Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/103 E. 2021/1951 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2021/103 Esas
KARAR NO: 2021/1951 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/01/2020
NUMARASI: 2013/174 E. – 2020/28 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.)
Fikir Ve Sanat Eseri (Maddi Tazminat İstemli)
Fikir Ve Sanat Eseri (Tecavüzün Meni İstemli)
KARAR TARİHİ: 18/11/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
ASIL DAVADA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin yurtdışında “…” adıyla Sigorta Şirketlerinin oto hasar dosyalarında yönetim ve denetim amaçlı kullandıkları sistem yapısını, ’’Hasar Yönetim Sistemi” projesi adıyla sektör ihtiyaç ve beklentilerine uygun olarak geliştirdiği, Proseslerini oluşturmuş ve programlayıp yazdığı, sistem üzerinde 13.01.2003 tarihinde çalışmaya başlayarak 4,5 yıllık çalışma neticesinde sistemi ortaya çıkardığını, davacı firmanın müşterisi konumundaki sigorta şirketlerinin tedarikçisi sıfatıyla çalışan davalıların bahsi geçen programa kopya amacı ile saldırılarda bulunduğunu, programla ilgili tanıtım, pazarlama, satış ve sair her türlü faaliyetin tedbiren durdurulmasını, yapılacak yargılama neticesinde de davalıların kopya programının tecavüzünün ref’i/men’i ile programın ve tecavüze ilişkin her türlü işlem ve eylemin ortadan kaldırılmasına , fazlaya ilişkin talepleri saklı olmak kaydıyla şimdilik 10.000-TL. maddi , 50.000-TL. manevi tazminat ile davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin durdurulmasına, haksız rekabet teşkil eden eylemleri ve davanın fiyat kırması, piyasa fiyatlarını düşürmesi karşısında fazlaya ilişkin talepleri saklı olmak kaydıyla dava tarihinden geçerli olmak ve ticari faiz uygulanmak sureliyle şimdilik 5.000 TL manevi tazminatın da davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava dava etmiştir.
CEVAP:Davalılar vekili cevap dilekçesinde; Dava konusu talebin zamanaşımına uğradığını, bu program davacının da bildiği üzere 2008 yılından beri sigorta sektöründe kullanıldığını, bu halde 5 yıl sonra bu programın taklit/kopya olduğu iddiasının zamanaşımı sebebiyle dinlenemeyeceğini, davanın … ve … firmalarına karşı husumet yöneltmiş olarak açıldığından maddi vaka ve hukuki sebep açıklanmadığı gibi her birinden istem konusu yapılan talebin de ayrı ayrı belirtilmediğini, delillerin taraflarına tebliğ edilmediği, davacının iddialarının haksız ve asılsız olduğu, iddiaya konu yazılım programının sektöründe 2008 yılından beri kullanımda olduğunu, davacı yan … Sigorta ile sözleşme, yenileyemediği için tazminat talep etmekte ise de bu isteminin dayanağının da gerçek dışı ve haksız olduğundan müvekkili … ile … Sigorta A. Ş arasında sözleşmesi bittikten sonra davacı firma ile çalışmaya başladığını, davacı hileli şekilde usul hükümlerine aykırı olarak delil tespiti yaptırmak istediğini, dayanak gösterilen bilirkişi raporlarının usulsüz olduğunu, her iki programda sigorta sektörü hizmetinde kullanılan bir program olmakla, bu programların aynı modül ve yapıda olmasının yasal düzenleme ve idari otorite tarafından emredildiğini, davacının programı ile müvekkili programın aynı olmadığının yazılım uzmanları tarafında da ifade edildiğini, kopya denilen programın müvekkili şirketin kuruluş tarihinden dahi önce var olduğunu, hizmet verilen sigorta şirketi tarafından kullanıcı adı/şifresi ile izin verilen, sınırlanan alanın kullanıcıya bahşedilmiş belirlenmiş olup, müvekkili şirketin sigorta şirketinden aldığı şifre ile girişi neticesi bu alandaki bilgilere erişim sağlandığını, beyanla davanın reddini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA:(İstanbul 2.FSHH Mahkemesi’nin 2013/167 Esas nolu Dosyası)
