Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1418 E. 2023/860 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1418 Esas
KARAR NO: 2023/860
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/11/2020
NUMARASI: 2019/17 E. – 2020/386 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Almanya’da 1962 yılından bu yana faaliyet gösteren ucuzluk marketi sektöründe mağazalar zinciri topluluğu olduğunu, TPMK nezdinde …, …, …, …, …, … tescil no ile … markasının tescillendiğini, … markasının Ankara 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28.05.2013 tarihli 2012/141 esas-2013/90 karar sayılı kararı ile tanınmış marka olarak … koduyla tescil edilmek suretiyle markanın 28.05.2013 tarihli Ankara 1 FSHHM 2012/141 E, 2013/90 K. Sayılı kararı ile tanınmış marka olarak özel … koduyla tescil edilmek 09.12.2014 tarihi itibariyle Özel Marka Statüsünde korunduğunu; davalının 2017/61044 tescil no ile 29. sınıfta “…” markasını tescil ettirdiğini, markanın tescil ettirildiği sınıfın müvekkili markası ile aynı olduğunu, müvekkil markası ile ilişkilendirme ihtimali bulunduğunu, … markasının Paris Sözleşmesi çerçevesinde tanınmış marka olduğunu aynı zamanda Türkiye’de de tanınmış olduğuna dair kesinleşen/kesinleşmeyen yargı kararlarının mevcut olduğunu, davalıya ait markanın ortalama tüketici nezdinde ilişkilendirilecek ölçüde benzer olduğunu, fonetik, görsel ve anlamsal olarak ilişkilendirileceğini, davalının markasında … kelimesinin ön planda olduğunu, yumurta kelimesinin ürünü tasvir ettiğini, markaların yazılışında b ve d harfleri dışında farklılık olmadığını, kelimenin … olarak algılanmasının ilgili tüketici kesimi açısından mümkün olduğunu, SMK m.6/1 açısından hükümsüzlüğe ilişkin tüm şartların mevcut olduğunu belirterek davanın kabulünü ve davalı markasının hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, davacının yaptığı itirazların tamamının reddedildiğini, davacı tarafın markası ile davalı tarafın markasının benzer olmadıklarını, davaya konu olan markaların birbirlerinden ayırt edilebileceğini ve bu nedenle markalar arasında iltibas tehlikesinin var olmadığını, ortalama tüketici kitlesinin markayı bütün olarak algılayacağını ve markanın çeşitli unsurlarını detay detay analiz etmeyeceğini, marka işaretlerinin görsel, işitsel ve yazılış olarak birbirinden tamamen farklı olduğunu, müvekkil markasının … ibaresi olup benzer olduğu iddia edilen … ibareli markaya karşın, yazılış, okunuş ve kulakta bıraktığı iz bakımından birbirinden tamamen farklı olduğunu, müvekkili … markasının al eyleminden türemiş “bir tane al” ya da “alır mısın” anlamını ihtiva eden isim nitelikli bir ibare iken, davacının markasının doğuş yerinin yurt dışı olduğu göz önüne alındığında sadece Türkçe ile benzerlik gösterdiğini esasen Türkçe anlamı taşımadığını, davalının … marka ibaresine ek olarak yumurta terimini kullanmayı tercih ederek hizmet vermek istediği sektörde sunmak istediği ürün hakkında açıkça farklılık yaratmayı başardığını, davacının … markası olarak yumurta üretimi bulunmadığını, ayrıca davalının Türkiye’de bilinen bir marka olmadığını ve hatta tescilli olduğu ülkelerde dahi yumurta markası olarak bilinmediğini, davacı taraf markasının … olduğunu iddia etse de tescil belgelerinden de görüleceği üzere marka … şeklinde oluştuğunu, “i” harfi değil “ı harfi olduğunu, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 10/11/2020 tarih ve 2019/17 Esas – 2020/386 Karar sayılı kararıyla; “…Markalar görsel açıdan incelendiğinde; … ve … ibarelerinin harf karakterlerine bağlı olarak görsel anlamda düşük de olsa benzerlik bulunmakla birlikte, somut olayda sadece harflerin görsel benzerliğinin tek başına markalar arasında iltibas ihtimali konusunda karar vermek için yeterli olmayacağı, zira “yumurta” yazısı ve şekil unsurunun eklenmesiyle farklı bir kompozisyon ve içerik kazanarak bütünsel bir marka haline geldiği, Markalar işitsel açıdan incelendiğinde; “…” şeklinde okunan davalı markasıyla “…” markasının ilk hecenin benzerliği nedeniyle işitsel açıdan düşük düzeyde benzerlik bulunsa da bütün olarak değerlendirildiğinde işitsel açıdan markaların farklılaştığı, fonetik açıdan