Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1409 E. 2023/894 K. 09.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1409 Esas
KARAR NO: 2023/894
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2020
NUMARASI: 2017/678 2020/462
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.)
KARAR TARİHİ: 09/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ülkemizde son yılların en başarılı kitapları olan … isimli üçlemesi ve … isimli fantastik eserlerin yazarı olduğunu, üçleme kitaplarının dizi olarak işlendiğini ve ilk sezonu … adı altında izleyici ile buluştuğunu, davalının sunuculuk, sinema ve dizi oyunculuğunun yanı sıra son yıllarda kitap ve bir dönem gazete yazarlığı ve astroloji yorumculuğu yaptığını, yine … adlı romanını 2010 yılında yazdığını 2011 yılında satışa çıktığını, davalının sosyal medya hesaplarında müvekkilinin kitabının kendi kitabına çok benzediğini, müvekkilinin intihal yaptığını, kitabının 2011 yılında müvekkilinin … isimli kitabının ise 2013 yılında yayınlandığı, … ile …’nin neredeyse birebir benzer olduğu iddialarında bulunduğunu, bu durumun noter kanalıyla tespit edilerek kayıt altına alındığını, müvekkiline yönelik intihal suçlamasının kasıtlı, planlı bir şekilde yapıldığını, müvekkilinin her iki kitapta da balerin ve dansçı karakterlerin olmasını intihal iddiasına dayanak yaptığını, müvekkilinin hiçbir kitabında başka bir yazardan ve eserden intihal yapmadığını, davalının kitabından da bu iddiaların gündeme gelmesiyle haberdar olduğunu, … Yayınevi tarafından iddialar gündeme geldikten sonra her iki kitap üzerinde yapılan inceleme sonunda, kitaplar arasında olay, olay örgüsü, karakterler ve edebi üslup açısından intihal iddiasını gündeme getirecek bir benzerlik bulunmadığının tespit edildiğini, müvekkilinin kitabının ilk kez 2013 yılında yayınlandığını ancak … adlı eserlerin konusunu ve karakterlerini 2009 yılında yazmaya başladığını, öncelikle dizi senaryosu olarak oluşturulduğunu daha sonrasında kitap haline dönüştürüldüğünü, müvekkilinin kitabının konusunun 2009 yılında senaryo alarak yazıldığı ve birden çok yapımcı ile üçüncü şahıslar ile paylaşıldığı dikkate alındığında, yapılacak olan incelemede intihalin söz konusu olması halinde eserin davalıdan önce yazılmış olması nedeniyle müvekkili açısından intihal iddiasında bulunma hakkı doğacağını, intihal iddiasının bir yazar için her şeyden önce onur kırıcı bir eylem olduğunu iddia ederek, davalıya ait … isimli roman ile müvekkiline ait … isimi üçleme kitap arasında davalının gündeme getirdiği birebir aynı oldukları iddiası ve eserlerin yazım tarihleri dikkate alındığında intihal hususunun mevcut olup olmadığı, intihal varsa hangi tarafça yapılmış olduğu hususunun tespit edilmesini, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, haksız ve kötü niyetli intihal iddiası ile eser sahipliği ve kişilik hakları saldırıya uğrayan müvekkili lehine 1.500.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı- birleşen dosyada davacı vekili İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/724 esas sayılı dosyasına sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; davacının, bir balerin olan Bahar ile zengin ve kadın düşkünü bir reklamcı olan Cem ile birlikteliğinin anlatıldığı eseri “…” Haziran 2011 tarihinde yayınlandığını, davalı …’in ise “…” adlı kitabında ise aynı şekilde balerin olan … ile …, olan … karakteri ile birlikteliği anlatıldığı, “…” adlı eserin ise 2013 yılında yayınlandığını, her iki eserin kurgusu ve karakterleri arasında bire bir benzerlik bulunduğunu, okuyucu kitlesi tarafından rahatlıkla anlaşılabilecek benzerliklerin olduğunu, intihal iddialarını