Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1303 E. 2023/704 K. 18.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1303 Esas
KARAR NO: 2023/704 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/03/2021
NUMARASI: 2019/183 E. – 2021/45 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli) Marka (Tecavüzün Ref’i İstemli)
KARAR TARİHİ: 18/04/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin 1976 yılından bu yana soğutma sistemleri ve buzdolapları alanında faaliyet gösteren Türkiye’ nin önde gelen firmalarından birisi olduğunu, müvekkili şirketin ürünlerini tüketicilere … markası ile ulaştırmakta olduğunu, söz konusu markanın tescili amacıyla 21/10/2008 tarihinde Türk Patent’e başvuruda bulunduklarını ve bu markayı … tescil numarası ile 11. Sınıfta kendi adına tescil ettirdiğini, müvekkili şirketin söz konusu tescili Türkiye ile sınırlı kalmadığını yaklaşık 40 ülkede müvekkili şirket adına tescil edildiğini, müvekkili şirketin tek markasının … olduğunu ve Türkiye’ de tanınmış bir marka olduğunu, davalının müvekkili şirkete ait tescilli ve tanınmış … markasını ayırt edilemeyecek kadar benzer olan … markasını ticari hayatta fiilen kullanmakta olduğunu ve u marka altında tüketicilere, müvekkilinin tescilli markasının koruması kapsamında olan “ticari ve endüstriyel mutfak ekipmanları, soğutucular, buzdolapları v.b” ürünleri satışa sunmakta olduğunu, davalının … ibareli markayı 2013/31400 başvuru numarası ile tescil ettirme girişimi başladığını ancak müvekkili şirket tarafından bu başvuruya yapılan itiraz üzerine Türk Patent tarafından verilen karar ile bu girişimin engellendiğini, müvekkilinin 12 Şubat 2019 tarihinde davalıya ihtarname göndererek tecavüz teşkil eden eylemlerin derhal sonlandırılmasını talep ettiğini, cevabı ihtarname ile olumsuz cevap verildiğini, davalının müvekkiline ait tescilli markanın benzerini www…com alan adını ve yine www…..com.tr alan adını da nic.tr nezdinde kendi adına tescil ettirdiğinin tespit edildiğini, müvekkili şirkete ait tescilli ve tanınmış … markasına ayırt edilemeyecek kadar benzer kullanımı nedeniyle tecavüzün tespiti, men’i, ref’i ile müvekkili şirkete ait tescilli ve tanınmış … ibareli markaya ayırt edilemeyecek kadar benzer … başvurulu numaralı … ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını Müvekkilinin 2013 yılından beri faaliyette olup kurulduğu günden veri “…” işletme adıyla faaliyetlerini sürdürmekte olduğunu, bununla birlikte davacının da belirttiği üzere, davalı … markasını tescil ettirmek için TPMK’ya başvurmuş ve davacının itirazı ile marka tescil edilmemiştir. Yani davacının 2013 yılından beri davalıdan ve … markasından .haberdar olduğunu, kaldı ki davacının yurtiçi satış sorumlusu…, davalı ile çalışmak için iş yerine gelmiş ve kendi kartını bırakmıştır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında, marka hakkına tecavüzde belli bir süre sessiz kalması, MK 2 anlamında iyi niyet kurallarına aykırı olup, uzun süre açılmayan davanın reddini gerektirmekte olduğunu, maddi ve hukuksal dayanaktan yoksun olan davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 16/03/2021 tarihli 2019/183 E. – 2021/45 K. sayılı kararıyla; “… ticaret sicil kayıtları incelendiğinde, davacı şirketin 19/06/2008 tarihinde kurulduğu ve endüstriyel cihazlar alanında faaliyet gösterdiği, davalı şirketin ise ticaret sicil kaydının olmadığının belirtildiği, buna göre davalı iş yerinin şahıs işletmesi olduğu, öncelikle hükümsüzlük