genel anlamda iltibasın oluşmayacağı, Markalar anlamsal benzerlik açısından incelendiğinde; … markasının dilimizde somut bir anlamsal karşılığının bulunmadığı, “…” markasına bakıldığında il aşamada “…” şeklindeki ibare kelimesel anlamda tek başına herhangi bir şey ifade etmemekle birlikte yumurta kelimesi ile bütün olarak ifade edildiğinde “almak ” fiilinin kullanımı şeklinde anlaşıldığı, sonuç olarak markalar arasında anlamsal bir benzerlik bulunmadığı bu nedenle iltibasa yol açmayacağı, Markaların bir bütün olarak bıraktıkları genel izlenime bakıldığında; markalar arasında harf karakterlerine bağlı olarak aralarında görsel anlamda düşükte olsa benzerlik bulunsa da “yumurta” ibaresi ve şekil unsurunun eklenmesiyle bütünsel ve farklı bir marka haline geldiği, davalı markasının farklı bir anlam ve içerik kazandığı, okunuşunun bir bütün olarak farklı olduğu görsel ve anlam itibariyle de benzerlik bulunmadığı, her birinin bütünü itibariyle bıraktığı etkinin de farklı olması nedeniyle karıştırılmaya sebebiyet verecek derecede aralarında yakınlık bulunmadığı, sonuç olarak genel anlamda aralarında markasal açıdan iltibas bulunmadığı dolayısıyla davalı markası açısından hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır. Davacı markasının, tanınmış marka olduğu dosyaya sunulan yargı kararları ve tanınmış marka sicil kaydı ile anlaşıldığı, SMK 6/5.maddesinin uygulama alanı bulabilmesi için öncelikle markalar arasında benzerliğin söz konusu olması gerektiği, davacı markası ile davalı marka arasında aynı anda kullanılmaları halinde ortalama veya ilgili alıcıları tarafından karıştırılma ihtimali doğuracak derecede bir benzerlik bulunmadığı, dolayısıyla tüm dosya kapsamı, SMK hükümleri, sunulan deliller, hükme esas alınan denetime elverişli bilirkişi raporu nazara alınarak davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; “Davaya konu markaların görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olmadıklarından hareketle iltibas oluşturmadıkları yönündeki kararın kabulünün mümkün olmadığını, Müvekkilin markasının tanınmış marka olduğu ve dolayısıyla SMK ile uluslararası mevzuat uyarınca korunmaya değer üstün menfaatinin bulunduğu göz önüne alındığında, taraf markaları arasında mahkeme tarafından da tespit edilen benzerliğin dikkate alınmadan, farazi yorumlar sonucunda “bütünsel açıdan benzer olmadıkları” gerekçesiyle davanın reddinin hukuken hatalı olduğunu, Mahkeme, söz konusu kararı verirken davalının markasındaki asli ve tamamlayıcı unsurların tespitini yapmadan doğrudan “…” ibaresi ile müvekkilin “…” ibaresi arasında benzerlik değerlendirmesi yaptığını, markaların başka markalar ile karıştırma ihtimali değerlendirmesinin isabetli bir şekilde yapılabilmesi için markaların içeriğindeki ibarelerin koruma kapsamlarının ne kadar geniş oldukları ve bu kapsamda tanımlayıcı olup olmadıklarının tespitinin yapılması gerektiğini, Davalının markasının asli unsurunun “…” ibaresi olduğunu, davalı, “…” markası altında yumurta satışı gerçekleştirmekte olup davalının markasında yer alan “…” ibaresi davalının markasının yöneldiği hizmet (yumurta satışı) ile doğrudan ilişkili olduğunu; davalının marka görselinde yumurta ibaresinin farklı yazı karakteri ve yazı tipi ile de yazılmadığı göz önüne alındığında “…” ibaresinin davalının markası bakımından tanımlayıcı bir ibare olduğunu, … ibaresinin herhangi bir dilde herhangi anlam ihtiva etmeyen fantezi şekilde oluşturulmuş bir kelime olduğunu, bu nedenlerledir ki, davalının markasındaki asli ve ayırt edici unsur “…” ibaresi olup “…” ibaresi tanımlayıcı (tasviri) bir işarettir ve bu nedenle marka benzerlik değerlendirilmesinde dikkate alınmaması gerektiğini, Davalı markasının esas unsuru olan … ibaresi ile müvekkilin … ibaresini oluşturan harfler karşılaştırıldığında ise yalnızca “B” ve “D” harfleri bakımından bir farklılık ortaya çıktığını, söz konusu, sözkonusu farkın farklılaştırmak için yeterli olmadığını, esas unsurları dört harften oluşan taraf markalarının ilk hecelerinin benzerliği kabul edilirken bütün olarak işitsel açıdan farklılaştıklarının kabulünün mümkün olmadığını, Karşılaştırmaya konu markalar aynı mal/hizmet