destekler nitelikte ve haksız rekabete sebebiyet verdiğini belirterek, Davalı …’e ait “… ” adlı eseri ile davacıya ait “…” adlı eserden haksız şekilde intihal edildiği ve tecavüzün tespitini, davanın İstanbul 2 FSHHM’nin 2017/678 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep etmiş, mahkemece dosyanın birleştirilmesine karar verilmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin oyunculuk ve yazarlık kariyerini 22 yıldır devam ettirdiğini, öğrenim yıllarından itibaren oyunculuk ve yazarlık yapmanın kendisinin en büyük hayali olduğunu, okuyucular tarafından son derece beğenilen … adlı kitabın Burgarca ve Romence dillerine de çevrildiğini, müvekkilinin medyada davacının iddialarının aksine, özel hayatı ve polemikler ile değil, oyunculuk ve yazarlık mesleklerinde yakaladığı başarılar ile gündeme geldiğini, sosyal medya üzerinden müvekkili tarafından yapılan açıklamaların kendi eserinin … adlı eserden esinlenilerek yazıldığı doğrultusunda gelen eleştiriler üzerine kaleme alındığını, müvekkili tarafından … isimli eserin yakın bir zamanda okunması ile fark edilen benzerliklerin sosyal medyada da yer aldığını, okurlar tarafından internet ortamında yapılmış olan yorumların, … isimli eserin müvekkiline ait … adlı eserden intihal edildiği iddiasını destekler nitelikte olduğunu, bu durumun hem intihal iddiasını güçlendirdiğini hem de eserlerin karakter ve kurgu bakımından taşıdığı benzerliklerin haksız rekabet teşkil ettiğinin görüldüğünü, tarafların eserlerinden ve somut bilgilerinden ziyade müvekkilinin özel hayatı, fotoğrafları ile algı oluşturulmaya çalışılmasının iyi niyetten son derece uzak bir tutum olduğunu, … Yapım tarafından yapılan açıklamaların bir yayınevinden beklenen ilke ve tutum ile örtüşmediğini, müvekkilinin … adlı eserinin mali haklarının da … Yapım tarafından devralındığını, ilk olarak … Yayınları tarafından basılan müvekkili kitabın 26/08/2015 tarihinde … yapım ile mali hakların devrine ilişkin sözleşme imzalandığını, 22/08/2016 tarihinde sözleşmenin yenilenerek bir yıl süre ile eserin mali haklarının yine … Yapım’a devredildiğini, her iki eserin mali haklarını elinde bulunduran yayınevinin yazarların menfaatlerini gözeterek açıklama yapması beklenirken müvekkiline yönelik haksız ithamlarının son derece taraflı olduklarının göstergesi olduğunu, dava konusu eserler arasındaki intihal iddialarını paralel olarak, konu, kahramanlar ve eylemlerin birebir kullanılıp sayfa sayısının çoğaltılması suretiyle intihal yapıldığının görüldüğünü, müvekkilinin okuyucularından gelen yorum ve eleştiriler üzerine … adlı eseri okuduğunu, tarafların toplantıda aynı yayınevinin yazarları olarak tanıştıklarını, nezaketen gerçekleştirilen bu eylemin eserin seneler önce okunmuş olduğu şeklinde yorumlanmasının gerçeğe aykırı olduğunu, eserin çok satılmış olmasının intihalin olmadığına karine teşkil etmesinin mümkün olmadığını, eserlerin incelenmesinden esinlenmenin ötesinde intihalin mevcut olduğunun açıklığa kavuşacağını, her iki eserin karakterlerinin birebir aynı olduklarını, ana karakterlerin yanı sıra yardımcı karakterlerin üstlendikleri rollerin de pek çok bakımdan birbirinin aynı olduğunu, müvekkilinin eserinin davacının eserinden yıllar önce yayınlandığını belirterek, maddi ve manevi tazminat talep haklarının saklı kalması kaydıyla, intihalin tespiti ve davacının haksız davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı-birleşen dosya davalı vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde özetle; açılan iş bu davanın konusunun da kitaplar arasında intihal olduğu hususunun tespiti talebine ilişkin olduğu ve derdest bir dava varken