DAVA:Davacı vekilinin dava dilekçesinde; müvekkilinin sigorta ve otomotiv sektörlerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere “HASAR YÖNETİM SİSTEMİ” projesini geliştirdiğini, proseslerini oluşturduğunu ve programlayıp yazdığını, davalılar tarafından bahsi geçen programa kopya amacı ile saldırılarda bulunulduğunu ileri sürerek öncelikle davalı tarafın kopya programına tedbir konulması, yapılacak yargılama neticesinde programın ve tecavüze ilişkin her türlü işlem ve eylemin ortadan kaldırılmasını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL maddi, 50.000 TL manevi ve 5.000 TL manevi haksız rekabetten doğan manevi zararın tazminini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde; derdestlik itirazında bulunmuş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili 17/09/2013 havale tarihli dilekçesi ile işbu davanın sehven açıldığını, dosyanın tarafları ve konusu aynı olan İstanbul 1 Nolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2013/174 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18/09/2013 tarihli 2013/167 Esas-2013/174 Karar sayılı kararıyla; davalar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğundan, dosyanın İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2013/174 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 21.01.2020 tarihli 2013/174 E. – 2020/28 K. sayılı kararıyla; “Toplanan tüm deliller, sigortacılık mevzuatı, dava dışı şirketlere yazılan müzekkere içerikleri, Yargıtay 11.HD’nin emsal 2010/7399 esas, 2012/8117 karar ve 17.5.2012 tarihli ilamları ile yok hükmünde sayılan bilirkişi raporu hariç olmak üzere diğer tüm bilirkişi raporları ve hükme dayanak alınan son rapor birlikte değerlendirildiğinde; taraflara ait programlar arasında bir benzerliğin bulunmadığı, programlarda yer alan konseptlerin ve işlevlerin benzerliklerinin ise Sigorta sektörünün getirmiş olduğu yasal yükümlülüklerden ve işin niteliğinden ve doğasından kaynaklandığı, bu gibi zorunlu ve işlevsel benzerliğin bir bilgisayar programının diğer bir programın kopyası olduğu sonucunu göstermeyeceği telif hukukunda fonksiyonların ve temel düşüncenin değil, düşüncenin açıklama biçiminin korunduğu, bilgisayar programları bakımından bu açıklama biçiminin kaynak kodları olduğu, kaynak kodları arasında bir benzerliğin bulunmadığı,zira her iki yazılımın kaynak kodlarının, veri tabanı mimarisinin ve görsel tasarımlarının farklı olduğunun tüm rapor içeriklerinde alınan birden çok heyet raporu ile de tespit edildiği, veri giriş modül yapılarının, program akışının benzer olmasının ise ancak sigortacılık mevzuatı, iş süreçleri ve paydaşların ihtiyaçları doğrultusunda değerlendirildiğinde zaten işin doğası gereği olması gereken bir durum olduğu, söz konusu yazılımların aynı işi yapan farklı programlar olduğunun anlaşıldığı, keza veri tabanın sigorta şirketleri tarafından girilen bilgiler neticesinde merkez nezdinde oluşmakta olduğu, sigorta şirketleri dışında herhangi bir kurum ya da kuruluştan hasarlara ilişkin veri alınmamakta olduğundan keza dava dosyasında yer alan … sigorta(… sigorta) A.