Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1041 E. 2023/524 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1041 Esas
KARAR NO: 2023/524 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/03/2021
NUMARASI: 2017/106 E. – 2021/68 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 23/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin TPMK nezdinde “…” markasını 03/06/2005 tarihinden itibaren … tescil no ile 29 ve 43. sınıflardaki mal ve hizmetler için tescil ettirdiğini, söz konusu markayı yıllardır kullandıklarını, tanınmış marka haline getirdiklerini, halk tarafından bilinirliğini arttırdıklarını, müvekkilinin markanın önceye dayalı gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkili ile markanın özdeşleştiğini, bu durumun Mahkemenin 2014/134 Esas sayılı dosyadan verilen karar ile sabit olduğunu, davalının “…” adlı dükkanda … adıyla bilinen kendi kayınpederi …l’in yanında çalıştıktan sonra bu işyerinden ayrılarak kendi dükkanını açtığını, davalının müvekkilinin “…” marka ve logoyu davacının izni ve onayı olmaksızın müvekkilinin şubesiymiş gibi faaliyet gösterdiğini, ve bu durumun müvekkili haklarına tecavüz teşkil ettiğini ve bundan dolayı müvekkilinin maddi ve manevi zararlara uğradığını iddia ederek, marka hakkına tecavüz eden eylemlerin tespitini, tecavüzün önlenmesini, sonuçlarının ortadan kaldırılmasını ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davaya dayanak markanın davacı tarafından …’ne devredildiği beyan edilmiş, bu şirket adına vekili vekaletname ibrazı ile davaya devam edilmiştir.
ISLAH: … İnşaat Sanayi Şirketi vekili 25/02/2021 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi incelemesi doğrultusunda maddi tazminat talebini 66.192,04 TL olarak ıslah ederek, maddi ve manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren avans faizi ile tahsilini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; “…” markasının … no ile müvekkili adına tescilli olduğunu, 2000 yılından beri müvekkilinin söz konusu markayı kullandığını, davacının bu durumu yıllardır bildiğini ve uzun süre sessiz kaldığını, tecavüz iddiasında bulunmak açısından haklarını kaybettiğini, davacının bundan soru hükümsüzlük davası açma hakkının bulunmadığını, davacının ihtiyati tedbir talep ve diğer taleplerinin hukuki dayanağının bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: Bakırköy 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 16/03/2021 tarihli 2017/106 E. – 2021/68 K. sayılı kararıyla; “..Tüm dosya kapsamı deliller ve dosya kapsamıyla uyumlu görülen bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; “Davacının 2005/22452 tescil numaralı markasını hem de “…” markasını ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişi olduğu, öncelik hakkına sahip olduğu, dava tarihi olan 06/02/2017 tarihinde ve 25/07/2013 MARKA LİSANS SÖZLEŞMESİ’ne konu edilen … adına daha önce tescil edilmiş olan … no ile tescilli … nolu …,” … nolu “…” , … nolu “… markalarının Bakırköy 1.FSHHM’nin 2015/7 Esas, 2017/181 Karar sayılı ve 12/10/2017 tarihli kesinleşmiş kararı ile hükümsüz kılındığı, dava tarihi itibariyle ortada geçerli bir lisans sözleşmesi bulunmadığı, tüm bu verilere göre davalının dava tarihi itibariyle kullanımının hukuki dayanağının bulunmadığı, dosyadaki verilere göre davalının kayınpederi olan dava dışı …’in vefatından sonra mirasçıları … (davalının eşi), … (davalının baldızı) tarafından, bu davadaki davacı ile ile Bakırköy 1.FSHHM’nin 2014/134 E-, 2014/190 K. sayılı ve 21/10/2014 tarihli, Bakırköy 1. FSHHM’nin 2015/7 E-, 2017/181 K sayılı davalara doğrudan taraf olmaları nedeniyle taraflar arasındaki ihtilafın bilinmesi gerektiği, bu davaların mevcudiyeti gözönüne alındığında, davacının davalı faaliyetlerini bilerek uzun süre sessiz kalmış sayılmasının mümkün olmadığı, davalının, davacının tescilli markasının 29 ve 43. Sınıflarda yer alan mallar ve hizmetleri kapsamında “…” ibarelerinin kullanıldığı, davalının bu kullanımının sessel, görsel ve anlamsal açıdan davalı kullanımının davacının tescilli ve maruf hale getirildiği marka ve işaret ile benzer olduğu, tüketicinin iltibasa düşme