Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1072 E. 2023/475 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1072 Esas
KARAR NO: 2023/475
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/10/2020
NUMARASI: 2017/768 2020/294
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından başlanacak konut projesinin isminin “…” olmasına karar verildiğini, 19 ve 37. sınıflarda … nolu “…”, … nolu “…” ibareli markalar için tescil başvurusunda bulunulduğunu, ilgili markaların TPMK tarafından tescil taleplerinin kabulü üzerine “…” markasının ilgili proje kapsamında kullanıldığını, “…” markasının müvekkili tarafından kullanılmaya devam ettiği süreçte davalının Bakırköy 1. FSHHM 2014/97 esas sayılı dosyası ile müvekkilinin tescilli markaları olan “…” ve “…” ve yine aynı mahkemenin 2015/168 esas sayılı dosyası üzerinden “…” markalarının iptali talebi ile dava açtığını, bunun üzerine davalı şirketin de TPMK nezdinde 29/07/2011 tarihinde yapılan başvuru doğrultusunda 05/11/2012 tarihinde tescil edilmiş olan … tescil nolu “…” ibareli markasının bulunduğundan haberdar olduklarından bahisle iş bu davanın açıldığını, ancak 6769 sayılı SMK uyarınca tescil tarihinden davanın ikame edildiği tarihe kadar geçen 5 yılı aşan süreçte davalı şirketin Türkiye’de ciddi bir şekilde hatta hiçbir şekilde markanın kullanılmadığını, bu durumun davalının internet sitesi olan www…com adresinde görüldüğünü iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, TPMK nezdinde davalı adına kayıtlı … tescil nolu “…” ibareli markanın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin markasının kullanılmadığına ilişkin davacı iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, davacının davayı açmakta menfaatinin bulunmadığını, davanın aktif husumet ehliyeti bulunmadığından reddi gerektiğini, müvekkili şirketin 1970’li yıllarından başında eğitim sektöründe yaptığı çalışmalar ile yola çıktığını, günümüze kadar birbirinden farklı inşaat projeleri gerçekleştirdiğini, sektörde öncü firmalardan biri konumunda olduğunu, bugüne kadar …, …, …, …, …, … Projesi gibi birçok projeleri tamamladığını, … ile başlayan markalarla … Yapı arasında bağ kurarak kurumsal kimlik yarattığını, başka markalarla birlikte … ibareli markayı da … numarası ile TPMK nezdinde tescil ettirdiğini ve markayı kullanmaya başladığını, müvekkili markasının tescilli olmasına rağmen davacı şirket tarafından kötü niyetli bir şeklide yalnızca 37.sınıfta “asansör ve bakım hizmetleri” ile sınırlı olarak tescil talebinde bulunulduğunu, aynı anda “…” ve “…” ibareli markalar içinde tescil başvurusunda bulunduklarını, davacı tarafından müvekkili şirketi markasına tecavüz olacak şekilde … ismi ile inşaat projesinin tanıtıldığını ve yoğun bir tanıtım kampanyası ile müvekkili şirketin marka hakkının ihlal edildiğini, tecavüzün önlenmesi amacıyla Bakırköy 1. FSHHM’nin 2014/97 esas sayılı davasının açıldığını, davanın halen derdest olduğunu, davacının müvekkilinin markasını kullanmadığına ilişkin iddiaların gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin birçok projesinin devam ederken de … projesinin geliştirilmesi için çalışmalara başlandığını, ancak aynı anda birden fazla şantiye kurulmasının zorlukları, ülkedeki ekonomik kriz, terör olayları, 15 Temmuz darbe girişimi mücbir sebeplerden yeni projenin inşasına başlanamadığını, inşaat projesinin inşasına başlanmamasının markanın kullanılmadığı anlamına gelmediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince; “…davaya konu … tescil nolu “…” ibareli markanın 37.sınıf hizmetlerde 05/11/2012 tarihinde davalı adına tescil edildiği, kullanmamaya dayalı iptal davaları yönünden ispat yükünün davalıda olduğu, tescil sonrası 5 yıllık süreçte davalının tescilli markasını tescilli olduğu sınıflarda izahı yapılan kapsamda ciddi kullanımının bulunduğunu ispata yarar yeterli delilin sunulmadığı, sunulan delillerin ciddi kullanım olarak kabul olunamayacağı, davalının kullanmamaya ilişkin mücbir sebep savunmalarının dinlenilemeyeceği şu hale göre ispat yükü üzerinde olan davalının ciddi kullanımı ispatlayamadığı kullanmamaya dayalı iptal yönünden yukarıda izahı yapılan SMK 25 ve 9 maddeleri kapsamında marka iptal şartlarının oluştuğu anlaşılmakla davacının sübut bulan davasının kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur. Davanın KABULÜ İLE, TPMK nezdinde davalı adına … no ile tescilli “…” ibareli markanın İPTALİNE, SİCİLDEN TERKİNİNE…” şeklinde karar verilmiştir. Kararı davalı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin kararının hatalı olduğunu, davacı tarafından Bakırköy 1. FSHHM’in 2016/167E. Sayılı dosyasında müvekkiline ait markanın terkini talepli dava açıldığını, davada tarafların ve dava konusunun aynı olduğunu, dolayısıyla huzurdaki davanın daha sonra açılması nedeniyle derdestlikten dolayı usulden reddi gerektiğini ayrıca müvekkiline ait markanın tescilinden sonra pek çok döküman, çanta, eşya ve kalem üzerinde kullanıldığını, ciddi kullanımı bulunmayan markaların sicilden terkin edileceğine dair düzenlemenin amacının kötü niyetli tecillerin önüne geçmek olduğunu, somut olayda müvekkilinin herhangi bir kötü niyetinin bulunmadığını, ayrıca bu markanın grup şirketi olarak … turizm A.