davalı-birleşen dosya davacısının açmış olduğu davanın dava şartı hükmünü ihlal ettiğini, dava şartını içermeyen davanın reddi gerektiğini, davalının sosyal medya hesaplarından müvekkiline yönelik haksız intihal iddiasını açıklamasından sonra müvekkili tarafından kitaplar arasında intihal olup olmadığı hususunun tespiti amacıyla dava açıldığını, davalının kendisine karşı dava açıldığı duyumundan sonra dava açtığını, açılan davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu, birleşen davanın dava dilekçesinde de her iki eserin kurgusu ve karakterleri arasında birebir benzerlik bulunduğu şeklinde iddiaların yer aldığını, eserlerin karakterlerinin özelliklerinin hepsinin birbiri ile aynı olmasına yönelik iddianın gerçeklikten, bilimsellikten uzak olduğunu, müvekkilinin davalı-birleşen dosya davacının … adlı romanından intihal yapmadığını belirterek, asıl davaya ilişkin dava dilekçesindeki beyan ve taleplerini tekrar etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “1-Asıl davanın KABULÜ ile, davacıya ait …, …, … isimli eserlerin davalıya ait … isimli eserden intihal içermediğinin tespitine, 2-Davacının manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile, takdiren 150.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,3-Birleşen dava yönünden davacının (davalı …’e ait … isimli eserin davacıya ait … isimli eserden haksız rekabet teşkil edecek şekilde intihal içerdiğine ve eser sahipliğine tecavüze dayalı) açmış olduğu davanın REDDİNE, 4-Mahkememizce davacı-birleşen dosya davalı vekilinin talebi üzerine verilen 08/12/2017 tarihli yayın yasağına ilişkin tedbirin kaldırılmasına,” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İntihal iddialarının öncelikle okuyucular tarafından yapılan yorumlarda gündeme getirildiğini, benzerliklerden bahsedildiğini, hatta “…” kitabının “…, …, … “kitaplarından daha önce yayınlandığını bilmeyen bir okurun “…, …, …” kitaplarından alıntı yapıldığını söylediğini,Bu yorumlar üzerine müvekkilinin 13.10.2017 Tarihinde sosyal medya üzerinden, kendi eserinin … den esinlenilerek yazıldığı doğrultusunda gelen eleştiriler üzerine şu açıklamayı kaleme aldığını; “Ancak bugün sosyal medyada da kitabın ne kadar çok birbirine benzediği ve benim intihal yapmış olduğum hakkında yazılar okuyunca deliye döndüm. Çünkü söz konusu intihali yapan ben değil … adlı kitabı yazan …’dir. İki kitabın yayın tarihine bakmak yeterlidir. … 2011 haziranda yayınlanmış, … ise 2013 yılında.” …/… Davasında, daha önce başkaları tarafından da dile getirilen intihal iddiası hakkında, başvuranın makale yayımlamasını kamu yararı kapsamında ifade özgürlüğü olarak değerlendirdiğini, Kabul anlamına gelmemekle birlikte kitaplar arasında benzerlik olmadığı varsayılsa dahi müvekkilinin açıklamalarının ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu,davacı-birleşen davalının toplumda tanınan bir yazar olup eserleri hakkındaki eleştirileri hoşgörü ile karşılaması gerektiğini, aksi halde ifade özgürlüğünün zedeleneceğini, AİHM …/… Davasında, başvuranın görüşlerini yayımlayarak ifade özgürlüğünü kullandığını ve kamuyu bilgilendirerek kamu menfaatine hizmet ettiğini kararında belirttiğini, Kabul anlamına gelmemekle birlikte ilk derece mahkemesince hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, hükmolunan tazminatın tatmin duygusu aştığını, zenginleşmeye neden olacak boyutta olduğunu, Birleşen dava yönünden ise; her iki eserde kullanılan kurgu ve karakterlerin birebir aynı olduğunu, müvekkilinin kitabının 2011 yılında çıktığını, …, …, … kitaplarının ise 2013 yılında çıktığı da değerlendirildiğinde davacı-birleşen dosya davalısı tarafından müvekkili