Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1417 E. 2023/903 K. 09.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1417 Esas
KARAR NO: 2023/903
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/12/2020
NUMARASI: 2019/182 2020/451
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 09/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Kore kökenli bir şirket olduğunu, … markasını 31.01.2019 tarihinde ülkemizde tescil ettirdiğini, müvekkili şirketin “elektrik geçirmeyen üzerlerine afiş ilan yapıştırılamayan Anti-Stick özellikli Paint (Boya) ve Sheet (Kaplamalar) ile Graffiti Romever (Yazı Silici) ürünlerini imal edip ülkemizde dahil olmak üzere birçok ülkede piyasaya sunduğunu, müvekkilinin buluşunun tescili için TPE’ye yaptığı başvuru talebinde markaya ait özellikleri açıkça ifade ettiğini ve buluşunun adını reklam materyallerinin yapıştırılmasını önlemeye yönelik kaplama tabakası olarak bildirdiğini, müvekkili şirketin Türkiye’deki distribütörünün … İHR. SAN. TİC. LTD.ŞTÎ şirketi olduğunu, müvekkili şirketin iştigal alanı olan yapı malzemeleri, yapışmaz boya, yapışmaz tabaka konusunda müvekkili şirkete ait “…“ markasının köklü bir marka olduğunu, ülkemiz dahil olmak üzere dünya çapında kendi sektöründe önemli bir üne sahip olduğunu, marka koruması, 6769 sayılı SMK uyarınca tescil yoluyla elde edildiğinden, … markasının tescilden doğan haklarının münhasıran müvekkili şirkete ait olduğunu, davalı … İhracat Ltd.Şti.’nin müvekkilinin eski Türkiye distrübütörü olduğunu, hiçbir hakkı, yetkisi ve izni olmamasına rağmen müvekkili şirketin adı ile kurulmuş internet sitesi ve instagram adresleri üzerinden müvekkili şirketinin markasına çok benzer bir isim olan … markası ile aynı özelliklerde kendileri üretiyormuş gibi satışa sunduğunu, müvekkil şirkete ait markayı alenen taklit ettiğini, müvekkili şirketin geçmiş yıllardan beri ülkemizde faaliyet gösterdiğini, bir dönem davalı … İHRACALTD ŞTİ, ile Türkiye distribütörlüğü anlaşması imzalandığını, ancak süreç içerisinde gerçekleşen bir dolandıncılık hadisesi sebebiyle taraflar arasındaki anlaşmanın müvekkili şirket tarafından tek taraflı olarak feshedildiğini, sonrasında davalı şirket tarafından … ibaresi ile ilgili olarak Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde başvuruda bulunulduğunu, ancak … sayılı tescil başvurusunun marka hakkının müvekkili şirkete ait olması sebebi ile reddedildiğini, ancak davalıların hiçbir hakkı ve yetkisi olmamasına rağmen müvekkiline ait markayı kullanmaya ve taklit etmeye devam ettiklerini, internet siteleri üzerinden satışa sundukları boyalar üzerinde müvekkili şirkete ait korece işaretlerin kullanıldığını, müvekkili şirketin ülkemizdeki tanınmışlığından haksız bir şekilde faydalanıldığını beyanla , ilk etapta davalı şirketçe müvekkili şirkete ait markanın ismiyle kurulmuş olan ve içerikleri incelendiğinde müvekkili şirkete ait … markasının aleni bir şekilde taklit edildiği www…com adlı internet sitesine ve … kullanıcı adı ile açılmış instagram hesaplarına erişimin tedbiren engellenmesine, internet sitesi ve instagram hesabından satışa arz edilen boyaların yerlerinin tespit edilerek el konulması suretiyle müvekkili şirkete ait markaya karşı mevcut tecavüzün tüm sonuçlarıyla beraber giderilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile, davalılardan …’ın ortağı olduğu, dava dışı “… Ltd. Şti.” arasında 23.11.2012 tarihinde bir Distribütörlük Sözleşmesi imzalandığını, sonrasında davalılardan …’ın … unvanlı bir şahıs firması kurduğunu, tarafların ortak iradesi ile daha önce imzalanmış bulunan Distribütörlük Sözleşmesinin, davacı ile “… İHRACAAT …” arasında yapılan 21.01.2014 tarihli yeni bir sözleşme ile devam etiğini, sözleşmenin feshedilmediğini, taraflar arasında halen devam etmekte olan hukuki/ticari bir ilişki mevcut olduğunu ve dolayısıyla davalıların davacının marka hakkına tecavüz ettiği iddiasının temelsiz olduğunu, dava konusu uyuşmazlığın davacı tarafın kendi üzerine düşen sözleşmeden kaynaklı hukuki ve ticari sorumlulukları yerine getirmemesinden kaynaklı olduğunu, davacının dürüstlük kuralına uymadığını ve kendi lehine kötü niyetle haksız menfaat elde etmeye çalıştığını, Davacı şirketin 2014 yılında talep üzerine davalıya 90.000.-USD tutarında mal gönderdiğini, malların karşılığı olarak 30.000.-USD’nin 04.09.2014 tarihinde davacı şirkete banka yoluyla transfer edildiğini, bakiye 60.000.