ihtimalinin mevcut olduğu, böylece davalının, davacının markadan doğan haklarına tecavüzde bulunduğu gerekçesiyle bu yöndeki talebinin kabulüne, Davacının maddi tazminat talebi yönünden, belirttiği tazminat seçeneğine göre markanın bilinirlik seviyesi, kullanım süresi ve incelenen ticari defterlere göre, davacının isteyebileceği maddi tazminat tutarının 66.192,04 TL olduğu, davalının yukarıda değinilen kullanımının davacının markadan doğan manevi haklarını ihlal ettiği, markanın bilinirliği, kullanım süresi, tarafların ekonomik durumu ve manevi tazminatın amacı gözetilerek, davacı yararına 15.000,00 TL manevi tazminat takdir edildiği” gerekçesiyle; Davacının davasının KABULÜNE, -Davalının davacı adına tescilli “…” ibareli marka kullanımının davacının marka haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, men’ine, ref’ine, -Toplam 66.192,04 TL maddi tazminat ile, 15.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkeme kararının bilirkişi raporu kopyalanarak oluşturulduğunu, Anayasa’nın 141. Maddesi gereğince mahkeme kararlarının gerekçeli olmak zorunda olduğunu, mahkeme kararının gerekçe içermediğini. -Mahkeme kararında 2015/7 Esas sayılı dosyanın kesinleşmiş olduğunun açıklanmışsa da, kararın kesinleşmediğini, İstanbul Bam 44. Hukuk Dairesinin 2020/361 Esas sayılı dosyasından verilen kararın halen Yargıtay incelemesinde olduğunu. -Bilirkişi raporuna itirazlarının dikkate alınmadığını, mahkemece alınan 07/01/2020 tarihli bilirkişi raporunda, davaya konu markaya ait cironun %15’i oranında emsal lisans bedeli olarak tespit edilebileceğinin beyan edilerek müvekkilinin geriye doğru üç yıllık brüt satışları üzerinden %15 oranında lisans bedeli hesaplanmasının yerinde olmadığını. -Mahkemece verilen tedbir kararı gereğince müvekkilinin adresine gelindiğinde Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı dosyada, 28/07/2017 tarihli tutanakta, müvekkilinin davacının marka haklarına tecavüz oluşturacak ürün, broşür, tabela vs reklam içerecek ürün bulunmadığının açıkça belirtildiğini, bilirkişi raporunda bu hususun dikkate alınmadığını. -Mahkemenin dava tarihinde geçerli bir lisans sözleşmesi bulunmadığının belirtilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bakırköy 1. FSHHM’nin 2015/7 Esas sayılı ilamının kesinleşmediğini, 25/07/2013 tarihli Lisans Sözleşmesine konu …, … ve … numaralı markaların TPMK nezdinde tescilli olduğunu, lisans sözleşmesine konu 27/05/2004 tarihli … numaralı markanın, müvekkilinin lisans aldığı …’in “…” ibareli markayı ilk kullanan kişi olduğunu gösterdiğini, …’in markasını tescil ettiren vekilin etik kurallara aykırı olarak daha sonra davacının 03/06/2005 tarihli … numaralı markayı da tescil ettirdiğini, geri dönüşü olmayan zararlar meydana getirdiğini. -Müvekkilinin davacının markalarına tecavüz meydana getirmesinin mümkün olmadığını, müvekkili …’nun 09/04/2015 tarihli … sayılı “…” ibareli markasının bulunduğunu, tescilli marka haklarını kullandığını, bu şartlar altında davacının markasına tecavüz oluşturmayacağını. -Müvekkili ile davacı kullanımlarının birbirine benzemediğini, müvekkilinin … sayılı markasının “…” ibareli olduğunu, davacının tescilli markasının ise “…” olduğunu, markaların karşılaştırılırken bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin eylemlerinin tecavüz oluşturduğuna ilişkin tespit bulunmadığını, İstanbul 2. FSHHM’nin 2017/69 D.İş sayılı dosyasının dava ile ilgisinin bulunmadığını, mahkemece verilen tedbir kararının uygulanması sırasında tecavüz oluşturacak herhangi bir evrak bulunmadığını. -Dava ikame edildiği tarihte müvekkilinin “…” ibareli ticari işletme unvanı bulunduğunu, müvekkili işletmesine ait faturalar ve kullanımlarının bu ticaret unvanı ile gerçekleştirildiğini. -Davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, davanın kötüniyetle ikame edildiğini, davacının müvekkilinin tescilli marka haklarından haberdar olup uzun yıllar sonra bu davayı açmasının kötüniyetli olduğunu, davacının tescil tarihinin 2005 yılı olup, müvekkilinin kullanımının 2000 yılından beri sürdüğünü, müvekkilinin kullanımına ilişkin reklam, ilan ve gazete haberleri