Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1170 E. 2021/1685 K. 06.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1170 Esas
KARAR NO: 2021/1685
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/02/2021
NUMARASI: 2018/1047 2021/121
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/10/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyasında borçlu … Ltd. Şti.hakkında icra takibi başlatıldığını, davacının adresinde 29/06/2015 tarihinde borçlu şirketin isim değiştirdiğinden bahisle haciz yapıldığını, haciz sonrasında davacı şirketin 20.000 TL nakit ve davacı şirket yetkilisi …’ün 10/07/2015 tarihli protokol ile 28.250 TL bononun verildiğini, bono bedelinin de ödendiğini ,yapılan ödemelerin şantaj korku ve baskı altında yapılması nedeniyle hukuka aykırı olduğunu ve davalı şirketin haksız olarak zenginleştiği iddiasıyla 48.250 TL’nin faiziyle istirdatını ve davalı alacaklının kötüniyetli olduğundan bahisle % 40’tan az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; istirdat davasının icra takibinin borçlusu tarafından açılacağını, 3.kişinin alacaklıya karşı istirdat davası açamayacağını, davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddi gerektiğini, ispat yükünün davacıya ait olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/12/2016 tarihli 2015/1115 esas 2016/597 karar sayılı kararıyla; davacının icra takip dosyasında borçlu olmadığını, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını, bir an için davanın sebepsiz zenginleşmeye dayalı açıldığı düşünülse bile, yapılan ödemeyle zenginleşen tarafın davalı olmadığını, icra takibinde borçlu olan kişi olduğunu, bu dava yönünden de davanın pasif dava ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunda bulunmuştur.
DAİREMİZİN KARARI;Dairemizin 26/10/2018 tarihli 2017/2000 Esas-2018/2275 Karar sayılı kararıyla; “Davacı vekilinin,davalı alacaklının kötüniyetli olduğunu, borçlu şirketin adresinde değil ,borçlu şirketin isim değiştirdiğinden bahisle kendisinin adresinde haciz işlemi yaptığı ve muhafaza tehdidi altında ödeme yaptığını iddia ettiği , istirdat davasını, zarar gören sıfatıyla açtığı, davasını haksız fiile dayandırdığı, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin davacının borçlu sıfatının ve aktif dava ehliyeti bulunmadığından , davalının da sebepsiz zenginleşen taraf olmadığından bahisle davanın husumet yokluğundan reddie kararının yerinde olmadığı” gerekçesiyle; “6100 sayılı HMK.’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince istinaf isteminin KABULÜNE, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/12/2016 tarih ve 2015/1115 E., 2016/597 K.sayılı kararının KALDIRILMASINA, Davanın esasına girilerek karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİN” karar verilmiştir.
MAHKEME KARARI; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/02/2021 tarihli 2018/1047 Esas-2021/121 Karar sayılı kararıyla;”… yaptırılan bilirkişi incelemesinde davacı şirket ile dava dışı borçlu şirket arasında herhangi bir organik bağ bulunmadığının tespit edildiği, davacı şirketin dava borçlu dışı şirketin çalıştığı adresten ayrılmasından burayı 01/05/2015 tarihli sözleşme ile kiraladığı ve veri dairesinden gelen yoklama fişine göre de 08/05/2015 tarihinde açılışının yapıldığı, iş yerinin bulunduğu … AVM ye aidat ve ortak gider ödemeleri gibi ödemelerin de davacı şirketçe yapıldığı, hazce gelindiğinde dava dışı borçlu şirket adına bazı fatura belgeler ile 04/04/2015 tarihli kaşe bulunmuş olsa da bunların davacı şirketin ilgili adrese faaliyete başlamasından önceki dönemler ait olduğu, davacı şirketin dava dışı borçlunun adresinde faaliyete başlaması nedeniyle bu gibi belgelerin kalmış olmasının olağan karşılanabileceği, dava dışı boçlu ile davacı şirketin ortak ve yetkililerin farklı olduğu, bu itibarla davacı ile dava dışı borçlu … Ltd.