Ş firmasının 13.02.2015 tarihli yazıları kapsamına göre sigorta-servis bilgilerinin kendilerine ait olduğunu ve kendileri tarafından … yazılımına yüklendiğini açıkça beyan edilmekte olduğundan somut olayda know how bilgilerinin haksız olarak elde edildiğini de ispat edilemediği” gerekçesiyle; asıl davanın esastan reddine, aynı konuda açılmış bir dava olması gözetilerek derdestlik nedeniyle birleşen davanın usulden reddine karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkeme kararında davacı lehine olan ilk bilirkişi raporundan hiç bahsedilmediğini , dava öncesindeki tespit niteliğindeki bilirkişi raporundan ve dosyaya sundukları Uzman Mütalaasından hiç bahsetmeden, içeriklerini kararda açıklamadan, sadece diğer bilirkişi raporlarını karara yazarak hüküm kurulduğunu. -21/01/2020 günlü duruşmaya sağlık sorunu sebebiyle rapor eklenmek suretiyle mazeret bildirdiklerini, mahkemenin mazeretlerini kabul etmesine rağmen, duruşmayı ertelemeyerek yokluğunda hüküm kurmasının hukuka aykırı olduğunu. -Mahkemenin ana ve birleşen davada maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden ayrı ayrı her biri için 4.910 TL olmak üzere dört ayrı vekalet ücretine hükmetmesinin hukuka aykırı olduğunu. -Davanın müvekkilinin know how’u olan, uzun çalışmalar neticesinde geliştirilen ve müşterilerin istekleri doğrultusunda geliştirilen programının, davalı tarafça ve hukuka aykırı bir biçimde, formu bozularak ve içeriğiyle oynanarak kopyalanmasına ilişkin olup ‘Çok’un içinde ‘az’ın da bulunması genel kaideleri doğrultusunda davalı tarafça kopyalandığı sabit olan ‘SERVİS’ kısmının da buna dahil olduğunu, kaldı ki, bu kısma ilişkin taleplerinin ıslah da edildiğini, çeşitli raporlarla usulsüz kopyalama işleminin ispat edildiğini, bazı bilirkişi raporlarında bazı işlemlerin formel olduğu belirtilmişse de, bazı işlemlerin de kopyalama olduğunun tespit edildiğini, kararda ise bu kısımların ayrıntılı olarak belirtilmediğini. -12.05.2014 tarihli Dr. …, Doç. Dr. … ve Av. … … tarafından hazırlanan bilirkişi raporu, taraf bilgisayarları üzerinde mahallinde inceleme yapılmadığı ve dosyadaki delillere göre hazırlandığı gerekçesiyle, 12.06.2014 tarihli ara kararla yok hükmünde sayılmışsa da ek rapor alınmadığını, oysa 16.12.2014 tarihli Prof. Dr. …, Yrd. Doç. Dr. … ve Av. … tarafından hazırlanan bilirkişi raporunun taraf bilgisayarları üzerinde mahallinde inceleme yapılmamasına rağmen yok hükmünde sayılmadığını, bilirkişilerden ek rapor alındığını, bu durumun taraflar arasında eşitlik ilkesine aykırı ve başlı başına istinaf sebebi olduğunu, bilirkişilerin kendilerini mahkemenin üzerinde tutarak, davalı tarafça kopyalandığı sabit olan 84.000 servis bilgisiyle ilgili olarak, “bu durum program ve veri tabanı benzerliği dışında bir durumdur” şeklinde gerekçeyle görüşünü açıklamayı reddettiklerini, kopyalamanın bulunmadığının sadece bu bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan kök ve ek raporda belirtildiğini. -Ülkemizin bilişim konusunda en yetkin isimlerince düzenlenen uzman mütalaasından kararda tek satır bile bahsedilmediğini, mütalaada davacının yazılımının 2003 yılında yazılmaya başlanarak geliştirildiği, 4,5 yıllık Ar-Ge çalışması yapıldığı, Kültür Bakanlığı’nda gerekli lisans ve tescil işleminin yapıldığı, FSEK kapsamında ilim ve edebiyat eseri olduğu, davalı tarafın yazılımı 2008 yılında yazmaya başladığı, 2009 yılında faaliyete geçtiği, tescil belgesinin dava açıldıktan sonra alındığını, somut olayda davalının yazılımının davacının yazılımından esinlenerek oluşturulduğu, modüler olarak aynı yapıları kullandığı, çalışma mantığının ve algoritmasının birebir aynı olduğu, dava konusu