yönünden yapılan incelemede, davacı markasının 11. Sınıfta tescilli ve tescil tarihinin 10/09/2009 olduğu, davalı markasının ise 11 ve 35. Sınıflarda tescilli tescil tarihinin 27/05/2016 tarihi olduğu, tanınmışlık yönünden hükümsüzlük talebi bakımından yapılan incelemede konusunda uzman sektör temsilcisinin de bulunduğu bilirkişi heyetinden alınan 25/06/2020 tarihli bilirkişi raporunda davacı markasının tanınmış marka olmadığı yönünde görüş bildirildiği, konunun uzmanlık gerektiren hususlardan olması nedeniyle bu yönüyle hükme esas alındığı ve tanınmışlık yönünden hükümsüzlük talebinin reddine karar vermek gerektiği, benzerlik açısından yapılan incelemede ise öncelikle her iki markanın da ortak olarak 11. Sınıflarda tescilli olduğu, davacı markasının esaslı unsurunun …, davalı markasının ise … şeklinde ise de endüstriyel kelimesinin herkesin kullanımına açık bir kelime olması nedeniyle esas unsurunun … olduğu kelimeler arasında sadece farklı olarak R harfinin bulunduğu bu nedenle gerek fonetik gerek okunuş gerekse görsel olarak kelimeler arasında benzerlik olduğu, bu yönüyle hem sınıfsal hem de kelime yapısı itibariyle benzer olduğu, davacı markasının tescil tarihinin davalı markasından daha eski olması bu nedenle davacının bu marka üzerinde üstün hak sahibi olması nedeniyle benzerlik nedeniyle ortak tescilli oldukları 11. Sınıflar ve 35. Sınıfta yer alan müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için malların biraraya getirilmesi hizmetleri bakımından da benzerlik teşkil etmekle hükümsüz kılınması gerektiği, kötü niyetli tescil iddiası yönünden ise davalı tarafından ilk olarak … markasının tescili için 04/04/2013 tarihinde başvuruda bulunulduğu,davacının itirazı üzerine marka başvurusunun reddedildiği, davalı tarafından bu defa … ibaresi yanına Endüstriyel eklenmek suretiyle davaya konu hükümsüzlüğü talep edilen … numaralı markanın tescilinin sağlandığı davalının davacının itirazı üzerine başvurusu reddedilen … markası yanına Endüstriyel ibaresi eklemek suretiyle yeniden marka başvurusunda bulunması Endüstriyel ibaresinin tanımlayıcı bir ibare olması nedeniyle esaslı unsurun … ibaresi olması, esasında davalının … markasının davacı markasına benzer olduğunu bilmesine rağmen ısrarlı bir şekilde yanına başka bir kelime eklemek suretiyle marka tesciline başvurması ve bu şekilde tescil sağlaması iyi niyetli bir davranış olmadığı kanaatine ulaşıldığı bu nedenle kötü niyetli tescil bakımından davanın kabulüne karar vermek gerektiği, kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlüğe karar verilmesi halinde tüm sınıflar bakımından hükümsüzlüğe karar verileceğinden davalı markasının tescilli olduğu tüm sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne karar vermek gerekmiş, markaya tecavüz iddiası yönünden ise 6769 Sayılı yasanın 155/1. Maddesi gereğince, tescilli marka sahibi olduğu savunmasının tecavüz davalarında dinlenemeyeceği açık hükmü karşısında davalının bu kullanımlarının davacı markasına benzer şekilde ve eynı ticari faaliyet alanında olması nedeni ile ortalama tüketici nezdinde karıştırmaya sebebiyet verebileceği bu nedenle aynı zamanda davacı markasına tecavüz teşkil ettiği de anlaşıldığından bu yönüyle de davanın kabulüne karar vermek gerektiği, davalı tarafından her ne kadar sessiz kalma yoluyla hak kaybı savunması ileri sürülmüş ise de dosya içerisine alınan bilirkişi raporunda davalının … kullanımlarının 2013 yılında başladığı … markasının tescilli için 04/04/2013 