Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1079 E. 2021/1722 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1079 Esas
KARAR NO: 2021/1722
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/02/2021
NUMARASI: 2020/504 2021/151
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/10/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin çiftçilikle hayatını idame ettirdiğini, oğlu olan …’nın ise ünlü futbolcu olduğunu, …’nın futbol hayatını Bergama’da Vezir Spor isimli takımla başladığını, bu takımda oynarken antrenörün … isimli şahıs olduğunu, bu şahsın İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine konu senedin adına tanzim edildiği kişi olduğunu, aynı zamanda davalılardan …’nın kocası, diğerlerinin de babası olduğunu, … isimli şahsın, kendi takımında futbol oynayan çocukların velilerinin değişik zamanlarda çeşitli belgeler imzalattığını, müvekkilinin oğlu … gibi, … isimli takımda futbol oynamaya başlamış olan gençlerin tamamının velilerinden, … isimli şahsın, çocuklarını oynatmayacağı futbolcu yapmayacağı tehditleri ile zorla belge imzalatarak aldığını, müvekkilinin …’nın da bu şahsın baskılarından yılarak, 2001-2002 tarihinde bu şahsın istediği belgeleri imzalayarak teslim ettiğini, belgelerin içeriğinde ne olduğunu tam olarak bilmediğini, …’nın, …’in başarılı olması üzerine bu boş senedi tehdit unsuru olarak kullanarak, …’in kazandığı paradan kendisine pay vermeleri gerektiğini söylediğini, ancak müvekkili ve oğlunun bu tehditlere kulak asmadığını, şahsın 13/02/2013 tarihinde ani ölümünün öğrendiklerini ve bu boş senet tehdidinden kurtulduklarını düşündüklerini, … ile birlikte futbola başlayan arkadaşları ve aileleri ile görüştüklerinde bu ailelerinde sürekli olarak … tarafından boş senetlerle tehdit edildiğini öğrendiklerini ve böylece …’nın çocukların futbol oynaması için lazım dediği belgelerin arasında boş senetlerde imzalatıldığını anladığını İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından müvekkili hakkında takip yapıldığını, ödeme emri ekinde gelen belgeyi incelendiğinde, …’nın tehditlerine konu ettiği kendisinden alınmış bir boş senet olduğunu ve bunun üzerine birileri tarafından doldurularak icra takibine konu edildiğini gördüğünü, öncelikle senedin müvekkilinin elinden hile ile alındığını, müvekkili ile diğer ailelerin elinden de hile ile alınan senetler olduğunu, senedin gerçeğe aykırı şekilde doldurulduğuna ilişkin delilleri kapsamında müvekkili ile davalıların murisi arasında borç alacak ilişkisi olmadığını, bu senedin … tarafından zorla müvekkilinden alındığını, söz konusu senetten dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve %20 kötü niyet tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini” talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, davacının iddialarının kurmaca beyanlarından ibaret olup, kendi içerisinde ciddi çelişkiler taşıdığını, …’nın futbol oynanan çocukların velilerinden zorla ve hile ile senet aldığı iddialarının tamamen yalan beyan olduğunu, …’nın önce futbolcu olarak daha sonra ise antrenör olarak çalışan bir kişi olup, 13/02/2013 tarihinde vefat ettiğini, …, …’yı küçük yaşta futbola başlattığını, Antalya Spor Kulübüne gitmesini sağlayarak oradan da Galatasaray Spor Kulübünü kendisini fark etmesini sağlayarak Türk Futboluna bir yıldız kazandırdığını, zorla ve hile ile senet alındığını iddia eden davacının bu zamana kadar hakkını neden aramayarak Savcılığa suç duyurusunda bulunmadığını, davacının da eski kalecilerden olup, bir dönem futbol oynadığını, söz konusu senedin …’ya yetiştiricilik parası olarak verildiğini ve “oğlum senin sayende şu anda milyonlar kazanıyor senin hakkın para ile ödenmez ama işbu senedi al” diyerek kendi huzurunda işbu senedi imzaladığını, daha sonradan da …’nın davacı ile sözlü olarak anlaştıkları tutar olan 600.000 TL’yi kendisinden istediğini, ancak davacının çeşitli vaatlerle oyaladığını, 2013 yılında …’nın ölümü üzerine yetiştiricilik parası karşılığı alınan senedin mirasçıları tarafından takibe konulduğunu, Yargıtay içtihatları ile de sabit olduğu üzere senedin sonradan anlaşmaya aykırı şekilde doldurulduğu ve kötü niyet iddialarının yazılı delille ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI (2014/490 Esas): İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/03/2017 tarih ve 2014/490 E. – 2017/205 K.sayılı