kitabından intihal yapıldığının görüleceğini, Bİlirkişi raporunun tarafsız olmadığı gibi objektif değerlendirmeler de içermediğini,Subjektif değerlendirmeler içerdiğini, Bilirkişi raporunun amaca hizmet etmekten çok teknik objektif değerlendirmelerden ziyade subjektif görüş ve eleştirilerden ibaret olduğunu, ne sebeple olduğu bilinmese de tarafsızlığını yitirmiş bilirkişi raporundaki üslubun kabul edilebilir olmadığını, raporun hükme esas alınamayacağını, rapora itirazların dikkate alınarak yeni bir heyetten rapor alınması gerekirken kabul edilmediğini, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, Tarafların birlikte bilirkişi deliline dayandığını, bilirkişi ücretinin yarı yarıya avans olarak ödendiğini, dosyada bilirkişi ücretinin tamamen müvekkiline ödetilmesinin yerinde olmadığını, 03.05.2018 tarihli duruşma 5 nolu ara kararında 3500TL bilirkişi ücretinin yarı yarıya yatırılmasına karar verildiğini, buna göre 1750Tl yatırıldığını, tüm yargılama giderleri müvekkiline yüklenmiş ise de bu durumun mükerrer ödemeye yol açacağını, ödemelerin düşülmesi gerekirken yargılama giderlerinin belirlenmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME Mahkemece alınan bilirkişi raporunda; FSEK uzmanı ENGİN ERDİL, bilişim uzmanı …, senarist …, … Üni Edebiyat Fakültesi Türk Dİli ve Edebiyatı Böl. Doç. Dr. … müşterek raporlarında özetle; “…,… … ” ile “…” isimli kitabın FSEK 2/1 md gereğince ilim ve edebiyat eseri olduğu, FSEK 11.md karine gereği ; “…,… … “kitaplarında eser sahibinin … olduğu, “…” isimli kitabın eser sahibini ise … olduğu, romanlar arasında intihal yönünden değerlendirme yapıldığında; davalının eserinin davacının … eserinden 2 yıl önce yayımlandığı, ancak bilgisayar ve e-postalara göre …’in 2009 da …’yi senaryo olarak tasarladığı, kadın baş karakterin “… ” olarak belirlendiğini, erkek karakterin ismi, meslek ve kişilik özelliklerini tespit ettiğini, bu nedenle yayım tarihinin intihal için belirleyici olmayacağı, karakterler, kurgu, zaman, mekan, bakış açısı, trajedi, dil /ifade/üslup karşılaştırması yapıldığı, … tarafından 2009 yılında yazılan … isimli senaryo ile 2013 yılında yayınlanan … isimli kitabın senarist bilirkişi tarafından karşılaştırmasının yapıldığında her ikisinin “…(…) ” cümlesi ile açıldığı, senaryonun dizi projesi olarak tasarlandığı ve sadece 1.bölümün tamamlandığını, 2.bölümün kısmen yazıldığını, hem roman hem senaryoda “ana ve yan karakterlerin aynı yapıda olduğu, romandaki pek çok bölümün detaylarda aynı olduğu ( ..gibi) … nun …, …’ın …, …, … , senaryo ile romanın farklılıklarının ise değerlendirilmeye alınmayacak unsurlar olduğu (… ) Ana hikayenin 2009 yılında senaryo diline uygun sahnelemeler yolu ile kaleme alınmış ve dramatik yapısına göre daha sonra roman olarak kurgulandığını, …, …, … kitapları ile … kitapları arasında FSEK anlamında ihlale sebep olacak benzerliğin ve intihalin takdiri mahkemeye ait olmak kaydıyla söz konusu olmadığı, davacının asıl davadaki manevi tazminat talebine ilişkin olarak, bir yazarı intihalle itham ederken çok dikkatle davranılması gerekeceği, intihalin, aşırma, fikir hırsızlığı isnadı içeren ve kişilik haklarını zedeleyen ve karşı tarafı elem ve acıya sevk eden bir eylem olduğu, bu çerçevede de davacının manevi tazminat talebinin mahkemenin takdirinde olduğu” hususlarında görüş bildirdikleri anlaşılmıştır. Davacı vekilince dosyaya sunulan ve Prof. Dr. … tarafından hazırlanan mütalaada, her iki eserde olay ve kurgusal bir benzerlik bulunmadığı, karakter benzerlikleri sadece kadın başkarakterlerin balerin olmasından ibaret olduğu, ancak her iki kadın karakterinin fiziksel görünüş, yaş ve psikolojik