tarihinde başvuruda bulunduğu, davacı tarafından iş bu markaya itirazda bulunulduğu dava tarihinin 14/06/2019 olduğu, davacının iddiasına göre davalı kullanımlarından 2018 yılında haberdar olunduğunun belirtildiği, davacının davalı marka kullanımlarında hangi tarihte haberdar olduğunun tam olarak belirlenemediği,davalının 2013 yılında yaptığı marka başvurusunun markayı fiilen kullandığı anlamına gelmediği, buna göre davacının davalı markasına yapmış olduğu yukarıda belirtilen itiraz da gözetildiğinde dava açma tarihinin makul bir süre olduğu bu nedenle sessiz kalma hak kaybından söz edilemeyeceği, davalının ticaret unvanının ticaret sicilden terki yönünden ileri sürülen talep bakımından ise Ticaret ünvanı 6102 sayılı TTK’nun 39-53.maddelerinde düzenlenmiş olup,tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemleri yaparken ve bu işlemlerle ilgili senet ve diğer evrakları imzalarken kullandığı ad olup, ticaret ünvanının işlevi ticari işletmenin sahibi olan tacirin diğer tacirlerden ayırt dilmesini sağlamaktadır. Ticaret unvanının ticaret siciline tescilli olması gerekmektedir. Dosya içerine alınan İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 02/07/2019 tarihli yazısında davalının … ENDÜSTİRİYEL MUTFAK EKİPMANLARI SAN. TİC. Unvanlı bir kaydının olmadığının belirtildiği, ticaret sicilde kayıtlı olmayan unvanların terkinine karar verilemeyeceğinden davacının bu talebi yönünden davanın reddine karar vermek gerektiği” gerekçesiyle; -Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile, davalı adına tescilli … numaralı … markasının hükümsüzlüğüne,-Davalı tarafından, davacı markasına yapılan tecavüzün tespiti, men’i ve Ref’ine, bu kapsamda davalıya ait … ibaresini içeren tabela, katalog, broşür gibi evrakları kullanmasının yasaklanmasına, -Davalıya ait www…..com ve www…..com.tr isimli internet alan adlarına Erişimin Engellenmesine, -Davalı Ticaret Siciline kayıtlı olmadığından Ticaret Ünvanı’nın sicilden terkini talebenin REDDİNE, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin ticaret unvanının sicilden terkini talebinin reddi kararı, davacı markasının tanınmış olmadığına ilişkin kararı ile, teminatın akıbeti ile ilgili hüküm kurulmaması yönünden istinaf başvurusunda bulunduklarını. -Mahkemenin kararı ile tedbir taleplerinin haklı olduğunun ortaya çıktığını, karar kesinleşmediği için davalının https://www…com/ şeklindeki alan adını aktif olarak kullanmaya devam ettiğini, Facebook’ta … adlı sayfa ile Instagram’da ise ….adlı hesabı işlettiğini, davalının tecavüz teşkil eden kullanımları nedeniyle müvekkilinin güncel bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu, davalı kullanımlarına müsaade edilmesinin, yargılamada verilen hükmü etkisizleştirdiğini, mahkemece verilen 06/08/2019 tarihli tedbir kararına istinaden 50.000 TL teminat yatırdıklarından ve davalı kullanımlarının tecavüz teşkil eder mahiyette bulunduğundan, durum ve koşullarda değişiklik meydana geldiği gözetilerek teminatsız olarak; “-… markasının kullanımının tedbiren engellenmesine, – … ibaresini içeren tabela ve sair tanıtıcı işaretlerin kaldırılmasına, varsa katalog, broşür gibi tanıtıcı evrakların toplatılmasına, – Davalının … ibaresini sosyal medya platformlarında kullanımının yasaklanmasına, -https://www.facebook.com/…-…/ ve https://www.instagram.com/… adında bulunan sosyal medya hesaplarına erişimin engellenmesine, – www…com alan adının erişime kapatılmasına, – https://www…com/online-katalog/adresinin erişime kapatılmasına”, tedbiren karar verilmesini talep ettiklerini.