Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1239 E. 2023/746 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1239 Esas
KARAR NO: 2023/746
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/02/2021
NUMARASI: 2018/431 E, 2021/19K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/05/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; davacı şirketin 2017 yılında kurulmuş, ABD merkezli uluslararası bir firma olduğunu, … (…) ana şirketinin alt şirketi olduğunu, 30/04/2017 tarihinde “…” ve “…” markalarını önceki sahipleri American … (…), … ve …’den devraldığını devraldığını, 150 yılı aşkın zamandır dünyada bu markaların dalış ekipmanları için kullandıldığını, tanınmış marka olduklarını, pek çok ülkede tescilli olduklarını, 1992 yılından 2017 yılına kadar davalıya ait “…” tarafından Türkiye’de ürünlerinin satışının yapıldığını, davalının 11/05/2017 tarihinde kötü niyetli olarak aynı markaların adına tescili için başvuruda bulunduğunu belirterek, maddi ve manevi tazminat başta olmak üzere sair her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak üzere davalı adına TPMK nezdinde 09.sınıfta tescil edilmiş … tescil numaralı “…” ve yine 09.sınıfta tescil edilmiş … tescil numaralı “…” markalarının hüküm kesinleşinceye kadar 3. kişilere devrinin önlenmesine, markaların siciline şerh düşülmesine, davalının dava konusu markaları ya da benzerlerini mallar-ambalajlar üzerinde her tür mecradaki reklam/ tanıtımlarda ve iş evrakı vs. üzerinde kullanmasının durdurulmasına ve önlenmesine, ezcümle davaya konu markaların her şekilde kullanımının durdurulup önlenmesine, davalının anılan tescillere dayanarak müvekkile karşı herhangi bir hak öne sürmesinin önlenmesine dair 6769 sayılı SMK 159.maddesi ve 6100 sayılı HMK nın 389.vd maddeleri uyarınca duruşmasız ve teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davaya konu markaların SMK nın 10.maddesi uyarınca kulanımının yasaklanmasına ve bu tescillerin müvekkiline devredilmesine, verilen kararın kararın TPMK sicil kaydına işlenmesine, markaların davalıya devri talebinin kabul görmemesi halinde davalı adına TPMK nezdinde 09. sınıfta tescil edilmiş … numaralı “…” ve … numaralı “…” markalarının SMK’nun 25 ve sair maddaleri uyarınca hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1992 yılından bu yana dalış sporu ekipmanları satışı yapmakta olduğunu, aynı zamanda bu ekipmanlara ilişkin bakım ve onarım hizmeti de verdiğini, davacının, taraflar arasındaki ihtilafın halli bakımından kesin delil niteliğindeki sözleşmeleri ibrazdan imtina etmesinin müvekkilinin savunma hakkını ihlal ettiğini, davacının; müvekkilinin sözleşme akdetmiş olduğu …(ünvan değişikliği sonrası ünvanı …) ile ilgili olarak dava dilekçesinde bahse konu firmanın Almanya’da kurulu alt şirket olduğunu iddia ettiğini, ne var ki; bu hususu ispatlar herhangi bir belgenin dosyaya sunulmadığını, belgenin 2013 yılına ait vergi geri ödemesine dair olduğunu ve şirketler arasında alt şirket-üst şirket ilişkisini ispatlamaya elverişli bir belge olmadığının görüldüğünü, müvekkilinin değil de esasen davacının kötü niyetli olduğunu ispat eden bir diğer vakıanın ise; davacının dava konusu “…” ve “…” markaları için Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvuruda bulunmuş olması ve fakat başvurusunun reddedilmiş olmasına rağmen davacının bu hususta mahkemeye bilgi vermemiş olması olduğunu, TPMK tarafından davacının marka başvurusunun 13/04/2018 tarihinde reddedilmiş olmasına rağmen, davacının bahse konu red kararına karşı yasal süresi içerisinde 13/06/2018 tarihine kadar bir itirazda bulunmadığını ve kanun yolunu yasal süresi içerisinde kullanmadığını, müvekkilinin yalnızca Türkiye sınırları içerisinde