kök raporda sadece tecavüz konusu ürünlerine ilişkin faaliyet giderlerini dikkate alması gerekirken doktrin ve Yargıtay içtihatlarına aykırı olarak genel işletme giderlerini hesaba katarak hatalı biçimde belirlediğini, Tespit edilen muhtemel net gelirin 13/12/2019 tarihli aynı heyetin ikinci bilirkişi raporu uyarınca 195.158,24 TL olduğunu, SMK madde 151 ile uyumlu olarak tazminatın belirlenmesinde esas alınacak kriterlerin tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir veya Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç olması gerekirken, hükme esas olarak mahkemeye davalı tarafından sunulmayan belgeler nedeniyle ve genel işletme giderlerinin hesaba katılarak belirlenen hatalı rapora göre belirlenmesinin hatalı olduğunu, Davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüzün karşılığı ve bilirkişi raporları ile de sabit olan 195.158,24 TL’nin esas alınarak müvekkilin maddi zararlarını karşılayacak biçimde daha yüksek bir tazminata hükmedilmesi gerektiğini, Mahkemece manevi tazminat talebimizin değerlendirilmediğini; dava dilekçemizde manevi tazminat da talep etmemize rağmen, mahkeme gerekçeli kararında manevi tazminat talebimize ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmadığını,
Aleyhimize hükmedilen vekalet ücretinin hukuka aykırı olduğunu; Davalının davacının faydalı modelden doğan haklarına tecavüz teşkil ettiği mahkeme kararı ile sabit olup, davalının hukuka aykırı ve haksız eylemleri sonucunda bu davanın açılmasına neden olduğunun açık olduğunu, kaldı ki, dava belirsiz alacak davası olarak açılmış olup bilirkişi raporuna paralel olarak talebimizin artırıldığını, tazminat miktarının belirlenmesinde hâkimin TBK m.51 ve 52 uyarınca bir takdir yetkisi olduğu göz önünde bulundurulduğunda reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden aleyhimize bir vekalet ücretine hükmedilmesinin usule aykırı olduğunu,Bir an için davalı lehine vekalet ücretine hükmedileceği düşünülse dahi HMK m. 326’nın gerekçesinde davanın kısmen kabul kısmen reddi hâlinde yargılama giderlerinin tarafların haklılık oranlarına göre paylaştırılacağını, ancak davada davalı tarafın mevcut davanın açılmasına sebep olduğu, tecavüzün tespitine karar verildiği ve tazminatın ilk etapta belirlenemeyecek nitelikte olduğu göz önünde bulundurulursa davalının haklılık oranının tespit edilemediğini, bu nedenle müvekkil aleyhine vekalet ücreti hükmedilmemesi gerektiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir. Davalı – birleşen dosya davacısı vekili istinaf dilekçesinde; “Dosyada mevcut bilirkişi raporlarından sadece birinin asıl davaya ilişkin ve tecavüz iddialarını incelediği, diğer tüm raporların hiçbirinde tecavüz iddialarının inceleme olmadığını, 10.07.2018 tarihli rapor incelendiğinde; dava konusu 3 adet faydalı model olduğu ve her bir faydalı model teknik olarak birbirinden farklı olduğu halde müvekkil tarafından üretilen hangi ürünün davacıya ait faydalı modelin hangi istemlerine tecavüz ettiğine ilişkin hiçbir değerlendirmenin bulunmadığını, EK’te sunulan teknik mütalaa ile de ortaya konulduğu üzere dava konusu faydalı modellerin herhangi bir teknik evrak dahi olmaksızın açık ve anlaşılır yazılmış olmaması sebebiyle hükümsüzlüğü incelenmeli ve bu bağlamda açık ve anlaşılır olmamanın açıkça hükümsüzlük sebebi olarak ortaya konulduğu mevzuat bir kenara bırakılarak yapılan değerlendirmelerin dikkate alınamayacağını, Hükümsüzlük davası bilirkişi raporları hakkında; bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan raporda, davacı adına tescilli dava konusu üç faydalı modelin yenilik kriterini içerdiği ve hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı yönünde görüş bildirildiğini, ancak bu raporun denetime elverişli olmadığını; Birleşen dosyada hükümsüzlük iddialarımız bakımından alınan her üç bilirkişi raporuna da aynı gerekçeler ile itiraz edilmesine rağmen itirazlarının karşılanmadığını, hükümsüzlük iddialarının kamu düzenine ilişkin olduğu, dosyaya aynı ürünleri dünya çapında ve uzun yıllardır üreten pek çok firmaya ilişkin belgeler sunulmasına rağmen, bilirkişilerin ısrarla delillerin tarih barındırmadığı gerekçesiyle incelemediklerini, bu konuda hiçbir araştırmanın yapılmadığını, İlgili yabancı patent belgelerinin çevirileriyle birlikte karardan önce dosyaya sunduklarını, sunulan belgeler doğrultusunda TMPK nezdinde görev yapan patent uzmanlarından teknik rapor alınmasını talep ettiklerini, Müvekkilin, davacı adına tescilli … sayılı faydalı modele konu