kararıyla; “…’nın boş senedi aldıktan sonra, kendisini ve oğlunu telefonla taciz ve tehdit ederek elinde boş senet olduğunu söylemesinde daha sonradan olayın tehdide dönüştüğü düşünülse de yine dava dilekçesinde de belirtildiği gibi …’nın 13/02/2013 tarihinde ölümü ile davacının boş senetten kurtulduklarını düşündüklerini belirtmeleri nedeniyle yine 13/02/2013 tarihi itibariyle tehdidin kalktığı, bir yıl içerisinde bu nedenle savcılığa ya da mahkemeye müracaat ederek şikayet ya da boş senetten dolayı … ölümüyle mirasçıları tarafından muaraza altında bırakıldığını bildirerek, muarazanın giderilmesi ve borçlu olmadığının tespiti yönünde dava hakkını kullanmadığı ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla BK.nun 39.maddesinde belirtilen süre kaçırılmıştır. Boş senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiası ile kesin delille ispatlanabilir. Davacı tarafın böyle bir iddiası olmayıp tamamen hile tehdide dayalı olarak iddia ileri sürülmektedir. Yukarıda da açıklandığı üzere, bir yıllık süre kaçırıldığından davacının davası reddedilmiştir” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
DAİREMİZİN KARARI (2017/4253 Esas): İstinaf incelemesi neticesinde Dairemizin 11/06/2020 tarih ve 2017/4253 E. – 2020/1049 K.sayılı ilamıyla; “…Davacının, senedin hile ile alındığını ve sonradan doldurulduğunu iddia ettiği, TBK 39.maddesi gereğince iptal hakkının kullanılmasının hiçbir şekle bağlı olmadığı, korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da kullanılabileceği, İstanbul C.Başsavcılığı’nın 2014/61654 Sor.nolu dosyasında davacının … mirasçılarına yönelik resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık bedelsiz senedi kullanma suçlarına yönelik şikayetinin mevcut olduğu, mahkemece öncelikle davacının şikayet tarihinin net olarak tespiti ile TBK 39.maddesine göre hak düşürücü sürenin değerlendirilmesinin gerekli olduğu, Bununla birlikte, kararın gerekçesinde davacının bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiası bulunmadığından bu hususta inceleme yapılmadığı belirtilmiş ise de; dava dilekçesinde davacı, senedin davalı mirasçılar tarafından sonradan doldurulduğunu iddia etmiş olmakla bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmamış olmasının yerinde görülmediği.” gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulü ile kararın kaldırılmasına, yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: Dairemizin kaldırma kararı sonrası İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25.02.2021 tarih ve 2020/504 E. – 2021/151 K.sayılı kararıyla; ” Borçlar Kanunun 39. Maddesinde ‘Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak 1 yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse sözleşmeyi onamış sayılır’ hükmüne yer verildiği, Cumhuriyet Savcılığına başvuru tarihinin de 30/04/2014 olduğu dikkate alındığında 09/03/2017 tarihli kararda dayanılan gerekçede de belirtildiği üzere 1 yıllık sürenin kaçırıldığı, davacı tarafın senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasını da ileri sürmüş olup, bir senedin sadece imzalanarak karşı tarafa verilmesi mümkün olup, anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunun kesin delillerle ispatı gerektiği, davacı tarafından bu iddianın ispatına yönelik olarak kesin delil sunulmadığı ayrıca dava dilekçesinde yemin deliline de dayanılmadığı görülmekle, davacı tarafın bu iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle, davacının davasının reddine” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İSTEMİ:Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Senedin sonradan doldurulduğu iddiasının ‘senet üzerindeki yazı ve imza yaşları’ tespit edilerek değerlendirilmesi gerekirken, mahkemece bu konuda incelemenin yapılmadığını, Hile ve aldatma hususlarının mahkemece yanlış yorumlandığını, senedin lehdarının birçok evrak arasında davacıya boş senedin imzalatması şeklinde olduğunu, Senette ‘nakden’ ibaresi olmasına karşın, davalıların ‘futbolcu …’nın yetiştiricilik bedeline karşılık alındığı’ konusunda beyanda bulunduklarını, bu nedenle ispat yükünün davalı tarafa geçtiğini, ayrıca yetiştirme bedelinin 15 yıl sonra talep edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Menfi tespit davasında ispat yükünün davalı tarafta olduğunu,” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, talepleri gibi karar verilmesi istenmiştir.