değil de Avrupa ülkelerinde de hak sahibi konumunda olduğunu, müvekkilinin aynı zamanda, davacının Avrupa Birliğine üye ülkelerde geçerli olmak üzere yapmış olduğu marka başvurusuna itiraz etmiş olup, bu itiraz neticesinde davacıya ait markanın 9.sınıftan çıkarıldığını, tüm bu nedenlerle, dosya kapsamında dava konusu markaların tanınmışlığına ilişkin bilirkişi raporu bulunmadığı da dikkate alınarak öncelikle Mahkemece verilen “üçüncü kişilere devrinin önlenmesine, dava sonuçlanıncaya kadar davacıya ve davacının Türkiye’deki distribütör/acente ve satıcılara karşı ileri sürmesinin önlenmesine” dair ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, yargılama neticesinde davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: “…Davanın KABULÜNE, Davalı adına tescilli… numaralı “…” markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE, Davalı adına tescilli … numaralı “…” markasının 9.sınıfta tescilli olduğu “birim zaman tüketim miktarını ölçen sayaçlar ve zaman ayarlayıcılar, gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları, ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç), elektrikli ziller, radarlar, deniz altı radarları (sonarlar), gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar” emtiaları için SMK’nun 10.maddesi uyarınca KISMEN DAVACIYA DEVRİNE, … numaralı “…” markasının davacıya devrine karar verilen emtia dışında kalan tescilli olduğu tüm mal ve hizmetler için KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, Davalının davacıya devrine karar verilen emtialar için “…” markasını kullanmasının YASAKLANMASINA, ” karar verilmiştir.
İSTİNAF: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının dava konusu markalar üzerinde öncelik hakkı bulunduğuna ilişkin yerel mahkeme tespiti usul ve yasaya aykırı olduğunu, Müvekkilinin sözleşme (dosya içerisinde mevcut distribütörlük ve tedarik sözleşmesi) akdetmiş olduğu … (ünvan değişikliği sonrası ünvanı …) ile ilgili olarak dava dilekçesinde bahse konu firmanın Almanya’da kurulu alt şirket olduğunu iddia edildiğini, Davacı tarafın, dava dilekçesinin 3.sayfasında müvekkili firmanın sözleşme imzaladığı … isimli firmanın, Amerika Birleşik Devletleri menşeili … (…) firmasının çatısı altında toplanmış alt şirketlerden biri olduğunu ve bu hususu ispatlayan belgeyi 3 numaralı ek ile ibraz ettiğini beyan ettiğini, ek bilirkişi raporunda da, devreden firma ile davacı firma arasında bir malvarlığı devri sözleşmesi yapıldığı, bu mal varlığı devri sözleşmesinin dava konusu … ve … ibareli markaları da kapsadığı yönünde görüş bildirildiğini ancak bu tespitin, sözleşmenin kapsamı dahilinde olmayan malvarlıklarının da bu sözleşmeye dahil edilmesi sonucunu doğuracağını, Mal varlığı devir sözleşmesinin … ve … markalarının devrini de kapsayıp kapsamadığının bilirkişilerin uzmanlık alanı olmadığından rapora göre hüküm kurulamayacağını, gerçekten sözleşmenin içeriğinin bu yönde olup olmadığı konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınması gerektiğini, mümkün değil ise sözleşmenin yorumlanmasının mahkemenin yetkisi kapsamında neticelenmesi gerektiğini, Davacı tarafından sunulan belge incelendiğinde, belgenin (davacının da ikrar ettiği üzere) 2013 yılına ait vergi geri ödemesine dair olduğu ve şirketler arasında alt şirket-üst şirket ilişkisini ispatlamaya elverişli bir belge olmadığını, davacının birleşme yoluyla devralma hukuki işlemiyle halefi olduğunu iddia ettiği Amerika Birleşik Devletleri menşeili … firması” ile “müvekkilinin sözleşme imzaladığı ve alt şirket olduğunu iddia edilen … isimli firma” farklı tüzel kişilikler olduğunu, davacı tarafın sunduğu hiçbir belgenin asıl şirket-alt şirket ilişkini ispatlamadığını, müvekkili firmanın