Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1428 E. 2023/549 K. 24.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1428 Esas
KARAR NO: 2023/549
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/12/2020
NUMARASI: 2017/484E, 2020/937k.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı “… San. Tic. Aş.” hakkında İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1828 D.İş sayılı dosyasından verilen ihtiyati haciz kararına dayalı olarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla infaz için bahse konu şirketin adresinde haciz ve muhafaza işlemlerine başlandığını, ihtiyati haciz sırasında dosyada senet örneklerinin bulunmadığını, ihtiyati haciz tutarının 5 adet senet toplamı 100.000,00 USD olduğunu, ihtiyati haczin saat 15:00 civarında yapılması nedeniyle bu kadar yüklü bir meblağın bulunmasının mümkün olmadığını, haciz sırasında şirket sahibi ve yetkilisi …’nun haciz ve cebir tehdidi altında muhafaza işlemlerini durdurabilmek amacıyla alacaklılar lehine 100.000,00 USD tutarlı davaya konu senedi tanzim ettiğini, davacının eşi …’nun da şahsen senede imza attığını, İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne konu senet örneklerinde şirket kaşesi üzerinde tek imza bulunduğunu, bahse konu şirketin müşterek imza ile temsil edildiğini, ihtiyati hacze konu senetler nedeniyle şirketin borcu olmadığı halde cebri icra tehdidi altında davaya konu senedin verildiğini, 05.12.2016 tanzim tarihli 100.000,00 USD tutarlı senedin borç ikrarı mahiyetinde olmadığını, alacağın varlığını ispat yükünün davalıda olduğunu belirtmiş, ikrah altında tanzim edilen 05.12.2016 düzenleme tarihli lehtarı davalılar olan 20.01.2017 vade tarihli 100.000.,00 USD tutarlı senet nedeniyle davacıların borçlu olmadığının tespitiyle davalılardan istirdadına, davalıların %20 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; haciz zaptında bononun haciz esnasında tanzim edildiğine ilişkin ibare bulunmadığını, haciz esnasında herhangi bir haciz işleminin yapılmadığını, bononun varlığının borcun varlığının ispatı için yeterli olduğunu, davalının dava dışı şirketten alacaklı olduğunu, bononun haciz esnasında verilmediğini, davaya konu edilen bononun ihtirazi kayıt edilmeksizin ödendiğini belirtmiş, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “…Somut olayda; 05/12/2016 tarihli haciz tutanağında dava konusu bononun haciz esnasında tanzim edilerek verildiği yönünde bir belirleme bulunmamaktadır. Bu itibarla, dava konusu senedin haciz baskısı altında verildiği davacı tarafından yazılı delille ispat edilememiştir. Öte yandan, davalı vekili cevap dilekçesindeki savunmasının aksine aşamalarda, dava konusu senedin ihtiyati haciz esnasında haciz baskısı olmadan alındığını ileri sürmüştür. Dava konusu bononun haciz tutanağının düzenlenmesinin akabinde dava konusu olmayan senetlere istinaden davacılar tarafından verildiği hususunda taraflar arasında uyuşmazlık kalmamıştır. Dava konusu bononun haciz baskısı altında tanzim edildiği ve tehdit nedeniyle geçerli bir borcun doğmadığı yönündeki iddialar üzerinde ise durulması gerekmektedir: Yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca ihtiyati haciz sırasında borç ikrarına ilişkin beyanlar haciz baskısı altında alınmış sayılacağından (Benzer yönde; Yargıtay 19 HD. 2013/11931 Esas, 2013/17177 Karar) tehdit maddi vakıasının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespitinde tanık beyanları dikkate alınmıştır. Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 37. maddesine göre, bir kimse karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK’nin 38. maddesinde belirtildiği gibi, korkutmadan (ikrah-tehdit) söz edilebilmesi için, korkutmanın sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması yani sözleşmenin korkunun yarattığı etki sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir. Somut olayda; davalı ile dava dışı şirket arasındaki ticari ilişki kapsamında dava konusu olmayan senetlerin düzenlendiği, bu senetler nedeniyle dava dışı şirkette hacze gelindiği, herhangi bir muhafaza tedbirine başvurulmadığı, esaslı bir korkutmadığın bulunmadığının dosya kapsamındaki tanık beyanları ve haciz tutanağı ile sabit olduğu anlaşılmaktadır. Haciz sırasında davacı şirket yetkililerinin takibe konu borcu resmi makamlar önünde ikrarı, borcun kabulü niteliğinde olduğundan davacıların haciz baskısı altında olduğundan senedin geçersiz olduğu yönündeki davacı iddiası mahkememizce yerinde görülmemiştir. (Benzer yönde; İstanbul BAM. 12. HD. 2018/2489 Esas, 2020/465 Karar) Davaya konu bononun haciz sırasında, asıl borçlunun borcuna karşılık düzenlendiği hususu taraflar arasında ihtilafsızdır. Davacılar bononun haciz tehdidi altında düzenlendiğini, bu nedenle geçersiz olduğunu ileri sürmüşler ise de, incelenen haciz tutanağında, bononun haciz baskısı altında ve şartlı olarak verildiğine dair herhangi bir ihtirazi kayıt bulunmamaktadır. Davacılarda bononun haciz tehdidi altında verildiğini ispatlayamamıştır. Haciz tutanağına göre davacı dışı şirket adına vekaleten kendi adına asaleten davacı … haczedilen mallar üzerinde istihkak iddiasında bulunmamış ve hacze muvafakat etmiş, haciz tutanağını imzalamıştır. Buna göre bononun borcun üstlenilmesi kapsamında düzenlendiğinin kabulü gerekir. (Benzer yönde; İstanbul BAM. 13. HD. 2018/672 Esas, 2019/468 Karar) Tüm dosya kapsamındaki delil durumuna ve özellikle davacıların haciz tehditi altında düzenlendiğini beyan ettiği haciz tutanağı ve bonoya haciz baskısına ilişkin şerh verilmediği, 20.01.2017 vade tarihli dava konusu bono bedelinin vade tarihinden önce her hangi bir ihtirazi kayıt da konulmadan (Benzer yönde; Yargıtay 19. HD.2017/1025 Esas, 2018/6659 Karar) ödenmiş olması karşısında, tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. Vekalet ücreti yönünden taraflar nezdinde doğabilecek tereddütleri gidermek için açıklama yapma gereği hasıl olmuştur: 6100 sayılı HMK’nun 331/2. maddesi “Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmemiş ise, talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderleri ödemeye mahkum eder” hükmünü içermektedir (Benzer yönde; Yargıtay 17. HD. 2015/14798 Esas, 2018/8712 Karar). Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2016/656 Esas sayılı dosyasında dava dilekçesi tebliğ edilmeden görevsizlik kararı verilmiştir. Kararın verildiği tarih itibariyle, anılan dava dosyasında davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirmediğinden karar tarihindeki AAÜT. uyarınca vekalet ücretine karar verilmemiştir.” