Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1279 E. 2021/1612 K. 24.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1279 Esas
KARAR NO: 2021/1612
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/04/2021
NUMARASI: 2020/24 2021/85
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/09/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirketle “…” ibareli markaların önceki sahibi müflis … A.Ş arasında markanın kullanılması ile ilgili olarak 29/03/1995 tarihinde izin sözleşmesi, marka lisans sözleşmesi, 05/05/1995 tarihinde ek sözleşme, 12/04/1995 tarihinde marka lisans sözleşmesi düzenlendiğini, buna göre TPMK nezdinde tescilli bulunan 10 adet … ibareli markanın inhisari lisans ve serbestçe kullanım haklarının müvekkil şirkete verildiğini, müvekkili şirketin bu markalarla ilgili üretim yapmak üzere davalı şirketle 28/06/2014 tarihinde fason üretim sözleşmesi, 30/06/2014 tarihinde baş bayilik sözleşmesi, 07/07/2014 tarihinde ise baş bayilik sözleşmesi düzenlendiğini, davalının müvekkilinin marka haklarına tecavüz ettiğinin tespit edildiğini, davalının lisans ve haklara tecavüzünün 2000 yılından itibaren sistematik olarak gerçekleştiğini belirterek davalının … markasıyla yaptığı üretimin ve satışlarının durdurulmasına, zararların tazminine ürünlere ve üretime yarayan tesis, makine ve teçhizatlara el konulmasına, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerden 29/03/2015 tarihinde kadar doğmuş ve doğacak olan fiili alacakların tespiti ile şimdilik 10.000 TL’nin tahsiline, davalının dava dışı … A.Ş ile imzaladığı marka kira sözleşmesinde belirtilen tutara göre tespit edilecek tazminattan şimdilik 10.000 TL’nin tahsiline, davalının sözleşme dışı kullandığı …, … ve … sayılı markalar ile bunlarla beraber kullanıldığı tespit edilecek diğer tescilli meysu ibareli markaların baş bayilik ek sözleşmesinde belirlenen bedel olan 10.000 USD baz alınarak her bir marka için 10.000 TL’den toplam 30.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının taraf sıfatı bulunmadığını, 29/03/1995 tarihli lisans sözleşmesinin 07/11/2012 tarihinde feshedildiğini, alacağın temliki nedeniyle davacının dava açma hakkı bulunmadığını, müvekkilinin marka kullanıcısı olmayıp fason üretim işi yaptığını, davacının marka üzerindeki hakkının inhisari olmadığını, müvekkilinin markaya tecavüz eylemlerinin bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; 09/02/2018 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın taraf vekillerince istinaf edildiği, dairemizin 25/06/2020 tarihli, 2018/2087 esas, 2020/1142 karar sayılı ilamıyla; aktif dava ehliyetinin usule ilişkin olması nedeniyle öncelikle davalı tarafın bu istinaf talebinin incelenmesi gerektiği, dosyada bulunan temliknameye göre davacının davalı ile olan sözleşmeler ve sair surette fatura edilmiş veya edilecek doğmuş veya doğmuş alacaklarının tamamının …’a 26/01/2011 tarihinde temlik edildiği, temlikin ivazlı olup tek taraflı irade beyanı ile rücu imkanının bulunmadığı, dosyada temlikten rücu edildiği, temlik alanın onayının olduğu veya hükümsüzlüğü yönünde bir karar alındığı hususlarında bilgi ya da belgenin bulunmadığı, bu nedenle öncelikle davacının aktif dava ehliyeti olup olmadığı hususunda bir inceleme yapılması gerektiği gerekçeleriyle davalı tarafın istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına, davalının diğer istinaf talepleri ile davacının tüm istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiş, karar sonrası mahkemece yapılan yargılama sonunda davacının dava konusunu oluşturan sözleşmelerden kaynaklanan tüm alacaklarını ve fer’ilerini 26/01/2011 tarihinde …’a temlik ettiği, temlik edilen alacaklarla ilgili olarak davacının aktif taraf sıfatı bulunmadığı, buna göre davacının dava hakkını kaybettiği, dava şartlarının her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre inceleneceği, HMK’nın 125.maddesi gereğince dava konusunun davadan sonra devri halinde devralanın davacı yerine geçeceği, gerçek