Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1096 E. 2023/543 K. 24.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1096 Esas
KARAR NO: 2023/543
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2020
NUMARASI: 2016/224 E, 2020/330K.
DAVANIN KONUSU: Patentin hükümsüzlüğü nedenine dayalı maddi tazminat
KARAR TARİHİ: 24/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın uluslararası çapta tanınmış bir firma olduğunu, tekstil ve kumaş sektöründe önde gelen bir şirket olduğunu, davalının dava konusu tescili yaptırmadan önce 2000 yılının içerisinde müvekkili firmanın yurt dışında bulunan … isimli firmadan makine siparişi vererek yüksek bedellerle makine satın aldığını ve makine parkurunun kurulmuş olup üretim aşamasına geçilmeye başlandığını, müvekkilinin tesis kurma niyetinden haberdar olan davalı şirketin genel müdürü … tarafından müvekkili şirketin yönetim kurulu başkanı ….’a hitaben gönderilen faksta uzun yıllardır sektörün içerisinde olduklarını ve karlı olmadığından bahisle üretim tesisi kurmak yerine kendilerinden ürün alınmasının daha iyi olacağının belirtildiğini, müvekkilinin tesisi kurmasından sonra, uzun yıllardır bu tekniğin dünya çapında kullanıldığını bilmesine rağmen davalı şirketin kötü niyetli olarak … numaralı tescil belgesi ile “suni süet üretiminde katlı ve desenli flok yapıştırma tekniği” isimli patent buluş başlığı taşıyan patent başvurusunda bulunarak sektörde yurt içinde ve yurt dışında halihazırda kullanılmakta olan üretim tekniğinin patentini kendi adına haksız ve hukuka aykırı bir şekilde tescil ettirdiğini, sonrasında müvekkiline noter kanalıyla ihtarname gönderdiğini ve patente konu teknik ile yapılan üretimin ve üretilen ürünlerin satışının durdurulmasını ihtar ettiğini, müvekkili şirket haricinde sektördeki diğer şirketlere de aynı şekilde ihtarnameler göndererek şikayette bulunduğunu, davalının Küçükçekmece 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 2007/546 Müt sayılı dosyasından alınan karar gereği dava dışı … San ve Tic. AŞ hakkında patente konu teknikle üretildiği iddia edilen ürünler hakkında arama ve el koyma kararı aldırdığını, bu sebeple ürünlere el konulduğunu, davalının müvekkiline ve diğer firmalara ve müşterilere yaptığı tespitler ile el koymalar nedeniyle müvekkilinin üretiminin çok düştüğünü, piyasaya neredeyse hiç satış yapamaz hale geldiğini ve davalının haksız tescili neticesinde kar elde etme düşüncesi ile yüksek miktarda yatırım yapan müvekkili şirketin kar mahrumiyeti yaşadığını, davalının patent başvuru tarihinden yıllar önce birçok firma tarafından yurt içinde ve yurt dışında birçok ülkede üretilerek kamuya arz edildiği için yenilik ve tekniğin bilinen durumunu aşma vasıflarını taşımadığından bahisle davalıya ait patent hakkında İstanbul Kapatılan 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2007/82 esas sayılı dosyası ile patentin iptali davası açıldığını, bu dosyanın İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2007/87 esas sayılı dosyası ile birleştirildiğini, İstanbul 1. FSHHM’nin 2013/208 esas sayılı dosyasında, davalı adına tescilli olan … nolu patentin Bakırköy 1. FSHHM’nin 2008/81 esas sayılı dosyası ile iptal edilmesi nedeniyle hüküm kurulmasına yer olmadığına dair karar verildiği, söz konusu kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, floklama sisteminin 1970’li yıllardan itibaren endüstrinin hemen her alanında uygulanmakta olan bir sistem olduğunu, davalının sektörde yer alan bir firma olarak bu hususu bilmeme ihtimalinin olmadığını, davalının tescilinin kötü niyetli olduğunu iddia ederek, davalının iptal edilen … tescil nolu patenti nedeniyle müvekkilinin uğradığı maddi zarar ve müspet zarara mahsuben fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik, 5.