mevcut olduğunu, davacının uzun yıllar sonra dava açmasının sessiz kalma teşkil ettiğini, mahkemece bu hususta inceleme yapılmadığını, müvekkilinin işi devraldığı …’in müvekkilinin kayınpederi olduğunu, yıllardır davacı ile aynı sektörde faaliyet gösterdiklerini, birbirlerinin marka kullanımlarından haberdar olduklarını. -Mahkemece hükme esas alınan 2. Ek rapordaki hesaplamanın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın 2017 yılında ikame edildiğini, mahkemenin 2015 ve 2016 yıllarını dikkate alarak hesaplama yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin brüt satışlarının dikkate alınmasının yerinde olmadığını, ciro üzerinden %5 alınarak hesaplama yapılması gerektiğini, davacı markasının tanınmış olmadığını, kazancın lisansa göre belirlenmesinde, emsal bir araştırma yapılarak, markanın tanınmışlık düzeyi, ekonomik önemi, markanın konu olduğu lisansların sayısı, türleri ve özelliklerinin göz önünde bulundurulması gerektiğini. -Davacının ıslah talebinin usule uygun olmadığını, davanın tutarı değiştirilmekle birlikte, davaya konu olmayan faiz taleplerinin de değiştirilmeye çalışıldığını, ıslah hiç yapılmamış gibi karar verilmesi gerektiğini. -Davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının belirtildikten sonra mahkeme dosyasına ıslah dilekçesi konulması nedeniyle kısmi ıslahın kabul edilmemesi gerektiğini beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; müvekkilinin üstün hak sahibi olduğu marka üzerinde davalının kullanımının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalının müvekkilinin hak sahibi olduğu markayı kullanıp kullanmadığı hususunda çelişkili beyanlarda bulunduğunu, müvekkili ile davalı ve davalının markayı devraldığı taraf arasında birden fazla dava söz konusu olup sessiz kalma yoluyla hak kaybının ileri sürülemeyeceğini, 2015/7 Esas sayılı kararın kesinleşmediği ileri sürülmüşse de, müvekkilinin marka üzerinde üstün hak sahibi olduğunun , kesinleşmiş yargı kararıyla sabit olduğunu, davalının ıslah dilekçesine itirazlarının hukuki olmadığını, belirsiz alacak davasında talep arttırılması ile ıslah ve faiz değişikliğinin mümkün olduğunu ileri sürerek istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları incelendiğinde; dava konusu … sayılı “…” ibareli markanın, 29, 30 ve 43. sınıflarda 02/06/2015 tarihinden 10 yıl müddetle davacı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır. Davalı tarafça sunulan 25/07/2013 tarihli Marka Lisans Sözleşmesi ile; … tarafından …, …, … ve … başvuru numaralı sırasıyla 30/43. sınıfta “…”, 43. sınıfta “…”, 43. sınıfta “…” ve 43. sınıfta “…” markalarının kullanım hakkını 5 yıl süreyle … ve …’na verdiği anlaşılmıştır. Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/134 Esas, 2014/190 Karar sayılı ilamından; davacı … tarafından, davalılar … ve … aleyhine açılan … adına kayıtlı iken, …’e ondan da …’e devredilen, ölümü ile mirasçısı davalılara kalan … tescil numaralı markanın hükümsüzlüğü davasında, davanın kabulüne ve davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verildiği, kararın gerekçesinde “Somut olayda davacı tarafın … ibaresini markasal olarak davalı taraf tarafından daha önce kullandığı bilinir hale getirdiği, davada sunulan belgeler dikkate alındığında ; lokantacılık hizmeti yönünden müşteri kitlesi tarafından davacı tarafın … olarak ün yaptığı, davalı tarafın davacının kullanımını bildiği halde aynı markayı tescil ettirmek suretiyle kötü niyetli davrandığından hükümsüzlük talebinin kabulü ile ,davalı tarafa ait … sayılı … markasının tüm sınıflar yönünden hükümsüzlüğü gerektiğinin” açıklandığı bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek 13/06/2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12/10/2017 tarihli 2015/7 Esas-2017/181 Karar sayılı ilamından; davacı … tarafından, davalılar … ve … aleyhine açılan … adına kayıtlı iken noter satışı ile devredilen …, … ve … tescil numaralı markaların hükümsüzlüğü davasında, davanın kabulüne ve davalı markalarının hükümsüzlüğüne karar verildiği , yargılama sırasında kararın kesinleşmediği anlaşılıyorsa da, Dairemizce cep edilen kesinleşmiş karar örneğinden, 