-Mahkemece talep etmelerine rağmen, gerekçeli karar yazılırken yatırdıkları teminat ile ilgili olarak karar oluşturulmamasının hatalı olduğunu. -Davalının itiraz üzerine reddine karar verilen marka başvurusunda marka sahibini … SAN. TİC./ … olarak ifade ettiğini, davalının da dilekçelerinde adını aynı şekilde yazdığını, … ibaresini işletme adı olarak kullandığını ikrar ettiğini, mahkemece Esnaf ve Sanatkarlar Sicili’ne kayıtlı olup olmadığının araştırılmamasının eksiklik olduğunu, dava dilekçelerinde varsa ticaret unvanı terkini talebinde bulunduklarını, unvan bulunmaması halinde müvekkilinin terkin talebi bulunmadığını, mahkemece ret kararı verilmemesi gerektiğini. -Müvekkilinin markasının tanınmışlığı yönünden deliller sunduklarını, mahkemece bilirkişi raporundaki görüşe itibar edilmesinin yerinde olmadığını beyanla; teminatsız olarak ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini, mahkemenin ret kararının kaldırılarak, tüm talepleri açısından davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Davacı markasının “… ” olup 11 sınıfta tescilli olduğunu, hükümsüzlük ve tecavüz iddialarının sadece 11. Sınıf açısından değerlendirilmesi gerektiğini, davacının sadece profesyonel soğutucu üretimi ve satışı yaptığını, farklı 11. Sınıfta belirtilen ürünlerden hiçbirini üretmediğini ve satmadığını, davalının ise, farklı üreticilerden aldığı mutfak ekipmanlarını kullanarak (ısıtma, sogutma vs) bir araya getirmek suretiyle mobilya ve raf aksamını üreterek endüstriyel mutfak yapıp sattığını, temin ettiği soğutucuları orjinal markası ile sattığını, ürünlere hiçbir şekilde kendi markasını yerleştirmediğini, dosyada davalının davacı markasını 11. Sınıfta kullandığına dair belge ve delil bulunmadığını. -Davacının 35. Sınıfta tescili bulunmamasına rağmen, müvekkilinin tabelasının kaldırıldığını, internet sitesinin yasaklandığını, davalının tüm ticareti ve emeğinin ortadan kaldırıldığını, mahkemenin kararı ile davacıya olmayan bir hak bahşedildiğini. -Tecavüz incelemesi yapılırken davacı markasının “… ” olmasına rağmen sadece … olarak, davalı markası da … olmasına karşın sadece … olarak kabul edilerek, markanın bütüncül olarak incelemekten uzaklaşıldığını, sadece ilk ibarenin dikkate alındığını, oysa marka bütüncül değerlendirildiğinden tüketici nezdinde ayırt edici olduğunu, markaların orta seviyede tüketici dikkate alındığında benzer olmadığını, karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davacının markasının sadece profesyonel soğutucularda kullanıldığını, müvekkilinin ise soğutucu üreticisi olmadığını, motor içermeyen mutfak ekipmanlarını, tezgah vs üreterek sattığını, bu anlamda davacının faaliyet alanı olan soğutucular ve dondurucular dışında müvekkilinin markasının hükümsüz kılınmasının mümkün olmadığını, davacının 35. Sınıfta tescilli markası bulunmadığını. -Tüketicinin markayı tercih şeklinin değerlendirilmediğini, ürünlerin özellikli ürünler olduğunu, somut olaydaki tüketici dikkate alındığında, tüketicinin markaları karıştırması ve/veya şirketler arasında bir bağlantı kurmasının mümkün olmadığını. m-Davalının ilk marka başvurusunu davacının itirazı ile tescil ettirememesi üzerine markaya endüstriyel ibaresini ekleyerek tescil edildiğini, bu başvuruya davacı tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığını, mahkemenin ise, tüm bu eylemleri dikkate alarak davalıyı kötüniyetli olarak kabul ederek