DELİLLER: İstanbul C.Başsavcılığı’nın 2014/61654 Sor. sayılı dosyası (Şikayet tarihi 30.04.2014 olup, kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla sonuçlanmış, karar kesinleşmiştir.)
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı, lehdar tarafından ‘oğlunun futbolcu olması için gerekli belgeler’ adı altında iradesinin fesada uğratılarak diğer belgeler arasında bononun imzalatıldığını, böyle bir bono verdiğinden dahi haberi olmadığını, lehdarın kendisini boş bononun varlığı ile zaman zaman tehdit ederek para istediğini, ancak lehdarın ölümü ile bononun varlığından emin olduğunu, akabinde icra takibi açılması üzerine menfi tespit davası açtığını iddia etmiş; davalılar ise, davacı iddialarının gerçek dışı olduğunu, bononun davacının kendisi tarafından antrenör olan lehdara “Davacının oğlu olan …’nın yetiştirme bedeli olarak verildiğini”, davanın haksız olduğunu savunmuştur. İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/03/2017 tarih ve 2014/490 E. – 2017/205 K.sayılı kararıyla; “…’nın 13/02/2013 tarihinde ölümü ile itibariyle tehdidin kalktığı, davacının bir yıl içerisinde savcılığa ya da mahkemeye müracaat ederek şikayet ya da boş senetten dolayı borçlu olmadığının tespiti yönünde dava hakkını kullanmadığı, dolayısıyla TBK.nun 39.maddesinde belirtilen 1 yıllık sürenin geçirildiği; ayrıca ‘Boş senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının’ kesin delille ispatlanabileceği” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine Dairemizin 11/06/2020 tarih ve 2017/4253 E. – 2020/1049 K.sayılı ilamıyla; “…İstanbul C.Başsavcılığı’nın 2014/61654 Sor.nolu dosyasında davacının … mirasçılarına yönelik şikayetinin mevcut olduğu, mahkemece şikayet tarihinin net olarak tespiti ile TBK 39.maddesine göre hak düşürücü sürenin değerlendirilmesi; ayrıca davacı, senedin davalı mirasçılar tarafından sonradan doldurulduğunu iddia etmiş olmakla bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmamış olduğu.” gerekçesiyle istinaf isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir. İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda mahkemenin 25.02.2021 tarih ve 2020/504 E. – 2021/151 K.sayılı kararıyla; “…Cumhuriyet Savcılığına başvuru tarihinin 30/04/2014 olduğu dikkate alındığında 09/03/2017 tarihli kararda dayanılan gerekçede de belirtildiği üzere 1 yıllık sürenin kaçırıldığı, davacı tarafın senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının kesin delillerle ispatı gerektiği, davacı tarafından bu iddianın ispatına yönelik olarak kesin delil sunulmadığı, ayrıca dava dilekçesinde yemin deliline de dayanılmadığı görülmekle, davacı tarafın bu iddiasını ispat edemediği” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava irade bozukluğuna ve bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddialarına dayalıdır. Davacının dava konusu bononun keşidecisi, davalıların murisi …’nın ise lehdarı olduğu, davacı anlatımlarına göre “Boş bononun varlığından lehdar tarafından çeşitli tarihlerde bahsedilerek para istendiği, lehdarın 13.02.2013 tarihinde vefatıyla davacının bononun varlığından emin olduğu.”, hile veya yanılmanın en geç bu tarihte öğrenildiğinin ve varsa tehdidin etkisinin bu tarihte ortadan kalktığının kabulünün zorunlu olduğu, davacının işbu menfi tespit davasını 25.04.2014 tarihinde açtığı, davacının savcılık şikayetini ise 30.04.2014 tarihinde yaptığı gözetildiğinde TBK.39.maddesinde düzenlenmiş olan 1 yıllık sürenin geçirildiği sabittir. Ayrıca davacının “Bononun anlaşmaya aykırı olarak düzenlendiği” yönündeki iddiasının da kesin delillerle ispatı gerekirken, davacı tarafından ispata yarar delilin sunulmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının isabetli olduğu sonucuna varılarak, davacının istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL harcın, peşin alınan 2.823,48 TL harçtan mahsubu ile fazladan yatırılan bakiye 2.764,18 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/10/2021