Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1466 E. 2023/1049 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1466 Esas
KARAR NO: 2023/1049
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/06/2021
NUMARASI: 2018/150 Esas – 2021/121 Karar
ASIL DAVA: Markaya Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Durdurulması ve Önlenmesi ile Maddi ve Manevi Tazminat
BİRLEŞEN DAVA: Markanın Hükümsüzlüğü
ASIL DAVA TARİHİ: 11/04/2018
BİRLEŞEN DAVA TAR.: 04/07/2018
KARAR TARİHİ: 12/07/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … Tic. Ltd. Şti.’nin anaokulu ve okul öncesi eğitim alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin “…” ibareli markaya sahip olduğunu, davalı firma tarafından müvekkili şirkete ait ticari unvanının ve işletme adının kullanıldığını, davalı firmaya ait broşürler ile müvekkili şirkete ait broşürler arasında ayırt edilemeyecek düzeyde benzerlik bulunduğunu, davalı firmanın bilerek ve isteyerek iltibas yarattığını, davalı firma eylemlerinin haksız rekabete yol açtığını, davalı firma tarafından müvekkili şirkete ait markanın taklit edildiğini, davalı firmanın söz konusu eylemler ile müvekkili şirketin marka hakkına tecavüz ettiğini, davalı firmanın müvekkili şirketin tanınmışlığından faydalandığını, davalı firmanın müvekkili şirketi zarara uğrattığını belirterek, müvekkili şirketin marka hakkına tecavüzün tespitine, önlenmesine, davalı firma tarafından müvekkili şirkete ait markanın kullanıldığı tüm envanterin toplatılarak yok edilmesine, davalı firmaya ait sosyal medya hesaplarına erişimin engellenmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak şartıyla 15.000,00 TL maddi ve 70.000,00 TL manevi tazminatın ticari/reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, kararın masrafı davalıdan alınmak suretiyle gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından ileri sürülen iddiaların gerçeği yansıtmadığını, davacı şirkete ait marka ile müvekkili firmaya ait marka arasında benzerlik bulunmadığını, davacı şirkete ait markanın “…” olarak tescil edildiğini, müvekkili firmaya ait markanın ise “…” olarak tescilli olduğunu, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davacı şirkete ait markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, davalı şirketin “…” ibaresini ön plana çıkarttığını, ortalama tüketicinin bahse konu markaları birbirinden ayırt edebileceğini, karşılaştırmaya konu markaların koruma tarihlerinin birbirine yakın olduğunu, müvekkili firmanın herhangi bir kötüniyeti bulunmadığını, müvekkili firmaya Milli Eğitim Bakanlığı tarafından izin ve ruhsat verildiğini, ruhsat alım sürecinde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından benzer isimli başvuruların kabul edilmediğini, söz konusu durumun müvekkili firmaya ait markanın davacı şirkete ait markadan farklılığını ortaya koyduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin “… ” ibareli markaya sahip olduğunu, davalılarca kullanılan “…” ibareli marka ile müvekkili firma adına tescilli “… ” ibareli marka arasında iltibas bulunduğunu, taraf markalarının esas unsurunun “…” ibaresinden oluştuğunu, söz konusu markalarda geçen diğer ibarelerin tali nitelik taşıdığını, … ” markasının … tescil numarası ile davacı adına tescilli olduğunu, 2011 yılından bu yana bu markanın davacı tarafından fiilen kullanıldığını, davalı tarafından markanın izinsiz kullanılması nedeniyle … Esas sayılı davanın açıldığını, davalının 18/05/2018 tarihinde “…” markasını kendi adına tescil ettirdiğini, markanın davacının ticaret unvanı ve tescilli markası ile benzer olduğunu, kötü niyetle tescil edildiğini, davalı tarafın davacının tanınmışlığından faydalanmaya çalıştığını belirterek, davalılar adına tescilli .. tescil no’lu “…” ibareli markanın tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından hükümsüz kılınmasını talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin markasının davacıya ait marka ile benzer olmadığını, her iki tarafın markalarının yakın tarihlerde başvurularının yapıldığını, davacının müvekkillerine ait marka başvurusuna yaptığı itirazın kurum tarafından reddedildiğini, davacının markasında yer alan esas unsurun “…” ibaresi olduğunu, “…” ibaresinin tanımlayıcı bir ibare olduğunu, davacının “…” markasını tescil ettirmek için ayrıca başvurmasının da bunu kanıtladığını belirterek, marka hükümsüzlüğü için açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/150 E. – 2021/121 K. sayılı kararıyla; “…Somut olay incelendiğinde, asıl davanın davalısının da müşterek malik olduğu ” … ” markası tescilliyse de, davalının markasını tescilli olduğu şekilden farklı olarak, “…” olarak kullandığı, bu marka kullanımının davacının “… ” markası ile iltibasa neden olacak derecede benzer olduğu, davalının kullanımının davacının markasının tescili kapsamında yer alan “eğitim ve öğretim hizmetleri” kapsamında kaldığı, markaların hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin her iki markayı kullanan işletmeleri gördüğünde, aynı işletmeye ait iki ayrı okul oldukları fikrine kapılabilecekleri, bu nedenle davalının marka kullanımının davacının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği, davacının maddi ve manevi tazminat ile hükmün ilanını talep edebileceği anlaşılmıştır. Alınan bilirkişi raporu ile lisans bedeline göre ödenmesi gereken maddi tazminatın 7.741,50 TL olarak hesaplanmış, davacı vekili bu rapordaki hesaplama yöntemine itiraz etmeyerek, davalının elde ettiği gelire ve müvekkilinin yoksun kaldığı kazanca göre de hesaplama yapılması gerektiğini belirterek, bu konuda yeniden rapor alınmasını talep etmiş, ancak yargılama sırasında maddi tazminatın lisans bedeline göre hesaplanmasını talep etmiş olması nedeniyle, diğer usuller göre de tazminat hesabı için rapor alınması talebinin reddine karar verilmiştir. Buna göre davacının talep edebileceği maddi tazminatın 7.741,50 TL olduğu, davacıya ait markanın tescilli olduğu süre, tanınırlık düzeyi, davalının kusur derecesi ve tarafların cirolarına göre 5.000,00 TL manevi tazminatın da hakkaniyete uygun olacağı anlaşılmakla, asıl davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; “Müvekkilimizin lehine maddi ve manevi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiş olması yerinde olmakla birlikte; dava dilekçesinde talep ettiğimiz bedellerin hükme esas alınması gerektiğini; hakkaniyetsizlik yaratacak şekilde düşük takdir edilen bedellerin kaldırılması gerektiğini, Kaldı ki özellikle maddi tazminat talebi hatalı şekilde raporda hesaplandığını; hükme esas alınan ek raporda yapılan hesaplamada müvekkilin cirosunun ve faaliyet karının düştüğü davalının cirosunun ise yükseldiği sonucuna varılarak hesaplama yapıldığını, SMK 151. maddesinde zarar gören hak sahibinin elde edebileceği tazminatın hesaplanmasına ilişkin 3 (üç) farklı yöntem olduğunun belirtildiğini, ancak belirtilen yöntemlerden hangisinin hakları tecavüze uğrayan markanın daha lehine olacağı bilinmeden usullerden birinin tercih edilmesi gerektiğini; bir diğer ifade ile diğer (2) seçeneğe göre de hesaplama yapılması ve müvekkile seçenek sunulması gerekmekte iken bunun yapılmayarak hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, Manevi tazminat yönünden de; müvekkilin velilerin gözünde kaybettiği saygınlık ve itibar kaybı sonucu salt 5.000,00 tl’ lık manevi tazminata hükmedilmesinin hakkaniyetsizliği ve somut gerçeğe uygun olmadığını, bu bedel müvekkilin manevi zararını / mağduriyetini karşılamaktan uzak olduğunu, bu sebeple de bu bedelin kaldırılması ve talebin tümden kabulüne karar verilmesi gerektiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; “İltibas sebebiyle karıştırılma ihtimali değerlendirilirken ortalama tüketici profilinin dikkate