davalının markasının tamamının hükümsüzlüğüne karar verdiğini, davalının kötüniyetli olduğuna kanaat getirecek hiçbir eyleminin bulunmadığını, markanın başvuru tarihi itibarıyla kötüniyetin ispatı gerektiğini, 2013 yılında başvurusu yapılmış markanın varlığının tek başına kötüniyetin tespiti için yeterli olmadığını, müvekkilinin 2013 yılında işletme adı olarak faaliyet gösterdiğini, … ibareli marka başvurusunun mantıklı olduğunu, o tarihte davacı markası tescilli olduğundan müvekkilinin tescil engeli yaratma ihtimali bulunmadığını, markaların birebir aynı olmadığı gibi, davacının markasını tescil ettirmek gibi bir kasıt içermediğini, kötüniyetli markada esas olanın, dürüstlük kuralına aykırı şekilde marka tescilinde bulunulması olduğunu, kendisinin hak sahibi olmadığını bile bile tescil için başvuruda bulunan kimsenin kötüniyetli sayılacağını, …’in, kötü niyetin geniş yorumlanması ve gerçekte kullanmayıp, yedekleme veya marka ticareti yapmak amacına veya şantaja yönelik markaların kötü niyetli marka başvuru olarak kabul edilmesi gerektiğini ileri sürdüğünü. (Yrd. Doç. Dr. Ozan CAN,Türk Hukukunda Kötüniyetli Marka Başvuru Ve Tescilinde İptal Ve Hükümsüzlüğün Kapsamı Üzerine Düşünceler) Yargıtay kararlarına bakıldığında, “…tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Kötü niyetin varlığı her somut olayın özellikleri gözönüne alınarak belirlenmelidir.” (Hukuk Genel Kurulu 2008/11-501 E., 2008/507 K.) denildiğini. -Mahkemenin sessiz kalma yoluyla hak kaybı yönünden değerlendirmesinin de yerinde olmadığını, mahkemenin markanın kullanıldığını bilmesi gerektiği ibaresini/düzenlemesini dikkate almadığını, aynı sektörde hizmet veren tarafların birbirini bilmediğinden bahsedilemeyeceğini, davacının müvekkilinin markasına yaptığı itiraz dikkate alındığında davacının müvekkilinden haberdar olmamasının beklenemeyeceğini, Müvekkilinin 2013 yılından beri “…” ibareli işletme adı ile faaliyetlerini sürdürdüğünü, cevap dilekçesi ekinde sundukları fatura ve kataloglarla bu durumun ispatlandığını, davalının müvekkilinin … markasını tescil ettirmek için TPMK’ya başvurduğu ve davacının itirazı ile markanın tescil edilmediğini, davacının yurtiçi satış sorumlusu …’in, davalı müvekkili ile çalışmak için iş yerine gelerek kartını bıraktığını, mahkemenin davacının davalı kullanımlarından 2018 yılında haberdar olduğuna ilişkin soyut iddiasının hiçbir delil olmaksızın kabul edildiğini, Davacının 2013 yılından beri müvekkilinin kullanımlarını bilmesine rağmen, davayı 14/06/2019 tarihinde ikame etmesinin sessiz kalma yoluyla hak kaybı oluştuğunu gösterdiğini beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak, davanın bütün talepler yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; davacı vekilinin tedbir talebinin reddi gerektiğini, tedbir talebinin kabulü halinde hükümsüzlük kararının kesinleşmeden icra edilemeyeceğine ilişkin hükmü anlamsız kılacağını, kaldı ki teminatsız olarak tedbir kararı verilmesi talebinin de reddi gerektiğini, tedbir talebinin kabulü halinde temanıt alınması gerektiğini, HMK 392/1.2 maddesinde “Asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması üzerine teminat iade edilir.” hükmünün düzenlendiğini, hüküm kesinleşmediğinden teminatın iadesinin mümkün olmadığını, ticaret unvanı terkini talebine ilişkin davacı beyanlarının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacı markasının tanınmışlığı iddiasının ispatlanamadığını beyanla, davacı istinaf başvurusu ve tedbir talebinin reddini talep ettiklerini beyan etmiştir.
