Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1453 E. 2021/1955 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1453 Esas
KARAR NO: 2021/1955 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/01/2021
NUMARASI: 2011/275 E. – 2021/6 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 18/11/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkilleri ile davalı … arasında 01/07/2009 tarihinde dava dilekçesi ekinde dikkate sunulan “Buluş Anlaşması” imzalandığını, işbu Buluş Anlaşmasının konusunun “8 bacaklı halkasal kemik tespit metod ve aparatları” olduğunu, davacılar ile davalı arasında imzalanan sözleşmede, sözleşmeye konu olan “8 bacaklı halkasal kemik tespit metod ve aparatları” isimli buluşun buluş sahiplerinin; …, …, … ve … ve Patent sahibinin … olarak belirlendiğini, 05/08/2009 tarihinde davalı … tarafından, kendilerinden izin alınmadan sözleşme konusu olan “8 bacaklı halkasal kemik tespit metod ve aparatları” isimli buluş için Türk Patent Enstitüsü nezdinde patent başvurusunda bulunulduğunu, söz konusu patent başvurusunun … başvuru numarası ile işleme alındığını, 21/02/2011 tarihinde de yayınlandığını, … tarafından yapılmış olan başvuruda başvuru sahibinin davalı …, buluş sahiplerinin ise yine davalı … ve müvekkilleri olan …, … ve … olarak gösterildiğini ve bu şekilde tescil edildiğini, buluş konusu olan “8 bacaklı halkasal kemik tespit metod ve aparatları” isimli buluşun sağlık alanında kullanılan bir ürün olduğunu, ürünün geliştirmesinin doktor ve fizikçi olan müvekkilleri tarafından yapıldığını, müvekkilleri ile davalı arasında 01/07/2009 tarihinde imzalanan Buluş Anlaşmasının 3.kısmının (d) ve (e) bendinde “Patent sahibinin ürünle ilgili yapacağı her türlü satıştan, her bir buluş sahibine kişi başı olmak üzere ürün ya da fikri hakkın net satışından %4 ödenecektir. Ödemeler 6 aydan erken 12 aydan geç olmayacaktır.” şeklinde hususların belirtildiğini, davalı tarafın hem hukuka ve sözleşmeye aykırı olacak şekilde kötü niyetli olarak patent başvurusunda bulunduğunu, hem de söz konusu patent başvurusuna konu ürünün satışını yaparak kazanç elde ettiğini, etmeye de devam ettiğini belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, davacılar için kişi başı 10.000,00 TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL maddi tazminatın ve yine davacılar için kişi başı 5.000,00 TL olmak üzere toplam 15.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davalılara ödenmesine, dava konusu patent başvurusuna ilişkin ve davalı tarafın mal varlığına ilişkin olarak da tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacılar tarafından 01/07/2009 tarihli Buluş Antlaşmasının mesnet edilerek tazminat talebinde bulunulduğunu, bu talebinin hukuki dayanaktan yoksun ve haksız olduğunu, müvekkili …’ın 1995 yılından bu yana ticaretle uğraştığını, ticaretle uğraşının yanında bilim-teknik konularıyla ilgilendiğini ve bu alandaki çalışmalarını ticari meta haline getirip kazanç sağladığını, müvekkilinin Ortopedi alanında çalışmalarını yürüttüğünü, müvekkilinin TPE nezdinde tescilli 8 adet patenti bulunduğunu, müvekkilinin davacılarla ilişkisinin de bu alandaki çalışmasından kaynaklandığını, davacıların müvekkilinin teknik çalışmalarına ücret karşılığında dahil olduklarını, müvekkilinin dava konusu edilen teknik çalışmada da davacılarının ücret karşılığında çalıştırdığını, davacıların ürünün antlaşmaya aykırı olarak tescil edildiğini ve bunun kendilerini zarara uğrattığını iddia ettiklerini, fakat söz konusu Buluş Antlaşmasının zaten buluşun tescili için yapıldığını, kaldı ki söz konusu antlaşmanın TPE’ye de ibraz edildiğini, tescilin davacıları zarara uğratmasının mümkün olmadığını, söz konusu antlaşmanın, ürünün bütün ticari haklarını müvekkiline bahşettiğini, müvekkilinin bu ticari hakların tek başına sahibi olduğunu, dilediği gibi tasarruf etme hakkına sahip olduğunu, bu hakkını nasıl ve ne zaman kullanacağı konusunda bir sınırlama olmadığını, antlaşma ile müvekkilinin ürünü satması halinde davacılara pay vermesini düzenlediğini, davacıların tazminat talebinin buna dayandığını, müvekkilinin söz konusu ürünle ilgili bir satışının olmadığını, davacı