sınıfında tescilli olduğunu, davalı markası “…” markası altında yumurta satışı gerçekleştirmekte olup müvekkil de “…” markası altında faaliyet gösterdiği süpermarketlerinde diğer birçok yanı sıra yumurta satışı da gerçekleştirdiğini, benzer markaların aynı sınıfta tescil edilmesinin halk tarafından karıştırılma ihtimalini doğuracağı kabul edildiğini, Bununla birlikte, taraf markalarının yöneldiği mal ve hizmetlerin tüketici kitlesinin okul çağındaki çocuklardan başlayarak eğitimli-eğitimsiz herkes olabildiğini, ayrıca söz konusu mal ve hizmetlerin mahiyeti gereği ilgili tüketici malı satın alırken kısa süre harcayacak ve dikkat seviyesi ortalamanın altında olacağını, mahkemenin kararı tayin ederken ilgili tüketicinin dikkat algısını tespit etmediğini, halbuki karıştırma ihtimalinin ilgili tüketici nezdinde meydana geldiğini, Gelinen noktada mhkeme tarafından da karşılaştırmaya konu markalar arasında görsel ve işitsel benzerlik tespit edildiği halde söz konusu benzerlik davalı lehine yorumlanmış ve tespit edilen benzerliğin düşük” olmasından hareketle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *Dosyaya sunulan 16.06.2020 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; “…davalı tarafça markanın kullanım şekli dikkate alındığında, ortalama tüketicinin bu markaları birbirinden ayırt etmekle birlikte, bu markaları taşıyan malların aynı işletmeden geldiği ya da bunların üreticileri arasında işletmesel bir bağlantı olduğunu düşünmeyeceği, davalının 29. sınıftaki kullanımının, davacının tanınmış markasının, düşük kaliteli mallarda kullanılması, imaja aykırı mallarda kullanılması, istenmeyen bağlantılar kurulmasına yol açacak biçimde kullanılması şeklinde karşılaşılan olumsuz imaj devri hallerinden hiçbirine girmediği ve tüm bu değerlendirmeler sonucunda davalının, davacı markasının tanınmışlığından, haksız yarar sağlaması, şöhretini sömürmesi itibarına zarar vermesi ya da onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurması ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varıldığı, SMK m.6/5’te sayılan koşulların gerçekleşeceğinin kabülünün mümkün olmadığı.” kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Dava, markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “… Markaların bir bütün olarak bıraktıkları genel izlenime bakıldığında, sonuç olarak genel anlamda aralarında markasal açıdan iltibas bulunmadığı dolayısıyla davalı markası açısından hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı anlaşıldığından davanın reddine.” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacının … markasının TPMK nezdinde TPMK nezdinde …, …, …, …, …, … tescil no ile tescilli olduğu, “…” markasının ise … tescil no ile 29. sınıfta 21/12/2018 tarihinde sicile davalı adına tescil edildiği, davacının davalı markasının kendi markasıyla ayniyet derecesinde benzerlik bulunduğundan bahisle hükümsüzlük isteminde bulunduğu; davalının ise hükümsüzlük şartlarının bulunmadığı beyanla davanın reddi gerektiğini savunduğu görülmüştür. Mahkemece aldırılan ve denetime elverişli bulunan 16.06.2020 tarihli bilirkişi kurulu raporu ve tüm dosya kapsamı ile; davalı tarafça markanın kullanım şekli dikkate alındığında ortalama tüketicinin bu markaları birbirinden ayırt etmekle birlikte, bu markaları taşıyan malların aynı işletmeden geldiği ya da bunların üreticileri arasında işletmesel bir bağlantı olduğunu düşünmeyeceği, davalının 29. sınıftaki kullanımının davacının tanınmış markasının düşük kaliteli mallarda kullanılması, imaja aykırı mallarda kullanılması, istenmeyen bağlantılar kurulmasına yol açacak biçimde kullanılması şeklinde karşılaşılan olumsuz imaj devri hallerinden hiçbirine girmediği ve tüm bu değerlendirmeler sonucunda davalının davacı markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, şöhretini sömürmesi itibarına zarar vermesi ya da onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurması ihtimalinin bulunmadığı ve tüm bunlara göre hükümsüzlük koşullarının gerçekleşmediği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesi tarafından davacının hükümsüzlük isteminin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/06/2023