DELİLLER: TPMK kayıtlarından 21/10/2008 başvuru tarihli 11. Sınıfta … başvuru numaralı … ibareli markanın davacı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır. Davalı adına… başvuru numaralı …+ şekil markasının 11. Sınıfta tescil başvurusunda bulunulduğu, 12/11/2013 tarihinde bültende yayınlanması üzerine davacı itirazı üzerine marka başvurusunun reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Davalı adına 11/35. Sınıflarda 15/01/2015 başvuru tarihli … ibareli … başvuru numaralı markanın 27/05/2016 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince marka vekili ve bilgisayar mühendisi bilirkişilerden alınan 10/07/2019 tarihli raporda; “…davacıya ait … numaralı “…” markasının 11. sınıfta tescilli olduğu, davalının … başvuru numaralı “…” marka başvurusunun da aynı sınıf için yapıldığı, ancak davacının itirazı üzerine başvurunun reddedildiği, davalı adına tecsilli … numaralı “…” markasının ise 11 ve 35. Sınıflar için tescilli olduğu, davalının tescilli ve tescil başvurusu yaptığı markaların davacının markası ile yalnızca bir harfi değişik olmakla, iltibas yarattığı, davalının tecsilli markası yerine http://www…..com/ alan adlı ve http://www…..com.tr alan adlı internet sitelerinin içeriğinde marka başvurusu reddedilen “…” ibaresini marka olarak kullandığını, bu kullanımın davacının tescilli markası ile aynı mal ve hizmetler için kullanılması ve markaların benzerliği nedeniyle karışıklığa yol açabileceğine” dair görüş bildirildiği görülmüştür. İlk derece mahkemesince marka vekili bilirkişi ile makine mühendisi sektör bilirkişisinden alınan 25/06/2020 tarihli raporda; “… Davacı adına tescilli … markasının “tanınmış marka” olduğu konusunda yeterli kanaate ulaşılamadığı, davalının … markasının tescilli olduğu 11. Sınıfta yer alan hizmetlerin bir araya getirilmesi hizmetlerinde, davacı adına tescilli … markasının tescilli olduğu 11. Sınıfta yer alan emtialar bakımından benzer olduğu, davacı adına tescilli … marsaı ile davalı adına tescilli … markası arasında “çağrıştırma” ve “bağlantı kurma” suretiyle karıştırılma ihtimaline yol açabilecek derecede benzerlik olduğu, takdiri mahkemeye ait olmak üzere somut olay açısından kötü niyetli tescilin şartlarının oluşmadığı, davacı adına tescilli … markası ile davalı tarafından kullanılan … ibaresi arasında işitsel ve okunuş açısından benzerlik olduğu, marka hükümsüzlüğü, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet konusundaki hukuki değerlendirmenin mahkemeye ait olduğu, “Sessiz kalma yoluyla hak kaybı” açısından tüm değerlendirmenin mahkemenin takdirinde olduğuna” dair görüş bildirildiği görülmüştür.
G E R E K Ç E : Marka hükümsüzlüğü, markaya tecavüzün tespiti, meni, refi ile ticaret unvanı terkini talepli davada, ilk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, unvan terkini talebinin reddi ile diğer taleplerin kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; reddine karar verilen talepler ile mahkemece hükmedilen teminatın akıbeti konusunda karar verilmediğinden bahisle istinaf başvurusunda bulunmuş, dilekçesinde önceki tedbir kararına ek olarak tedbir talep etmiştir. Davalı vekili ise istinaf dilekçesinde, davacı tarafın kabulüne karar verilen tüm talepleri yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.