-USD ödemenin de 03.10.2014 tarihinde yine aynı şekilde davacı şirkete transfer edildiğini, fakat davalının e-posta hesaplarının bilgisayar korsanları tarafından hacklenmesi nedeni ile davacıya ödenen 60.000 USD’nin bilgisayar korsanlarının bildirdiği hesaba transfer edildiğini, dolayısıyla bu ödemenin davacıya yapılmadığını, bu konudaki sorumluluğun basiretli bir tacir gibi davranmayan ve e-posta hesaplarını korumak için gerekli güvenlik tedbirlerini almayan davacıya ait olduğunu, taraflar arasındaki bu olay nedeniyle yaşanan hukuki ve ticari ihtilafın çözülme sürecinin uzun sürdüğünü, davalının davacıya gönderdi 60.000 USD’nin ya da gümrükte bekleyen malların teslimini beklerken, bir taraftan da iyi niyet ve dürüstlük kuralları çerçevesinde karışılıklı görüşmelerle çözüm bulmaya çalıştığını, distribütörlük sözleşmesinin kendisine yüklediği görevleri yerine getirmeye de devam ettiğini, ancak davacının banka hesabına transfer edilen 60.000 USD’yi davalıdan ayrıca talep ettiğini ve gümrükte bekleyen malların davalı tarafından teslim alınmasına izin vermediğini, davalıdan gelen mal taleplerine zaman içinde önce yanıt vermeyi geciktirdiğini sonrasında yanıt vermeyi tamamen bıraktığını, ayrıca davalı hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/62719 ve 2019/39173 soruşturma sayılı dosyası ile de suç duyurusunda bulunduğunu, taraflar arasında halen Distribütörlük Sözleşmesi devam ederken başka bir şirket ile de bir sözleşme düzenlendiğini, davacının sözleşmeye ve taleplere rağmen uzun zamandır davalıya mal vermeye yanaşmadığını, dolayısıyla davalının elinde numuneler dışında satışa sunulacak bir mal da bulunmadığını beyanla, haksız ve dayanaksız davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “…Davanın KABULÜ İLE, davalının kullanımlarının, davacının … numaralı “…” ibareli tescilli markasına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, davacının tescilli markası ile iltibasa yol açan her türlü kullanımın durdurulmasına, önlenmesine, ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; – Erişimin engellenmesi talep edilen web sitesinden satışa sunulan ürünlerin anti-stick özellikli (elektrik geçirmeyen, üzerine afiş ve ilan yapıştırılmayan), 3D Yaya Yolu boyalarından Thermal boyalara kadar toplamda 8 farklı ürün gamında özel ve uzmanlık sahibi tüketici grubuna yönelik endüstriyel boya ve kaplama ürünleri olduğunu, ortalama tüketiciye yönelik ürünler olmadığını, haksız kazanç elde etmek amacıyla tüketiciyi yanıltmaya yönelik bir iltibastan bahsedilemeyeceğini, -davaya konu web sitesinde toplamda 8 farklı ürün satışa sunulduğunu, bu ürünlerden yalnızda anti-stick özellikli olan 2’sinin taraflar arasındaki distrübütörlük sözleşmesi kapsamında davacı tarafından temin edildiğini, bu 2 ürün haricinde davacıya ait hiçbir ürün davalı tarafça satışa sunulmadığını, dolayısıyla satışa sürülen ürünlerin çeşitliliği dikkate alındığında aynı sınıf ve aynı sektörden de bahsedilemeyeceğini, keza tespit ve dava tarihi itibarıyla söz konusu sitede Korece herhangi bir işaret yer almadığı gibi, davacıya ait ürünlerin satışa sunulduğuna dair bir ibare ve … ve … işareti de bulunmadığını, -Davacı tarafın bir yandan satışa sunulan ürünün tek üreticisinin kendisi olduğunu iddia ederken diğer yandan ise davalıların web sitesi üzerinden söz konusu ürünleri satışa sunduğunu ileri sürdüğünü, bu durumda; taraflar arasındaki sözleşme sona ermiş ve davacı davalı tarafa ürün tedarik etmiyor ve söz konusu ürün savacı dışında başka bir firma tarafından üretilmiyorsa davacıya ait ürünlerin davalı tarafından satışa sunulmasından, markaya tecavüzden ve haksız kazançtan da söz edilemeyeceğini, – dava tarihi itibarıyla davacı ile davalılar arasındaki distribütörlük sözleşmesinin tarafların ortak iradesi ya da davacı tarafın tek taraflı iradesi ile fesih edilmediğini, dolayısıyla bir marka hakkına tecavüzden değil, davacının sözleşmeden kaynaklı sorumluluklarını yerine getirmemesinden ve kendi lehine haksız kazanç elde etmesinden söz edilebileceğini, mahkemenin bu iddialarını da değerlendirmediğini, -davacı şirketin Türkiye pazarına girmesi ve tanınması davalı sayesinde olduğunu, buna karşın davacı, aynı zamanda istinaf beyanı olarak da dayandıkları 13.11.2019 tarihli davaya cevap ve 18.12.2019 tarihli ikinci cevap dilekçelerinde de ifade ettikleri üzere, davalı şirketin uzun zamandan beridir kullandığı web sitesine erişimin engellenmesini talep ederek açıkça iyi niyet ve dürüstlük kuralına aykırı davrandığını ve hakkı kötüye kullandığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME TPMK kayıtlarına göre; davacının … numaralı “…” markası 31.10.2017 Tarihli başvuruya istinaden 24.12.2018’de 2 nolu emtia sınıfında (boyalar, vernikler, kalkar, pas önleyiciler, ahşap koruyucu maddeler, boyalar için bağlayıcı inceltici maddeler, boya pigmentleri, metali koruyucu maddeler, ayakkabı boyaları, matbaa boyaları mürekkepleri, tonerler, besin maddelerini ispençiyari ürünleri ve içecekleri boyamaya mahsus maddeler, işlenmiş doğal reçineler, boyacılar, dekoratörler, matbaacılar, sanatçılar için metal levha ve toz halde metaller sınıfında) davacı adına tescil edilmiştir. Davalı şirket, … başvuru nolu “…” markası için 18.08.2017’de 2 nolu emtia sınıfında tescil başvurusunda bulunmuş ise de başvurusu reddedilmiştir. Mahkemece marka patent vekili …, Yüksek Bilgisayar Mühendisi …’den alınan 17.07.2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…davalı firma …com ve …com aynı firma olan … tarafından yönetilmektedir. Ürün satıcıları ve uygulayıcıları instagram sitesinde resimlerini ve yaptığı işlerin uygulamasını şüphe götürmeyecek şekilde resimlendirmiştir. Web sitesi sosyal medya ve youtube kanallarından bire bir aynı firma gibi kendisini lanse etmektedir. Firma adresleri web adresi ve telefon numarası web adresinde net biçimde belirtilmektedir. Davalı Firma web adresinde aynı ürünler başka bir resim konulmadan bire bir aynı resimler ile Davacı Kore firması ürünlerini satmakta olduğu, davalının …’nin … numara ile 02. Sınıfta “…” ibareli marka başvurusunun reddedildiği. davalının sözkonusu marka başvurusunun davacının marka başvurusundan önceki tarihli olduğu, davalı tarafından www…com internet sayfasında kullanılan “…” ibareli markanın “www…com”internet sayfası ve https://www.instagram.com/…/ instagram hesabındaki kullanımın davacının tescilli “…” markası ile yaırt edilemeyecek denli benzer olduğu ve bu sebeple iltibas yarattığı…” yönünde görüş bildirilmiştir.
GEREKÇE Dava, markaya tecavüzün tespiti ve önlenmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalılar vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. 5718 Sayılı MÖHUK’un 48/1. maddesinde “Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır. Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar.” hükmü bulunmaktadır. 6100 Sayılı HMK’nun 88/1. maddesinde “Hâkim tarafından belirlenen kesin süre içinde teminat gösterilmezse, dava usulden reddedilir..” ve Aynı Kanun’un 114/1-ğ bendinde ise dava şartları sayılırken; “Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi” de dava şartı olarak düzenlenmiştir. Türk mahkemelerinde, dava açan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, kural olarak yargılama giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere, mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadırlar. Teminat gösterilmesi hususu dava şartı olarak düzenlenmiş bulunduğundan taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemelerce bu husus re’sen nazara alınmak zorundadır. Kural bu olmakla birlİkte; teminat alınmasının iki istisnası; karşılıklılık esası, sözleşmeler ve fiili karşılıklılıktır. Buna göre, yabancı davacının mensup olduğu ( yabancı ) devlet ile Türkiye arasında, teminattan muafiyet hakkında ( bir anlaşma yoksa da ) fiili bir karşılıklılık ( uygulama ) varsa, mahkeme, yabancı davacıyı teminat göstermekten muaf tutar ( MÖHUK m.48/2 ). Somut olaya gelince; davacının Kore şirketi olduğu, mahkemece davacının teminattan muaf olup olmadığına ilişkin araştırma yapılmadan karar verildiği görülmektedir. Anılan husus dava şartı olup re’sen dikkate alınacak olmakla öncelikle davacının teminattan muaf olup olmadığı hususunun araştırılarak sonucuna göre değerlendirme yapılması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Resen dikkate alınan sebepler nedeni ile davalının istinaf isteminin kabulüne, kararın kaldırılmasına, kaldırma sebebine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin resen dikkate alınan sebeplerle KABULÜNE, 2-İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 09/12/2020 tarih,2019/182 E. -2020/451 K. sayılı kararının HMK 355, 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 5- İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 31,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 193,60 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, -Davacının yaptığı masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.09/06/2023