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 19/03/2020 tarihli ıslah dilekçesinde, alınan bilirkişi raporunda maddi tazminatın 195.299,20 TL olarak belirlendiğini, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, dava dilekçesinde 5.000 TL olarak talep ettikleri maddi tazminat taleplerini 190.000,00 TL arttırarak, davalının kötü niyetli olarak yaptırdığı ve iptal edilen … numaralı patenti nedeni ile müvekkilinin uğradığı maddi zararın ve müspet zarara mahsuben şimdilik 195.000,00 maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 1980 yılından bu yana flok tekniği ile süet ve suni deri üretimi yapan dünyaca ünlü bir şirket olduğunu, ürünlerinin dünyanın pek çok ülkesine ihraç edildiğini, … başvuru numarası ile incelemeli patent hususunda 30/10/2003 tarihinde TPMK’ya başvuruda bulunduğunu ve … numarası altında tescil edildiğini, müvekkilinin yasadan kaynaklanan haklarını kullanarak davacının da dahil olduğu şirketlere karşı bir takım yaptırımlar uygulandığını, ancak mevzuatın davalıya verdiği yetki çerçevesinde ölçülü olarak yapıldığını, Bakırköy 1. FSHHM’nin 2008/81 esas sayılı dosyası ile patentin hükümsüzlüğü davası açıldığını ve yeni bir buluş basamağı taşımaması nedeniyle patentin hükümsüzlüğüne karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, anılan patentin hükümsüzlüğü nedeniyle aynı konuda İstanbul 1, 2, 3 ve 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinde de davalar açıldığını ancak patentin hükümsüz kılınması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiğini, davacının kötü niyet ve tazminat iddialarını kabul etmediklerini, müvekkili tarafından yapılan patent başvurusunun çalıştığı alana dair ve Ar-Ge çalışmaları yaptığı bir alan ile ilgili olduğunu, kendi Arge sonuçları hakkında patent başvurusu yapmasının kötü niyetli olarak adlandırılamayacağını, davalının kendi alanından farklı bir alanda ve sadece davacının ekonomik gelişimini engellemek amacıyla patenti tescil ettirmediğini, davalının bu davranışının hayatın olağan akışına uygun olduğunu, davacının tazminat talebini dayandırdığı haksız fiilin şartlarının dava konusu olayda bulunmadığını, tazminattan söz edilebilmesi için ortada bir zararın bulunması veya mevzuata göre zararın var kabul edilmesi gerektiğini, patentin hükümsüzlüğüne karar verilmesinin hükümsüz kılınan patent hakkının dayanak alan tüm işlemleri tazminat davasına konu yapmadığını, dava konusu olayda fiili zarar ya da yoksun kalınan karın mevcut olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: “…Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içeriği ve izahı yapılan mevzuat kapsamında dava değerlendirildiğinde ; davalının … nolu patentini incelemeli olarak aldığı, bu çerçevede araştırma raporunun Danimarka Patent Ofisince düzenlendiği ve olumlu sonuç alındığı, yayınlanan araştırma raporuna davacı dahil 13 şirket itirazda bulunduğu, itiraz sahipleri incelemenin Avusturya Patent Ofisince yapılmasını talep ettiği, başvuru sahibi/davalının istemlerinde değişiklik yapması üzerine, itiraz ve istem değişikliği ile birlikte incelemenin WİPO’nun 1997’den beri araştırma ve inceleme otoritesi olan Avusturya Patent Ofisi incelemenin yapılarak olumlu rapor verildiği, TPMK nın da bu işlemler