Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1109 E. 2023/508 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1109 Esas
KARAR NO: 2023/508
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/11/2020
NUMARASI: 2019/308 E. – 2020/398 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Eseri (Tecavüzün Tesbiti İstemli)
KARAR TARİHİ: 22/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın tüm hakları kendisine ait bir TV program yaratmış olduğunu ve Beşiktaş …Noterliği 09/03/2018 tarih … yevmiye numaralı tasdikle … isimli yarışma formatının tescilini yaptırmış olduğunu, müvekkilinin 2018 yılından itibaren tüm kanallar ile program ile ilgili görüşmelerini yapmaya başladığını, … TV ile yapılan görüşmelerde programı çok beğendiklerini ancak bütçeleri olmadığı için hayata geçiremeyeceklerini belirttiklerini, ancak müvekkiline hakkını ödemeden ve masraf yapmadan programı hayata geçirdiklerini, müvekkilinin izin ve onayı olmadan … TV’de yayınlanmaya başlandığını, davalılardan …’in de müvekkilinin formatına sponsor olacaklarını kabul ettiklerini, sonrasında diğer davalı tarafa sponsor olmak suretiyle müvekkilinin formatını izinsiz kullandıklarını, müvekkilinin yapmış olduğu program ile ilgili davalılar ile pazarlık yapma aşamasında iken … Tv ekranlarında … isimli bir programın tanıtımlarının yayınlanmaya başlandığını, programın konusu ve yarışmanın aşamaları tam olarak müvekkilinin tescili ile aynı olduğunu, tanıtımlarda … ürünlerinden biri olan … Sponsorluğunda programın yapılacağının ilan edildiğini, programın yapımcısı ile diğer davalı …’nın prodüksiyon olduklarını, bu sebeplerle davalılardan … Tv’ye Bakırköy … Noterliğince … yevmiye numaralı 4 Eylül 219 tarihli ihtarname gönderilmiş olduğunu sonuç olarak müvekkiline ait ürün tescilli bir format olduğundan bu formatın haksız kullanımının bir an önce yayınının durdurulmasını, ilgili programın kaldırılmasını ve tekrarlarının yapılmasının engellenmesini, bu güne kadar oluşmuş zararlara ilişkin dava, şikayet ve her türlü tazminat hakkı saklı kalmak kaydı ile mahkemenin ivedilikle tedbiren yayının durdurulması kararı verilmesini, ‘…’ isimli programın formatının müvekiline ait olduğunun ve davalıların yaptığı hak ihlallerinin tespitini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin Türkiye’nin en büyük televizyon medya kuruluşları da dahil olmak üzere birçok medya kuruluşu için program yapımcısı olarak çalıştığını, söz konusu davanın öncelikle dava şartı yokluğu sebebiyle reddinin gerektiğini, TTK madde 5/A hükmü gereği davalarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmasının dava şartı olduğunu, ayrıca davacının kendisine ait olduğunu belirttiği “…” isimli formatın 5846 sayılı kanun uyarınca eser niteliğinde olmadığını bu nedenle huzurdaki davanın mahkemenin görev alanına girmediğini, davacı tarafın tedbir talebinin hukuki bir menfaatinin olmadığını, aksi durumda tedbir kararı verilerek müvekkili açısından telafisi mümkün olmayan zararlara yol açacağını, davaya konu edilen … isimli programın format dahil her türlü hakkının müvekkili şirkete ait olduğunu, müvekkilinin söz konusu formatı … yevmiye numarası ile Beşiktaş …Noterliğinde kendi adına tasdik ettirmiş olduğunu, davaya konu temizlik programının müvekkili tarafından yapılan ilk temizlik tarzında program olmadığını öncesinde “…” isimli bir programın daha yayınlandığını, müvekkilinin davaya konu program veya format ile ilgili davacı taraf ile asla görüşmediğini, müvekkili şirket ile … Tv’de yayınlanmak üzere … isimli program için 18/08/2019 tarihinde … Limited Şti ile program yapım sözleşmesinin imzalandığını, müvekkilinin formatının gerek orjinalliği gerekse almış olduğu başarılı reytingler neticesinde yurt dışına açılmak üzere olduğunu, şayet yurt dışında veya yurt içinde müvekkilinin programının aynısı olması durumunda formatın yurt dışı pazarlamasının mümkün olamayacağını, müvekkilinin formatının detaylı ve ince bir işlenmişlikle kendine has özgün bir format olarak fark yaratmakta ve FSEK anlamında eser vasfına haiz olduğunu, davacının formatının ise özgün tarafı olmayan toplumumuzdaki örf ve adetin yazıya dökülmüş hali olan genel ve anonim formatta olduğunu, açıklanan tüm sebeplerle haksız ve ispat edilmeyen dayanaktan yoksun yayın durdurma istemli tedbir talebinin reddini, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddini ve yine davanın mahkemenin görevsiz olması nedeniyle reddini talep ettiği anlaşılmıştır. Davalı … Radyo vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının tedbiren yayın yasağı konulması talebinin