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMLERİ: Davacı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişi Raporunun dikkate alınması gerektiğini, 3 yıl geçerli imza sirkülerinden de anlaşılacağı üzere, söz konusu senetlerin tek imzalı olduğu, verildiği tarihte … ve …’ın şirket adına müştereken yetkili oldukları tespit edildiğini, Mahkemece bu husus nazara alınmadığını, esasen davalılarca ihtiyati hacze dayanak gösterilen 2014 yılında 5 adet ve her biri 20.000 USD bedelli ve toplamda 100.000 USD olarak … Tic. A.Ş. tarafından verildiği iddia edilen senetlerin dava dışı … şirketinin ticari defter ve kayıtlarında rastlanmadığının tespit edildiğini, 2016 yılında haksız şekilde şirketin adresinde tatbik edilmek istenen ihtiyati haciz işlemini durdurmak amacıyla (hacze dayanak gösterildiği iddia edilen 5 adet senet yerine) tek seferde bir adet 100.000 USD tutarlı senedin haciz baskısı ile mecburen muhafaza işlemini durdurmak için (ortada aslında bir borç olmamasına rağmen) verildiğini kayıtlarda dava konusu senetlere de rastlanmadığı dolayısı ile … Tic. A.Ş.’nin tüzel kişiliğiyle, iddia edilen borcun ilişkilendirilemeyeceği esasen ispat edildiğini, Davalıların yargılama süresince senetlerin alınmasının gerekçesinin izah edilmesine gerek olmadığını savunmuş iseler de senet borçluları/davacılar, tanık anlatımları ile de sabit olduğu üzere ortada bir haciz baskısı olması nedeni ile ihtiyati haciz sebebiyle şirket adresinde muhafaza talepli olarak menkullerin muhafazasının yapılacağının davalılarca (haciz mahallindeki vekilleri vasıtası ile) beyanı üzerine, bunun engellenmesi amacı ile 100.000 USD bedelli 1 adet senedi mecburen verdiklerini, Davalılar ise haciz tutanağında bu hususun yer almadığından bahisle Yerel Mahkemeyi yanıltmaya çalıştıklarını, haciz tutanağında alacaklının muhafaza talebi yazmamakta ise de senet alacaklılarının ihtiyati haciz talep edip akabinde hemen hacze gelmelerinde hukuki bir yarar da olmadığını, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Davalılar her ne kadar davaya konu 100.000 USD tutarındaki senedin ikrah altında tanzim edilmediğini iddia etmiş iseler de dosya münderecatı incelendiğinde gerek davalıların gerekse davalı tanıklarının çelişkili beyanları değerlendirilerek iddialarının mesnetsiz ve hayatın olağan akışına da aykırı olduğu anlaşıldığını, Kaldı ki müvekkilinin, haciz işlemleri için mesai saati bitimine yakın bir saatte gelinmesi nedeniyle ve alelacele hareket edilerek dava dışı farklı bir şirkete satılmak üzere gönderilecek şirket mallarının muhafaza altına alınmasından endişe duyarak dava konusu senedi imzalamak durumunda kaldığını, Davalılarca apar topar haciz işlemlerine başlanılması neticesinde dava dışı şirketi ekonomik olarak zor durumda bırakacak kadar yüksek tutarlı olduğu iddia edilen ve ancak haciz günü (sözde) varlığından haberdar olunan bir borcun ödenmek zorunda hissettirilmesinin vereceği kaygı ile oluşan korku ortamının , davalıların deyimiyle “dostane ortam” olarak tanımlanmasının mantıken izahı olmadığını, Senedin düzenlenme tarihinin haciz tutanağı tarihiyle aynı olduğunu, davalı tanık beyanlarının kendi arasında dahi çeliştiğini, davacı tanıklarının yaşanan baskıyı ortaya koyduklarını, mahkemenin menfi tespit ve istirdat talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi kararı vermesinin yerinde olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece “yeterli esaslı