sonucunda 09/07/2007’de patent verilmesine ilişkin idari kararını verdiği, ayrıca davalı patent sahibinin Avusturya Patent Ofisi ve Almanya ve de Avusturya daki uzman kişilerden patentin hükümsüz olmadığına ilişkin görüş ve mütaalaların sunulduğu, patente ilişkin hükümsüzlük kararının, davalıya ait patentin tekniğin bilinen durumundan aşıkar bir şekilde çıkarılabileceği ve buluş basamağı olmaması nedeniyle verildiği, buluş basamağının patent başvurularında yenilikten farklı olarak tespiti daha zor bir kriter olduğu, davalı tacir sıfatına haiz olsa da bilirkişi raporunda da tespit olunduğu üzere patent vekilleri aracılığı ile ve uluslararası kuruluşlarca incelemeli patent almış olduğu dikkate alındığında, sonradan bu patentin hükümsüz kılınmasının kendiliğinden kötüniyetle davranmış olduğunun kabulünü gerektirmediği ve incelemeli patent süreci dikkate alındığında tescilde ağır kusurlu kabul edilemeyeceği, özen eksikliği bulunduğunun kabulünü gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmakla davacının kötü niyetli patent tesciline dayalı davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilİ firmanın uluslararası çapta tanınmış bir firma olup tekstil ve kumaş sektöründe önde gelen bir şirket olup davalının dava konusu tescile konu ürünü tescil ettirmeden önce 2000 yılının içerisinde müvekkili firma yurt dışında bulunan … isimli firmada makine siparişi vererek yüksek bedellerle makine satın almış ve makine parkuru kurulmuş ve üretim aşamasına geçilmeye başlandığını, Müvekkilinin tesis kurma niyetinden haberdar olan davalı şirketin Genel Müdürü … tarafından müvekkil şirketin Yönetim Kurulu Başkanı …’A hitaben 16/07/1999 tarihli faks gönderilmiş ve uzun yıllardır sektörün içerisinde olduklarından ve karlı olmadığından bahisle üretim tesisi kurmak yerine kendilerinden ürün alınmasının daha ekonomik olacağını belirtilmiş olduğunu faksın davalı tarafından da kabul edilmiş olup fotokopisi dosya içeriğinde bulunduğunu, bu faksın tek başına kötüniyeti ispatladığını, Davalının , Müvekkili tesisi kurmasından sonra – uzun yıllardır bu tekniğin dünya çapında kullanıldığını bilmesine rağmen- kötü niyetli olarak … numaralı tescil belgesi ile ‘suni süet üretiminde katlı ve desenli flok yapıştırma tekniği’ “Patent” buluş başlığı taşıyan patent başvurusunda bulunduğunu, sektörde yurtiçinde ve yurtdışında hâlihazırda kullanılmakta olan üretim tekniğinin patentini kendi adına haksız ve hukuka aykırı bir biçimde tescil ettirdiğini, Davalının haksız tescilin ardından agresif bir politika izleyerek müvekkiline Büyükçekmece … Noterliğinin 03/05/2007 Tarih ve … Yevmiye numaralı ihtarnamesini göndererek Patent konusu teknik ile yapılan üretimin ve üretilen ürünlerin satışının durdurulmasını ihtar ettiğini, sektördeki diğer şirketler ihtarname göndererek, haklarında şikâyette bulunarak, Patent konusu teknik ile yapılan üretimin ve üretilen ürünlerin satışının durdurulmasını ihtar ettiğini, Küçükçekmece 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2007/546 Müt. sayılı kararı gereğince, dava dışı … San. ve Tic. A.