Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1458 E. 2023/993 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1458 Esas
KARAR NO: 2023/993 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/12/2020
NUMARASI: 2017/247 E. – 2020/260 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin inşaat faaliyeti, konut yapımı ve satımı işiyle iştigal ettiğini, tüm konutlarını “…” markası ile yapıp sattığını, “…” markasını 30/04/2011 tarihinde TPMK nezdinde tescil ettirdiğini ve kullandığını, müvekkilinin “… “, “…”, “… “, “… ” ve “… ” adlarında 5 adet büyük emlak projesi yaptığını, bu projelerle özellikle İstanbul’da saygın bir marka yarattığını, müvekkilinin emlak projelerinde kullandığı markasıyla ulusal çapta yazılı ve görsel medyada tanıtım faaliyetlerinde bulunduğunu, davalı şirketin ise Ataşehir’de “…” adı altında bir emlakçı dükkanı işlettiğini, ayrıca “…” ibaresinin tescili için … nolu başvuruda bulunduğunu, ancak tescil başvurusu henüz kabul edilmeden “… ” ibaresini iş yeri tabelası ve iş evraklarında kullanmaya başladığını, davalıya Beyoğlu …Noterliği’nin 04/03/2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilerek marka tescil başvurusunun geri alınması ve haksız kullanımına son verilmesinin istendiğini, davalının ise cevabi ihtarname ile markaların benzer olmadığını beyan ederek iddiaları kabul etmediğini, taraf markalarının nice sınıfları farklı olsa da benzer mal ve hizmeti kapsayan kullanımın tecavüz sayılacağını, müvekkilinin “emlak imarı, inşaası, alım, satımı” alanında, davalının ise “emlak komisyonculuğu” alanında faaliyet gösterdiğini, faaliyet alanlarının ve markaların benzer olduğunu, bu sebeplerle davalı tarafça gerçekleştirilen tecavüzün giderilmesine ve önlenmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH:Davacı vekili 04.05.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini 19.493,11 TL olarak arttırdıklarını beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde;müvekkili şirketin “…” ibaresinin 36.sınıfta tescili amacıyla TPMK’ya başvuruda bulunulduğunu, davacı şirketin “…” markasıyla faaliyet gösterdiği ve markasını tescil ettirdiği alanın Nice sınıflarından 6, 19, 35, 37 ve 42.sınıflar olup, taraf şirketlerin faaliyet gösterdiği alanın farklı olduğunu, davacı şirketin “inşaat yapımı” faaliyetinin 35.sınıf, müvekkilinin ise “emlak komisyonculuğu” faaliyetinin 36.sınıf kapsamında olduğunu, markalar arasında sınıfsal bir benzerlik bulunmadığını, davacı markası ile müvekkili şirketin tescilini talep ettiği markanın aynı veya benzer mal ve hizmetleri kapsamadığını, müvekkili tarafından kullanılan “…” ibaresinde görsel olarak “…” ibaresinin baskın şekilde kullanıldığını, bu nedenlerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 22/12/2020 tarihli 2017/247 E. – 2020/260 K. sayılı kararıyla; “… davacı adına tescilli “… +Şekil” markasının esas unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, davalının markasının ise “… EMLAK+Şekil” ibarelerinden oluştuğu, davacının markasının esas unsurunun davalının kullandığı markada aynen yer aldığı, davalının kullandığı markada yer alan “…” ibaresinin ve davacının markasında yer alan “…” ibarelerinin tali unsur niteliğinde oldukları, markaların farklılaşmasını sağlamadıkları, şekil unsurunun da markaların baskın karakteri olmadıkları ve markaları farklılaştırmaya yetmedikleri, davacının markalarının inşaat hizmetleri, inşaat araç ve gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri de dahil olmak üzere 36. ve 37. sınıflarda tescilli olduğu, günümüzde inşaat firmalarının kendi yaptıkları konut ve iş yerlerini bizzat pazarladıkları, çeşitli kampanya ve taksit seçenekleri ile satışa sundukları, bu nedenle aralarında ortalama tüketicilerin de yer