bir korkutma” olmadığına kanaat edinilmiş ise de; senetlerin neden verildiği de tespit edilemediğini, aynı gün içinde aynı borç miktarı senetler verildiğinde, bunun illiyetten mücerretlik ilkesini karşılamadığının açık olduğunu, davalıların davacıların senetlerini de kefaleten veya borca mahsuben de aldıklarını bildirmedilerini, bunu bir tutanak altına almadıklarını, ortada bir korkutma, haciz baskısı, davacıların senetleri vermek için ne şekilde bir amaçları olduğu da davalı tarafından açıklanamadığını, tanık anlatımları ile de ortada bir haciz baskısı olduğu, ihtiyati haciz sebebiyle gelinen muhafaza talepli hacizde menkullere muhafaza yapılacağını beyan ettiklerini, Haciz tutanağında muhafaza talebi yazmamaktaysa o halde senet alacaklılarının ihtiyati haciz talep edip akabinde hemen hacze gelmelerinde hukuki bir yarar da olmadığını, davalıların alacaklı oldukları dosyadan muhafaza ve haciz için hacze çıkmış sonucunda muhafaza baskısı ile davacıları sıkıştırararak davacıları ikna ederek tarafı olmadıkları, kefil dahi olmadıkları bir dosya için ödeme almaya çalıştıklarını, aynı günde de ödeme aracı olarak kendi lehlerine senet düzenlettiklerini, Korkutma aracının sadece Türk Ceza Kanunu kapsamındaki hallerden sayılamayacağını, somut özelliklerine de bakılması gerektiğini, davalı taraf avukatlarının tam da hacze konu icra dosyası sebebiyle huzurdaki davada tartışılan senetleri aldıklarını açıkça yazılı belge ile ikrar ettiklerini, İhtiyati haciz kararına dayalı olarak dava dışı …’in adresinde satış ve muhafaza işlemleri başlatılması neticesinde, ihtiyati haciz sırasında haciz konusu senetin şirket kayıtlarında bulunmadığı beyan edilmesine ve kesin takibe geçilmediğinden dosyada da senet örnekleri bulunmamasına rağmen haciz işlemlerine devam edilmesi de aynı şekilde davacılar açısından hukukun bu aşamada bir çözüm yolu göstermediği endişesine kapılmalarına sebep olduğunu, … defterlerinde yapılan inceleme neticesinde, dava konusu 20.000 USD’den 5 adet senedin şirketin resmi kayıtlarında bulunmadığı tespit edildiğini, Bu itibarla, hacze konu senetlerin … San. Tic. A.Ş. adına yasal bağlayıcılığı bulunmamasına rağmen, dava konusu senetin cebri icra ve haciz tehdidi altında malların muhafazasını engellemek için şahsen ikrah altında düzenlenmiş olduğunun açık olduğunu, Haciz işlemleri sırasında davacıların, dava dışı bir şirkete satmış olduğu mallar üzerinde muhafaza tedbirleri uygulanmak istenmesi, davacıların tüm itirazlarına rağmen “ödeme yapılmadığı takdirde hacze devam edileceği” yönünde davacılar üzerinde baskı kurulduğunu, haciz saati ile senet düzenlenme zamanlarının da aynı süreler içinde olduğunu, Davalı tanık ifadeleri dahi kendi arasında çeliştiğini belirterek kararın kaldırılmasını, davanın kabulünü talep etmiştir.
İNCELEME Dava konusu 100.000 USD bedelli senet incelendiğinde; keşidecilerin davacılar … ve … olduğu, lehtarların … olduğu, ihdas sebebinin nakden olarak yazılı olduğu, tanzim tarihini 05.12.2016, vade tarihinin 20.01.2017 olduğu anlaşılmıştır. Davacı 28.12.2016 tarihinde açılmış, davacı vekil 100.000USD karşılığı 352.000TL üzerinden harç yatırmıştır. Davacı vekili 07.08.2017 Tarihli beyan dilekçesi ile; senet bedelinin ödendiğini belirterek davanın istirdat davası olarak devamına 100.000USD nin 19.01.2017 ödeme tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar 3095 sayılı KAnun 4/a maddesi gereğince yürütülecek faiz ile birlikte davalılardan fiili ödeme tarihindeki karşılığının müteselsilen tahsili , %20 tazminata hükmolunmasını talep etmiş, dilekçesi ekinde19.01.2017 tarihli makbuz örneğini sunmuştur. Makbuzda 100.000USD bedelli 05.12.2016 tanzim 20.01.2017 vade tarihli senedin borçlusu … ve … tarafından İstanbul Anadolu 2.Atm nin 2017/10 E sayılı dosyasındaki hakları saklı kalmak ve istirdat davası olarak devam etmek kaydı ile 100.000USD nakden ödendiği…” yazılı olduğu ve … ile … atfen isim ve imza olduğu, davalılar vekilinin de davaya cevap dilekçesinde “davaya konu edilen bononun ihtirazı kayıt dermeyan edilmeksizin ödendiğini” beyan etmiştir. İstanbul Anadolu 2.Atm nin 2017/10 E sayılı dosyasında tarafların aynı olduğu, davanın derdestlik nedeni ile reddine karar verildiği anlaşılmıştır. İstanbul …İcra Dairesi’nin … sayılı dosyasının 05.12.2016 tarihli haciz tutanağı incelendiğinde; borçlu şirket yetkilileri olarak davacıların isim ve imzasının yer aldığı, dava dışı (tanık olarak dinelenen) … e atfen ve alacaklı vekiline atfen imza bulunduğu, tutanakta “Av söz aldı: biz bugün itibarı ile haciz aşamasında borçlu anlaştık. Şİmdilik bir işlem yapılmasın dedi. Borçlular teminatın iadesine muvafakat ediyoruz dediler. Biz alacaklı taraf ile anlaştık dediler. Borçlu şirket yetkililerinden …da muvafata katılıyorum dedi. İş bu tutanak birlikte imza altına alındı. Bir suret bırakıldı” şekilde olduğu anlaşılmaktadır. İlgili icra dosyasının dayanağı ihtiyati haciz kararı olup incelendiğinde İSTANBUL 6ATM 2016/1828 D.İŞ e, 2016/1822 D İŞ Karar sayılı , 02.12.2016 Tarihli kararda ihtiyati haciz talep edenlerin davalılar, karşı tarafın dava dışı … AŞ ile … olduğu, talep konusunun her biri 20.000USD bedelli 5 adet bono ki toplam 100.000USD bonolara ilişkin olduğu, ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verildiği, kararın icrası için 05.12.2016 Tarihinde icra md ne başvurulduğu ve tebligat yapılmaksızın 05.12.2016 Tarihinde ihtiyati haciz için borçlu şirket adresine gidildiği anlaşılmaktadır. dava dışı … AŞ Ticari kayıtları dosyaya getirtilmemiş olup Dairemizce sistemden incelendiğinde; 30.06.2014 Tarihli yönetim kurulu kararı gereğince … ile …ın kambiyo senedi hususunda müşterek imza ile yetkili oldukları, 03.12.2014 Tarihli yönetim kurulu kararına göre şirketin tek pay sahipli anonim şirket olarak devamına, tek pay sahibinin … olduğuna dair karar verildiği, icra dosya suretinde …’nun 23.01.2015 ten itibaren 3 yıl süre ile münferiden şirketi temsile yetkili olduğuna dair imza sirküler örneği mevcuttur. Mahkemece dava dışı … şirket defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış, 5 adet 20.000’er USD bedelli olmak üzere toplam 100.000USD bedelli senetlerin kayıtlı olmadığı yönünde görüş belirtilmiştir. Tanık … beyanında; uyuşmazlık tarihinde ve halen dava dışı … şirketinde mali müşavirlik yaptığını, ihtiyati haczin tatbiki sırasında dava dışı şirkette hazır olduğunu, saat 16:00’da bir icra memuru ve bir vekilin muhafaza işlemleri yapılacağını bildirilerek şirkete geldiğini, davacıların her ikisinin o esnada şirkette olduğunu, ihtiyati haciz dayanağını sorduklarında senetten bahsedildiğini, senedin gösterilmediğini, ancak konuşmalardan ihtiyati