Ş. hakkında Patent konusu teknikle üretildiği iddia edilen ürünleri hakkında arama ve el koyma kararı aldırdığını, kararın infaz edildiğini, Davalının gerek müvekkiline gönderdiği ihtarı gerekse diğer firmalara ve müşterilerine yaptığı tescile dayalı tespitler ve el koymalar nedeni ile Müvekkili üretimini çok düşürdüğünü ve iç piyasaya neredeyse hiç satış yapamaz hale geldiğini, davalının haksız tescili neticesinde kar elde etme düşüncesi ile yüksek miktarda yatırım yapan müvekkil şirket yüksek miktarda Kâr mahrumiyeti yaşadığını, Patente konu buluşun patent başvuru tarihinden uzun yıllar önce bir çok firma tarafından yurtiçinde ve yurtdışında bir çok ülkede üretilerek kamuya arz edildiği için yenilik ve tekniğin bilinen durumunu aşma vasıflarını taşımadığından bahisle Patent’in hükümsüzlüğüne karar verildiğini, Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde 2008/81E. sayılı dosyasında konusuz kalma kararı verilmiş olup kararda Patent’in tekniğin bilinen durumdan aşikar bir şekilde çıkarılabileceği ve buluş basamağı aşılmadığına kanaat getirilerek, dava kabul edildiğini, kararın kesinleştiğini, Patentin haksız ve hukuka aykırı bir biçimde tescil edilmiş olduğu, tüm kanun yolları tüketilerek kesinleşen bir mahkeme kararı ile sabit olduğunu, mahkeme kararlarının kesin delil niteliğinde olduğunu, patente konu tekniğin, sektörde onlarca yıldır kullanılmakta olduğunu, Floklama sisteminin 1970’li yıllardan itibaren endüstrinin hemen her alanında uygulanmakta olan bir sistem olup Davalının sektörde yer alan bir firma olarak bu hususu bilmeme ihtimali olmadığını, davalının kötüniyetinin açık olduğunu, Medeni Kanun’un iyi niyet ve dürüstlük kuralı ilkeleri hem Türk Ticaret Kanunu’nda yer alan basiretli tacir gibi hareket etme zorunluluğu ilkesi dikkate alındığında, Davalı’nın tescil başvurusunda bulunduğu tekniği bilmesi gerektiğini, 551 sayılı KHK. Nın 131 maddesi incelendiğinde patent sahibinin kötü niyetli hareket etmesinden kaynaklanan zararın giderilebilmesi için dava açma hakkı açıkça belirtildiğini, müspet zarar veya menfi zarar ayrımına gidilmediğini, Medeni Kanun’un 995 inci maddesinin birinci fıkrasına göre de; İyi niyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorunda olduğunu, bu hükmün kıyasen uygulanmasıyla hem menfi hem de müspet zararların İstenebileceğini haksız fiil sorumluluğu da olduğunu, Belge hükümsüz kılınıncaya kadar belge sahibi özgün olmayan ürünü kendi tekeline almakta, ihtiyati tedbir müessesesinin de iyi işlememesinden dolayı dava sonuçlanıncaya kadar bu pozisyonunu sürdürebildiğini, Müvekkilinin tesisi kurduğu ve işlettiği 2001 -2007 arası yılı üretim ve satış miktarı ile davalının ihtarı ve şikayetleri sonucu üretimi azalttığı 2007-2015 yılları arası üretim ve satış miktarları karşılaştırıldığında çok yüksek miktarda azalma meydana geldiği davalının üretim ve satış miktarlarında ise aynı dönemde hakim durumu kötü niyetli olarak kullanması sebebi ile yüksek miktarda artış meydana geldiği ve hatta bu dönemde teşvik aldığını, Davalınon ise Kötü niyetli tescilin kendisine sağladığı avantajdan faydalanarak piyasada tekel haline geldiğini ve tek başına ürün satar durumuna geldiğini, davalının defterlerinin incelenmesinde de açıkça ortaya çıkacağını, , satış fiyatlarını yükselmesi, ülkenin bu ürün gamlarında yabancı alıcılar için bir cazibe merkezi olmaktan uzaklaşmış ve yabancı alıcılar başka ülkelere yönlendiğini, ülke ekonomisine de ağır bir darbe vurduğunu, Müvekkili firmanın Davalının bahse konu tescili yaptırmadan önce 2000 yılının içerisinde müvekkil firma yurt dışında bulunan … isimli firmada makine siparişi vererek yüksek bedellerle makine satın almış ve makine parkuru kurulmuş ve üretim aşamasına geçilmeye başlanmış olması dikkate alındığında da davalının patent başvurusundan önce de bahse konu üretim tekniğinin kullanıldığı açık olduğunu, iyiniyetli olmadığını, kararın kaldırılması gerektiğini belirtmiştir.
