Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1075 E. 2021/1563 K. 22.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1075 Esas
KARAR NO: 2021/1563
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/11/2020
NUMARASI: 2018/201 2020/367
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
KARAR TARİHİ: 22/09/202
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili ile davalılardan … arasında 06/02/2014 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 06/02/2018 tarihinde sona ereceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalıların 17/01/2018 tarihli ihtarnamelerle müvekkiline mehil şartına uyulmaksızın cayma ihbarı keşide ettiklerini, cayma ihbarının hem usul yönden hem de esas yönden haksız ve geçersiz olduğunu, müvekkilinin sözleşmedeki edimlerini fazlasıyla yerine getirdiğini, temerrüdün söz konusu olmadığını, sözleşmeye aykırı davranarak asıl temerrüde düşenin davalılar olduğunu belirterek cayma ihbarının ve sözleşmenin feshinin geçersizliğine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, 5846 Sayılı FSEK’in 58.maddesi uyarınca cayma ihbarının tebliğinden itibaren 4 hafta geçtikten sonra caymaya itiraz davası açılamayacağını, cayma ihbarının davacıya 19/01/2018 tarihinde tebliğ edildiğini, davanın en geç 16/02/2018 tarihinde açılması gerekirken yaklaşık 3,5 ay sonra açıldığını bildirerek davanın usulden, bu hususun kabul edilmemesi halinde ise esastan reddini istemiştir. Mahkemece, cayma hakkının FSEK’in 58.maddesinde düzenlendiği, mali hakkı, ruhsatı kullanmadığı iddia edilen kimsenin caymaya itirazının kendisine ulaştıktan sonra 4 hafta içinde yapması gerektiği, bu 4 haftalık sürenin hak düşürücü süre olduğu, davalılar tarafından davacıya gönderilen 17/01/2018 tarihli ihtarnamelerin davacıya 19/01/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davanın tebliğden itibaren 4 haftalık hak düşürücü süre geçtikten sonra 04/05/2018’de açıldığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar etmiş, ayrıca FSEK’in 58.maddesi gereğince eser sahibinin menfaatlerinin esaslı surette ihlali halinde eser sahibinin sözleşmeden cayabileceğini, taraflar arasındaki sözleşmeye konu hakkın kullanımı için açıkça bir sürenin belirlendiği hallerde kararlaştırılan sürenin geçmiş ve hakkın kullanılmamış olması halinde cayma hakkının ileri sürülebileceğini, sözleşmede bitiş tarihinin 06/02/2018 olduğunu, bu süre sona ermeden davalı tarafın cayma hakkını kullandığını ihtar ettiği, süresi içinde yapılmayan bu ihtarnamenin açıkça usule ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca davalıların müvekkiline direk cayma ihbarı keşide ettiklerini, uygun bir mehil şartına uymadıklarını, kanuna göre cayma hakkının eser sahibi sanatçının olumsuz davranışlarından kaynaklanmaması gerektiğini, eğer icracı sanatçının kendi kusurlu hareketiyle albüm yapıldığına engel oluyorsa böyle bir durumda cayma hakkını kullanamayacağını, davalıların sözleşmeye uymadığını ve temerrüde düştüklerini, sözleşmenin 3.2 maddesinde ve 4.5 maddesinde yer alan hükümlere davalı sanatçı … tarafından uyulmuş olsaydı albümün 06/02/2015 tarihinde piyasaya çıkacak olduğunu, ancak bu süreye uyulmadığını, albümün 20/02/2016’da tamamlandığını ve diğer dört davalıdan da muvafakatnamelerinin bu tarihte alınabildiğini, taraflar arasındaki ilişkide mehil verilmesine lüzum bulunmayan durumlardan biri bulunmadığını, dolayısıyla cayma ihbarını usulüne uygun yapmayan davalıların cayma haklarını ve sözleşmeyi feshetmelerinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin bu caymadan dolayı tazminat haklarını saklı tuttuğunu bildirmiştir. Davacı ile davalılardan … arasında üç adet müzik albümünün kaydedilmek üzere davalı sanatçı tarafından icra edilmesi ve yapımcı davacı tarafından piyasaya arzedilmesiyle ilgili sözleşmenin 06/02/2014 tarihinde imzalandığı, sözleşmenin süresinin 3.maddede 4 yıl olarak belirtildiği görülmüştür. Davalı … tarafından Beyoğlu …Noterliği’nin 17/01/2018, diğer davalılar tarafından Beyoğlu …Noterliği’nin 17/01/2018 tarihli ihtarnameleriyle cayma hakkının kullanıldığı, ihtarnamede mehil tarihinin lüzumu bulunmadığının belirtildiği, ihtarnamelerin her ikisinin de ayrı ayrı 19/01/2018 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiği ihtarnamedeki noter şerhinden anlaşılmıştır. Davacının davalılara gönderdiği 14/02/2018 tarihli cevabi ihtarnamede; müvekkilinin edimlerini yerine getirdiğini, ancak davalı tarafın sözleşmeye uyulmadığını, cayma hakkı kullanılmasının sözleşmeye ve hukuka aykırı olduğunun belirtildiği görülmüştür. Huzurdaki davanın 04/05/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Dava, cayma ihbarının ve sözleşmenin feshinin geçersizliği talebine ilişkindir. Davacı taraf, davalılardan … ile yapılan sözleşmedeki edimlerin davalı tarafça yerine getirilmediğini, mehil şartına uyulmaksızın cayma ihbarı keşide ettiklerini iddia etmiş, davalı taraf ise davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını savunmuştur. Cayma hakkı 5846 Sayılı FSEK’in 58.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan kanunun 58/3.maddesinin ikinci cümlesine göre cayma ihbarının tebliğinden itibaren 4 hafta geçtikten sonra caymaya karşı itiraz davası açılamaz. Kanunda öngörülen bu süre hak düşürücü süre olup konunun öncelikle bu yönden ele alınması gerekir. Davalılarca gönderilen cayma ihbarnamelerinin davacı tarafa 19/01/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafça tebligatın usulsüzlüğünün ileri sürülmediği anlaşılmaktadır. Eldeki dava ise kanunda öngörülen 4 haftalık hak düşürücü sürenin geçirilmesinden daha sonraki bir tarih olan 04/05/2018 tarihinde açılmıştır. Dolayısıyla ilk derece mahkemesince davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığına dair kararı yerindedir. Açıklanan bu husus karşısında davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/09/2021