aldığı müşteri kitlesine hitap ettikleri, davalının davaya konu markayı 36. sınıfta yer alan “Gayrimenkul Komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” için kullandığı, bu hizmetlerin davacının markasının tescilli olduğu 37. sınıftaki inşaat hizmetleri ile ilişkili olduğu, zira yukarıda da belirtildiği gibi, inşaat hizmeti sunan şirketlerin kendi yaptıkları konut ve iş yerlerinin satışını da yaptıkları, bu nedenle davalının markasını gören ortalama tüketicinin davacı şirket tarafından yapılan ev ve iş yerlerinin satışının yapıldığı bir firma olduğunu düşünebileceği, bu şekilde davacı ve davalı şirketleri ilişkilendirebileceği, markalar arasında iltibasın söz konusu olduğu, aynı gerekçelerle Ankara 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2019/232 Esas, 2019/374 Karar sayılı kararı ile de davalının marka başvurusunun 36. Sınıftaki bu hizmetler için reddine dair YİDK kararının iptali davasının reddine karar verildiği, kararın kesinleştiği, davalının “…” esas unsurlu markasını bu şekilde kullanmasının davacının markadan kaynaklanan haklarına tecavüz teşkil ettiği, davacının tecavüzün tespitini, önlenmesini ve maddi ve manevi tazminat ile hükmün ilanını talep edebileceği, alınan bilirkişi raporu ile davalının bu marka ile yapmış olduğu satıştan 16.249,11 TL gelir elde ettiği, davalının kusur derecesi, tarafların ticari hacimleri, markanın kullanıldığı süre ve kullanım şekli dikkate alındığından 10.000,00 TL manevi tazminatın hakkaniyete uygun olacağı” gerekçesiyle; Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, Davalının davacıya ait … numaralı markasının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresini iş yeri tabelasında ve diğer iş ve tanıtım evrakında marka olarak kullanmak suretiyle davacının MARKA HAKLARINA YAPTIĞI TECAVÜZÜN GİDERİLMESİNE VE ÖNLENMESİNE, “…” ibaresinin yer aldığı davalıya ait her türlü tabela, iş evrakı ve dokümana EL KONULMASINA ve karar kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınmak suretiyle İMHASINA, 16.249,11 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Davacının fazlaya ilişkin 3.244,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminat taleplerinin REDDİNE, Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıdan alınmak suretiyle Türkiye’de yayın yapan günlük bir gazetede bir kez ilanına, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin delillerin taktirinde hataya düştüğünü, müvekkilinin … ibaresinin 36. Sınıfta tescili için 2013 yılında başvuruda bulunduğunu, … EMLAK ibaresini kullandığını, başvuruda bulunmadan önce TPE’de yaptıkları araştırmada 36. Sınıfta tescilli … markasının tescilli olmadığını gördüklerini, davacı tarafın yaptığı itirazın haklı bulunmayarak, farklı hizmet sınıflarını kapsadığının tespit edildiğini. -Davacı şirketin 36. Sınıfta faaliyetinin ve tescilinin bulunmadığını, inşaat hizmetleri ve tamamladığı projelerin satışı alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin sadece emlak komisyonculuğu yaptığını, davacının bitirdiği projelerin satışını yapmasının 36. Sınıf kapsamında değerlendirilemeyeceğini, müvekkilinin komisyon karşılığında gayrımenkul satışı gerçekleştirdiğini, tüketici nezdinde karışıklığa meydan vermeyeceğini, inşaat hizmetleri ile gayrımenkul komisyonculuğunun benzer alanlar olmadığını, emlak komisyonculuğunun, inşaat hizmetleri alanının devamı niteliğinde bulunmadığını, ayrıca … markasının toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle de karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, mahkemenin 36 ve 37. Sınıftaki hizmetlerin birbiri ile bağlantılı olduğuna dair gerekçesinin yerinde olmadığını. -Müvekkilinin kazancının davacı şirketin zararı olarak kabul edilmesine ilişkin bilirkişi