hak sahibinin muvafakat vermesinin davacıya aktif dava ehliyeti kazandırmayacağı, bu nedenle … tarafından dosyaya sunulan dava açılması için davacı şirkete verilen muvafakatin davacıya aktif taraf sıfatı kazandırmayacağı, zira …’un vekaleten temsil etme ehliyetinin de bulunmadığı gerekçeleriyle HMK’nın 114/1-b ve 115/2 maddeleri uyarınca aktif husumet nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; aktif dava ehliyetlerinin bulunduğunu, mahkemenin BAM kararının sınırlarını aştığını, dava dışı temlik alan …’un 18/11/2020 tarihinde Düsseldorf başkansolosluğu Noterliği önünde alınan temlik beyanını 27/11/2020 tarihinde dosyaya sunduklarını, buna göre BAM kararında açıklanması istenilen onay eksikliğinin giderildiğini, ancak mahkemenin BAM kararına uygun hareket etmediğini, mahkemenin senet niteliğinde olan dava konusu 09/07/2012 tarihli temliknameyi takdir etme yetkisinin bulunmadığını, müvekkilinin aktif dava ehliyetini haiz olduğunu, BAM kararında belirtilen eksikliğin giderildiğini, mahkeme kararının aksine AHİS, Anayasa, HMK ve Yargıtay uygulamalarına göre yargılama aşamasında taraf sıfatının kazanılmasının mümkün olduğunu, HMK’nın 30.maddesi gereğince yargılamanın usul ekonomisine uygun şekilde yapılması gerektiğini, yine HMK’nın 125.maddesi hükmü bulunduğunu, yine mahkemenin dosyaya aldığı bilirkişi raporlarının müvekkilinin aktif dava ehliyetinin bulunduğunu ispatladığını, mahkemenin 09/07/2012 tarihli iade temliknamenin dava açıldıktan sonra düzenlenmiş olacağına dair hiçbir belgeye dayanmayan kararına esas aldığı kanaatin dosya gerçeğine aykırı olduğunu, …’un 18/11/2020 tarihinde Düsseldorf Başkonsolosluğu önünde alınan temlik beyanının davaya konu temliknamenin dava tarihinden önce imzalandığını ispatladığını, BAM kararının temliknamenin geçerliliği bakımından temlik verenin onayını aradığını, BAM kararının temliğin dava tarihinden önce veya sonra düzenlendiği hususuna değil, temliknamede temlik edenin onayına ilişkin olduğunu, mahkemenin müvekkili lehine olan hususları gözardı ettiğini, dava konusu sözleşmelerin devredilmediğini, tazminat alacaklarının temlik konusu yapılmadığını, dolayısıyla aktif dava ehliyetlerinin bulunduğunu, temliknamede sözleşmeler ve fatura edilmiş veya edilecek doğmuş ve doğacak hakların konu edildiğini, buna göre taraflar arasındaki sözleşmelerden dolayı sadece fatura edilebilir nitelikte olan alacakların temlik edildiğini, meysu ibareli markaların kullanılmasına ilişkin inhisari lisans sözleşmelerini bilerek cebri icradan satın alan davalının müvekkili bakımından üçüncü kişi olduğunu, dolayısıyla bu sözleşmelerin tarafı haline gelen davalı ile imzalanmış sözleşmeler olmadığını, bir an için 09/07/2012 tarihli temlikname kapsamında alacaklarını müvekkiline temlik etmediğinin kabulü halinde 26/11/2011tarihli temliknameye dayanarak temlik alacaklısı …’un fason üretim, baş bayilik ve lisans sözleşmelerinde taraf olmadığı için bu sözleşmelerin ihlali ve inhisari lisans hakkında baki tecavüzden dolayı tecavüzün önlenmesi ve tazminat davasını açmasına hukuken imkan bulunmadığı, davalının müvekkilinin zararına sebep olduğunu, inhisari lisans hakkına da tecavüz ettiğini, bu nedenle işbu davayı açtıklarını, davalının inhisari lisans ve haklarına tecavüz ettiğinin tespit edildiğini, bu konuda ihtarname çektiklerini, davalı tarafın ihtarnamedeki haklılığını kabul ederek tecavüzü hemen durdurduklarını, bunun üzerine taraflar arasında sözleşmelerin imzalandığını, işbu davanın konusunun 49 yıl süreyle geçici ana sözleşmeler gereğince akdedilen ve 20 yıl süreyle 29/03/2015 tarihine kadar geçerli olan marka lisans sözleşmeleri kapsamında imzalanan ve 29/03/2015 tarihine kadar geçerli olan fason üretim baş bayilik ve ek sözleşmelerin ifasını imkansız hale getiren davalı aleyhine 29/03/2015 tarihine kadar doğmuş ve doğacak hakların ve inhisari lisans hakkına vaki tecavüz nedeniyle tazminatın tespit ve tahsiline yönelik olarak 10/10/2012 tarihinde açıldığını, fason