Şti. Arasında organik bağ da bulunmadığı, haciz için gelindiğinde ve yine haciz mahallinde imzalanmış 10/07/2015 tarihli protokolün ve yapılan ödemelerin haciz baskı ve korkusu nedeniyle olduğunun kabul edilmesi gerektiği, davacının haciz baskısı altında borcu olmadığı halde toplam 48.250,00-TL ödeme yapmak zorunda kaldığı” gerekçesiyle; ” Davanın kabulü ile davacı tarafından davalıya ödenmiş olan 48.250,00 TL’ nin dava tarihi olan 10/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; ödemeyle zenginleşen tarafın müvekkili şirket olmadığı, icra takibinde zenginleşen tarafın borçlu olması nedeniyle müvekkilinin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davanın reddi gerektiğini, davacının takipte borçlu olmadığı için aktif dava ehliyeti ve taraf sıfatının bulunmadığını, davacı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasına ödeme yapıldığını, sonrasında da davanın açıldığını, istirdat davalarının takipte borçlu sıfatına sahip kişilerce açılabileceğini (benzer Yargıtay 19 HD 30/09/2015 tarih, E: 2014/20553, K:2015/11664 sayılı kararında; “koşulları var ise İİK’nın 89/4 maddesi kapsamında 3. kişinin borçlu ile kötü niyetli alacaklıya karşı dava açma hakkı bulunduğu, davacının talebinin 89/4 maddesi kapsamında da bulunmadığı gözetilerek aktif husumet ehliyeti bulunmayan davacının davasının usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir….” şeklinde olup emsal teşkil ettiğini) -Bu davanın istihkak davasının konusu olduğunu, borçlu … Tic. Ltd. Şti’ nin menkul, gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının haczi ve muhafazası için Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Tal Sayılı dosyasına haciz talimatı gönderilerek, 29.06.2015 tarihinde “… Mah. … Cad. No:… … Avm Bağcılar/İSTANBUL” adresine hacze gidildiğini, haczedilen mallara ilişkin olarak … Tic. Ltd. Şti. – … tarafından istihkak iddiasında bulunduğunu, istihkak iddiasına itiraz etmeleri üzerine, İcra müdürlüğünce dosyanın İİK m.97. Gereğince gönderildiği İstanbul 11.İcra Hukuk Mahkemesi’ nce 07.07.2015 tarih 2015/1028 E. 2015/745 K. Sayılı kararı ile takibin devamına karar verildiğini, haczedilen malların muhafazası için 10.07.2015 tarihinde aynı adrese hacze gidildiğinde, haciz mahallinde …’ün hazır bulunduğunu ve dosya borcuna istinaden 10.07.2015 tanzim, 20.07.2015 vade tarihli, 28.250-TL bedelli senet ile 20.000-TL para verdiğini bu hususta protokol imzalandığını, verilen senet vadesinde ödenince icra dosyasının infazen kapatıldığını, davacı tarafından İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/1144 Esas sayılı dosyasında açılan istihkak davasında ödenen paranın iadesinin talep edilmeyip bu dava ile talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu. -Paranın haciz sırasında ödenmesi nedeniyle borç ödemesi olarak kabul edilmesi gerektiğini, 6098 Sayılı yasanın 78/2 maddesinde”Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir.” hükmü gereği, davacının icra dosyasında borçlu olmadığını bildiği halde yapmış olduğu ödemeyi geri isteyemeyeceğini. -Mahkeme tarafından hükme esas alınan 09/12/2019 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas teşkil edemeyeceğini, davacı ile borçlu şirket arasında organik bağ bulunduğunu, raporda dayanılan kira akdinin sonradan düzenlenmesi mümkün belgelerden olup, Vergi Dairesi’nden gelen yazıdan yoklama fişlerinin 09/12/2015 ve 30/09/2015 tarihli olup 29/06/2015 haciz tarihinden sonraki tarihli olduklarını, mali müşavir bilirkişinin şirketler arasında organik bağ bulunmadığına ilişkin hukuki görüş bildirme yetkisine sahip olmadığını, borçlu şirketin 03/10/2013 tarihinden bu yana haciz adresinde faaliyet gösterdiğini, mahcuzların … Ltd. Şti.’den satın alındığı ileri sürülmüşse de … şirketinin haciz adresinde kurulduğunu ve mahcuzların borçlu şirkete ait olduğunu, el değiştirmek suretiyle borçluya aidiyetinin gizlenmeye çalışıldığını, haciz mahallinde görülen “…” tabelası araştırıldığında, Google’da telefon numarasının borçlu şirkete ait olduğunun tespit edildiğini, haciz mahallinde borçlu şirketin 17 adet evrakının bulunarak dosyaya alındığını, davacı şirketin borcun doğumundan sonra kurulduğunu, 01/12/2014 miktarlı fatura alacağının 35.000 TL’sının takibe dayanak 20/05/2015 tarihli çek ile müvekkiline tevdi edildiğini, davacı şirketin unvanının …’ın kurucusu … ile davacı şirketin sahibi …’ün soyadlarının ilk hecesi ile oluşturulduğunu, borçlu şirket ile davacının birebir aynı faaliyet ile iştigal ettiğini, spor merkezi işlettiğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; davalı vekilinin gerek husumet gerekse dava açma yetkilerinin bulunmadığı yönündeki itirazlarının dikkate alınamayacağını, davalı vekilinin çelişkili beyanlarda bulunduğunu, bir taraftan müvekkilinin 3. Şahıs olduğu yani borçlu olmadığı, istirdat davası açamayacağını, davacı sıfatına haiz olmadığını, bir taraftan da borçlu şirket ile organik bağ içerisinde olduğunu ileri sürdüğünü, müvekkilinin adresine haciz baskısı ile gelindiğini beyanla istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER; İstirdat davasına konu, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davalı alacaklı şirketin dava dışı … Ltd. Şti., olduğu borçlular … Ltd. Şti. Aleyhine kambiyo senetlerine özgü takip başlattığı, davacı adresinde 29/06/2015 tarihinde haciz işlemi yapıldığı, davacının haciz sırasında istihkak iddiasında bulunduğu, İcra Mahkemesinin istihkak iddiasında bulunana dava açmak üzere süre verilmesi ve takibin devamına karar verdiği, haczedilen malların muhafazası için gidildiğinde, davacı şirket yetkilisi … ile davalı alacaklı vekili arasında 10/07/2015 tarihli protokol imzalanarak 20.000 TL nakit ödediği, davacı şirket yetkilisinin 28.250 TL bono imzalayarak verdiği, borcun ödenmesi üzerine alacaklı vekilinin haricen tahsil edildiğini icra dosyasına beyan ettiği, davacı tarafça İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinde açılan 2015/1144 Esas 2015/982 Karar sayılı istihkak davasında, davacının 27/07/2015 tarihinde borcu haricen ödediğini beyan ettiği, davanın konusuz kalmasına karar verildiği görülmüştür. Mahkemece SMMM Bilirkişi …’dan alınan 09/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafın davalı tarafından yapılan haciz sırasında dava dışı … Faaliyetlerinin ticaret odasından kaydının silinmediği ve adresinin aynı olduğunu ve 29/06/2015 tarihinde belirtilen adreste faaliyetine son verdiğini, onun yerine davacı tarafın 08/05/2015 tarihinde vergi dairesinden açılışının yapıldığının görüldüğünü, davacı tarafın davalı tarafa 10/07/2015 tarihinde protokol aracılığıyla yaptığı 20.000TL nakit, 28.250TL bono verdiğini, 48.250,00TLlik bu nedenle davalının sebepsiz zenginleştiği ve davalıdan 48.250TLlik alacaklı olduğu beyan edilmiştir.
