Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1439 E. 2023/995 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1439 Esas
KARAR NO: 2023/995 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/06/2021
NUMARASI: 2019/354 E. – 2021/146 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline ait “…” markasının, Türkiye’de sektörün lideri haline gelmiş bir marka olduğunu, müvekkilinin “…” esas unsurlu birçok markasını TPMK nezdinde tescil ettirdiğini, müvekkilinin söz konusu markasının ayrıca TPMK nezdinde tanınmış marka statüsünde olduğunu, ancak hal böyle iken, davalı tarafın müvekkili markasının ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan “…” ibaresini, ticaret unvanında kullanmak suretiyle, müvekkilinin marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu, davalı tarafın söz konusu fiillerine son vermesi amacıyla noter kanalıyla ihtarname gönderildiğini, davalı tarafın bu ihtarnameye rağmen eylemlerine devam ettiğini iddia ederek, markaya tecavüzün tespitini, men’ini, durdurulmasını, haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın, haksız rekabet tarihinden itibaren işleyecek yasal reeskont faizi ile birlikte tahsilini, ihlal niteliği taşıyan ürünlerin toplatılmasını, imhasını ve verilecek hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin davacı adına tescil olduğu iddia edilen markaya tecavüzünün söz konusu olmadığını, müvekkilinin ticari unvanı içerisinde bulunan … – … kelimelerinin müvekkilinin adı ve soyadının kısaltılmış hali olduğunu, davacının markası ile müvekkilinin ticaret unvanını aynı olmadığını, davacının markasının faaliyet alanı ile müvekkilinin faaliyet alanının aynı olmadığını, müvekkilinin sıva işleri alanında faaliyet gösterdiğini, bu yönden davaya konu markanın ihlalinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin ticaret unvanını kullanmasının, haksız rekabet teşkil etmesi ve davacıya zarar vermesinin hukuken mümkün olmadığını, davacının herhangi bir hak ve menfaatinin ihlali söz konusu olmadığı gibi maddi ve manevi zararının da mevcut olmadığını savunarak, müvekkili aleyhine açılan haksız davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 22/06/2021 tarihli 2019/354 E. – 2021/146 K. sayılı kararıyla; “..dava dilekçesinde belirtilen internet sitesindeki kullanımların davalıya ait olmadığı, davalı kullanımının markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğuna dair dosyada başkaca bir delil ve belge bulunmadığı, davalının “Muya” ibaresini, davacı markasına tecavüz olacak şekilde “ticaret unvanından ayrı olarak” marka şeklinde kullandığına dair dosyada somut herhangi bir delil/belge olmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29/06/2020 tarih ve 2019/1692 Esas- 2020/3293 Karar sayılı ilamında da, “SMK’nın 29/1-a hükmü ile yapılan yollama gereği m.7/3-e maddesinde yer alan “işaretin ticaret unvanı ve işletme adı olarak kullanılması” hükmü işaretin markasal kullanılması durumunda uygulanabileceğine karar verildiği, m.7/3’de işaretin ticaret alanında kullanılması halinde yasaklanabileceğinin hükme bağlandığı, SMK’nın 7/3-e maddesinin gerekçesinde söz konusu düzenleme ile 2015/2436 sayılı A.B. Marka Yönergesiyle uyum sağlandığından bahsedildiği, Yönerge’nin 3. maddesinde yer alan hükmün, yine Yönerge’nin genel gerekçesi no 19’daki açıklamalara göre değerlendirilmesi gerektiği, buna göre ticaret unvanı ancak tescilli bir markaya tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden ayırt ediciliği sağlayıcı bir işaret olarak kullanılması halinde, marka hakkına tecavüz oluşturacağının açıklandığı..” gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davalının ticari dürüstlüğe aykırı şekilde, müvekkilinin markasının tanınmışlığından faydalanmak amacıyla, müvekkilinin markasını ticaret unvanında kullandığını, müvekkilinin