özellikleri ile birbirinden oldukça farklı oldukları, eserlerdeki hikaye ve serimsel gelişme arasında ilişki ve benzerlik olmadığı, kitapların temalarının birbirinden farklı olduğu, eserler arasında üslup benzerliği olmadığı, … adlı kitapta kısa ve gündelik dilin kullanımı ve yazılış biçimi benimsenmişken, …’de uzun ve felsefi soyutlama cümleleri olduğu, üslubun her iki eserde de farklı olduğu, cümleler arasında ve metinsel eşleşme bakımından her iki eserin birbirinden çok farklı olduğu, eşleşme olmadığı, …’nin semt ve yer adı olarak belirsiz ama İstanbul’u andırır bir mekanda geçtiği, …’nun ise…’da geçtiği, her iki eserin temel mekanının İstanbul olduğu, …’nda temel ögenin … yaşayan baş karakterin kadın , …’de … her iki eserin de türlerinin başarılı örnekleri olduğu, okurda her ikisinin de duygusal gerilim yaratabilecek bir serime ve kurguya, idolleştirilebilecek karakterlere ve okunabilirlik ve sürükleyicilik özelliklerine sahip olduğu, ampirik inceleme teknikleri kullanarak yapılan karşılaştırmalı analizde ortaya çıktığı kadarıyla, her iki eserin, incelenen boyutlarında birbirinden esinlenme, aşırma, alıntılama biçiminde yapılmış hiçbir benzerlik bulunmadığı, tespit edilen bulgularla, intihal ölçeği değerlendirildiğinde, … romanının, … adlı roman karşısında sayısal olarak tesadüf-esinlenme düzeyinde bir benzerliğe dahi sahip olmadığı, her iki eserin birbiriyle karşılaştırılmasında, özgün çalışmalar olduğu ve eser sahiplerinin hususiyetlerine ve orijinalliğine sahip oldukları, aralarında benzerlik olarak nitelenebilecek tek ögenin iki karakterin balerin olması hayatın olağan akışı ve aynı mekan ve sektörlerde yaşanabilecek rastlantı olarak nitelenebilecek yaşantı parçaları olduğu, ve … adlı eserin, … adlı eserden intihal biçiminde oluşmuş bir benzerliğe veya aynılığa sahip olmadığı, hususlarında görüş bildirmiştir Tanık beyanları alınmıştır.
GEREKÇE: Asıl davada davacı, “…”, “…”, “…” isimli kitapları ile davalıya ait “…” isimli kitap arasında intihal olup olmadığı, intihal varsa hangi tarafça yapılmış olduğunun tespit edilerek, 1.500.000,00 TL manevi tazminata hükmolunmasını talep etmiştir. Birleşen davada davacı, “… ” adlı eserde davacıya ait “…” adlı eserden haksız şekilde intihal edildiğini iddia ederek tecavüzün tespitini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı-birleşen dosyada davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Somut uyuşmazlıkta çözümlenmesi gereken hukuki sorun tarafların eser niteliğindeki kitapları arasında intihal olup olmadığı, davacı …’in manevi tazminat talebinin koşullarının oluşup oluşmadığına yöneliktir. Davacı … iddiasında, dava konusu ilk kitabın 2013 yılında yayınlanmış ise de; yazım aşamasının çok daha eskiye dayandığını, kitabın ilk etapta senaryo olarak 2009 yılında e-mail yolu ile üçüncü kişilere gönderildiğini, sonrasında senaryonun romana çevrildiğini ileri sürmüştür. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda; davacının 2009 yılında e-mail ile paylaştığı sabit olan “….” isimli senaryosu ile davacının “…” isimli kitabı karşılaştırıldığında; ana hikayenin 2009 yılında senaryo diline uygun sahnelemeler yolu ile kaleme alındığı ve daha sonra roman olarak kurgulandığı, hem senaryo hem romanda ana ve yan karakterlerin aynı yapıda olduğu, ana karakter olan …’nun bale öğrencisi olduğu, …’ın … oluşu gibi unsurların aynen korunduğu, davacının senaryosu ile romanının farklılıklarının ise değerlendirilmeye alınmayacak unsurlar olduğu ayrıntılı olarak açıklanmış davacı eserleri ile davalı eseri arasında karakterler, kurgu, zaman, mekan, bakış açısı, trajedi, dil/ifade/üslup karşılaştırması yapılarak