haciz dayanağının 5 adet 20.000 USD tutarlı senet olduğunu dava dışı … adına … tarafından tek imza ile imzalandığını öğrendiklerini, dava dışı şirketin çift imzayla temsil edildiğini bildirdiklerini, haciz baskısı altında davacıların 100.000 USD tutarlı 05/12/2016 düzenleme tarihli senedi imzaladığını belirtmiştir. Tanık … beyanında; 3-4 sene önce Adrenalin spor şirketinde çalıştığını, bu şirket ile … şirketinin patronlarından birinin … olduğunu, bu iki işyerinin yan yana olduğunu, o gün bir eşya toplama olayı olduğunu, …’nun kendisini çağırdığını, toplamaya yardım edeceklerini, saat 16.30-16:40 gibi şirkete bir avukat bir de haciz memuru geldiğini, … ve …’nun orada olduğunu, avukatın araba getirin eşyaları alın çabuk olun gibi sözler sarfettiğini, icra memurunun da mesaisinin biteceğini gitmesi gerektiğini söylediğini, avukatın senet bulun senet verirseniz bu iş olur gibi sözler sarf ettiğini, senet geldikten sonra … ve …’nun senedi imzaladığını belirtmiştir. Tanık … beyanında; uyuşmazlık konusu haciz tutanağı düzenlendiğinde stajyer avukat olarak haciz mahallinde olduğunu, şirkette davacıların her ikisinin de hazır olduğunu, 5 adet senede istinaden ihtiyati haciz kararı alındığını, kararın tatbiki için hacze gidildiğini, bu senetlerin görünmeyen kira bedeline ilişkin olduğunu, haciz sırasında haczin dayanağı senetlerin gösterilip gösterilmediğini hatırlamadığını, ancak borçlu … ve …’nun neden geldiklerini bildiğini, ödenmeyen 5 aylık kira parasına ilişkin senetler sebebiyle haciz kararı aldığımızı açıklandığını, ihtiyati haciz dayanağı senetleri ödeme iradesi bulunduğunu, dostane ilişki sebebiyle senet alındığını, belirtmiş, Davacı vekilinin sorusuna binaen biz yemek yerken haciz memuruda bizimle beraberdi, paranın gelmesini bir süre bekledik, sornasında senet düzenlenemsine karar verilince … bey senetten ben anlamam muhasebecisiyle görüştü ve gelmesini istedi, muhasebecisini beklerken yemek yedik şeklinde beyanda bulunmuş ve Davalı vekilinin sorusuna binaen … ihtiyati haciz konu senetlerde kefil olarak yer alıyordu ayrıca …de görünmeyen ortağıydı. Şeklinde beyanda bulunmuştur. Tanık … beyanında; “benim …de … beyle ile eskiden ortalığım vardı, daha sonra hisselerimi devrettim ancak şirket ile bağlantımı işletmeci olarak sürdürdüm, dava konusu hacizn yapıldığı sırada şirketteydim, iki avukat iki tanede hacizle ilgili memur geldi, daha öncede haciz işlemi şirkete uygulanmıştı, öncekine göre daha normal daha yapıcıydılar, gergin bir haciz ortamı olmadı, hepberaber yemekyedik, … şirketi stopajı çok yükselmesin diye kiranin bır kısmını senet karşılığı elden öderdik, yakalşık bir yıldır kiranın ödemesi bu şekilde yapılırdı …’da malsahibidir, bu sebeple haciz için gelindiğinde senetten haberdardık, senedin haciz sırasında gösterilip gösterilmediğini hatırlamıyorum ancak kira borcu için düzenlenen senetlerden olduğunu anladık. … bey borcun kendi borcu olduğuna bir itirazı yoktu sadece haciz yoluyla tahsile ne gerek vardı diye sordu ancak o esnada şirkette koliler toplanmakta idi, anbians olarak görüntü oydu önceki hacizlerde duyulmuştu, haciz sırasında … bey tarafından borca inkar durumu olmadı, kısmi bir ödeme yapabileceğini … bey söyledi, avukat beyde uygun olan bir dönemde tek seferde ödeme yapılmasını istediğini söyledi senedin vadesi ile ilgili