yazılımların temel amacının sigortacılık sektöründe ekspertiz, onarım, değişim, sökme-takma, işçilik hesaplama, boya-kaporta masrafları, malzeme tedarik, sigorta, maliyet hesaplama gibi birçok maddede fonksiyonların aynı olduğu,dava konusu her iki yazılımın da LINUX işletim sisteminde çalıştığı ve her iki uygulamanın online web uygulaması olması, yazılım kodlama dilinin PHP olması, davalının programının davacının programından esinlenerek türetildiğini gösterdiğini, modüllerin “eksperler yönetmeliği ve sigorta firmalarının istekleri doğrultusunda” oluşturmuş olduklarını beyan etmiş olsa da, bu modüllerin çalışma mantığı ve yapısının davacı firmanın yazılımı ile aynı mantıkta çalıştığı, aynı yapıyı kullandığı, farklılığın sadece görsellik olarak tanımlanan dış temada olduğu, davalı tarafın davacı tarafın yazılımındaki database (veri tabanı) bilgilerini kendi şahsına yasal olmayan şekilde alabilmek için yüz binlerce kez sunucuya erişim yaparak bilinçli şekilde verileri alındığı, bu verileri kendisine kopyaladığı, bu kopyalama olayının loglarla sabit olduğunu, bu kopyalama işlemi gerçekleştiren IP’lerin, sunucu üzerinde yapılan incelemeler sonucunda … tarafından sahiplerinin belirlendiği, yasal olmayan şekilde sistem açıkları kullanılarak yazılım programları vasıtası ile alınan verilerin davalı tarafından kendi yazılımında kullanılmamış olsa bile, bu verilerin işlenmiş veri olması nedeni ile FSEK kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, (FSEK, m.6/b.11). aynı şekilde veri tabanı kopyalama işleminin “FSEK m. 71/f (1)’e göre hukuka aykırı olduğunun sonuç olarak davalı tarafın yazılımının davacının yazılımından esinlenerek kopyalanmak suretiyle oluşturulduğunun” tespit edildiğini. -İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/291 D.İş dosyasından bilirkişi raporu hazırlandığını, mahkemenin bu raporun dosyadan çıkartılmasına karar verdiğini ve kararda hiç bahsedilmediğini, tespit raporunda, tasarım ve bilgisayar bilirkişi …’in 15/08/2013 tarihli raporuyla, davalıların müvekkiline ait “HASAR YÖNETİM SİSTEMİ” programını kopyalamak suretiyle davaya konu “…” programını oluşturduklarının tespit edildiğini, raporun sadece davaya bakmakla görevli mahkemeden alınmadığı gerekçesiyle yok hükmünde kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, HMK 401/3 maddesinde “Esas hakkında açılan davada, delil tespiti yapan mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğu ileri sürülemez,” denildiğini. -Mahkemenin 12/06/2014 tarihli oturumda haksız ve mesnetsiz olarak 12/05/2014 tarihli bilirkişi raporunda kaynak kodlarının incelenmemesi nedeniyle raporun dosya içinden çıkartılmasına karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, raporun sonuç kısmında kopyalamanın net biçimde tespit edildiğini. -Kararının gerekçesinde de yer alan Yrd. Doç. Dr. …, Prof Dr. …, Öğr. Gör. …’den oluşan heyetin hazırladığı 27/06/2016 tarihli kök rapordan, bilirkişilerce tespit edilen durumun müvekkilinin know-how’ının kopyalandığını ortaya koyduğunu. -Davalıların gerek yargılama sırasında gerek bilirkişilerin incelemeleri sırasında ısrarla servis bilgileri konusunu dava dışında bırakmak istediklerini, bunun sebebinin de kopyalamanın bariz biçimde ortada olması ve bunu bertaraf etmeye çalışmalarından kaynaklandığını, 01/03/2019 tarihli bilirkişi ek raporunun, davalı tarafça kopyalamaya ilişkin tüm veriler silindikten sonra gerçekleştirildiğini, bu sebepten dolayı raporun eksik, hatalı ve denetlenebilir olmaktan