sözleşme akdettiği … isimli firmanın davacı ile hiçbir hukuki bağlantısı bulunmadığından markaların kötü niyetle tescil iddiasında bulunmayacağını, 30.04.2017 tarihli Mal Varlığı Devir Anlaşmasının içeriğinde marka hakkının devrinden bahsedilmediği gibi davalıdan, kendisinin taraf olmadığı bir sözleşme içeriğini bilmesi beklenemeyeceğini, Davacının dava konusu … ve … markaları için TPMK’ya başvuruda bulunmuş olması ve fakat başvuru reddedilmiş olmasına rağmen davacının bu hususta mahkemeye bilgi vermemiş olmasının da kötüniyet göstergesi olduğunu, mahkemenin de bu durumu değerlendirmediğini, Müvekkilinin yalnızca Türkiye sınırları içerisinde değil Avrupa ülkelerinde de hak sahibi konumunda olduğunu, … markası için yapmış olduğu marka başvurusuna davacı tarafça itiraz edilmiş ise de yapılan itirazların reddedildiğini, … ibareli markanın müvekkili adına EUIPO nezdinde tescil edildiğini, bu tescilin, müvekkili davalıyı hak sahibi konumuna getirmediği yönündeki tespitin hatalı olduğunu, davacının Avrupa Birliğine üye ülkelerde geçerli olmak üzere yapmış olduğu marka başvurusuna davalının itiraz etttiğini ve davacıya ait marka 9.sınıftan çıkarıldığını, öncelik hakkına sahip olduğu iddiasının avrupa birliği sınırları içerisinde geçerli olmak üzere de ispat edemediğini, en önemli red gerekçesinin 2000 yılından bu yana bu yönde bir başvuru olmamışken davacının, müvekkilinin başvurusundan sonra başvuruyu gerçekleştirmesi olduğunu, davacının, davalıdan önce markasını tescil ettirdiğinden bahisle müvekkilin kötü niyetli olduğu yönündeki tespitin mevcut gerçeklik ile örtüşmediğini, bilirkişi raporunda; markanın tanınmışlığı açısından yapılan incelemenin yerinde olmadığı gibi bilirkişi heyetinin marka vekili, bilişim uzmanı ve elektrik-elektronik mühendisinden oluştuğunu, su altı sporları konusunda teknik donanıma sahipliği sağlayabilecek uzmanlık alanları bulunmadığını, markaların tanınmış marka olduğunda dair tespit son derece hatalı olduğunu, Kök ve ek rapora göre karar verilmesinin yerinde olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME TPMK yazı cevabına göre davaya konu … numaralı “…” ibareli marka 9 nolu emtia sınıfında 11.05.2017 Tarihli başvuruya istinaden 25.10.2017’de davalı adına sicile tescil edilmiş, … numaralı “…” markası ise 9 nolu emtia sınıfında 11.05.2017 tarihli başvuruya istinaden 21.06.2018 Tarihinde davalı … adına sicile tescil edilmiştir. Bilirkişi Marka Vekili … raporunda özetle; davacının da dilekçesi 6 .sayfasındaki marka dökümüne göre ABD’de 28.04.1981 tescil tarihli … markası ve 03.11.2015 tarihli … markası bulunduğu, … nezdinde yapılan araştırmaya göre ise … ve … markasına ilişkin dökümlerin sunulduğunu, “…” markasında 09.sınıf “Birim zamandaki tüketim miktarını ölçen sayaçlar ve zaman ayarlayıcıları. Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları. Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar(taşıt alarmları hariç), elektrikli ziller. Radarlar, denizaltı radarları(sonarlar), gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar.” mal ve hizmetlerinde tüketici nezdinde karıştırma ihtimalinin söz konusu olduğunu, “…” markasında 09.sınıfta “Bilim, denizcilik, topoğrafya, meteoroloji, sanayide ve laboratuvarda kullanım amaçlı olanlar dahil ölçme aletleri, cihazları: tıbbi amaçlı olmayan termometreler, barometreler, ampermetreler, voltmetreler, nem ölçerler, test cihazları, teleskoplar, periskoplar, pusulalar; taşıt göstergeleri; laboratuvarlarda kullanılan malzemeler: mikroskoplar, büyüteçler, dürbünler, deney malzeme ve cihazları. Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi(reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar(akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri. Makine ve cihazların elektroniğinde kullanılan elemanlar; yarı iletkenler, elektronik devreler, entegreler, yongalar(çipler), diyotlar, transistörler, manyetik kafalar, saptırıcılar; elektronik kilitler, fotoseller, elektronik açma kapama mekanizmaları, algılayıcılar(sensörler). Birim zamandaki tüketim miktarını ölçen sayaçlar ve zaman ayarlayıcıları. Koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar. Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları. Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar(taşıt alarmları hariç), elektrikli ziller. Radarlar, denizaltı radarları(sonarlar), gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar” mal ve hizmetlerinde tüketici nezdinde karıştırma ihtimalinin söz konusu olduğunu, davacı vekilinin kötü niyetli tescil iddiasına Mahkemece tarafından itibar edilmesi halinde tüm mal ve hizmetler nezdinde tedbir uygulanmasının söz konusu olabileceğini beyan etmiştir. Marka Vekili …, Bilişim Uzmanı …, Elektrik ve Elektronik Mühendisi-Sektör Uzmanı … bilirkişi raporunda özetle; 30/04/2017 imza tarihli “Mal Varlığı Devir Anlaşması” kapsamında davacı “…”nın, bir kısım aktif ve pasif malvarlığını devraldığını, davacıya devir edilen markalar arasında “…” ve “…” markalarının bulunduğunu, diğer yandan Mal Varlığı Devir Anlaşması’nda davacı tarafa devredilecek olan sözleşmeler ile ilgili olarak açık bir düzenleme bulunmadığını, daha açık ifade etmek gerekirse, devredenlerden “…” ın taraf olduğu 25/11/2013 tarihli “Distribütörlük Sözleşmesi” ile yine aynı tarihte imzalanan “…”ye devredilip devredilmediğine dair açık bir düzenlemenin “Mal Varlığı Devir Anlaşması”nda bulunmadığını, Mahkeme tarafından davacı tarafa dava konusu markaların devredilmesinin ayrıca Distribütörlük Sözleşmesi ile Mal Tedarik Sözleşmesi’nin de devri anlamına geleceğini, taraf değişikliği sonucu doğuracağı kanaatine varılması halinde ve şart ile; taraflar arasında SMK md. 6(1) anlamında ticari vekillik/temsilcilik ilişkisinin var olduğunu, davalı tarafın bu ilişki nedeniyle dava konusu “…” ve “…”markaların varlığından haberdar olduğunu, davacı tarafın … nezdinde yer alan bilgilere istinaden dava konusu “…” ve “…” markalarına ilişkin olarak “öncelik hakkına” sahip olduğunu, dava konusu olaya benzer bir olayda Mahkemenin davalının marka üzerinde davacının öncelik hakkının olduğunu bile bile kendi adına markaları tescil ettirmesinin açıkça kötü niyetli bir davranış olduğunu belirterek, davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne karar verdiğini, ayrıca doktrinde belirtildiği üzere; tek yetkili satıcıların-distribütörlerin ilişki devam ederken veya ilişki sona ermeye yakınken distribütörü oldukları markaları kendi adlarına tescil ettirmelerinin “kötü niyete” örnek olduğunu ve bu bilgiler kapsamında, davalı tarafın kötü niyetli olup olmadığının değerlendirilmesinin Mahkeme takdirinde olduğunu, Mahkemece davalının “kötü-niyetli” olduğunun kabulü halinde; davacı tarafın SMK md. 6(9) ve SMK md. 26’ya istinaden davalı markalarının hükümsüzlüğünü talep edebileceğini, davalı tarafın dava konusu markaları kendi adına TPMK nezdinde tescil ettirebilmesi için davacı tarafın iznini alması gerektiğini, ayrıca davalı tarafından davacının izni almaksızın yaptırılan dava konusu marka tescilleri açısında davalının “haklı bir neden”in olup olmadığı hususuna bakıldığında ise; ilk olarak … nezdinde dava konusu markaları tescil ettiren davacı tarafın bu haklarını kullanmaktan vazgeçtiğini, bu markalarla ilgili tüm yetkilerini davalı tarafa devrettiğine dair bir sonucu da varılamadığını, davacı tarafın SMK md. 6(2) ve SMK md. 26’ya istinaden davalı markalarının hükümsüzlüğünü talep