İNCELEME Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde, 2003/01860 sayılı patentin davalı … Sanayi ve Ticaret AŞ adına 30/10/2003 tarihinde “Suni süet üretiminde katlı ve desenli flok yapıştırma tekniği” baylıklı bir buluşa dayalı olarak incelemesiz patent başvurusunda bulunulduğu, başvuruya üçüncü kişilerce itiraz edildiği, başvuru sahibinin tarifname/istem değişikliğine gittiği, daha sonra incelemesiz sistemden incelemeli sisteme dönüşüm talebinde bulunulduğu, raporunun olumlu gelmesi üzerine 21/03/2007’de incelemeli patentin tescilini gerçekleştirdiği anlaşılmıştır. Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2008/81 esas 2013/360 karar sayılı kararı incelendiğinde; üçüncü firmalarca davanın davalı … aleyhine 22/04/2008’de açılmış davada verilen gerekçeli karar incelendiğinde; “mahkememizce sunulan ilk bilirkişi heyet raporunda ; … numaralı patent belgesinin daha önce tekniğin bilinen durumuna dair bir referans ile açıklanmadığı için yeni olduğu , teknik alandaki uzman kişi tarafından tekniğin bilinen durumundan aşikar biçimde çıkartılabileceği ,dolayısıyla buluş basamağına haiz olmadığı şeklinde rapor tebliğ edilmiş, bilirkişiler ek raporda da ; görüşlerini muhafaza ettiklerini bildirmişler, dosya tekrar itiraz üzerine 2. bilirkişi heyetine tevdii edilmiş, 2. bilirkişi heyeti raporunun sonuç bölümünde , TR …. numaralı patent belgesinin hükümsüzlüğü hakkında patent konusunun teknik alandaki uzman bilirkişi tarafından tekniğin bilinen durumundan aşikar bir biçimde çıkarılabileceği , dolayısıyla patent konusunun buluş basamağını kapsamadığı ve patent konusu tekniğin D1 ve D2 dökümanları açıkça belirtildiği gibi daha önce bilinen teknikler olduğu ve yenilik içermediği, 31.10.2003 tarihinden önce bulunan, bilinen ve uygulanan bir metod olduğu görüşünü bildirmişler , her iki bilirkişi raporu ve dosyadaki çok sayıdaki uzman görüş ve rapor dikkate alındığında ; bilirkişilerin söz konusu patentin buluş basamağı özelliğine sahip olmadığı şeklindeki ortak görüşleri dikkate alınarak bu husus mahkememizce uygun görülerek hükümde dayanak yapılmıştır, gerekçesi ile “davanın kabulü ile, birleşen 2008/223 Ve 2009/126 esas sayılı dosyalar ile birlikte davalı tarafa ait … numaralı patent belgesinin yenilik ve tekniğin bilinen durumunu aşma vasfı bulunmadığından hükümsüzlüğüne, …” karar verildiği, kararın temyiz aşamasında onandığı anlaşılmıştır.İstanbul 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2013/208 esas 2015/173 karar sayılı kararı incelendiğinde; iş bu davanın davacısı …nin davalı … Tekstil Sanayi ve Ticaret AŞ. aleyhine İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2007/82 esas saydı dosyası kapsamında 2003/01860 sayılı patente ilişkin hükümsüzlük davası açtığı; davanın İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2013/208 esas sayılı dosyası ile birleştirildiği; İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin: “Bakırköy 7. Fikri ve Sınoi Haklar Hukuk Mahkemesinin 2008/81 esas nolu dosyasında davaya konu … nolu patentin hükümsüzlüğüne karar verildiği ve kararın kesinleştiğe yine aynı dosyaya sunulan TPMK Patent Dairesi Başkanlığının 22/06/2015 tarihli cevabi yazısında kararın sicile kaydedildiği anlaşıldığından, mahkememiz dosyası ile birleşen … İstanbul 4. FSHH Mahkemesinin 2007/82 esas nolu davanın konusu kalmadığından, bu dava hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına” şeklinde karar verdiği görülmüştür. Mahkemece alınan 15/12/2017 havale tarihli raporda bilirkişiler marka patent vekili …, tekstil mühendisi sektör bilirkişisi …, SMM marka vekil … raporlarında; patent başvurusunda bulunan davalının tekniğin bilinen durumunu aşmadığını bilmesi gerektiğinden davalının hükümsüzlüğüne karar verilen 2003/01860 sayılı patenti kötü niyetli olarak tescil ettirdiği, davacının davalının kötü niyetli patent tescili nedeniyle yoksun kaldığı kazancın bulunup bulunmadığı hususunda, dosyada denetime elverişli ve somut verilere dayalı bir tazminat hesaplaması yapmaya imkân verecek yeterli veri bulunmadığı, hususlarında görüş bildirdikleri anlaşılmıştır. 