raporunun da hatalı olduğunu, kök ve ek raporda müvekkili tarafından …’dan alınan ve sonrasında …’a satılan taşınmazın alım satımından 19.493,11 TL, ek raporda 16.249,11 TL net kar elde edildiği yönünde görüş bildirilmişse de, davaya ve incelemeye konu dönemde sadece bir adet taşınmaz 250.000 TL’ye satın alınarak tadilat yapıldıktan sonra 300.000 TL’ya satıldığını, masraflar düşüldükten sonra 16.249,11 TL net kar elde edildiği yönünde görüş beyan edildiğini, bu rakamın davacının zararı olarak yorumlanmasının hatalı olduğunu, bu dairenin müvekkilinin … markasını kullandığı için satın alınmadığını, maddi tazminat talebinin reddi gerektiğini. -Bilirkişi raporuna itirazlarının karşılanmadığını, ek raporda da kök rapordaki görüşlerin tekrarlandığını, hizmet sınıfları arasında benzerlik kurulması ve halk tarafından karıştırılma tehlikesine yönelik itirazlarının, … ibaresinin ayırt edici olduğuna dair itirazlarının ve maddi, manevi tazminata yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını. -Davacı şirketin zararını ve müvekkilinin kusurlu olduğunu ispatlaması gerektiğini, müvekkilinin kusurlu olmadığını.-Manevi tazminat koşullarının oluşmadığını beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları incelendiğinde; … numaralı “…” markasının 35, 37 ve 42.sınıflarda 21.11.2002 tarihinde, … numaralı “… ” markasının 6, 19, 35, 37 ve 42.sınıflarda 12.04.2010 tarihinde davacı şirket adına tescil edildiği, … numaralı markasının, markanın yasal yenileme süreleri dahilinde yenilenmemesi üzerine hükümden düştüğü anlaşılmıştır. Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları incelendiğinde; … başvuru numaralı “… EMLAK + Şekil” markasının tescili için davalı tarafından 13.12.2013 tarihinde tescil başvurusunda bulunulduğu, marka başvurusuna itiraz üzerine Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK tarafından tescil başvurusunun reddine karar verildiği, davalı tarafından davacı aleyhine Ankara 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2019/232 Esas, 2019/374 Karar sayılı dosyası ile davalı tarafın marka tescil başvurusunun reddine dair verilen Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nun 2015-M-7742 sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun tescili yönünde dava açıldığı, mahkemece bu davanın sonucunun bekletici mesele yapıldığı, mahkemece davanın kısmen kabulüne, TPMK YİDK’nun 2015-M-7742 sayılı kararının 36.sınıfta yer alan “sigorta hizmetleri, finansal ve parasal hizmetler” emtiası ile sınırlı olarak kısmen iptaline karar verildiği, kararın Yargıtay tarafından onanmak suretiyle 15/06/2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacı tarafça Beyoğlu … Noterliği’nin 04 Mart 2014 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile, davalı karşı tarafça … marka başvurusu yapılmışsa da, keşidecinin … ibareli tescilli markaları bulunduğunu, marka kayıtlarının ihtarname ekinde gönderildiğini, marka başvurusunun geri çekilmesini aksi halde itiraz ve dava haklarını kullanacaklarını, fiilen … ibaresinin kullanılmamasını aksi halde hukuki ve cezai tahkikata girişeceklerini ihtar ettiği anlaşılmıştır. Davalı karşı tarafça Kadıköy … Noterliği’nin 14 Mart 2014 tarihli … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi ile faaliyet alanlarının farklı olduğu, … markasının tanınmış marka olduğu karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı beyan edilmiştir. İlk derece mahkemesince sektör uzmanı … ve marka uzmanı …’den oluşan bilirkişi heyetinden alınan 31/03/2016 tarihli raporda; davacı markasının 37.sınıfta tescil edildiği inşaat hizmetleri ile davalının faaliyet gösterdiği gayrimenkul komisyonculuğu hizmet alanlarının benzer olduğu, davacı adına tescilli marka ile davalının kullandığı