İstinaf incelemesi, HMK 355. Madde gereğince taraf vekillerinin istinaf dilekçelerinde ileri sürülen sebepler ile kamu düzeniyle ilgili hususlarla sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; talepte bulunmalarına rağmen teminatın akıbeti hakkında, mahkemece karar verilmediğini ileri sürmüştür. HMK 397/2 maddesinde, “İhtiyati tedbir kararının etkisinin, aksi belirtilmediği taktirde nihai kararın kesinleşmesine kadar devam edeceği”, HMK 392/1.2 maddesinde “Asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması üzerine teminatın iade edileceği” hükümleri düzenlenmiştir. Bu durumda hükmün kesinleşmesi ve tazminat davası açılmadığının tespiti halinde teminat iade edileceğinden, mahkemece hükümde teminatın iadesine ilişkin hüküm kurmamasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, müvekkilinin markasının tanınmış olduğunu ileri sürmüşse de, sunulan faturalar, kataloglar, marka tescil kaydı ile delillerin markanın tanınmışlığını ispat yönünden yeterli olmadığı, bu hususun bilirkişilerce de beyan edildiği anlaşılmakla, tanınmışlığa yönelik istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde ticaret unvan terkini talebinin reddinin hatalı olduğunu, kaldı ki dava dilekçesinde ticaret unvanı olarak kullanıldığının tespiti halinde terkinini talep ettiklerini, davalının dilekçelerinde bu unvanı kullandığını ileri sürmüşse de, davalının tescilli ticaret unvanı bulunmadığının mahkemece Ticaret Sicile yazılan yazı cevabı ile sabit olduğu, davalının … ibaresini firma ismi ve işletme adı olarak kullandığı, bu şekilde kullanımın ticaret unvan kullanımı olmadığı anlaşılmakla, unvan terkini talebinin reddi kararı da usul ve yasaya uygun görülmüştür. Mahkemenin 06/08/2019 tarihli 2019/183 Esas sayılı ara kararı ile; davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulüne karar verildiği, davacı tarafça tedbir talebinin reddedilen kısımları yönünden istinaf başvurusunda bulunulmadığı, ilk derece yargılaması sırasında da durum ve koşulların değiştiğinden bahisle ek tedbir talep edilmediği anlaşılmıştır. Dairemizce yapılan istinaf incelemesinin, ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu, HMK 341. Maddede düzenlenen kararların denetimi ile sınırlı olduğu, ilk derece yargılaması sırasında reddine karar verilen ve istinaf başvurusunda bulunulmayan taleplerin bu aşamada Dairemizden talep edilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı anlaşılmıştır. Kaldı ki davacı vekilinin istinaf dilekçesi ile ileri sürdüğü tedbir talebine konu sosyal medya hesaplarının da dava dilekçesinde yer almadığı ve mahkemece bu konuda inceleme yapılmadığı, dava dilekçesinde ileri sürülmeyen hususun HMK 357. Madde gereğince davaya dahil edilerek tedbir talep edilmesinin de yerinde olmadığı anlaşılmış, tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesinde; hükümsüzlük davası yönünden müvekkilinin kötüniyetli olduğunun tespiti kararının yerinde olmadığını, markaların karıştırılma ihtimali bulunmadığını ve davacının 35.sınıfta tescilinin bulunmadığını ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Taraf markalarının, davalı markasının tescilli olduğu 11. Sınıfta “Buhar, gaz, sis (duman) üreteçleri (jeneratörleri): buhar jeneratörleri (kazanları), asetilen jeneratörleri, nitröjen jeneratörleri.” emtiaları dışında ortak emtia grubunda tescilli olduğu, davalı markasının ayrıca 35. Sınıfta, “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için….malların bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri yöntemler ile sağlanabilir) ” hizmet sınıfında, 11. Sınıfta tescilli ürünlerin satışı hizmetleri sınıfında da tescilli