01/11/2018 tarihli ek raporda bilirkişilerin, davacı tarafından piyasaya arz edilen dava konusu ürün miktarlarında artış ve azalmalar görülmekle birlikte, bu hareketliliğin davacının veya piyasanın kendine özgü sorun ve koşullarından mı, yoksa davalının eyleminden mi kaynaklandığının net olarak ifade edilmesinin ve davacının uğradığı iddia olunan zarar ile davalı eylemi arasında denetlenebilir bir irtibat kurulabilmesinin mümkün olmadığı, 2003/01860 sayılı patent tescilinin kötü niyetli olup olmadığı noktasında, öncelikle 551 sayılı KHK md. 131/2’de geçen “kötü niyet” kavramının yorumlanması gerektiği; bu konudaki hukuki takdirin mahkemeye ait bulunduğu, 551 sayılı KHK md.131/2’de geçen “kötü niyet” kavramı sadece “bilme” yani “kast” haline inhisar ettirilir ise, dava dosyasında davalının 2003/01860 sayılı patent başvurusunu buluşun yeni ve tekniğin bilinen durumunu aşma kriterlerini karşılamadığını bildiği halde yaptığını gösteren bir delil bulunmadığı, 551 sayılı KHK md.131/2’de geçen “kötü niyet” kavramı MK md.3 uyarınca “kendisinden beklenen özeni sarf ettiği takdirde bilmesi gerekme” halini de içerecek şekilde yorumlanırsa, davalının … sayılı başvuruyu yapmadan önce buluşunun patent verilebilirlik kriterlerini karşılayıp karşılamadığını gereği gibi araştırdığını gösteren bir delilin dava dosyasında mevcut olmadığı, davalının 22/01/2018 tarihli dilekçesi ekinde dosyaya sunduğu … sayılı patent tescil edildikten sonra alınmış 2008-2009 tarihli uzman görüşlerine “iyi niyet/kötü niyet” değerlendirmesi bakımından itibar edip etmemenin mahkemenin takdirinde olduğu, hususlarında görüşlerini bildirdikleri anlaşılmıştır. 31/12/2019 tarihli ikinci ek raporda mali müşavir bilirkişinin, davacı tarafın ihtar tarihinden sonra taraf kayıtlarındaki artış ve azalma oranları mukayese edilmek suretiyle davacının elde etmesi muhtemel kazancın ne olabileceği hususunda yapılan inceleme sonucunda davacı tarafın elde etmesi muhtemel gelirin 195.299,20 TL olabileceği, hususunda görüş bildirmiştir. Davacı vekilinin, dava dilekçesi ekindeki deliller içinde … antentli …’a hitaben gönderilen 18.07.1999 Tarihli faks suretini sunduğu UYAP incelemesine görülmüştür.
GEREKÇE Davacı, davalının patenti kötüniyetli olarak tescil ettirdiğini, patentin hükümsüz kılındığını belirterek maddi zararın tazminini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili istinafında davalının patent tescilinde kötüniyetli olduğuna ilişkin iddiasını; davalı yanca gönderildiği belirtilen 1999 Tarihli faksa ve davalının sektörde olması nedeni ile tekniğin bilinen durumunu bilebilecek konumda olduğu iddiasına dayandırmış, basiretli tacir ilkesine değinmiştir. Somut uyuşmazlıkta ilk derece mahkemesinin kararında yerinde olarak değinildiği üzere; davalının hükümsüzlüğüne karar verilen patent belgesi başvurusuna ilişkin davacı ile birlikte pek çok üçüncü kişinin TPMK nezdinde itirazda bulunduğu, ancak neticeten patentin incelemeli patent olarak tescil edildiği, davalı tarafça patentin tescil tarihinden sonra da olsa patentin yenilik ve buluş basamaklarına haiz olduğuna ilişkin mütalaa örnekleri sunulduğu, hükümsüzlük kararına esas dosyada iki ayrı rapor alındığı ve kararın gerekçesinde bilirkişi raporlarındaki ortak görüşün “patentin buluş basamağı özelliğine sahip olmadığı” yönünde olmasına dayanıldığı, davacı tarafça delil olarak iddia edilen faksın kötüniyetli tescil başvurusuna delil olarak kabul edilemeyeceği dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin davanın reddine dair kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90-TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ıslah edilen dava değeri itibarı ile kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/03/2023