alınması gerektiğini, ortalama tüketicinin profilinin markanın kullanıldığı alana göre belirleneceğini, iki tarafın da markası “Eğitim ve Öğretim Hizmetleri” alanında tescilli olduğundan, bu kapsamda bir değerlendirme yapıldığında üstün potansiyelli öğrencilere hizmet veren anaokulu için ortalama tüketici profili bilinçli ve nitelikli tüketici kitlesi olduğunu, Alelade bir hizmet alanı olmayan anaokulu faaliyetinin ortalama tüketicisi olarak belirlenecek profilinin daha bilinçli, araştıran ve dikkatli kimseler olarak değerlendirilmesi gerektiğini, ancak bu hususlar göz ardı edilerek Mahkemenin SMK 6/1 açısından karıştırılma ihtimalinin bulunduğu sonucuna varmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkeme kararında ortalama tüketici kitlesinin de neye göre belirlendiğinin belirtilmediğini, tüketici profilinin ortaya konulmadığını, SMK madde 6/6 açısından yapılan değerlendirmede ise; markada bulunan “…” ifadesinin davacı yanın markasının esaslı ve ayırt edici unsurunu oluşturduğunu, “…” kısmının ise ayırt edici değil tasviri nitelikte olduğunu, Nitekim bu husus 01/03/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda net bir şekilde izah edilerek, davacı markasında geçen “…” ibaresinin tasviri vasıflı olduğu, bu nedenle davaya konu markalar arasındaki ayırt edici unsur ibarelerin karşılaştırması sonucunda bir iltibas durumunun mevcut olmadığının kesin olarak belirtildiğini, Gerçekten de davacı yanın markasının logosu, markanın kullanım şekli, tanıtımları, internet sitesinin görüntüleri ve diğer kullanım alanları incelendiğinde bütün kullanımlarda ana ifadenin “…” olup “…” ibarelerine yer verilmediğini, dolayısıyla bu iki markanın esaslı unsurları arasında iltibas mevcut olmadığını, Davacı yanın 26.03.2018 tarihinde “… ” ifadesi ile marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun TPE nezdinde reddedilmiş olup tekrar anlaşıldığı üzere bir ayırt edicilik unsuru taşımadığının kanıtlandığını; davacının bu başvurusunun davacı yanın markasının esaslı unsurunun “…” olduğunu ortaya koyduğunu, Mahkemenin bilirkişi raporundaki çelişkileri gidermeden, “…” ibaresinin tasviri nitelik taşıyor olduğu görüşünü dikkate almaması ile TPE nezdinde dahi “…” ibaresinin reddedilmesinin ayrıt edicilik unsuru taşımadığı gerçeklerini göz önüne almadan verdiği hükmün eksik incelemeye dayalı olduğunu, Müvekkilin markasının esaslı unsuru ve ayırt edici kısmı “Tuzla” olması ve iltibas yaratacak düzeyde benzer olduğu iddia edilen ticaret unvanının çekirdek kısmı ise “…” olması sebebiyle açıkça anlaşılacağı üzere davacı yanın ticaret unvanıyla iltibas oluşturduğu iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu,Mahkemenin davacı yanın markasını kullanım şeklini değerlendirmeye almadan, bilirkişi raporlarında belirtilen hususları gözetmeden, bilirkişi raporlarındaki çelişkiyi gidermeden, ortalama tüketici profilini açıklamayıp bu profili dikkate almadan iltibasın varlığına kanaat getirip maddi ve manevi tazminata, markanın hükümsüzlüğüne, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin durdurulmasına, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Asıl dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, men’i ile maddi -manevi tazminat; karşı dava ise markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “ASIL DAVA YÖNÜNDEN; Asıl davanın KISMEN KABULÜNE, -Davalının davacının ticaret unvanı ve tescilli “…” markası ile iltibas yaratacak derecede benzer olan “… ” markasını kullanmak suretiyle davacının marka haklarına TECAVÜZ ETTİĞİNİN VE HAKSIZ REKABETTE BULUNDUĞUNUN TESPİTİNE, -Markaya tecavüzün ve haksız rekabetin DURDURULMASINA, ÖNLENMESİNE, -7.741,50 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, -Karar kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınmak suretiyle kararın Türkiye’de yayın yapan günlük bir gazetede bir kez ilanına, -Davacının fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE,BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN; Birleşen davanın KABULÜNE, Davalılar adına tescilli … numaralı “…” markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE.” karar verilmiştir. Hüküm her iki taraf vekilince istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacının 29/09/2017 başvuru ve 16/02/2018 tescil tarihli, … nolu “…” markasının 41. sınıfta tescilli olduğu, 24/10/2017 başvuru, 08/05/2018 tescil tarihli ve … nolu “…” markasının ise 41. sınıfta davalılar adına tescilli olduğu; davacının asıl davada; adına tescilli markanın davalı tarafından iltibas yaratacak şekilde kullanılması suretiyle davacının marka haklarına gerçekleştiği iddia edilen tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesi ile maddi ve manevi tazminatın tazminini; karşı davada ise; davalılar adına tescilli … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğünü talep ettiği; davalıların ise, iltibas ve karışıklığın bulunmadığını beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece aldırılan raporların itiraza uğraması üzerine oluşturulan yeni bilirkişi heyetinden aldırılan 14/09/2020 tarihli raporunun yeterli ve denetime elverişli olduğu; asıl davanın davalısının da müşterek malik olduğu “…” markası tescilliyse de, davalının markasını tescilli olduğu şekilden farklı olarak “…” olarak kullandığı, bu marka kullanımının davacının “…” markası ile iltibasa neden olacak derecede benzer olduğu, davalının kullanımının davacının markasının tescilli olduğu sınıf kapsamında olduğu, bu nedenle davalının marka kullanımının davacının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği, bilirkişi raporu ile davacının talebi kapsamındaki hesaplama yöntemi olan lisans bedeline göre ödenmesi gereken maddi tazminatın 7.741,50 TL olduğu, davacının sonradan SMK.151.maddesindeki her üç yönteme göre hesaplama yapılması gerektiği yönündeki itirazlarının hukuki olmadığı; davacıya ait markanın tescilli olduğu süre, tanınırlık düzeyi, davalının kusur derecesi ve tarafların cirolarına göre 5.000,00 TL manevi tazminatın da hakkaniyete uygun olacağı anlaşılmakla, mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne dair kararında isabetsizlik bulunmamaktadır. Taraflara ait markalar incelendiğinde; davacı adına tescilli … nolu “…” marksının 41. sınıfta tescilli olduğu, davalıların … nolu “…” markasının da 41. sınıfta tescil edildiği, davacıya ait markanın tescil başvuru tarihinin ve tescil tarihinin davalıların markasından daha önce olduğu, her iki taraf marksında “…” ibarlerinin aynen mevcut olduğu, davacının markasında ayrıca “…”, davalıların markasında ise “TUZLA” ibaresinin yer aldığı, Tuzla’nın İstanbul’un bir ilçesi olması nedeniyle davalıların markalarına özgünlük ve ayırt edicilik katmadığı, markaların hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin her iki markayı farklı zamanlarda ve yerlerde gördüklerinde anaokullarının aynı işletmeye ait olduklarını, davalılara ait markayı taşıyan okulun davacıya ait okulların Tuzla şubesi olarak algılanabileceği, bu nedenle markalar ve işletmeler arasında bağlantı kurabileceği gerekçesiyle hükümsüzlük koşullarının mevcut olduğu anlaşılmakla, birleşen davanın kabulü ile, davalılar adına tescilli … tescil numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi de yerinde olmakla; taraf vekillerinin istinaf istemlerinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekili ile davalılar vekilinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 269,85 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalılardan alınması gereken toplam 1.140,22 (870,37 + 269,85 ) TL harçtan, peşin alınan toplam 276,90 (59,30 + 59,30 + 158,30) TL harcın mahsubu ile bakiye 863,32 TL harcın davalılardan alınarak hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/07/2023