edebileceğini, davalı tarafın TPMK nezdinde … tescil nolu “…” markası ile davacı tarafa ait … nezdinde tescilli “…”markalarının aynı markalar olduğunu, markaların tescilli oldukları emtia karşılaştırılınca-markaların kesiştikleri emtialarının ise 9.sınıfta yer alan ve davacının … nezdinde tescilli “…” markası ile davalının TPMK nezdinde tescilli “…” markası arasında iltibas tehlikesinin mevcut olduğunu beyan etmişlerdir. Marka Vekili …, Bilişim Uzmanı Hüseyin …, Elektrik ve Elektronik Mühendisi-Sektör Uzmanı …’nın hazırlamış oldukları 10/11/2020 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; davacı tarafa ait “…” ve “…” markalarının sektörel anlamda tanınmış marka olduklarını, davacı tarafın SMK md. 6(2) ve SMK md. 26’ya istinaden davalı markalarının hükümsüzlüğünü talep edebileceği gibi; SMK md. 10(1)’de yer alan hakkını da kullanabileceğini, davalı tarafından farklı emtia için davacıdan sonraki tarihte Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) nezdinde tescil ettirdiği “…” (… markasına ait … nolu tescil belgesi) markasına istinaden davacı tarafa karşı hak sahipliği ileri sürmesinin mümkün olmadığını beyan etmişlerdir.
GEREKÇE: Davacı, gerçek hak sahipliği ve kötüniyetli tescil iddiasına dayalı olarak … numaralı “…” ve … numaralı “…” markalarının kendisine devrini, olmadığı takdirde markaların hükümsüzlüğü ve sicilden terkinini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta; davalı ile … şirketi arasında 25.11.2013 tarihli distribütörlük sözleşmesi mevcut ise de, sözleşmenin 8.0 maddesinde; “… kendi ticari markalarına ve ticari unvanlarına ilişkin tüm hakların tek sahibidir. Bayi, …’e ait ticari markaları (…, …, … ) ancak … in açık onayı ile veya yönergeleri ile kullanabilir ve her halükarda ticari markaları yalnızca … tarafından sunulan resmi grafik uyarınca kullanabilir” şeklindeki hükmün düzenlendiği, davalının internet sitesinin arşiv kaydında “1993 yılından bu yana … (ABD) dalış malzemeleri ve … gibi markaların Türkiye temsilciliği, satışı servisi yapılmaktadır” şeklindeki ibarenin ve … VE … ibareli markasal kullanımların yer aldığı, davalının … 2014-2015 Satın alma rehberinde; “… (…) …, .., …, …, …) … 2 yıllık ve 1 yıllık limitli garanti şartlarına” yer verildiği, kataloğun başında ise …’ye ilişkin yazıya yer verildiği, taraflar arasındaki e-mailler ve davalının ikinci cevap dilekçesine göre distribütörlük ilişkisinin 01.12.2017’de sona erdiği, bu durumda dava konusu markaların başvuru tarihleri olan 11.05.2017 itibarı ile davalının distribütör konumunda olduğu, davacının ise dava konusu markaları …, … ve … ile yapılan 30.04.2017 tarihli mal varlığı devir anlaşması ile devraldığı, bilirkişi raporlarındaki tespitlerde yer aldığı üzere dava konusu markaların ABD’de davacı şirket adına tescilli olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı marka sahibi olmakla davacının kötüniyetli tescil yahut gerçek hak sahipliği iddiasına dayalı olarak dava açması yerinde olduğu gibi davalının distiribütör konumunda olup markalardan haberdar olduğu, marka tescilinde kötüniyetli olduğu, markalar Türkiye’de tescili olmasa da gerçek hak sahibinin davacı olduğuna ilişkin ilk derece mahkemesinin kararının yerinde olduğu, mahkemenin kararında davacının tanınmışlık iddiası yönünden herhangi bir tespitte bulunulmadığından davalı yanın bilirkişi raporunun bu yönden hükme esas alınamayacağına ilişkin istinaf isteminin yerinde olmadığı dikkate alındığında davalı yanın yerinde görülmeyen istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir. Açıklanan nedenle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90-TL harçtan, peşin alınan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/05/2023