tarafın da müvekkilinin satış yaptığına dair herhangi bir bilgi ya da belgeyi dosyaya sunmadığını, dava dosyasına TPE’den gelen evraktan da görüleceği üzere, patent hakkı üzerinde herhangi bir devir olmadığı gibi lisansın da olmadığını, bunun da müvekkilinin ürünü ticari bir satışa konu etmediğini gösterdiğini, davacıların her ne kadar müvekkilini kötü niyetle suçlasalar da bunun dayanağının olmadığını, TPE tescil kayıtlarında görülen patentlerden bazılarının dava konusu ürünün parçaları olduğunu, davacıların çalışmalarından çok önce müvekkili tarafından icat edildiğini, patentinin alındığını, dava konusu icadın Ar-Ge aşamasında başarısızlıkla sonuçlandığını, bu nedenle de ürünün ticarileştirilemediğini, buna rağmen elde edilen ürünün teknik açıdan hak kaybını önlemek açısından tescil edildiğini, piyasada dava konusu ürün benzeri, satışta olan, birçok ürün olduğunu, davacıların delil listelerini ve eklerini sunduklarını, ekte yer alan fatura ve diğer belgelerde adı geçen firmaların müvekkili dışında birer kişilik olduğunu, davacı yanın delil olarak sunduğu faturaların dava konusu ürünle ilgili olmadığını, davacıların bütün iddialarını somutlaştırmalarının gerektiğini, davanın tazminat talebinden ibaret olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 21.01.2021 tarihli 2011/275 E. – 2021/6 K. sayılı kararıyla; “…alınan bilirkişi raporları ve davacılar tarafından dosyaya sunulan faturaların incelenmesi ile, davalının davaya konu patentle üretilen bir ürün satışı yaptığına dair bir belge ve delil bulunmadığı, davacıların sunduğu faturalardan dört tanesini düzenleyen … Ltd. Şti’nin tek ortağı ve yetkilisinin davalı olduğu, ancak bu şirketin dosyaya sunulan bu faturalarına konu olan ürünün dava konusu patentle üretilen ürün olduğunun kanıtlanamadığı, davaya konu patentin dört istemden oluştuğu, faturalarda yer alan bilgilerin ayrıntı içermemesi nedeniyle sözleşmeye konu patentin tüm istemlerinin satılan ürünlerde mevcut olup olmadığının anlaşılamadığı, davacıların sözleşme kapsamında olan ürünlerin davalı tarafından satıldığını ispatlamaları gerektiği, ayrıca davacılar vekilinin SMK’nun 151/2-c maddesi uyarınca maddi tazminat hesaplanmasını talep ettiklerine dair dilekçe sunduğu, SMK’nun 151/2-c ve dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 551 sayılı KHK’nin benzer düzenleme yaptığı 140/2-c maddelerinde, patent hakkı sahibinin patenti izinsiz olarak kullanan kişilerden tazminat talep edebileceğini düzenlediği, davacıların ise patent sahibi ile yaptıkları sözleşme gereğince satış bedelinden kendilerine pay ödenmesini talep ettikleri, davacı vekilinin dilekçesinin davanın konusunu tamamen değiştirerek, patent sahipliği iddiasıyla ve davalı tarafça patente tecavüz edildiği iddiasıyla tazminat talep ettiklerine dair tam ıslah dilekçesi niteliğinde olmadığı, bu nedenle 551 sayılı KHK’nin 140/2-c maddesi uyarınca tazminat talep etme haklarının da bulunmadığı, ispatlanamayan maddi tazminat taleplerinin reddi gerektiği, sözleşmeye aykırılık nedeniyle manevi tazminat talep edilmesini gerektirecek bir delil ve iddia bulunmadığı ve sözleşmeye aykırılık ispatlanmış olsa bile, davalının sözleşmeye aykırı davranmış olmasının tek başına manevi tazminatı gerektirmediği” gerekçesiyle; davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacılar vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; dava dilekçesinde ve yargılama sırasındaki beyanlarını tekrarla, ürünün sağlık alanında kullanılan bir ürün olduğunu, doktor ve fizikçi olan müvekkilleri tarafından yapıldığını,davalının kötüniyetli olarak patent başvurusunda bulunduğunu, haksız kazanç elde edildiğini, müvekkilleri ile davalı arasında 01/07/2009 tarihinde imzalanan Buluş Anlaşmasının 3.kısmının (d) ve (e) bendinde “Patent sahibinin ürünle ilgili yapacağı her türlü satıştan, her bir buluş sahibine kişi başı olmak üzere ürün ya da fikri hakkın net satışından %4 ödenecektir. Ödemeler 6 aydan erken 12 aydan geç olmayacaktır.” şeklinde belirtilmesine rağmen müvekkillerine ödeme yapılmadığını, müvekkillerinin gerek maddi gerekse manevi zarara uğratıldığını, patent başvurusu için müvekkillerinden yazılı onay alınmadığını, TPE nezdinde başvuruda bulunulmasına rağmen uluslararası tescil başvurusunda bulunulmadığını, 12 aylık zamanaşımı süresinin dolduğunu, uzun yıllar emek verilerek ortaya koyulan bir buluşun uluslararası anlamda tanıtılmamış olmasının müvekkillerine zarar verdiğini, müvekkillerinden alınması gereken teknik dökümanlar alınmadığından, davalı tarafından yapılmış başvurunun kapsamının korunması gereken tüm teknik özellikleri kapsamadığını, buluşun davaya konu hakkaniyetsizlik sebebiyle yeterince korunamadığını, davalının ürüne ilişkin pek çok satış yaptığını, önemli miktarlarda kazanç elde ettiğini, kişi başı ödenmesi gereken %4 oranındaki payın ödenmediğini, şahitlerinin dinlendiğini, patente dayalı 2009 yılında 120 adet, 2010 yılında 150 adet ve 2011 yılında 200 adet ürün satışı yapıldığını beyan ettiklerini, 06/12/2017 tarihli ek rapor 8. Sayfada, bu ürünlerin her birinin piyasa değerinin 2011 yılı için 13.000 TL olduğunun belirtildiğini, davalıya defalarca defterlerinin ibrazının ihtar edilmesine rağmen ibraz edilmediğini, bundan davalının kendi lehine bir durum çıkarılmasının mümkün bulunmadığını, mahkemenin kararının hakkaniyetsiz olduğunu, mahkeme kararında faturaların yeterince ayrıntı içermediği görüşü beyan edilmişse de, hayatın olağan akışı dikkate alındığında, faturalarda detaylı ayrıntılar bulunmasına gerek olmadığını, bu tür satışların parçalar üzerinden yapıldığını, defterlerinin sunulmamasının da tek başına davalının kötüniyetli ve haksız olduğunu kanıtladığını, davayı ıslah ettiklerini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesine cevap vermemiştir.
DELİLLER: Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarından; … başvuru/belge numaralı, 05/08/2009 başvuru tarihli, “8 bacaklı halkasal kemik tespit method ve aparatları” buluş başlıklı 22/04/2013 tescil tarihli patentin başvuru sahibi … adına tescil edildiği, buluş sahiplerinin …, …, … ve … oldukları görülmüştür. Yargılama devam ederken patentin yenileme ücreti yatırılmadığından 2014 yılında geçersiz hale geldiği tespit edilmiştir. Makina Müh. Sektör Bilirkişisi …, Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi bilirkişi Yrd. Doç. Dr. …, Makina Mühendisi Marka&Patent Vekili …’in hazırlamış olduğu 18/09/2014 tarihli bilirkişi raporunda; teorik bakımdan yapılan incelemede; dava konusu olayda, davacıların öncelikle patent isteme haklarının gasbedildiğini, bu gasp sonucunda ise patentlerinin gasbedildiğini iddia ettiklerini, patentlerin düzenlendiği, 551 Sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye göre, patent isteme hakkının gasbının “Patent isteme hakkı, buluşu yapana veya onun haleflerine ait olup, başkalarına devri mümkündür. Buluş birden çok kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmişse, patent isteme hakkı, taraflar başka türlü kararlaştırmamışsa, bunlara müştereken ait olur. Patent almak için ilk başvuran kişi, aksi sabit oluncaya kadar, patent isteme hakkının sahibidir.” şeklinde açıklandığını, taraflar arasında sözleşme geçerli kabul edilirse, dava konusu buluşun davadaki tüm taraflarca müştereken üretildiği sonucuna varılacağını, sözleşmeye bakıldığında, tarafların buluşçu olarak görüldüğünü, buna mukabil başvuru hakkının açıkça davalıya verildiğine dair bir hükmün ise bulunmadığını, bu sebeple davalının, davacıların patent isteme hakkını gasbettiğini, alınan patent belgesi ile de patent hakkının gasbedildiği kanaatine varıldığını, olayda ayrıca patent isteme hakkının sözleşme gereği davalıya ait olsa bile, eğer buluşu davacılar gerçekleştirmişseler, bu kişilerin buluş sahibi olarak, davalıdan adlarının buluşu yapan kişi olarak patentte belirtilmesini isteme haklarının da olduğunu, yapılan teknik incelemede; inceleme konusu 05/08/2009 başvuru tarihli … başvuru nolu “8 Bacaklı halkasal kemik tespit method ve aparatları” buluş başlıklı başvurunun 22/04/2013 tarihinde patent olarak tescil edildiğinin görüldüğünü, … başvuru nolu “8 Bacaklı halkasal kemik tespit method ve aparatları” buluş başlıklı patent belgesinin koruma kapsamını belirleyen istemleri incelendiğinde 4 adet bağımsız istemden oluştuğunun