de bir görüşme ve mutabakat sonucu 20/01/2017 tarihi belirlenerek yazıldı, uzun oturma ve diyalog ortamı oluştu, birbaskı ortamı yoktu …” şeklidne beyand abulunmuş, Davacı vekilinin sorusuna binaen; gelen avukatın mal kaldırmak için araç çağırıp çağırmadığı konusunda bir bilgimm yoktur geldiklerinde 5. Kattaydık ” şeklinde beyanını sürdürmüştür. Tanık …’ın takibe konu 5 adet senette isminin yer aldığı, TC nolarının eşleştiği görülmüştür.Tanık: … Beyanında: “ben avukatım, dava konusu senetlerin alındığı gün ihtiyati haciz kararına istinaden davacıların iş yerine giden … isimli meslektaşımızla beraber bende oradaydım zira davalıların vekili olarak gitmiştim, davacılar ile müvekkilimin yıllardır süren kiracılık ilişkisi vardır sözleşmedeki tutar olandan az gösterildiği için bakiye kira bedeli ihtiyati haczede konu edilen senetlerle ödenmekteydi. Ancak haciz kararı alınan senetler ödenmediğinden durumu görmek adına bende davacılar iş yerine gittim son derece nazik bir şekilde karşılandık, gelmenize gerek yoktu neden zahmet ettiniz biz zaten borcu ödeyecektik yönünde beyanları oldu, hacizde tatbik edilmedi, zaten buna olanakta yoktu iş yerinde hiç bir eşya yoktu, hiçbir faaliyette yoktu, giriş kısmında belki bir kaç koli vardı bunun dışında her yer boştu boşaltımış tahliye edilmişti. Biz davacılar tarafından o gün çok hoş karşılandık davacı tarafın ısrarları üzerine yemek yedik bize yemek ısmarladılar, bu sırada icra memuruda yanımızdan ayrıldı, zira konuşmalarımızdan bizim analştığımız belliydi borçlu da bizde aynı yönde konuşunca icra müdürü yanımızdan ayrıldı. Sözleşmenin üstündeki tutara takebül eden kira borcuna istinaden o gün ödemeye davacılarda niyetliydi ancak geç saat olduğu için buna imkan olmadığı için ve muhasebecisinin teklif ettiği kısmi ödemeye bizim jest olarak gerek yok hepsini toplu ödersiniz karşılığı üzerine kendi rızaları üzerine davaya konu senedi bizim huzurumuzda imzaladılar. Ödeme tarihi son derece yakındı buna rağmen vadesi dolmadan tanzimden bir kaç gün sonra senetde ödendi “… Şeklinde beyanda bulunmuş, Davacı vekilinin sorusuna istinaden; genç meslektaşımız … önden davacı işyeri mahalinde hazır oldu ancak iş yerine girişimiz … beyle birlikte oldu.” şeklinde belirtmiş, Davalı vekilinin sorusuna istinaden; biz haciz mahalindeyken mal kaldırmak adına herhangi bir kamyon getirtilmemiştir, bu süreçte sosyal iletişim halindeydik borçla ilgili konuşma dahi olmadı .. Şeklinde beyanını sürdürmüştür. Davalı tanığı … beyanında; ben daha önce davacılar ile ortaktım, davaya konu 100.000,00 dolar bedelli senedin tanzimi tarihinde … şirketinde ortaktım, imzaya yetkiliyimdi, senedin verilmesine ilişkin süreci hatırlıyorum o gün eşyaların toplanması istenmişti, başka bir yere nakledilecekti onunla uğraşıyordum, icra müdürü ile şu an huzurda olan Av. …’de işyerine geldi daha önceden ödenmemiş 4-5 aylık kira borcumuz olduğunu biliyorduk, bize niçin geldiklerini anlattılar, icradan gelince mal sahibinin iş yerini boş görüp panik olduğunu düşündük, iş yeri toplanma aşamasındaydı, 3 gündür herhangi bir ticari faaliyet yürütmemekteydiler, … Bey borcu ödemek için muhasebecisi ile konuşuyordu, parayı toparlamak için sağ sol arıyordu, Avukat Beye de niye geldiniz biz zaten ödeyecektik, dedi. Avukat Bey’de bizim acelemiz yok senet verirseniz