26/05/2022 tarihinde istinaf ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamında bulunan Ankara 2. FSHHM’nin 18/01/2018 tarihli 2017/107 Esas-2018/6 karar sayalı ilamından, davacı … ve davalılar TPMK ile … aleyhine açılan, davacı adına TPMK nezdinde 09/04/2015 tarihinde 29/30/32/35 ve 43. Sınıflarda … sayılı marka başvurusunun reddine ilişkin TPMK YİDK’nın … sayılı kararının iptali için açılan davada, mahkemece davanın reddine karar verildiği, kararın istinaf ve temyiz incelemesinden geçerek 02/12/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi’nce alınan bilirkişi heyetinden alınan 01/03/2019 havale tarihli raporda; Davacının … tescil numaralı markasını hem de “…” markasını ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişi olduğunu, … tescil numaralı marka ve “…” üzerindeki öncelik hakkına sahip olduğunu, davacının markasının tanınmış marka olmadığını, davalı tarafından sunulan marka lisans sözleşmesine konu olan markaların, İstanbul 2.FSHHM’nin 2017/69 değişik iş sayılı dosyasından yapılan tespit tarihi ve olan 26/07/2017 rapor tarihi itibariyle Bakırköy 1.FSHHM’nin 2014/134 E-, 2014/190 K sayılı kararı ile sözleşmeye konu … nolu “…/’ … nolu ‘…” , … nolu “…” markalarının hükümsüzlüğü İçin Bakırköy 1. FSHHM’nin 2015/7 Esas sayılı dosyası ile açılmış davada henüz karar verilmediği ve bu 3 markanın tescillerin o sırada geçerli olduğunu, dava tarihi olan 06/02/2017 tarihinde ve 25/07/2013 Marka Lisans Sözleşmesi’ne konu edilen … adına daha önce tescil edilmiş olan … no ile tescilli … nolu …,” … nolu “…” , … nolu “… markalarının Bakırköy 1.FSHHM’nin 2015/7 Esas, 2017/181 Karar sayılı ve 12/10/2017 tarihli kesinleşmiş kararı ile hükümsüz kılındığı, dava tarihi itibariyle ortada geçerli bir lisans sözleşmesi bulunmadığı, tüm bu verilere göre davalının dava tarihi itibariyle kullanımının hukukun meşru olup olmadığı hususunda takdirin hukuki yorum gerektirmesi nedeniyle mahkemeye ait olduğunu, davalının davacı ile aynı sektörde faaliyet göstermesi nedeniyle davalı marka ve faaliyetlerini bilmesinin hayatın olağan akışı olarak düşünüleceği, aksinin hayatın olağan akışına aykırı olacağı, dosyadaki verilere göre davalının kayınpederi olan dava dışı …’in vefatından sonra mirasçıları … (davalının eşi), … (davalının baldızı) tarafından, bu davadaki davacı ile ile Bakırköy 1.FSHHM’nin 2014/134 E-, 2014/190 K. sayılı ve 21/10/2014 tarihli, Bakırköy 1. FSHHM’nin 2015/7 E-, 2017/181 K sayılı davalara doğrudan taraf olmaları nedeniyle taraflar arasındaki ihtilafın bilinmesi gerektiği, böyle bir durumda davalının kullanımlarının mevcut verilere göre kötü niyet olarak değerlendirilip değerlendirilmemesi hakkındaki takdir ve hukuki yorumun mahkemeye ait olduğu sonucuna varıldığını, arz edilen davaların mevcudiyeti gözönüne alınarak, davacının davalı faaliyetlerini bilerek uzun süre sessiz kalmış sayılmasının mümkün olmadığını, davalının, davacının tescilli markasının 29 ve 43. Sınıflarda yer alan mallar ve hizmetleri kapsamında “…” ibarelerinin kullanıldığı, davalının bu kullanımının sessel, görsel ve anlamsal açıdan davalı kullanımının davacının tescilli ve maruf hale getirildiği marka ve işaret ile benzer olduğu, tüketicinin iltibasa düşme ihtimalinin mevcut olduğunun tespit edildiğini, davalının, davacı adına TPMK nezdinde tescilli aynısının ve ayırt edilmeyecek kadar benzerinin kullanımından dolayı tüketici nezdinde iltibasa yol açabileceği ve davalının haksız yarar sağlayabileceği veya markanın itibarının da zarar görebileceğini, 6769 Sayılı SMK.nun amir 151. Maddesi hükmü uyarınca sınai mülkiyet hakkı tecavüzüne uğrayan kişinin yoksun kaldığı kazancın hesaplaması için SMK’nun 151/2 Maddesinin a-b-c bendlerinde sayılan hesaplama yöntemlerinden birini tercih etmesi gerektiğini, ancak davacı tarafından herhangi bir tercihte bulunulmadığını beyan etmişlerdir. İlk derece mahkemesince aynı bilirkişi heyetinden alınan 11/10/2019 havale tarihli ek raporda; davalının ticari defterlerini sunmaması hususunda takdirin Mahkemeye ait olduğu, davacının seçim tarzına göre hesap yapılabilmesi için davalının bağlı bulunduğu Vergi Dairesi’nden 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ait Gelir Vergisi Beyannamesi’nin istenilmesi gerektiğini ve dosyaya sunulan kök rapordaki görüşlerini değiştirecek yeni bir unsur içermediğini beyan etmişlerdir.