görüldüğünü, yapılan teknik inceleme sonucunda … başvuru nolu “8 Bacaklı halkasal kemik tespit method ve aparatları” buluş başlıklı patent belgesinin koruma kapsamı ile 2010 tarihli … firmasına ait katalog görsellerinin aynı teknik özelliklerde olduğunun tespit edildiğini, … firmasına ait kataloğun yayın tarihinin … başvuru nolu “8 Bacaklı halkasal kemik tespit method ve aparatları” buluş başlıklı patent belgesinin başvuru tarihinden sonra yayınlanmış olması nedeniyle inceleme konusu kataloğun hükümsüzlük için delil teşkil etmediğini beyan etmişlerdir. Muhasip bilirkişi … tarafından hazırlanan 23/12/2014 tarihli raporda;Taraflar arasında “8 BACAKLI HALKASAL KEMİK TESPİT METOD VE APARATLARI” buluşu için 01/07/2009 tarihinde “BULUŞ ANLAŞMASI” imzalanmış olduğunu, bu anlaşmanın 1.maddesinin a bendinde; …, …, …, …’ın buluş sahibi olduğunu, aynı maddenin b bendinde; …’ın Patent sahibi olduğunun belirtildiğini, aynı anlaşmanın 3.maddesinin a,b,c bentlerinde; “Buluş sahiplerinin (davacıların) yazılı onayları alınmak kaydıyla bir çok yetkinin patent sahibine verildiğini, d bendinde ise Patent sahibinin ürünle ilgili yapacağı her türlü satıştan, her bir buluş sahibine kişi başı olmak üzere ürün ya da fikri hakkın net satışından %4 ödenecektir” denilerek dosyaya ibraz edilen 15/08/2008 tarihli … Ltd. Şti’nin 25.339,65 TL bedelli, 15/08/2008 tarihli 12.407,28 TL bedelli, … firmasının 16/06/2008 tarihli ve 11.884,66 TL bedelli, 17/06/2008 tarihli ve 49.950,82 TL bedelli, … Ltd. Şti’nin 04/05/2011 tarihli ve 13.654,00 TL bedelli, 23/09/2008 tarihli ve 12.472,00 TL bedelli olmak üzere 6 adet fatura değerleri toplamı olan (net satışlar tutarı) 126.708,41 TL üzerinden %4 oranında ödeme yapılacağı hükme bağlandığından incelemeler bölümü 3.maddede görüldüğü üzere; 126.708,41X4:100=5.068,34 TL bir buluş sahibi için ödenmesi gereken tutar olduğunu, 3 davacı buluş sahibi için, 5.068,34X3=15.205,00 TL maddi tazminatın davalı tarafından davacılara ödenmesi gereken toplam tutar olduğunun hesaplandığını, manevi tazminat takdir yetkisinin Mahkemeye ait olduğunu beyan etmiştir. Muhasip bilirkişi … tarafından hazırlanan 13/08/2015 tarihli II. ek raporda; Davalı …’ın 2009-2010-2011-2012-2013-2014 takvim yıllarına ait satışları belirtir 600 kodlu satış hesaplarına ulaşılamadığını, ayrıca Beykoz Vergi Dairesi Müdürlüğünden gönderilen 22/06/2015 tarihli 11085 sayılı yazıdan da anlaşıldığı gibi 600 kotlu hesabın ancak vergi incelemesi sonucu tespit edilebileceğini, bu tespitin yapılmadığını ve vergi incelemesine yetkili bulunmaması nedeniyle Mahkemeye sunmuş olduğu 08/04/2015 tarihli ek raporundaki sonuç ve kanaatini değiştirecek bilgi ve belgeye ulaşılamadığı hususunu beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince, Bilirkişi …’a Beykoz Vergi Dairesinde davalı tarafa ait vergi kayıtları incelemesi yapmak üzere TAM YETKİ verilmiş, bilirkişi tarafından hazırlanan 16/10/2015 tarihli III. Ek rapor’da; Mahkememizin kendisine vermiş olduğu yetki üzerine 14/10/2015 tarihinde Kavacık-Beykoz da bulunan Beykoz Vergi Dairesine tarafından yazılı olarak müracaat edildiğini, davalının ortağı olduğu şirketin 2009-2010-2011-2012 ve 2013 yıllarına ait yasal defterlerinin incelemesi yapılmış ise 600 kotlu hesap kaydının bir suretinin tarafına verilmesinin talep edildiğini, ilgili Vergi Dairesi Müdür Yardımcısı …’in şahsına hitaben yazdığı yazıdan da anlaşılacağı üzere herhangi bir inceleme yapılmadığından istenen (600 kotlu hesabın dökümanı) belgenin elde edilemediğini, ancak adı geçen Müdür Yardımcısının Vergi Dairelerinde vuku bulan görev değişiklikleri nedeniyle kendilerinin inceleme yetkisinin olmadığını ve incelemeye alınacak defter ve belge bilgilerinin dairelerinde değil, bir üst inceleme biriminde olduğunu, talep edilen bilgi ve belgenin Mahkemenin talebi halinde inceleme birimince yapılacak inceleme sonunda verilebileceğini, 2009 yılına ait incelemenin zaman aşımı nedeniyle mümkün olamayacağını, yılbaşından önce yetişir ise 2010 ve devamı olan 2011-2012-2013 yıllarına ait bilgilerin, yetişmez ise 2011-2012-2013 yıllarına ait bilgilerin inceleme biriminden mahkemeye sunulabileceğinin şifahi