olduğu anlaşılmaktadır. Davacının tescilli markası … ibareli, hükümsüzlüğü istenen davalı markası … ibareli olup, her iki tarafın markasında asıl unsur … ve … ibareleri olup, bir harf dışında aynı harflerden oluştuğundan benzerlik oranı yüksektir. Davalı tarafın elips şeklinde çerçeve içerisine alınmış 11. Sınıfta … markasının davacı itirazı üzerine reddine karar verildiği, mahkemece alınan bilirkişi raporları ve dosyaya sunulan katalog ve faturalardan, davalı tarafça, reddine karar verilen markadaki haliyle, … ibaresinin elips şeklinde çerçeve içerisine alınmış şekilde ve üzerinde tescilli olduğunu gösterir daire içerisinde (R) harfiyle internet sitesi, katalog ve ticari evraklarında kullanmaya devam ettiği, alt kısımda ENDÜSTRİYEL MUTFAK EKİPMANLARI ibaresi yer alıyorsa da, gerek tescil kaydındaki ENDÜSTRİYEL ibaresi, gerekse kullanımdaki ibarelerin markayı davacı markasından ayırt edici hale getirmediği, davalı tarafça markanın davacı itirazı üzerine reddedilmiş olmasına rağmen, reddedilen … ibaresinin yanına, yapılan işe atıf yapan ve ayırt ediciliği bulunmayan ENDÜSTRİYEL ibaresi getirilerek birleşik şekilde tescil ettirmesi ancak kullanırken reddine karar verilen markayı kullanmasının, marka tescilinde kötüniyetini gösterdiği, mahkemece davalı markasının kötüniyetli olduğundan bahisle hükümsüzlüğüne karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde; davacı tarafın profesyonel soğutucu üretimi ve satışı yaptığını, müvekkilinin ise endüstriyel mutfak yapıp sattığını, dosyada davalının davacının markasını 11. Sınıfta kullandığına yönelik delil bulunmadığını ileri sürmüşse de; markaya tecavüz yönünden yapılan değerlendirmede, davalının kullanımının davacı markasının tescil sınıfında olup olmadığına bakılacağı, davalının davacının markasının tescilli olduğu endüstriyel mutfak ürünleri ve soğutma ekipmanlarının satışı hizmetlerinde kullanmasının davacı markasına tecavüz teşkil ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin, davacının müvekkilinin marka kullanımını 2013 yılından itibaren bildiği halde, 14/06/2019 tarihinde dava açtığını, sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığını ileri sürmüşse de, sessiz kalma suretiyle hak kaybının oluşması için, davalının kullanımında iyiniyetli olması gerektiği, oysa davalının …+şekil marka başvurusunun davacının itirazı üzerine Kurum tarafından reddedilmesine rağmen, markayı kullanmaya devam etmesi, … ibaresinin yanına ENDÜSTRİYEL ibaresini getirerek tescil ettimesi ve … ibaresini reddedilen marka başvurusundaki gibi kullanmaya devam etmesi, kötüniyetli davranış olup, bu durumda davalı tarafça davacının sessiz kalmak suretiyle dava açma hakkını yitirdiğinin ileri sürülemeyeceği, mahkemece tecavüzün tespiti, meni ve refi ile internet alan adlarına erişimin engellenmesine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu kanaatiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekili ile davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf istemlerinin ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE 2-Davacı alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 24,70 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 12,35 TL’sinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı avansından kullanıldığı anlaşılan; 31,60 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 15,80 TL’sinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 18/04/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.