olur dedi. Bunun üzerine davacılar rızaen davaya konu 100.000,00 dolar bedelli senedi verdi, Ben o süreçte yemek için çay için sıkça yanlarına girip çıkmıştım, ayrıca süreci sonrasında konuştuğumuzda Eniştem …’da senedin rizaen verildiğini öğrendim zaten ortamda zorlama ve tehtid yoktu beraber yemek yendi çay içildi, avukat beyin işyerinde bulunduğu süreçte herhangi bir kamyon gelmedi, senedin imzalanmasını görmedim , ama bulundukalrı ofise sürekli girip çıkıyordum, gelen avukatların icra memuruna malları toplatın gibi bir talimat verdiğini ben duymadım, ihtiyati hacize dayanak yapılan senetleri ben imzalamıştım, 2011 yılından beri o işyerinde kiracıydık stopajı düşük göstermek için kirada sözleşmeyi düşük gösterdik, sözleşmedeki tutar banka yoluyla ödeniyordu sözleşmenin üstünde kalan ve anlaşılan asıl kira tutarı içinde senet veriliyordu …. ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
GEREKÇE Davacılar, davaya konu 100.000USD bedelli bononun haciz baskısı altında düzenlendiğini, bononun dayanağı senetlerin sonradan incelenemediğini, sonradan yapılan incelemede dava dışı borçlu adına çift imza olması gerekirken tek imza olduğunun tespit edildiğini belirterek menfi tespit kararı verilmesini talep etmişler, yargılama sırasında senet bedelinin ödendiğini belirterek istirdadını talep etmişlerdir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili, yasal süresi içinde ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dava, davacı aleyhine başlatılan icra takibinde ihtiyati haciz sırasında icra tehdidi altında alınan 05.12.2016 keşide tarihli 100.000 USD bedelli çek sebebiyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir. Hal böyle olunca incelemenin uyuşmazlık konusu çekin icra tehdidi altında verilip verilmediğinin belirlenmesi yönünde yapılması gerekir. (Benzer yönde Y.19.HD,E. 2015/14883, K. 2016/5689, T. 4.4.2016) İlk derece mahkemesince senedin dayanağı olan ve davaya konu edilmeyen 5 adet 20.000’er USD bedelli bononun dava dışı borçlunun defterinde kayıtlı olup olmadığı yönünde rapor alınmış ise de bu husus iş bu dava yönünden esasa etkili görülmemiştir. İhtiyati haciz sırasında borçluların “.. teminatın iadesine muvafakat ediyoruz, Biz alacaklı taraf ile anlaştık..” şeklindeki beyanları manevi cebir altında zapta geçirildiği kabul edilebilirse de somut olayda mevcut delil durumu bir bütün olarak değerlendirildiğinde tanık beyanları ve özellikle ihtiyati haciz kararında borçlu olarak ismi bulunan ve haciz tutanağında da isim ve imzası bulunan …’ın beyanlarında bir baskı ortamı olmadığını, borca itiraz edilmediğini, senetten haberdar olunduğunu açıkça belirttiği dikkate alındığında mevcut delil duruma göre senedin borcun üstlenilmesi mahiyetinde olup davacıların senetten sorumlu oldukları kanaatine varılmakla mahkemenin neticeten davanın reddine ilişkin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığından davacılar vekillerinin istinaf isteminin ayrı ayrı esastan reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacılar vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- Davacılardan ayrı ayrı alınması gereken 179,90’ar TL harçtan peşin alınan 59,30’ar TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60’ar TL harcın davacılardan ayrı ayrı tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/03/2023