olarak tarafına beyan edildiğini beyan etmiştir. Muhasip bilirkişi … tarafından hazırlanan 05/04/2016 tarihli IV.ek raporda; tarafından düzenlenen raporlar doğrultusundaki gelişmeler üzerine Mahkememizce ilgili Vergi Dairesi Denetim Müdürlüğüne yazılan yazıya cevaben Mahkememize sunulan 02/03/2016 tarih ve 93305364-663.05-E.17541 sayılı yazı ekindeki belgeler tarafından incelendiğini, davalı …’ın ortağı olduğu … Ltd. ŞTİ’nin; 2010-2011-2012-2013 takvim yıllarına ait 600 kotlu yurtiçi satışlar hesabında işbu davaya konu “8 bacaklı halkasal kemik tespit metod ve aparatları” isimli bir emtia satışına rastlanılmadığını, bu nedenle Mahkememize sunduğu 08/04/2015 tarihli Ek raporunda belirtilen sonuç ve kanaatini değiştirecek belge ve bulguya rastlanılmadığını beyan etmiştir. SMMM bilirkişisi … tarafından düzenlenen 24/10/2016 tarihli bilirkişi raporunda; davacı vekilinin dilekçelerinde 551 sayılı KHK’nin 139.ve 140.maddelerine göre tazminat hesabı yapılmadığının tekrarlandığını, bununla birlikte 140.maddede belirtilen yoksun kalınan kazancın seçimlik haklarından hangisinin hesaplanmasını belirtmediği halde, dava dilekçesinde buluş anlaşmasının 3-d maddesinin yerine getirilmediğinden bahisle maddi tazminat talep etmekte olduğunun anlaşıldığını, buluş sözleşmesinin 01/07/2009 tarihinde imzalandığını, davanın 16/11/2011 tarihinde açıldığını, tazminat hesabının dava tarihi ile sınırlı olduğunu, tazminat tutarının 01/07/2009 -16/11/2011 tarihleri arasında hesaplanması gerektiğini, Mahkemenin Vergi Dairesi’nden talepleri 2014 yılı sonuna kadar olduğu için tazminatın 2 aşamalı olarak hesaplanmasının gerektiğini, dosyaya Ümraniye Uygulama Denetim Müdürlüğü’nün 02/03/2016 tarihli 17541 sayılı yazısı ekinde … Ltd. Şti’nin 2010-2011-2012-2013 yıllarına ilişkin 600- Yurtiçi satışlar, 601-Yurt Dışı Satışlar ve 602-Diğer Gelirler hesaplarının defteri kebir sayfa fotokopileri eklenmiş olmakla birlikte, 600-601-602 hesaplarda kayıtlı fatura içeriklerine ilişkin açıklama bulunmadığından bu hesaplarda yer alan faturalarda dava konusu üründen ne kadar satıldığına ilişkin bir tespit yapmanın mümkün bulunmadığını, yani maddi tazminat hesabının yapılabilmesi için, 600-601-602 hesaplarda bulunan davalı tarafça düzenlenen faturaların görülmesinin gerektiğini, davanın … adına açılmakla birlikte, Mahkememizce …’ın ortağı bulunduğu … Ltd. Şti’nin yasal defterlerinin tarafına yetki verilerek incelenmesinin talep edildiğini, … Ltd. Şti’nin yasal defterlerinin incelenmek istenildiğini, tarafınca dosyaya sunulan 22/09/2016 havale tarihli dilekçede ise dava konusu ürün satışlarının faturalar üzerinden ayrıştırılarak satış reklamlarının tespit edilebilmesi için davalı tarafın özellikle satış faturalarının suretlerinin istenilmesi gerektiğinin belirtildiği halde Beykoz Vergi Dairesinin 10/10/2016 tarih 18319 sayılı yazısında, … Ltd. Şti’nin dairelerinde mükellefiyetinin 01/03/2007 tarihinde başlamış olduğunu, halen mükellefiyetinin devam ettiğini, mükellefe ait faturaların dairelerinde bulunmadığından 2011-2012-2013-2014-2015 dönemleri Kurumlar Vergisi Beyannamelerinin dosyaya gönderildiğini, Davalı …’a ulaşılamamış olduğunu, ortağı olduğu … Ltd. Şti’nin yasal defter ve faturaları incelenemediğinden tazminat hesabı yapılmasının mümkün olmadığını, davalının düzenlediği faturaların Mahkeme marifeti ile getirtilmesi halinde maddi tazminat hesaplaması yapılabileceğini, faturalara ulaşılmaması durumunda maddi tazminat hesaplanamayacağından davacı tarafın maddi tazminat talebinin 6098 sayılı TBK 51.maddesine göre belirlenmesi gerektiğini beyan etmiştir. SMMM bilirkişisi …, Tıbbi Cihazlar Uzmanı …, Makine Mühendisi Marka&Patent Vekili … tarafından hazırlanmış 06/12/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; 19/09/2017 tarihli duruşmada, dava dışı … Limited Şirketinin adresinin davacı tarafından bildirildiğinde muhtıra tebliğ edilerek 20/10/2017 günü saat 14:00’de taraflar arasında görülen tazminat hesabı yönünden 2009-2010-2011 yılları 600,601,602 kodlu hesaplarda kayıtlı fatura örneklerinin ve ticari defterlerin mahkeme kaleminde hazır edilmesinin istenildiğini, 20/10/2017 tarihli tutanakta