uzak olduğunu, davalı tarafın daha önceki bilirkişi incelemesi sırasında veri tabanını inceleme için açmamış olmasının dahi kopyalama işlemlerinin gizlenmesine yönelik olduğunu düşündürdüğünü, kaldı ki, davalı tarafın veri tabanında yapılan incelemede veri tabanının tamamen boş olmasının da hayatın ve durumun olağan akışına aykırı olduğunu. -Her iki tarafça sunulan sql dosyalarının karşılaştırılarak, … adlı programın 1.559.829. satırında başlayıp 1.644.585. satırında biten bilgilere göre SERVİS adlı tablonun alanlarının …’in veri tabanındaki SERVİS adlı tablo ile aynı olmasının, 2011 yılındaki kopyalama olayından sonra … tarafından eklenen servislerin, … programında aynı biçimde yer alması ve alfabetik olmayan … tarafından 12 yılda oluşturulan bu dataların tamamen aynı biçimde … programında yer almasının kopyalamanın en somut kanıtı olduğunu, tüm bilirkişi raporlarında her iki programın da çalışma mantığının bire bir aynı olduğunun beyan edildiğini, bir yazılımın birbirine benzeyip benzemediğini analiz edebilmek için Analiz, Algoritma, Yazılım dil seçimi, gibi parametrelere bakılması gerektiğini, her iki yazılımın da bu kriterlere uyması nedeni ile çalışma şekil ve mantığının aynı olduğunun, aralarındaki farkın sadece görsel (renk, tema) açısından olduğunu, davanın kabulü yerine reddine karar verilmesinin ve 4 ayrı vekalet ücretine karar verilmesinin hatalı olduğunu beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; mahkemece güvenilirliği bulunmayan ve gerçeği yansıtmayan bilirkişi raporlarının “yok sayılarak” dosyadan çıkarıldığını, mahkemece alınan 16/12/2014 tarihli ilk bilirkişi raporunda “kullanılan ekranlar ve incelenen kodların farklı olduğu, yapılan işler benzerlik gösterse de
konu itibarı ile yapılan işlemlerin artık standartlaştığı, 2011/12 sayılı Motorlu Araç Sigortalarında Eksper Raporlarının Düzenlenmesine İlişkin Genelge
olduğundan her iki programda da bu raporlarda aynı formatın(yazı şeklinin) kullanılmasının zorunlu olduğunun görüldüğü, sonuç olarak söz konusu yazılımların aynı işi yapan farklı programlar olduğunun” bildirildiğini, tanzim edilen 02/04/2015 tarihli ek raporda “yapılan incelemede her iki veri tabanındaki tablo adları, tablo sayıları ve içerdikleri alan adlarının birbirinden farklı olduğunun görüldüğü, 84.000 adet verinin kopyalandığı iddiasının program ve veri tabanı benzerliğinin dışında bir durum olduğunun” beyan edildiğini, 27/06/2016 tarihli bilirkişi raporunda “davacı ve davalı taraf yazılımlarının kaynak kodları ve veri tabanı mimarilerinde herhangi bir kopyalama bulunmadığı, program ara yüzlerinin görsel tasarımının farklı olduğu, sigortacılık mevzuatı ve iş akışları göz önünde bulundurulduğunda benzer giriş ve benzer çıkışlar bulunmasının normal karşılanması gerektiği bu sebeple dava
konusu yazılımların aynı işi görmek için üretilen farklı yazılımlar olarak değerlendirilmesi gerektiği, 11/12/2017 tarihli ek raporda “dava konusu yazılımların görsel arayüzleri ve kodlarının teknik açıdan değerlendirildiğinden herhangi bir kopyalama, fikir çalınması ve durumun bulunmadığının” beyan edildiğini, bu raporlar doğrultusunda mahkeme kararının yerinde bir karar olduğunu, davacının veri tabanının kopyalandığına ilişkin iddiasında ise sigorta sektöründe şirketler ile anlaşma sağlandığı taktirde Sigortacılık Genel Müdürlüğü ve Sigorta Bilgi Merkezi’nin taleplerine uygun mimaride boş bir veri tabanına transfer gerçekleşebileceğini, bu verilerin ne müvekkiline, ne davacıya değil sigorta şirketine ait veriler olduğunu, dosya kapsamında da Hazine Dış Ticaret Sigortacılık Genel Müdürlüğü’nün cevabında bu verilerin sigorta şirketine ait olduğunun bildirildiğini,01/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda “… Sigorta A.