intihal olmadığı belirlenmiştir. Bilirkişi heyeti raporu, ayrıntılı ve denetime elverişli olup Dairemizce de hükme elverişli bulunmakla mahkemece davacıya ait …, …, … isimli eserlerin davalıya ait … isimli eserden intihal içermediğinin tespitine yönelik karar verilmesi yerinde görülmüştür. Davalı yanın manevi tazminata ilişkin istinaf istemine gelince; davalının kendi sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımında; “…Ancak bugün sosval medyada iki kitabın ne kadar çok birbirine benzediği ve benim imihal yapmış olduğum hakkında yazılar okuyunca deliye döndüm. Çünkü söz konusu intihali yapan ben değil … adlı kitabın yazarı …dir. İki kitabın yayın tarihine bakmak veterlidir. … 2011 yılında yayınlanmış … ise 2013 yılında. Yani başka bir ülkede olsak mahkemeye gitse kazanacağım. Böylesi bir durumda daha fazla susmuyacağım daha fazla. Bağlanma Korku ve … neredeyse birebir benzerdir. Karakter açılımı, isimlere olay örgüsüne kadar. Bazen kitabın çok satması başka bir kitaptan etkilenmediği anlamına gelmez. Ve buradaki intihal durumunda bunu ben yapan değilim ne yazık ki. Zaten çok üzgünüm bu konuda, Birilerinin beni daha fazla üzmesine izin vermeyeceğim. … …’nun birebir aynısıdır yazık ki” şeklindeki açıklaması ile davacıyı kendi kitabından intihal yapmak ile itham ettiği, her iki tarafın toplumca tanınan kişiler olduğu, davacı yazarın kendi mesleği, iş ürününe yönelik ithamı, davalının sosyal medyadan açıklama yapması ve açıklamasının ulusal gazetelerde yayınlandığı dikkate alındığında somut olayda davalının ifade özgürlüğüne yönelik savunması yerinde görülmemiş takdir olunan manevi tazminat miktarı hak ve nesafete uygun olmakla manevi tazminata yönelik istinaf isteminin reddi gerekmiştir. Davalı vekilinin bilirkişi ücretine ilişkin yargılama giderlerinin hatalı hesaplandığına yönelik istinaf istemine gelince; mahkemece bilirkişi inceleme ara kararında her bilirkişi için 700TL olmak üzere toplam 3.500TL ücret takdir edildiği, dosyanın dört kişilik bilirkişi heyetine tevdi edilidiği, ücretin eşit olarak taraf vekillerince depo edildiği, ancak ek ücret talebi üzerine mahkemenin ek 2.000TL bilirkişi ücreti takdir ettiği, davacı yanca ek 1000TL masrafın depo edildiği, davalı yanca ek ücret yatırılmadığı, ek bilirkişi ücretinin davacının mevcut gider avasından tamamlandığı görülmektedir. UYAP kayıtlarına göre de; bilirkişiler için toplam 2800 + 2000TL=4800TL reddiyat yapıldığı, davalı yanca 1750TL lik bilirkişi ücretinin depo edildiği, bakiye 3050TL nin davacı yanı gider avansından karşılandığı denetlenmiş olup bilirkişi incelemesinin intihal iddiası yönünden yapıldığı anlaşılmakla; neticeten yargılama giderlerinin hesaplamasında usul ve yasaya aykırılık olmadığından davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir. Açıklanan nedenle davalı-birleşen dosyada davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, birleşen dosyada davacı asıl dosyada davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Asıl dosyada alınması gereken 10.246,50TL harçtan peşin yatırılan 2.502,32TL ve 59,30TL’nin mahsubu ile bakiye 7.6655,20TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, -Birleşen dosyada alınması gereken 179,70TL harçtan peşin yatırılan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 120,60TL harcın birleşen dosyada davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, Davacının gider avansından kullanıldığı anlaşılan 72,70TL istinaf yargılama giderinin davalı-birleşen dosyada davacıdan alınarak davacıya verilmesine,4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 09/06/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.