davalı tarafça istenilen hususların yerine getirilmediğini, söz konusu defterlerin hazır edilmediğini, davacı vekili tarafından 16/11/2012 tarihli delil listesi ekinde dosyaya sunulan dava dışı “…-…” tarafından Düzce Üniversitesi Döner Sermaye İşl. Müd. Adına düzenlenmiş 04/05/2011 tarih … nolu fatura örneğindeki ürün kalemleri ile yine davacı vekili tarafından delil listesi ekinde dosyaya sunulan … kataloğundaki ürün örneği ile patent istemleri karşılaştırıldığında; faturada belirtilen ürünlerin birleştirilmesi neticesinde davaya konu ürünün oluşturulduğunu, patente konu ürünlerin 2009, 2010, 2011 yılları fiyatları konusunda, davacı vekilince dosyaya sunulmuş bir belge bulunmadığından ve heyetlerince internetten yapılan araştırmada da dava konusu ürün fiyat bilgisine rastlanmadığından geriye yönelik yıllar için ( ÜFE+TÜFE)/2 oranları uygulanarak davaya konu ürünün; 2011/11 ayı fiyatının 13.007,53 TL, 2010/11 ayı fiyatının 11.654,45 TL, 2009/11 ayı fiyatının 10.818,20 TL olduğunun hesaplandığını, önceki raporlarda da belirttikleri üzere maddi tazminat hesabının yapılabilmesi için, davalı kurumun 600-601-602 hesaplarında bulunan ve davalı tarafça düzenlenen fatura suretlerinin (fatura açıklamalarındaki dava konusu ürün satışlarının) açıkça görülmesi gerektiğini, davalının düzenlediği faturaların Mahkeme marifeti ile getirtilmesi halinde maddi tazminat hesaplamasının yapılmasının mümkün olabileceğini, faturalara ulaşılmaması durumunda maddi tazminatın hesaplanamayacağını, bu durumda davacı tarafın maddi tazminat talebinin 6098 sayılı TBK 51.maddesine göre belirlenmesi gerektiğini beyan etmişlerdir. Duruşmada dinlenen davacı tanığı …’nın yeminli ifadesinde; “Ben davalı …’ın sahibi bulunduğu … Ltd. Şti de satış müdürü olarak 2008 ile 2011 yılı eylül yılları arasında çalıştım. Davacıları tanırım. Davalı …’ı da bu nedenle bilirim. Taraflar arasında yapılan buluş anlaşmasından da haberdarım. Söz konusu buluşa ilişkin 2009 yılında 120 adet ürün satışı 2010 yılında 150 adet civarında ürün satışını , 2011 yılında ise yaklaşık 200 civarında ürün satışı yapılmıştır. 2012 yılı için hedef 500 dü. Ancak ben 2011 yılı Eylül ayında işten ayrıldım. Söz konusu buluştan haberdarım .Hatta bu buluşların uygulanması, ameliyatlarında da bulundum. Görevimiz aynı zamanda bunu da kapsamaktadır. Ameliyathanelere bizzat girdim. Sistem farklı olduğu ve hastalara göre değişiklik gösterdiği için farklı şekillerde fatura edilmekteydi ve çok parçalı bir sistemdi. Sistemin genel ismi buluş yapanlardan … beyin ismi esinlenilerek … olarak geçmekteydi. Faturalar ise sistemin uygulandığı kişiye göre 20 kaleme kadar çeşitli kodlarla fatura edilmekteydi. Yaklaşık 1500 civarında kod bulunmaktaydı. Ama aynı kişiye uygulandığı için üniversite hastanelerinde üniversiteye, Devlet hastanelerinde SGK’ya , özel hastanelerde ise hastanenin kendi ismine fatura edilmekteydi” dediği, tanığa dosyada mevcut patent dosyasında bulunan patent evrakı ve şekiller gösterildiğinde: “Bizim yukarıda satışını yaptığını söylediğimiz ürünler bana gösterilen patent konusu ürünlerdir. Çok sayıda parçadan oluştuğu için her birisi ayrı olarak faturalandırılmıştır. Kol ve bacak için farklı ebatlarda üretilmiştir. Ben davalının davacı tarafa sözleşme gereğince ödemesi gereken paraları ödemediğinden bu davanın açıldığını biliyorum. … bey Amerika’da yaşadığı için satış müdürü olarak … bey benimle görüşmekteydi ve paralarının neden ödenmediğini sürekli sormaktaydı…Davalı … ile sözleşme ilişkimiz sona ermiştir. Ancak aramızda bu sona erme şekline ilişkin dava devam etmektedir. Kendisinden ücret alacağıma ilişkin dava dosyası halen bilirkişi aşamasındadır Davacılar davalıya danışmanlık yapmaktaydılar. Birlikte çalıştıkları otuza yakın buluş vardı. Ürünü oluşturan Parçalar tek tek patent oluşturulup tescili yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Ancak herhangi bir ürün uygulamasından sonra arıza durumunda parça değiştirilebilmektedir ” şeklinde ifade vermiştir. Düzce Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla dinlenen davacı tanığı … yeminli ifadesinde; ” Ben Selçuk Üniversitesi Makine, Resim ve Konstrüksiyon bölümünde öğrenciyim. Halen stajımı yapmaktayım. 