Ş. Firmasının tarihli yazısında sigorta-servis bilgilerinin kendilerine ait olduğu açıkça bildirilmiştir.” şeklinde tespit edildiğini, davanın reddi kararının yerinde olduğunu beyanla başvurunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/291 D.İş dosyasında Tasarımcı ve Bilgisayar Bilirkişisi …’den alınan 15/08/2013 tarihli bilirkişi raporunda; 19/07/2013 tarihli keşifte, … ve … (…/…) programlarının incelenerek düzenlendiği, “Bu her iki programın teknik özellikleri karşılaştırıldığında müşterisine sundukları teknik hizmetin birebir aynı olduğunun tespit edildiği, Dosya ekranı görüntülerinden; … (…/…)’un … ile aynı yapıya sahip olduğu, genel sigorta bilgilerinin neredeyse aynı sıralama ile girildiği tespit edilmiştir. Bu yapının aynı olmasından, programın alt yapısının …’den kopyalanmış olduğunun tespit edildiği, İşçilik ekranı görüntüsünde; … (…/…)’un … ile aynı yapıya sahip olduğu, kullanıcı ara yüzünün …’e göre daha sade olmasına rağmen işleyiş ve biçim bakımından …’den kopyalanmış olduğu tespit edildiği, Rapor ekran görüntülerinden; … (…/…)’un … ile aynı yapıya sahip olduğu ve aynı kullanıcı ara yüzünü kullandığı en açık şekilde burada görülmektedir. Program içinde yapılan işlemlerden sonra … (…/…) programının ..’in ki ile aynı rapor dökümü vermesinden …’in programının alt yapısının da kopyalandığı tespit edildiği,Yedek Parça ekran görüntüsünde; … (…/…)’un … ile aynı yapıya sahip olduğu, sadece burada kullanıcı ara yüzünün daha sade bir yapıya sahip olduğunun tespit edildiği, Yedek Parça Çoklu Ekleme ekran görüntüsünde; burada da … (…/…)’un … ile aynı yapıya sahip olduğu, sadece burada kullanıcı ara yüzünün daha sade bir yapıya sahip olduğunun tespit edildiği, “Kullanıcı Ara yüzü ve programlama arasındaki bağ, bir program yazılmadan önce ilk olarak yapılan işlemin kullanıcı arayüz tasarımı olduğu, Arayüz bittikten sonra programlama yapıldığı, Programın üstüne arayüz giydirilemeyeceği, buradan da anlaşılan … (…/…)’un … programının kullanıcı ara yüzünü kopyalamış olduğu anlaşılmakla beraber, programın işleyiş ve mantığını da kopyaladığının anlaşıldığı, ayrıca neredeyse … programı ile aynı arayüz yapısını kullanmasının … programını kullananların bu programı bırakıp … (…/…)’u kullanmaya başladıkları zaman bir zorluk çekmeyeceklerini açıkça gösterdiğini” beyan ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin delilleri arasında ibraz ettiği, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/06/2013 tarihli ve 2013/145 D.İş sayılı kararından, … şirketi tarafından hasımsız olarak 21/06/2013 tarihinde …/… programının müvekkilinin Hasar Yönetim sistemi programından taklit ve kopya edildiğinin tespitinin talep edildiği, delil tespiti talebinin, mahkemenin görevli olmadığı, görevli mahkeme olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nden talep edilmesi gerekçesi ile reddedildiği, dosyanın talep halinde görevli mahkemeye gönderilmesine karar verildiği görülmüştür. İlk derece mahkemesince Bilgisayar ve Yazılım Mühendisi bilirkişi …, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. … ve Sigortacı Bilirkişi …’dan alınan 12/05/2014 tarihli raporda; iki program arasındaki benzerliğin fonksiyonel olduğu ve davalı tarafın davacı tarafın