Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1446 E. 2021/1513 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1446 Esas
KARAR NO : 2021/1513
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2021
NUMARASI : 2020/532 2021/167
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/09/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine senede dayalı takip başlattığını, takip konusu senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, ancak müvekkilinin takip nedeniyle aracının haczedilmesi üzerine alacaklı vekili hesabına 14.576,13 TL ödeme yaptığını, müvekkilince ayrıca 200,00 TL yediemin ücreti ile 700,00 TL hasarların giderilmesi için masraf yapıldığını belirterek müvekkilinin borçlu olmadığı halde ödemek zorunda kaldığı 15.476,13 TL’nin ödeme tarihi olan 22/10/2019 tarihinden itibaren ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin takibe konu bonoda iyiniyetli hamil olduğunu, davacının dava dışı kişiler tarafından mağdur edilmesinin müvekkilini ilgilendirmediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre; davacının dosya borcunu 22/10/2019’da yatırdığı, İİK’nun 72/7 maddesi gereğince davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekirken bu süre geçtikten sonra 23/10/2020 tarihinde açıldığı gerekçeleriyle davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; TTK’nun 5.maddesine yapılan ekleme ile 1 Ocak 2019’dan itibaren konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerini içeren tüm ticari uyuşmazlıklara arabuluculuk dava şartının getirildiğini, buna göre eldeki davanın istirdat davası olması nedeniyle arabulucuğa tabi olduğunu, arabuluculuk süreci esnasında başvurunun yapıldığı tarihte son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin işlemeyeceğini, buna göre kendilerinin arabuluculuk için 04/09/2020 tarihinde başvurduklarını, olumsuz sonuçlanan arabuluculuk son tutanağının ise 18/09/2020’de düzenlendiğini, buna göre hak düşürücü sürenin 14 gün işlemediğini, dolayısıyla davanın hak düşürücü süre içinde açıldığını bildirmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde; davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığını, zira istirdat davasının menfi tespit davasının özel bir hali olduğunu, dolayısıyla hak düşürücü sürenin durmayacağını bildirmiştir. Davalı tarafından davacı ve dava dışı şahıslar aleyhine 10.000 TL bedelli senede dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü yolla 30/01/2019 tarihinde icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı senedin 18/07/2018 tanzim, 30/11/2018 vade tarihli 10.000 TL bedelli, keşidecisinin dava dışı … Pazarlama… Ltd.Şti, lehtarın dava dışı …, hamilin ise davalı olduğu, davalı alacaklı vekilinin 22/10/2019 havale tarihli dilekçesinde; borcun davacı …’den haricen tahsil edildiğini bildirdiği ve 22/10/2019’da harcının da yatırıldığı görülmüştür. Dava dilekçesine ekli arabuluculukla ilgili son tutanağın incelenmesinde; arabuluculuk sürecinin 04/09/2020’de başladığı ve 18/09/2020’de sona erdiği, bu tarihte de anlaşamamaya dair son tutanağın taraflarca imzalandığı görülmüştür.
Eldeki davanın tevzi formunun incelenmesinde; 23/10/2020 tarihinde açıldığı, harcının da aynı tarihte yatırıldığı görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, istirdat davasıdır. Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar davacı vekilince istinaf edilmiştir. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık öncelikle istirdat davasının arabuluculuğa tabi olup olmadığı noktasındadır.
TTK’nun 5/A maddesindeki düzenlemeye göre “bu kanunun 4.maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Arabulucu yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren 6 hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla 2 hafta uzatılabilir.”6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A – 2 maddesinde “davacı, arabuluculuk faaliyeti sonucunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır…. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın açıldığı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verildiği” şeklindedir. Somut olayda dava dilekçesinin neticei talep kısmında, ödemek zorunda kalınan 15.476,13 TL’nin ödeme tarihinden itibaren faiziyle birlikte istirdadı istenilmiştir. Somut davada, ayrıca bir menfi tespit talebi bulunmayıp doğrudan bir miktar paranın istirdadına dair hüküm kurulması istenildiğinden eldeki dava arabuluculuk dava şartına tabidir.
Dairemiz önüne gelen diğer uyuşmazlık ise davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı noktasındadır. Somut dava arabuluculuk dava şartına tabi olup konuyla ilgili 6325 Sayılı Kanunun 18/A-15.maddesi ise “arabuluculuk bürosuna başvurulmasında son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez” şeklindedir. Dosya içeriğinde bulunan arabuluculuk son tutanağının incelenmesinde, arabuluculuk başvurusunun 04/09/2020’de yapıldığı ve sürecin 18/09/2020’de anlaşamama ile sonuçlandığı görülmüştür.
Buna göre bu 14 günlük sürenin İİK’nun 72/7 maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süreye eklenmesi gerekir. Dolayısıyla ödemenin 22/10/2019’da yapıldığı, davanın ise 23/10/2020’de açıldığı ve arabuluculuk sürecinin 14 gün sürdüğü gözetildiğinde ve yukarıda anılan yasa hükmü karşısında davanın hak düşürücü süre dolmadan açıldığının kabulü gerekir.
Mahkemece açıklanan bu hususlar gözetilmeden hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan bu yönler itibariyle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiş ve delillerin toplanıp yargılamaya devam edilip bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,
2-İstanbul 20.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/02/2021 tarih, 2020/532 esas, 2021/167 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde deliller toplanıp yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 29,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 191,10 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-4 ve 353/1-a-6 maddeleri uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.16/09/2021