2009-2010 yıllarında davalının sahibi olduğu … isimli firmada çalışmıştım. Hatırladığım kadarıyla … benim çalıştığım laboratuvarın başında bulunmaktaydı. … ve …’unda söz konusu firmayla bir bağları vardı. Ancak tam olarak bağlarının ne olduğunu bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla … dava konusu olan 8 bacaklı halkasal kemik tespit metot ve aparatlarını bulmuştu. Daha doğrusu söz konusu makinenin buluşunu yapan …’tur. … isimli firma Amerika’daki medical bir şirketin Türkiye distribütörlüğünü yapmakta idi. Taraflar arasında düzenlendiği belirtilen 01/07/2009 tarihli buluş anlaşmasından bilgim bulunmamaktadır. Söz konusu cihazın patent başvurusunu kimin yaptığını bilmiyorum. Yine yapılan anlaşma içeriğini bilmiyorum. Ben sadece söz konusu cihazı bulan kişinin … olduğunu biliyorum. Söz konusu cihazın patenti alındı. Üretimi de yapıldı. Patentin kimin adına olduğunu bilmiyorum. Amerika’lı olan firma ile bağlantıyı … sağlamaktaydı” şeklinde ifade vermiştir.
G E R E K Ç E: Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkilleri ile davalı … arasında 01/07/2009 tarihli”Buluş Anlaşması” imzalandığını, ancak davalının buluş sahibi müvekkillerinin yazılı izni olmadan buluşu adına tescil ettirdiğini ve Buluş Anlaşmasının 3.kısmının (d) ve (e) bendinde “Patent sahibinin ürünle ilgili yapacağı her türlü satıştan, her bir buluş sahibine kişi başı olmak üzere ürün ya da fikri hakkın net satışından %4 ödenecektir. Ödemeler 6 aydan erken 12 aydan geç olmayacaktır.” şeklinde kararlaştırıldığı halde ürün satışından müvekkillerine ödeme yapılmadığını beyanla, maddi tazminat ve manevi tazminat talep etmiş, mahkemece maddi tazminat davasının ispatlanamadığından reddine, sözleşmeye aykırılık ispatlansa dahi, manevi tazminatı gerektirir bir ihlal bulunmadığı gerekçesiyle, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Davacılar vekilinin yargılama sırasında ibraz ettiği 02/05/2018 tarihli dilekçesinin, bilirkişi raporu ve dava hakkında beyan dilekçesi olduğu, HMK 180. Madde kapsamında “davanın tamamen ıslahı” mahiyetinde bulunmadığı, ıslah harcı yatırılmadığı anlaşılmakla, mahkemenin bu dilekçedeki talep doğrultusunda yargılamaya devam etmemesi yerinde olmuştur. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; uluslararası patent başvurusu yapılmaması ve patent başvurusu yapılırken müvekkillerinden gereken teknik dökümanlar alınmadığından, davalı tarafından yapılmış başvurunun kapsamının korunması gereken tüm teknik özellikleri kapsamaması nedeniyle zarara uğradıkları ileri sürülmüşse de, dava dilekçesinde ileri sürülmeyen bu hususlar HMK 357. Madde gereğince Dairemizce de incelenmemiştir. Davacılar vekili, davalının sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunduğu anlaşılıyorsa da, mahkeme kararında açıklandığı üzere manevi tazminatı gerektirir bir ihlal bulunmadığından, manevi tazminat talebinin reddi kararına yönelik istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Taraflar arasında 01/07/2009 tarihli “Buluş Anlaşmasında” buluş sahipleri tarafından gerçekleştirilen ürünün, tüm patent, kullanım, satış ve dağıtım hakkının, buluş sahiplerinin yazılı onayı ile patent sahibinin olacağının kabul edildiği, davalının 05/12/2009 tarihinde patent başvurusunda bulunduğu ancak başvuru için yazılı onay alındığına dair belge sunulmadığı anlaşılmıştır. Davalı tarafça, başvuru sırasında buluş anlaşmasının başvuru evraklarına eklendiği ve davacıların buluş sahibi olarak gösterildiği anlaşılmışsa da, davalının da teknik konularda destek aldığını kabul ettiği davacıların buluş patentin kamuya sunulmasının zamanını belirleme ve başvurunun başarılı bir şekilde tescil edilmesini sağlamak için başvuru belgelerinin, teknik çizim ve tarifname ile istemleri inceleme yetkisinin olduğunu kabul etmek gerektiği, davalı tarafça başvuru yapılırken yazılı izin alınmamasının sözleşmenin ihlali mahiyetinde bulunduğu kanaatine varılmıştır. Sözleşmede bu iznin alınmamasının sonuçlarının açıklanmadığı gibi, patent sonuç itibarıyla tescil edilmekle, bu sebeple davacıların maddi ve manevi zarara uğratıldığı