Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1398 E. 2021/1610 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1398 Esas
KARAR NO: 2021/1610 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/03/2021
NUMARASI: 2020/338 E., 2021/261 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/09/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “Borçlu keşidecisinin müvekkili olan, çek hamilinin alacaklısı … olan, 31/12/2014 keşide tarihli, 26.000-TL’lik çek ile ilgili müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, iş bu çekteki borçlu keşidecinin yerindeki imzanın müvekkilinin eli ürünü olmadığını, müvekkilinin …’ye hiçbir borcunun olmadığını ve bu çeki vermediğini, müvekkilinin eski eşi tarafından ve işbirliği içinde olan kişilerce sahte olarak tanzim edilen geniş yelpazeli bir saldırı ile karşı karşıya kaldığını ve müvekkili aleyhine 70’i aşkın icra dosyası oluştuğunu, müvekkilinin ekonomik gücü nazara alındığında bu çeklerdeki icra takibini durdurmak için dava açmaya ve tedbir için teminat parası dahi yatırmaya ekonomik gücünün ve takatinin de bulunmadığını beyan ederek HMK 309. Maddesi gereğince icra takibinin dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasına karar verilmesini, müvekkilinin davalıya hiçbir borcu olmadığından belirtilen icra dosyası kapsamında borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini, davalının kötü niyetle müvekkili hakkında icra takibi yaptığından %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini,.” talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “Dava şartı arabuluculuk yoluna başvuru yapılmaksızın davanın açıldığını, davacının çekteki imzaya itirazının ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 gün içerisinde icra mahkemesine yapılması gerektiğini, davacının süresinde itirazının bulunmadığını, taraflar arasındaki dava konusu çeke dair borcun 2014 yılında eser sözleşmesine dayalı olduğunu, eser sözleşmelerine ilişkin zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğunu, bu nedenle davanın zamanaşımına uğradığını, showroomlarına alçıpan, boya vb. işleri yaptırıp bedelini ödemeyen tarafın davacı ve davacının eski eşi olduğunu, çekteki bedelin tahsil edilemediğini.” beyanla davanın reddini savunmuştur.
KARAR; İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17.03.2021 tarih, 2020/338 E. – 2021/261 K.sayılı kararıyla; “-Davanın kabulü ile; İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibe konu 31/12/2014 keşide tarihli, … çek numaralı, 26.000-TL bedelli, düzenleyeni …, lehtarı … olan, … Bankası Koşuyolu şubesine ait çek nedeniyle ve bu takip dosyasında asıl alacak ve ferileri yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, -Kötü niyet tazminatı talebinin şartları ve koşulları oluşmadığından reddine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Davacı işbu davayı çekin keşide tarihinden 6 yıl, icra takibinden 4 yıl sonra açmış olup, bu sürenin hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve davacının iyi niyetli olmadığı, Davaya konu çek aslının tarafımızca sunulmaması nedeniyle mahkemece imzaya ilişkin hiçbir bilirkişi incelemesi yapılmaksızın hüküm kurulduğu; oysa en azından çek sureti üzerinden bilirkişi incelemesi yapılmasının gerekli olduğu, Davaya konu çek aslının elde olmayan sebeplerle sunulamadığı, mahkemece bu konuda verilen 2 haftalık sürenin makul ve yeterli olmadığı, icra takibinin 4 yıl önce başlatıldığı ve pandemi şartlarının etkisiyle müvekkilinin o dönem vekilliğini yapan avukatına ulaşmakta zorlandığı, durumun mahkemeye bildirilmesine rağmen ek süre taleplerinin reddedildiği, Elde etmekte zorlanılan ve hükme esas alınacak olan böylesine bir delilin getirtilmesi için daha fazla (en azından sonraki celseye kadar) süre verilmesinin makul olacağı, Çek aslının işbu dilekçe ekiyle birlikte sunulduğu gözetilerek, davacı yanın iyi niyet kurallarına aykırı şekilde açmış olduğu işbu davada çek aslının getirilmesi için gerekli ve makul sürenin verilmemiş olması, hükmün hiçbir bilirkişi incelemesi yapılmaksızın kurulmuş olması ve açıklanan diğer sebeplerle istinaf talebimizin kabulü gerekmektedir.” beyanıyla mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi istenmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevap sunmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, menfi tespit davasıdır. Davalı, davacı aleyhine çeke dayalı takip başlatmış, davacı ise çekteki imzanın kendisine ait olmadığını belirterek menfi tespit isteminde bulunmuş; davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından, çek aslının davalı tarafa verilen kesin süre içinde mahkemeye ibraz edilmemesi nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekilinin “Davanın icra takibinden 4 yıl, çekin keşide tarihinden 6 yıl sonra açılmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve davacının iyi niyetli olmadığı” yönündeki istinaf sebebi, kanunda menfi tespit davası açmak için zamanaşımı veya hak düşürücü süre öngörülmemiş olması nedeniyle yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin, “Çek aslının ibrazı için mahkemece ek süre talep edilmesine rağmen, süre verilmeyerek hiçbir inceleme yapılmaksızın karar verilmesi” yönündeki istinaf sebebinin incelenmesi sonucunda; dünya genelinde yaşanan Covid-19 pandemisi koşulları, icra takibini başlatan davalı vekilinin farklı olması ve aradan geçen 4 yıllık süre gözetildiğinde vekile ve buna bağlı olarak çek aslına ulaşmanın zaman alabileceğinin gözetilerek, davalı vekiline bu konuda yeniden makul bir sürenin verilmesi ve bunun sonucuna göre değerlendirme yapılması gerekirken, mahkemece bu yön gözetilmeksizin karar verilmesi hatalı olmuştur. Çek aslının karardan sonra mahkemeye sunulduğu da gözetildiğinde, çek aslı üzerinde gerekli incelemelerin yapılması için davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülerek; kararın kaldırılmasına ve dosyanın gereği için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/03/2021 tarih 2020/338 E., 2021/261 K.sayılı kararının KALDIRILMASINA, Gerekçede belirtildiği şekilde tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, İstinaf aşamasında davalı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL maktu ve 532,00 TL nispi olmak üzere toplam 591,30 TL harcın talebi halinde ilk derece mahkemesince davalıya iadesine, İstinafa geliş aşamasında davalı tarafından peşin olarak yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi. 23/09/2021