üretim ve baş bayilik sözleşmelerinden doğan alacaklarına ilişkin olarak yerel mahkemenin 09/02/2018 tarihli kararının düzeltilerek yeni bir hüküm kurulmasının yasal gereklilik olduğunu, yine 2007 yılından önce üçüncü kişi olan davalının 28/06/2000 tarihli marka kira sözleşmesinden kaynaklanan tecavüzü nedeniyle tazminata karar verilmesinin yasal gereklilik olduğunu, 49 yıl süreyle geçerli şekil eksikliği ileri sürülmeden ifa edilen sözleşmelerin tarafları arasında geçerli olduğundan üçüncü kişi olmayan davalıya karşı ileri sürülebileceğini, davalının 01/02/2007 tarihinden itibaren dava konusu sözleşmelerin tarafı haline geldiğini, sözleşmelerde şekil eksikliği bulunmadığını, çok uzun süreli ifada bulunulduğu için şekil eksikliği bulunsa bile taraflar arasında geçerli olduğunu, noter onayının 29/03/1995 ve 12/04/1995 tarihli marka lisans sözleşmelerinin inhisari lisans olduğu kesinleşen mahkeme kararlarına aykırı olduğu gibi usul ve yasaya aykırı olduğunu, söz konusu marka lisans sözleşmelerinin inhisari lisans olduğunun ön sözleşmede yazılı ilave beyanını ispatladığını, söz konusu marka lisans sözleşmelerinin içeriğinin de sözleşmelerin inhisari lisans sözleşmesi olduğu hususunu ispatlamakta olduğunu, bu hususun sözleşmelerin 1, 5, 6 ve 34.maddelerinde anlaşılmakta olduğunu, buna rağmen bilirkişilerin kanaat bildirmelerinin hukuka aykırı olduğunu ve yerinde olmadığını, ayrıca davalının tescil ettirdiği markalarla müvekkilinin inhisari lisans hakkına vaki tecavüzünden kaynaklanan tazminata karar verilmesinin yasal gereklilik olduğunu, 12/05/2016 ve 21/02/2017 tarihli ek bilirkişi raporlarında dava tarihine kadar yapılan hesaplamaya göre müvekkilinin bu kalemde toplam 578.000 USD tazminat alacağı bulunduğunun tespit edildiğini, bu sebeple davalının tescil ettirdiği markaları kullanmak suretiyle müvekkilinin inhisari lisans hakkına vaki tecavüzünden kaynaklanan bu kalemde bilirkişilerce tespit edilen 684.031,00 USD tazminat alacağından taleple bağlılık kuralı gereğince 30.000 TL tazminat alacağına karar verilmesi gerektiğini, istinaf incelemesinin duruşmalı yapılması gerektiğini bildirmiştir. Dosyada bulunan 26/01/2011 tarihli temlikname başlıklı belgenin incelenmesinde; temlik alanın …, temlik verenin davacı olduğu, içeriğinin ise … A.Ş’den akdedilmiş veya akdedilecek sözleşmeler ve sair suretle fatura edilmiş veya fatura edilecek doğmuş ve alacak alacaklarının tamamının bütün fer’ileriyle birlikte …’a mevcut borçlara mahsuben gayrikabili rücu olarak devir ve temlik edildiğinin belirtildiği görülmüştür. 28/06/2004 tarihli taraflar arasındaki fason üretim sözleşmesiyle davacının davalıya 11 adet marka ile 29/03/2015 tarihine kadar üretim izni verdiğini, sözleşmenin konu kısmının davacıya dava dışı meysu tarafından 29/03/1995 tarihli marka lisans sözleşmesi ve 12/04/1995 tarihli lisans sözleşmesine konu markalar ile üretim yapılacağının belirtildiği görülmüştür. Dava dışı meysu meyvesuyu ve … A.Ş ile davacı arasında 29/03/1995 tarihli izin sözleşmesi yapıldığı, sözleşmenin 29/03/2044 tarihine kadar geçerli olduğu, marka sahibi dava dışı şirketin izin alan davacı şirkete 20 yıl süreyle …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … sayılı markaların inhisari lisansını vermeyi kabul ettiği, davacı izin alanın sözleşmenin 4.ve 5.maddeleri ile lisansını aldığı markalar dışında meysu ibaresini kullanarak başka müracaat yapma hakkına sahip olduğunun belirtildiği, markaları sadece tescilli olduğu sınıflarda değil, başka yiyecek ve içecek ürün gruplarında ve başka sektörlerde de tescil ettirebileceği, sözleşmenin VII.maddesinde izin alana devir ve lisans haklarını da verdiği görülüştür. Dava dışı … A.