ispatlanamamıştır. Dosya kapsamında dinlenen tanık beyanı ve bilirkişi heyetleri tarafından incelenen, davalının tek ortağı ve yetkilisi olduğu dava dışı … Ltd. Şti’ne ait … kataloğunda tanıtımı yapılan ürünün dava konusu patent kapsamındaki ürün olduğuna dair tespitlerden, davalının ortağı ve yetkilisi olduğu şirket aracılığıyla davaya konu ürünün satış ve tanıtımının yapıldığı anlaşılmıştır. Davalı tarafça, ticari defter ve kayıtlar bilirkişi incelemesine sunulmamıştır. Dosya kapsamında alınan 06/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda, davacı vekilinin 16/11/2012 tarihli delil listesi ekinde sunulan “…-…” tarafından düzenlenen fatura incelenmiş, bilirkişi heyetinin raporunda “faturada yer alan ürünlerin birleştirilmesi neticesinde dava konusu patentin kapsamında olabilecek bir ürünün üretilebileceği” beyan edilmiştir. Davalı şirketin Vergi Dairelerinden celp edilen kayıtlarından üründen kaç adet satıldığı ve ne miktarda kazanç elde edildiği tam olarak tespit edilememiştir. Davacı tanığının beyanındaki satış miktarlarının dikkate alınması da, resmi kayıtlarla ispatlanamadığından mümkün değildir, ancak davalı tarafça ürünün satıldığı dosya kapsamındaki delillerle tespit edilmekle, mahkemece BK 50 ve 51. Maddeleri ile sözleşme hükümleri göz önüne alınarak maddi tazminata hükmedilmesi gerekirken, ürün satışının ispatlanamadığından bahisle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, kısmen reddine, mahkeme kararının kaldırılmasına, ürünün 04/05/2011 tarihli faturadaki bedeli, kataloğun 2010 tarihli oluşu ve katalogda çeşitli hastanelerdeki farklı doktorlar tarafından ürünün kullanıldığına ilişkin görsellerin paylaşılmış olması ve sözleşmedeki kazanç paylaşım oranı göz önüne alınarak, dava dilekçesinde talep edilen davacılar için kişi başı 10.000,00 TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL maddi tazminat talebinin kabulüne, davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 21.01.2021 tarihli 2011/275 E. – 2021/6 K. sayılı kararının 6100 Sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, A)Davacılar için kişi başı 10.000,00 TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine, B) 15.000 TL manevi tazminata ilişkin davanın reddine, 4- İlk derece yargılaması yönünden; A)Alınması gereken maddi tazminat davası yönünden, 2.049, 30 TL nispi harç ile reddine karar verilen manevi tazminat davası yönünden 59,30 TL maktu harçtan peşin alınan 1.436,75 TL harcın mahsubu ile, eksik yatırılan 553,25 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, B)Davacılar tarafından yatırılan 1.436,75 TL harcın davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine, C) Davacılar tarafından yapılan 1.950 TL bilirkişi ücreti, 400 TL bilirkişi ücreti, 3.000 TL bilirkişi ücreti ve 886,10 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 6.336,60 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre, 4.224,40 TL giderin davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine, bakiye giderin davacılar üzerinde bırakılmasına, Ç)Davacılar lehine kabulüne karar verilen maddi tazminat davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine, E)Davalı lehine reddine karar verilen manevi tazminat davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 5.900,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesine, davacılardan tahsili ile davalıya ödenmesine, F)Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, G)Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgililere iadesine, 5-İstinaf yargılaması yönünden; A-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, B-İstinaf yargılaması için davacı tarafça yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 47,60 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 210,00 TL’nin, davalıdan alınarak davacılara verilmesine, C-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, D-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince ilgilisine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekili yönünden kesin, davacılar vekili yönünden, iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 18/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.