Ş, tarafından düzenli olarak kullanıldığını, müvekkilinin proje gerçekleştirememesine ilişkin savunmasının mahkemece basiretli tacir kapsamında mütalaa edilerek bu savunmaya itibar edilmemiş ise de İnşaat sektörünün kendine has dinamikleri düşünüldüğünde bir inşaat şirketinin uzun süre proje yapamaması ve her projesinde aynı markasını kullanmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, aksi halde inşaat firmalarının 5 yılda bir inşaat projesi yapmak zorunda kalacağı, proje yapılmadığı taktirde markaların sicilden terkini sonucunun ortaya çıkacağını, bu sonucun da kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceğini bildirmiştir.İstinaf dilekçesi ekinde Bakırköy 1. FSHHM’nin 2014/97E.-2017/37K. Sayılı ilamının bulunduğu, söz konusu kararın incelenmesinde; davacısının huzurdaki davanın davalısı … Yapı A.Ş. Davacısının ise huzurdaki davanın davacısı … A.Ş. Olduğu, davanın marka hükümsüzlüğü, markaya tecavüzün önlenmesi ve tazminat talepleri olduğu, birleşen 2016/167E. Sayılı davanın ise … inşaat tarafından … Yapı A.Ş’ye karşı marka hükümsüzlüğü talebi ile açıldığını, yargılama sonunda birleşen hükümsüzlük davasının reddine, asıl ve birleşen diğer davanın ise kabulüne karar verildiği görülmüştür.
DELİLLER: Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarının incelenmesinde, … tescil nolu “…” ibareli markanın 37.sınıf hizmetlerde 05/11/2012 tarihinde tescil edildiği ve … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda; “… tescil no.lu “…” markası 37. sınıfta 05/11/2012 tarihinde davalı adına tescil edilmiş olduğu, dava 13/12/2017 tarihinde ikame edilmiş olmakla, markanın tescilinden itibaren beş yıllık sürenin geçmiş olduğu, davaya konu … tescil no.lu “…” markasının tescil edildiği sınıfta son beş yıl içinde ciddi kullanıldığını gösterir bir delilin tespit edilemediği, kullanma yükümlülüğünün yerine getirildiği ispat edilemeyen dava konusu markanın iptali şartlarının mevcut olduğu, davalının İstanbul’daki projesinde kullanacağını belirttiği “…” markasını kullanmasına engel teşkil edecek haller olarak ileri sürdüğü hallerin mücbir sebep hali olarak değerlendirilemeyeceği, bu hallerde markayı kullanmanın davalının takdirinde olduğu…” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.Yargılama sırasında alınan bilirkişi ek raporunda; “…kök rapordaki görüşlerini muhafaza ettiklerini belirterek, … tescil nolu “…” markası 37. sınıfta 05/11/2012 tarihinde davalı adına tescil edilmiş olduğu, dava 13/12/2017 tarihinde ikame edilmiş olmakla, markanın tescilinden itibaren beş yıllık sürenin geçmiş olduğu, davaya konu … tescil nolu “…” markasının tescil edildiği sınıfta son beş yıl içinde ciddi kullanıldığını gösterir bir delilin tespit edilemediği, kullanma yükümlülüğünün yerine getirildiği ispat edilemeyen dava konusu markanın iptali şartlarının mevcut olduğu, davalının İstanbul’daki projesinde kullanacağını belirttiği “…” markasını kullanmasına engel teşkil edecek haller olarak ileri sürdüğü hallerin mücbir hali olarak değerlendirilemeyeceği, bu hallerde markayı kullanmanın davalının takdirinde olduğu…” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, kullanmama sebebine dayalı olarak markanın iptali ve sicilden terkini talebine ilişkindir.Davacı taraf davalının dava konusu markayı kullanmadığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur.Yargılama sonunda davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilince istinaf edilmiştir.Dosyanın incelenmesinde, davalıya ait “…” ibareli markanın 37. Sınıfta tescil edildiği anlaşılmaktadır. Davacıya ait “…” ve “…” ibareli markaların bulunduğu, dolayısıyla davacının iş bu davaya açmakta hukuki yararının bulunduğu anlaşılmıştır.Öte yandan davalı tarafça derdestlik savunması yapılmış ise de gerek istinaf dilekçesi ekinde sunulan gerekse dosya içeriğinde bir kısmı bulunan Bakırköy 1. FSHHM’nin 2014/97E. Sayılı dosyası içinde bulunan birleşen davanın hükümsüzlük davası olduğu, dolayısıyla hükümsüzlük davası ile iptal davasının birbirlerine derdest kabul edilemeyeceği anlaşılmakla bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir. Ayrıca somut dava bakımından ispat külfeti davalı tarafta olup 6769 sayılı SMK’nın 26. Maddesi uyarınca davalının markayı ciddi ve etkin bir şekilde kullandığını kanıtlaması gerekir. Alınan kök ve ek bilirkişi raporları içeriğinden de anlaşılacağı üzere davalının dava konusu markayı ciddi ve etkin bir şekilde kullandığını ispat edemediği anlaşılmıştır. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/03/2023