Ş ile davacı arasında 29/03/1995 tarihli marka lisans sözleşmesi yapıldığı, sözleşmenin 20 yıl süreli olduğu ve 29/03/2015 tarihine kadar geçerli olduğu, lisans verenin lisanslı ürünler üzerinde veya ürünlerle kullanma konusunda başka kişi ya da kuruluşa lisans vermeyeceğinin, lisans alanın da tamamen veya kısmen devir etmeyeceğinin ve alt lisans vermeyeceğinin kabul edildiği, sözleşme konusu markaların …, …, …, …, … olduğu görülmüştür. Dairemiz kararından sonra davacı vekilince 08/12/2020 tarihli dilekçe ekinde …’un davacıya hitaben yazmış olduğu yazının bulunduğu ve bu yazıdaki imzanın da Düsseldorf Başkonsolosluğunca 18/11/2020 tarihinde tasdik edildiği, yazı içeriğinde davacının … firmasında bulunan alacağını 26/01/2011 tarihli temlikname ile devir ve temlik aldığını, ancak temliknameye konu alacağı tahsil edemediği, bunun üzerine davacı ile kendisi arasında düzenlenen 09/07/2012 tarihli ek protokol kapsamında temlik edilen alacağın davacıya iade edildiği, ek protokoldeki imzanın kendisine ait olduğu ve İstanbul Anadolu 1.FSHHM’nin 2012/229 esas sayılı dosyasında açılan davaya muvafakatinin bulunduğunu beyan ettiği görülmüştür. 09/07/2012 tarihli temliknamenin incelenmesinde ise; temlik alanın davacı, temlik edenin dava dışı … olduğu, içeriğinde ise 26/01/2011 tarihli temlikname kapsamında tarafına temlik edilen alacaklara ilişkin olarak borçlu … A.Ş’nin itirazı sebebiyle icra takibi dahi yapmış olmasına rağmen tahsilat yapamadığı için söz konusu temliknameyi iade ettiği, bu neden le … A.Ş’den doğmuş ve doğacak alacaklarını bütün faizleriyle birlikte devir ve temlik ettiği yolunda beyanda bulunduğu görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, taraflar arasındaki fason üretim sözleşmesi, baş bayilik sözleşmesi ile 29/03/2015 tarihine kadar doğmuş ve doğacak alacakların tespiti ile şimdilik 10.000 TL’nin tahsili, geçersiz marka kira sözleşmesinde gösterilen bedel üzerinden şimdilik 10.000 TL’nin tahsili, davalının sözleşme dışı kullanıldığı belirtilen markalar ile bunlarla birlikte kullandığı tespit edilecek diğer tescilli meysu markalarının her biri yönünden şimdilik 10.000 TL üzerinden 30.000 TL alacağın tespiti taleplerine ilişkindir. Eldeki dava 10/10/2012 tarihinde açılmıştır. Dosya içeriğinde bulunan temliknameden davacının gerek dava dilekçesindeki, gerekse cevaba cevap dilekçesi içeriğindeki sözleşmelerden kaynaklanan tüm hak ve alacaklarını …’a temlik ettiği ve temlikin de 26/01/2011 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar dosyaya …’un isim ve imzasının bulunduğu 09/07/2012 tarihli temliknameden dönüldüğüne dair yeni bir temlik sunulmuş ise de, dosyanın daha önceden dairemize geldiği ve bu konuda bir belge bulunmadığı hususu karar içeriğinde belirtilmiştir. Bir başka ifadeyle 09/07/2012 tarihli temlik dosyaya sonradan sunulmuştur. …’un bu temlikname ile ilgili olarak konsolosluk huzurunda beyanda bulunmuş ise de, bu beyan daha sonraki bir tarihlidir. Davacı taraf 09/07/2012 tarihli temliknamenin tarihi dava tarihinden önce olmakla birlikte yargılama boyunca uzun bir süre sunmamıştır. Dolayısıyla ilk derece mahkemesince karar yerinde de isabetle belirtildiği üzere 09/07/2012 tarihli temliknamenin sonradan düzenlendiği kanaatine varılmıştır. Öte yandan dava dışı …’un davacıya dava açma konusunda muvafakat vermesine ilişkin beyanı da davacıya davada taraf sıfatı kazandırmayacaktır. Somut olayda davacı taraf dava konusunu oluşturan sözleşmelerden kaynaklanan tüm alacaklarını ve fer’ilerini 26/01/2011 tarihli temlikname ile dava dışı …’a temlik etmiştir. Dolayısıyla dava konusu talepler bakımından davacının aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Az önce de belirtildiği üzere sonradan sunulan 09/07/2012 tarihli temliknameye ise itibar edilmemiş olup bu husus davacının taraf ehliyeti bulunmadığı hususunu değiştirmeyecektir. Açıklanan bu hususlar karşısında davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Öte yandan davacı taraf istinaf dilekçesinde, esasa dair istinaf taleplerinde bulunmuş ise de, mahkemece verilen karar usule ilişkin olup bu karar usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin esasa dair istinaf talepleri dairemizce değerlendirilmemiştir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.24/09/2021