İlk derece mahkemesince aynı bilirkişi heyetinden alınan 24/01/2020 tarihli ikinci ek raporda; davalı yanın sunduğu ticari defterlerin TTK hükümlerine göre gerekli açılış onayına sahip olduğunu, 2016 yevmiye defterinin kapanış onayına sahip olmadığını, yine aynı yılın kebir defterinin tasdiksiz olduğunu, davalı defterlerinin HMK 222’ye göre delil niteliğinde olup olmadığı hususunun Sayın Mahkemenizin takdirinde bulunduğunu, davalı yanın 3 yıllık ortalama cirosunun ise, 441.280,30 TL olduğunu, işbu cironun %15’lik kısmına isabet eden tutarın da (441.280,30×0,15) = 66.192,04 olacağını” beyan etmişlerdir. Dairemizce Türk Patent ve Marka Kurumu’na müzekkere yazılarak davacı tarafça dayanılan … sayılı “…” ibareli markanın, devir kayıtları ve dayanak belgelerinin gönderilmesi talep edilmiştir, markanın … adına kayıtlı iken Bakırköy … Noterliği’nin 03 Mayıs 2019 tarihli … yevmiye numaralı “Satım Sözleşmesi” ile … İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti.’ne devredildiği, 10/05/2019 tarihi itibarıyla TPMK kaydında devrin gerçekleştirildiği anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Markaya tecavüzün tespiti, meni, refi ile maddi ve manevi tazminat talepli davada ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verildiği, davalı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır.İstinaf incelemesi, 6100 Sayılı HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepler ile, kamu düzeniyle ilgili hususlarla sınırlı olarak yapılmıştır.Davanın dava tarihinde marka tescil sahibi … tarafından açıldığı, yargılama sırasında davacı tarafça dayanılan … başvuru numaralı markanın, …’ne devredildiği beyan edilerek, vekilin bu şirket adına vekaletname ibrazı ile yargılamaya devam edildiği, ilk derece mahkemesince markayı devreden davacı ve devralan şirket karar başlığında gösterilerek her iki davacı adına hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Hüküm fıkraları incelendiğinde, hangi hüküm fıkrasının hangi davacı yönünden bağlayıcı olduğunun açıklanmadığı anlaşılmıştır.Kural olarak davacı tarafça dayanılan markanın yargılama sırasında devri halinde markayı devralanın HMK 125. Madde gereğince, markaya tecavüzün tespiti, meni ve refi talebi yönünden davacı sıfatıyla yargılamaya devam etmesi usul ve yasaya uygundur. Davacı … vekili Av. …’in aynı zamanda … İnşaat Sanayi Şirketinin de vekili olduğu sunulan vekaletnameden anlaşılmıştır. Dosya kapsamına sunulan ISLAH dilekçesinin ise vekil tarafından … İnşaat Sanayi Şirketi adına sunulduğu, ıslah harcının ise … adına yatırıldığı anlaşılmıştır. Bu durumda ilk derece mahkemesince, Av….’in markayı devreden ve devralan davacıların vekili olduğu da gözetilerek, vekilin … ve … şirketi adına her ikisi yönünden davayı takip edip etmediğinin açıklattırılması, ıslah başvurusunu hangi davacı adına yaptığının açıklattırılarak hasıl olacak sonuca göre hüküm sonuçlarının hangi davacı lehine verildiğinin kararda gösterilmesi gerekirken HMK 297/son maddesine uygun şekilde karar verilmemesi yerinde görülmediğinden davalı vekilinin istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin, resen gözetilen sebeplerle istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın Dairemizin kararında işaret edildiği şekilde yargılamaya devam edilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4-6 maddeleri gereğince, BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 16/03/2021 tarihli 2017/106 E. – 2021/68 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davalı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davalı avansından kullanıldığı anlaşılan; 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 54,50 TL (posta-teb-müz) masrafının davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, b)Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 23/03/2023 tarihinde HMK’nın 353/1-a-4-6 maddeleri uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.