ayırt edici bir marka ve işletme kurarak yıllarca maddi ve manevi emek sarf ettiğini, davacı markasının tanınmış olduğunu, ortalama tüketicinin … ibareli ticaret unvanını gördüğü zaman, yapılan hizmet ne olursa olsun müvekkilinin başka bir hizmet alanında da aktif olduğunu düşüneceğini. -Tanınmış ve tescilli bir markanın başka bir alanda kullanımı bakımından, iltibasın mevcudiyeti değil ihtimali bulunmasının da yeterli olduğunu, müvekkilinin markasının tanınmış olduğunu, tüketicinin markayı gördüğü zaman müvekkilinin aklına geleceğini, hizmet alma eğilimini değiştireceğini. -Müvekkilinin marka tescili ve ticaret unvan tescili bakımından davalıya göre önceliğinin bulunduğunu. – Eskiden beri tescilli bir markanın sahibi olan işletme ile, markayı oluşturan çekirdek unsuru içeren ticaret unvanı nedeniyle işletmeler arasında karışıklık ihtimali nedeniyle potansiyel alıcıların bildikleri markayı üreten işletmenin malı zannederek, sonradan tescil ettirilen ticaret unvanını taşıyan işletmenin malını talep etmeleri nedeniyle TTK m. 57 anlamında bir iltibas tehlikesi doğduğu için, markadan dolayı ticaret unvanının terkini söz konusu olabileceğini (Çolak, a.g.e., s. 443.) -Davalı tarafça … markasının ticaret unvanında dahi hiç kullanılmıyor muşçasına beyanda bulunulmuşsa da; gerek arabuluculuk tutanakları, gerekse ihtarname cevaplarında ticaret unvanı olarak kullanımın marka hakkına tecavüz oluşturduğunu, iş kollarının ayrı olmasının öneminin bulunmadığını, SMK md: 7/e-e bendinde açıkça işaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılmasının, önceki tarihli marka hakkının ihlal edeceğinin hüküm altına alındığını, mahkemece bu hususta değerlendirme yapılmaksızın eksik inceleme ile karar verildiğini beyanla, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; mahkemece dava dilekçesinde bahsi geçen internet sitelerinde inceleme yaptırılarak alınan bilirkişi raporlarında, müvekkilinin davacı markasına tecavüz yada haksız rekabet teşkil eden fiilinin bulunmadığının tespit edildiğini, davacı markasının ticaret unvanından ayrı olarak marka şeklinde kullanıldığına dair delil de bulunmadığını, kanun koyucunun amacının ticaret unvanının tescilli marka ile karıştırılmaya yol açacak şekilde kullanılması halinin marka hakkına tecavüz olarak değerlendirilmesi gerektiği yönünde olduğunu beyanla, istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları incelendiğinde; …, …, …, …, … ve … tescil numaralı “…” esas unsurlu markaların, 18/25. Sınıflarda davacı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır. Ankara Ticaret Odası’ndan celp edilen davalının ticaret sicil kaydından; “…-… İnşaat Ticaret ” isimli ticari işletme adının 15/01/2008 tarihinden itibaren tescilli olduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince marka patent vekili Av. …’den alınan 30/11/2020 havale tarihli raporda; “…Davacının ticaret unvanının tescilinin 14 Ekim 1994 tarihi olup, davalının ticaret unvanı tescilinden (15 Ocak 2008) daha önceki tarihli olduğunu, davacının “…” esas unsurlu ilk marka tescilinin (…- başvuru tarihi 31/01/1996) davalının ticaret unvanı tescilinden (15 Ocak 2008) daha önceki tarihli olduğunu, dolayısıyla davacının gerek ticaret unvanı tescili, gerekse de marka tescili açısından tarihsel önceliğinin olduğunu, davalının “…” ibaresini, davacı markasına tecavüz olacak şekilde “ticaret unvanından ayrı olarak” marka şeklinde kullandığına dair belgeler dosyada mevcut olmadığını ve uyap üzerinden açılmadığı için incelenemediğinden, “Markaya Tecavüz” ve “Haksız Rekabet”e ilişkin somut olay bazında değerlendirme yapmanın mümkün olmadığını, söz konusu belgelerde, davalının tescilli unvanını, tescil edilmiş bir bütün olarak unvan gibi kullanmayıp, davacı markasının ve ticaret unvanının ana unsuru olan “Muya” sözcüğünü öne çıkarıp, bunu çağrıştıracak şekilde vurgulayarak marka gibi kullanmasının tespiti durumunda, kullanımın ticaret unvanının kullanımını aşarak markasal kullanıma dönüşeceğini ve iltibasın oluşacağını, dolayısıyla kullanımın markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil edeceği, beyan edilmiştir. Davacı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz etmesi sonucu aynı bilirkişiden alınan 17/03/2021 havale tarihli ek raporda; “…Davacı tarafından tespiti için bahsi geçen ilgili “www…com” internet sitesinde dava konusu “…” kelimesi ile site içi arama yapılarak detaylıca incelendiğinde, web sitesi içerisinde “…” kategorisinde 3 adet ürünün “…” isimli satıcı, “…” isimli satıcı ve “…” isimli satıcı üye mağazaları üzerinden satışının yapıldığını, davacı tarafından tespiti için bahsi geçen ilgili “www…com” internet sitesinde dava konusu “…” kelimesi ile site içi arama yapılarak detaylıca incelendiğinde, websitesi içerisinde dosyaya sunulan https://www…com/…” sayfa linkinin güncel olarak yayında olmadığı tespit edilmiş olup, sağlıklı bir değerlendirme yapılamadığının tespit edildiğini, kök raporda varılan tespitlerden dönülmesini gerektirecek bir durum olmamakla birlikte, söz konusu internet sitesindeki kullanımların davalıya ait olmadığını, davalı kullanımının markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğuna dair dosyada başkaca bir delil ve belge bulunmadığını, davalının “…” ibaresini, davacı markasına tecavüz olacak şekilde “ticaret unvanından ayrı olarak” marka şeklinde kullandığına dair dosyada somut herhangi bir delil/belge olmadığından, markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden bir durumun olmadığı beyan edilmiştir.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin dava dilekçesinde; müvekkilinin … markasının tanınmış olduğunu, davalının müvekkilinin tanınmış markasından yararlanmak amacıyla … ibaresini ticaret unvanında kullanarak davacı markasına tecavüz ve haksız rekabet ettiğini ileri sürerek markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, meni, refi, maddi ve manevi tazminat talepli dava açtığı, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verildiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. Dosyada davacı markasının tanınmışlığına ilişkin bir tespit yapılmamışsa da, davalı tarafça davacı markasının tanınmışlık iddiasına karşı çıkılmadığı, dosya kapsamına celp edilen marka tescil kayıtları ve dosyaya sunulan gazete haberlerinden, davacı markasının ayakkabı ve terlik emtiasında tanıtımının yapıldığı, bu emtia grubunda toplum nezdinde bilinir olduğu anlaşılmaktadır. Tanınmış markaların tescil edildiği ve tanındığı sınıflar yönünden de genişletilmiş korumadan faydalanması mümkünse de, tüm mal ve hizmet sınıflarında mutlak korumadan faydalanması mümkün olmayıp somut olayın özelliklerinin dikkate alınması gerekir. Davalının celp edilen ticaret sicil kaydından, “…-…” isimli ticari işletme adının 15/01/2008 tarihinden itibaren tescilli olduğu, dekorasyon ve inşaat alanında faaliyet gösterdiği anlaşılmıştır. Davalının ticari işletme adını, markasal olarak kullandığına dair dosya kapsamında somut delil bulunmadığı gibi, bilirkişilerce çeşitli internet siteleri üzerinde yapılan incelemede de, davalının işletme adını markasal kullandığına dair bir tespit yapılamamıştır. Davalı gerçek kişinin isim ve soyadının ilk iki harfini birleştirerek işletme adında kullanması ticari dürüstlük kuralına aykırı olmadığı gibi, 6769 Sayılı SMK 7/3-e maddesi gereğince davacı markası ile karıştırılmaya yol açacak şekilde markasal olarak da kullandığı ispatlanamadığından, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi yerinde olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 22/06/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.