markaların esas unsurlarının “…” ibaresi olduğu, markaların esas unsurları aynı olmakla, markaların ayırt edilemeyecek kadar benzer oldukları, somut olayda maddi ve manevi tazminat talebi açısından kusur şartının gerçekleşmiş olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. Aynı bilirkişi heyetinden alınan 25/01/2017 tarihli raporda; kök raporda varılan sonuçlardan farklı bir sonuca varılmasını gerektiren bir durumun bulunmadığı yönünde görüş belirtmiştir. Maddi tazminat hesabı yönünden muhasip bilirkişi …’dan alınan 10.04.2017 tarihli raporda; 13/12/2013 – 24/06/2014 tarihleri arasında davalı şirketin iki adet taşınmazı satın aldığı, bunlardan birinin satışını 29/05/2014 tarihinde, diğerinin satışını ise 22/07/2014 tarihinde gerçekleştirdiği, alış ve satışı 13/12/2103 – 24/06/2014 tarihleri arasında yapılan satıştan, davalı şirketin elde ettiği net karın 19.493,11 TL olduğu belirtilmiştir.Mahkemece davalının personel, işletme gideri ve diğer giderler dikkate alınarak ve emlakçılık sektöründeki kar oranına göre davalının elde ettiği karın hesaplanması için aynı muhasip bilirkişiden alınan 06/09/2017 tarihli ek raporunda; kök raporda tespit edilen 19.493,11 TL kardan personel ve işçilik masrafı olan 3.244,00 TL’nin tenzilinden sonra davalı şirketin net karının 16.249,11 TL olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
G E R E K Ç E: Markaya tecavüzün tespiti, meni, refi, maddi ve manevi tazminat talepli davada, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği, davalı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı adına 12/04/2010 tarihinde 16/19/35/37 ve 42. Sınıflarda tescilli +şekil ibareli markanın tescilli olduğu, davacı tarafça sunulan gazete kupürleri ve delillerden … ibareli konut projeleri inşa ederek sattığı, davalının … EMLAK ibaresini fiilen markasal olarak gayrımenkul komisyonculuğu faaliyetinde kullandığı ve 36. Sınıfta 2013/101901 başvuru numaralı “… EMLAK + Şekil” markasının başvurusunun davacının itirazı üzerine reddedildiği, davalı tarafça açılan davanın kesinleşen mahkeme kararıyla reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Davalının markayı kullandığı 36. Sınıf ile davacının markasının tescilli olduğu 35 ve 37. Sınıfın birbiri ile bağlantılı ve birbirini tamamlayan hizmet sınıfları olduğu, davacı tarafın kendi inşa ettiği konutların satışını yaptığı, öncelik hakkı bulunduğu ve davalı markasal kullanımının davacı markası ile iltibas yarattığından, markaya tecavüzün tespiti, meni ve refi kararının yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Davalı vekilinin beyanlarından, davalı marka tescil başvurusunda bulunulduğu, 13/12/2013 tarihinden önce TPMK’da marka araştırmasının yapıldığının anlaşıldığı, davacı markasına tesadüf edilmesine rağmen 36. Sınıfta marka başvurusunda bulunulduğu ve fiilen de kullanılmaya devam edildiği, davacı tarafça ihtarname gönderilmesine rağmen kullanıma devam edildiği, davalının kusurlu olup, maddi ve manevi tazminat koşullarının oluştuğu, ihtarnameden sonra davalı tarafça 19/05/2014 tarihinde bir adet taşınmaz satışı yapıldığı, 50.000 TL brüt kar elde ettiği, bilirkişi tarafından davalının elde ettiği 16.249,11 TL net kar üzerinden maddi tazminata hükmedilmesi ve 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesinin dosya kapsamı ve somut delillere uygun olduğu kanaatiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 1.793,00 TL nispi harçtan, peşin alınan 448,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.344,70 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak;a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 22,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 22/06/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.