GEREKÇE: İstirdat talepli dava, üçüncü şahıs … tarafından açılmıştır. Davacı vekili, dava dışı takip borçlusunun borcu nedeniyle davacıya ait işyerinde önce haciz yapıldığını, daha sonra muhafaza altına alınmak istendiğini, bu nedenle protokol düzenlendiğini, yapılan ödemelerin şantaj korku ve baskı altında yapıldığını belirterek ödenen tutarın iadesini istemiştir. Mahkemenin ilk kararında davanın sebepsiz zenginleşmeye dayalı olduğu açıklanarak, davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmişse de, Dairemizin 26/10/2018 tarihli 2017/2000 Esas-2018/2275 Karar sayılı kararıyla, davacının davasını zarar gören sıfatıyla açtığı ve davasını haksız fiil hükümlerine dayandırdığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, dosyanın esastan incelenmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Mahkemece bu kez bilirkişi raporu alınmış ve davanın kabulüne karar verilmiştir. İİK’nın 72/7. madde hükmüne göre; “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden, borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içerisinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geri alınmasını isteyebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Uyuşmazlığa konu dava ise borçlu tarafından açılan İİK 72/7 maddesine dayalı istirdat davası niteliğinde değildir. Davacı tarafça ilgisi bulunmadığı halde adresine gelinerek haciz yapıldığı, istihkak davasının sonucunun beklenmeden muhafaza işlemi yapılmaya çalışıldığı, bu nedenle ödeme yapıldığı ileri sürülmüştür. İcra dosyası ve dosya kapsamına sunulan belgeler incelendiğinde, davacı adresinde 29/06/2015 tarihinde haciz işlemi yapıldığı, istihkak iddiasında bulunduğu, İcra Mahkemesinin takibin devamı kararı üzerine muhafaza işlemi için gelindiğinde, davacı şirket yetkilisi ile alacaklı vekilinin, 10/07/2015 tarihli protokolü düzenlediği, protokol içeriğinden İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına binaen düzenlendiği ve dosya borcuna mahsuben 20.000 TL nakit alındığı ve dosyanın kalan bakiyesine mahsuben dökümü yapılan 10/07/2015 tanzim, 20/07/2015 ödeme tarihli 28.250 TL bedelli bono düzenlendiği, bono da vadesinde ödendiğinde, dosya borcunun kalmayacağının beyan edildiği, bononun da vadesinde ödendiği görülmüştür. Davacı tarafça açılan istihkak davasında da, davacının 27/07/2015 tarihinde borcun ödendiğini beyan etmesi üzerine davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.TBK 78/1 maddesinde; “Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu alındığı, mahkemenin gerekçeli kararında borçlu şirket ile davacı şirket arasında organik bağ bulunmadığı, protokol ve yapılan ödemelerin haciz baskısı ve korkusu nedeniyle yapıldığı açıklanmışsa da, davada istihkak davasına benzer yargılama yürütülmesi yerinde değildir. İcra dosyasında düzenlenen protokolde davacı tarafça ihtirazi kayıt konulmadan, icra dosya borcuna mahsuben ödeme yapılmış olması ve senet verilerek ödenmesi ve daha sonra 10/11/2015 tarihinde dava açılmış olması nedeniyle, davacı üçüncü kişinin haksız fiil hükümlerine dayanarak ödediği paranın istirdadını talep edemeyeceği (bkz Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 17/12/2018 tarihli 2017/1025 Esas-2018/6659 Karar sayılı kararı) kanaatiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/02/2021 tarihli 2018/1047 Esas-2021/121 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Davanın reddine, 4-İlk derece yargılaması yönünden; A)59,30 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 823,99 TL harçtan mahsubu ile bakiye 764,69 TL harcın talep halinde davacıya iadesine, B) Davacı tarafça yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, C) Kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına hüküm tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T. Gereğince 7.072,50TL nispi vekalet ücreti taktirine, davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, D) Davalı tarafça yapılan 127,00 TL posta gider avansının davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesin 5-İstinaf yargılaması yönünden; A)İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, B) İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 41,60 TL posta masrafı olmak üzere toplam 203,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, C)İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.06/10/2021