ihtiyati tedbirin şartlarını taşımadığını, söz konusu davanın konusunun davacının yapım formatının ve davalıların hak ihlalinin tespitine ilişkin olduğunu, davacının iddiasının dayanağı olan program formatının davacının eseri olarak kabul edilemeyeceğini, bir fikir ürününün eser sayılabilmesi için FSEK’te öngörülen eser türlerinden birine girmesi, sahibinin hususiyetini taşıması ve fikrin bir çabanın ürünü olması gerektiğini, dava konusu yarışma formatının bu özellikleri taşımadığını, müvekkili şirketin yapımın yayıncısı konumunda olduğunu, ilgili yapımın müvekkili için bir iç yapım olmadığını, yapımın yapımcısı diğer davalı …’nın müstakil bir yapım şirketi hüviyetinde olduğunu ve müvekkili şirket arasında hiçbir organik bağı olmadığını, davacının müvekkilden haksız menfaat etme niyetinde olduğunu, tüm sebeplerle davacının ihtiyati tedbir talebinin ve hukuki yarar bulunmayan davanın dava şartı yokluğundan usulden, haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dünyaca ünlü … şirketinin Türkiye temsilcisi olduğunu, müvekkilinin davacının hiçbir hakkını ihlal eden eylemde bulunmadığını, davacı tarafından format olduğu iddia edilen programın yayınına ve yapımına ilişkin herhangi bir faaliyet alanı içerisinde olmadığını, dolayısıyla televizyon programlarına sponsor olan pek çok şirket gibi müvekkili şirketin de bu programların başka formatların FSEK kapsamındaki haklarını ihlal edip etmediğini araştırma yükümlülüğü bulunmadığını, davacı ile müvekkili arasında ilgili programa ilişkin imzalanmış olan herhangi bir sponsorluk sözleşmesinin bulunmadığını, davacının kötüniyetli olarak uyuşmazlığı müvekkiline yönelttiğini, kabul anlamına gelmemekle beraber ilgili formatın eser olarak değerlendirileceği konusunun hukuki bir konu olduğunu ve benzer konularda bir formatın olup olmadığının müvekkili tarafından bilinmesi ve anlaşılabilmesinin mümkün olmadığını, davacının “…” isimli program formatının FSEK çerçevesinde korunmayacağını, davacının proje taslağının televizyon programı formatı niteliği taşımadığını, fikirden öteye gitmediğini, özgünlük ve yaratıcı nitelik unsurlarını içermediğini ve FSEK kapsamındaki sayılı eser kategorilerinden birine dahil olmadığını, müvekkilinin sponsor olduğu … isimli program formatının davacıya ait … isimli proje taslağının içeriklerinin birbirinden oldukça farklı olduğunu, benzer tekniğin kullanılmış olması programın taklit olduğu anlamına gelmediğini, yayın ve yapımına ilişkin herhangi bir faaliyet alanı içerisinde olmayan müvekkilinin uyuşmazlığın tarafı olarak gösterilmesinin hukuki mesnetten yoksun olduğunu, bu sebeplerle işbu davanın öncelikle usulden reddini, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19.11.2020 tarih ve 2019/308 Esas – 2020/398 Karar sayılı kararıyla; “…Sonuç olarak davaya konu program formatının genel olarak televizyonculuk sektöründe notere tespit ettirildiği tarihten de çok önce benzer içerikte yapılan programlardan olduğu, hususiyet içermediği gibi FSEK kapsamındaki eser türleri kapsamında kalmadığı, sunuluş biçimi, akışı, içeriği benzer formattaki programlar gibi – karşılaştırmaları raporda ayrıntılı olarak yapılmış olmakla – hususiyet taşımayan alelade programlardan olup FSEK kapsamında eser vasfını haiz olmadığı, haksız rekabet yönünden talep olmamakla bir an için değerlendirilmesi gerektiği kabul olunsa dahi rapordaki tespitler dikkate alındığında haksız rekabetin kabulünü gerektirir bir husus bulunmadığı anlaşılmakla davacının eser sahipliği iddiasına dayalı sübut bulmayan davasının reddine” kararı verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; “Haksız rekabet hususunun yeterince incelenmediğini, televizyon program formatlarının hukuki niteliği doktrinde tartışmalı olduğunu, bu tür davalarda öncelikle formatın FSEK anlamında eser vasfı taşıyıp taşımadığının tespit edildiğini, format eser vasfında değilse bu kez ‘Haksız Rekabet’ başlıklı FSEK 83 uyarınca ihlal olup olmadığının incelendiğini, dosyada ise bilirkişilerin Haksız Rekabeti özel madde olan FSEK 83. madde kapsamında değil, genel madde olan TTK. 54. ve 55. maddeler kapsamında değerlendirdiklerini, … TV ile olan yazışma ve görüşmelerin değerlendirilmediğini; müvekkil tarafından dava konusu programın yapımı için davalılardan … TV’ye teklif edildiğine dair yazışmaların mevcut olduğunu, davalı taraflar bu yazışmalar ve görüşmeler sonucunda program formatı konusunda bilgi edindiklerini, bu yazışmalardan kısa bir süre sonra ise aynı programı yayınladıklarını, bu durumun açıkça haksız rekabet oluşturduğunu, ancak bilirkişilerin