ürünü 2008 yılından beri ürettiğini, bu durumun dosyaya sunulan katalogdan ve faturalardan anlaşılacağını, bilirkişi incelemesinde ise fotoğraflardan yüzeysel inceleme yapıldığını, bilirkişilerin … firması tarafından üretilen ürün görseli ile davacı adına tescilli bu faydalı modelin karşılaştırmasının yapılmadığını, bu delilin dikkate alınmadığını, Davacı adına tescilli … sayılı faydalı model yönünden yapılan değerlendirmenin de hatalı olduğunu; delil olarak gösterilen firmalarla davacı faydalı modelinin yüzeysel olarak karşılaştırıldığını, bu ürünlerin faydalı model başvuru tarihinden önce tekniğin bilinen durumunda yer aldığına dair herhangi bir kanıt sunulmadığından ürünlerin yenilik değerlendirmesinde kullanılamadığının belirtildiğini, bilirkişilerin görevini yerine getirmediğini, Sonuç olarak davacı karşı davalıya ait dava konusu faydalı modellerin ilgili sektörde uzun yıllardır kullanılmakta olduğunu ve yenilik niteliğini haiz olmadığını, bu bağlamda dosyaya sunulan delillerin kapsamlı incelenmesi gerektiğini, Müvekkil aleyhine açılan faydalı modele tecavüz davasının dayanaktan yoksun olduğunu, dosyaya sunulmuş olan bir adet tecavüzün incelenmesini içerir raporun tümüyle eksik ve denetime elverişsiz olduğunu, davacı adına tescilli faydalı modellerin hangisine ve hangi istemlerine müvekkilin hangi ürünü ile tecavüz ettiğinin açıklanmadığını; müvekkile ait bir ürün varken aynı anda davacının 3 adet faydalı modeline tecavüzün mümkün olmadığını, bu konuda açık ve net bilirkişi inceleme yapılması gerektiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE:Dava, asıl davada faydalı modelden kaynaklanan haklara tecavüzün tespiti, önlenmesi, ürünlerin toplatılması ve tazminat; karşı davada ise faydalı modelin hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesi tarafından, “ASIL DAVA YÖNÜNDEN; Davacının davasının KISMEN KABULÜNE, -Davalının davacı adına tescilli … , … ve … nolu faydalı modelden doğan haklarına tecavüzün tespitine, durdurulmasına, tecavüz oluşturan davalı ürünleri ile münhasıran bu ürünlerin üretiminde kullanılan kalıplara el konularak imhasına, -Toplam 18.003,46 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -Fazlaya dair tazminat taleplerinin reddine, -Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıdan alınarak ülke çapında yayınlanan bir gazete ile ilanına,
KARŞI DAVA YÖNÜNDEN; -Davacının davasının REDDİNE” karar verilmiştir. Hüküm her iki tarafça istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı- birleşen dosya davacısının dava dilekçesinde manevi tazminat talebinde bulunmasına rağmen, mahkemece hüküm fıkrasında ve gerekçeli kararda bu yönde değerlendirme yapılmamış olması usule aykırıdır. Mahkemece aldırılan bilirkişi raporlarından sadece birisinde faydalı modele tecavüz yönünden değerlendirme yapıldığı, işbu raporda da davalı – birleşen dosya davacısının ürününün davacı – birleşen dosya davalısının hangi faydalı modeline hangi istemler yönünden tecavüzde bulunduğunun açıklanmadığı, bu haliyle raporun yeterli olmadığı; ayrıca davalı- birleşen dosya davacısı vekilinin karar tarihinden önce dosyaya sunduğu delil ve belgeler uyarınca aralarında patent uzmanı bilirkişinin de bulunduğu yeni bir bilirkişi heyetinden, tarafların sair itirazlarını da kapsayacak şekilde kapsayıcı bir rapor alınması gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi usule aykırı olduğundan; taraf vekillerinin istinaf istemlerinin kısmen kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı-birleşen dosya davalısı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-Davalı-birleşen dosya davacısı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 3-Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/04/2021 tarih, 2017/440 Esas – 2021/102 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 5-İstinaf peşin harcının talebi halinde taraflara iadesine, 6-İstinaf aşamasında davacı-birleşen dosya davalısı tarafından yapılan yargılama gideri olan 324,20 (162,10 X 2) TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 70,70 TL posta masrafı olmak üzere toplam 394,90 TL’nin davalı-birleşen dosya davacısından alınarak davacı-birleşen dosya davalısına verilmesine, 7- İstinaf aşamasında davalı-birleşen dosya davacısı tarafından yapılan yargılama gideri olan 324,20 (162,10 X 2) TL istinaf yoluna başvurma harcının davacı-birleşen dosya davalısından alınarak davalı-birleşen dosya davacısına verilmesine, 8-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.12/07/2023