bu yazışmaları değerlendirmeye almadıklarını, Culpa ın contrahendo (sözleşme öncesi sorumluluk) sorumluluğu bakımından; davacı müvekkilin davalı taraflarla program formatı hakkında görüştüğü, program formatı ile ilgili olarak bilgileri davalı taraflar ile paylaştığı, bu hususta yazışmalar gerçekleştirildiği, davalı tarafların davacı müvekkilin program formatı hakkında bilgi edindikleri, davalı … TV ve … sözleşme öncesi sorumluluk ve dürüstlük kuralına aykırı olarak edindikleri bilgiler ile davalılardan …’a kötü niyetli olarak müvekkilin program formatını uygulatmalarının haksız olduğunu ve müvekkil program formatının FSEK kapsamındaki korumalardan yararlanacağını, Müvekkilimize ait formatın eser niteliğini haiz olduğunu; müvekkilin hususiyet arz eden bir eseri meydana getirdiğini, program formatının müvekkilimizin çabası sonucunda meydana geldiğini, FSEK m.2/1 uyarınca, ‘herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler…’ denilmek suretiyle geniş bir çerçeve çizildiğini, müvekkilin kendisine ait program formatını tescillemek suretiyle somutlaşma şartının gerçekleştirdiğini, müvekkilin oluşturduğu program formatının sinema eseri olarak kabul edilmesi mümkün olamasa dahi ilim ve edebiyat eserleri kapsamında kabul edilmesi ve FSEK kapsamındaki korumalardan yararlanması gerektiğini, Nitekim Yargıtay vermiş olduğu kararlarında da davaya konu program formatlarının ilim ve edebiyat eseri olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade ettiğini, doktrinde de hakim olan görüş doğrultusunda program formatları hem FSEK. md. 2 anlamında sözlü (yazılı) eser olarak hem de FSEK. md. 5 bağlamında bir televizyon eserinin yazılı fikrî taslağı olarak değerlendirildiğini, Müvekkilimizin program formatının benzerlerinin daha önceden yapıldığına dair değerlendirmelerin yerinde olmadığını; …, …, …’da …, …, … ve … gibi programlar ile ile müvekkilin tescilli program formatının arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkilin program formatı hususiyetini taşımakla birlikte FSEK kapsamında korunması gereken bir eser olduğunu, Müvekkilin eseri … ile davalı tarafa ait … isimli programların karşılaştırılmasına ilişkin değerlendirmelerin yetersiz olduğunu, raporda aslında aynı olan unsurların farklı yorumlanmaya çalışıldığını, en nihayetinde programların aynı olduğu sonucunun değişmediğini, müvekkile ait formatın değerlendirilmesi halinde davalının programı taklitten öteye geçemediğinin görüleceğini, davalı tarafın program formatını müvekkilden edinerek müvekkilin eserinin FSEK kapsamındaki haklarını ihlal ettiğini, Tarafımızca dosyaya sunulan Uzman Görüşü ile mahkemece alınan rapor arasında çelişki olduğundan, yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması gerekirken mahkemece ek rapor dahi alınmadan karar verildiğini, Kararın vekalet ücreti yönünden de hatalı olduğunu; tek vekalet ücretine hükmetmek gerekirken, davalıların her biri yönünden ayrı vekalet ücreti takdirinin hukuka aykırı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava; eser sahipliğinin tespiti ve tecavüzün durdurulması istemlerine yöneliktir. İlk derece mahkemesi tarafından, “…davaya konu program formatının genel olarak televizyonculuk sektöründe notere tespit ettirildiği tarihten de çok önce benzer içerikte yapılan programlardan olduğu, hususiyet içermediği gibi FSEK kapsamındaki eser türleri kapsamında kalmadığı, haksız rekabet yönünden talep olmamakla bir an için değerlendirilmesi gerektiği kabul olunsa dahi haksız rekabetin kabulünü gerektirir bir husus bulunmadığı anlaşılmakla davacının eser sahipliği iddiasına dayalı sübut bulmayan davasının reddine” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı vekili tarafından mahkemece aldırılan bilirkişi raporuna süresinde itiraz edildiği ve davacı tarafça dosyaya sunulan Prof. Dr. …’a ait uzman görüşü ile mahkemece alınan rapor arasında çelişki bulunduğu anlaşıldığından, mahkemece ek rapor veya yeni bilirkişi heyetinden rapor aldırılarak oluşan çelişkinin giderilmesinin istenmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi usule aykırıdır. Kabule göre de; dava sebebinin aynı olması nedeniyle davalı taraf için tek bir vekalet ücreti takdiri gerekirken davalıların her biri yönünden ayrı vekalet ücretine karar verilmesi de hatalı olduğundan; davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19/11/2020 tarih, 2019/308 E. – 2020/398 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 91,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 253,10 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.22/03/2023