programıyla aynı alt yapı ve PHP kodlama yapısını seçmiş olduğu, Raporların ve modüllerin yasal olarak aynı olma zorunluluğu olsa dahi, davalı tarafın yazılım modüllerinde kullanılanı mantık ve algoritma, program akışının aynı olduğu, Modüllerin çalışmasındaki mantığın aynı olduğu, çalışma prensibinin aynı olduğunu, davalı yazılımının hesaplamaları farklı yaptığının söylenemeyeceğini, yazılım FLOW CHART (Yazılım işlem basamaklarının) yapısının farklı olduğu ifade edilemeyeceğini, sadece ara yüz görselliği (renkler, butonlar) farklı olup mantık ve fonksiyonelliğin aynı olduğunu, Davalının pek çok alternatifi kullanarak davacınınkiyle benzemeyen program yapma imkanı olduğu halde, PHP dili ile yazmayı seçtiğini, PHP web tabanlı yazılımlarda oldukça sık kullanılan bir yazılım dili olduğunu, bunun normal karşılandığını, davacıya ait Yazılım veri tabanının, davalı ve ilintili IP adresleri üzerinden binlerce kez erişim yapıldığının, yasal olmayan şekilde kopyalandığının, davacının bilgisayarında yapıları incelemede görüldüğünü, bu erişimlerin internet servis sağlayıcı log’larından da teyit edilmesi durumunda davalının yazılımında kullanılan database içeriklerinde intihal bulunduğunu, netice itibariyle aynı amaca hizmet ettiği, tespit ve kanaatine varıldığını beyan etmişlerdir. Raporun son sayfasında, bilirkişi … tarafından imzalı tek sayfalık raporda; Davalıların pek çok alternatifi kullanarak davacınınkiyle benzemeyen program yapma imkanı olduğu halde, örneğin Linux yerine Windows tabanlı DOT NET yazılımı kullanılabileceği gibi Linux sistemi üzerinde JAVA ya da C# yazılım dilleri kullanılabileceği halde benzer yapı, #İstem, veri tabanı, programlama mantığı, çalışma şeklinin kullandığını, davacıya ait Yazılım veri tabanının, davalı ve ilintili IP adresleri üzerinden binlerce kez erişim yapıldığını, yasal olmayan şekilde kopyalandığını, bu konudaki tespitin sabit olduğu, bu nedenlerle davalının yazılımında kullanılan databasa içeriklerinde İntihal bulunduğunu, netice itibariyle her ne kadar raporda yazılımın kopya edilmiş olduğunu beyan etseler de her iki yazlımın aynı amaca hizmet ettiğini beyan etmiştir. Mahkemenin 12/06/2014 tarihli duruşmasında bilirkişiler bilgisayar mühendisi … ve sigortacı bilirkişi …’ın dinlendiği, bilirkişi …’ün mazeret bildirdiği, bilişim uzmanı bilirkişinin duruşmada, davalının kaynak kodları bulunmadığından davalının bilgisayar kayıtları ve web tasarımlarının incelenmediğini, dosya içeriğine göre hazırlandığını, sigortacı bilirkişinin ise sigorta konusunda uzmanlığı bulunduğunu, sigorta exper raporunun belli formata göre hazırlanma zorunluluğu bulunduğunu, uzmanlığının bu konuda olması nedeniyle yazılım programına nasıl yansıdığını teknik olarak bilmesinin mümkün olmadığını beyan ettiği anlaşılmıştır. Mahkemenin 12/06/2014 tarihli duruşma ara kararında; “Oturumda dinlenen bilirkişi beyanlarında bilirkişilerin kaynak kodlarını hiç incelemedikleri, taraf bilgisayarları üzerinde mahallinde inceleme yapmadıkları ve dosyadaki delillere göre hazırladıkları, tespit raporunun ise HMK 401 maddesine aykırı olarak davaya bakmaya görevli mahkemede yapılmamış olması ve bu duruma davalı tarafın itiraz etmesi ve ayrıca raporun içeriğinin davacı tarafın dosyaya sunduğu yanlışlarıyla birlikte çok benzer aynı olduğunun belirtilmesi nedeniyle bu raporun yok hükmünde sayılmasına” karar verildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince İ.Ü. Müh. Fak. Bilg. Müh. Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. …, Yrd. Doç. Dr. … ve Sigortacı Bilirkişi …’dan alınan 16.12.2014 tarihli bilirkişi heyet raporunda; Log kayıtları incelendiğinde, verilen üç adet DVD’nin içeriklerinin aynı olduğu ve bu içeriklerde (212.58.19.100)( 81.214.54.33)( 78.172.22.138( 88.242.163.248)( 88.249.16.35)( 78.166.38.95)(88.247.41.82X( 78.187.13.228)( 78.189.92.49)…vb. ip adreslerinden bağlanıldığı ve bu bağlantılarda oluşan program hataları(dosya bulunamadı, dizin bulunamadı vb.) sonucunda oluşan kayıtlar olduğunun görüldüğü, bazı kayıtların da dışarıdan bağlantı ile değil programın kendi uyarı kaydı olduğunun görüldüğü, dışarıdan bağlanılarak programın alınabilmesi için davacı firmanın server’ındaki güvenlik yazılımının aşılarak programın kaynak(source) dosyalarına erişilmiş olmasının gerektiği, Log kayıtlarının bunu göstermediğini, dosyada belirtilen kullanıcı adı ve şifrelerin de bu kaynak kodların çekilmesi için yeterli olmadığını. Dosyanın incelenmesinde; 15/02/2011 tarihinde … ve … sigorta arasında yapılan ÖTA(Ömrünü Tamamlamış Araç) Hizmet Sözleşmesinin 5.2.2 no’lu maddesinde yer alan program entegrasyonu, veri aktarımı dahil karşılıklı kullanıma izin verildiğinin belirtildiğini,9-10-11 Şubat 2011 tarihlerinde verilerini kullanması için gerekli olan Kullanıcı adı ve şifre e-mail ile … sigorta’dan …’”e gönderildiğini, 04/03/2011 tarihinde … Sigorta ile … arasında yapılan ÖTA(Ömrünü Tamamlamış Araç) Hizmet Sözleşmesinin 5.2.2 no’lu maddesinde yer alan program entegrasyonu, veri aktarımı dahil karşılıklı kullanıma izin verildiği belirtildiğini, Ol Mart 2011 tarihinde verilerini kullanması için gerekli olan Kullanıcı adı ve şifre e-mail ile … Sigorta’dan …’e gönderildiğini, 01/04/2012 tarihinde ışık sigorta ile yapılan “İade Partça Toplama Sözleşmesi” sonucunda 02 Nisan 2012 tarihinde Kullanıcı adı ve şifre e-mail ile ışık sigorta’dan …’e gönderildiğini.Dosyada yapılan incelemeler neticesinde davalı firmaların kendi programlarını müşterilerine sattığı ve yine müşterilerin istekleri doğrultusunda veri kayıtlarını kendi veri tabanlarına aktardıkları, Kullanılan ekranlar ve İncelenen kodların farklı olduğu, yapılan işler(program içerisindeki işlemler) benzerlik gösterse de konu itibari ile yapılan işlemlerin artık standartlaşmış işlemlerden olduğunu, 2011/16 sayılı “Motorlu Araç Sigortalarında Eksper Raporlarının Düzenlenmesi”ne ilişkin genelge olduğundan her iki programda da bu raporlarda aynı formatın( yazım şeklinin) kullanılmasının zorunlu olduğunun sektör bilirkişisince de raporda denetime uygun olarak tespit edildiği keza Eksper Raporlarının aynı yazım şeklinde olmasının da mecburiyetten kaynaklandığını, söz konusu yazılımların aynı işi yapan farklı programlar olduğunu tespit ettikleri anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince alınan 2. heyet 02.04.2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda; Yapılan incelemede her iki veri tabındaki tablo adları, tablo sayıları ve içerdikleri alan adlarının birbirinden farklı olduğunu,her iki veri tabanının birbirinden farklı olduğunu,davacının servis dosyası içerisindeki 84.000 adet verinin kopyalandığını yani dosya içindeki verilerin alındığını iddia ettiğini, ancak durumun program ve veri tabanı benzediği dışında bir durum olduğunu beyan etmişlerdir. İlk derece mahkemesince Aydın Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. …, Marmara Üniv. Bankacılık Sigortacılık Yüksekokulu Öğretim Üyesi Doç. Dr. … ve Nişantaşı Üniv. Bilgisayar Müh. Bölümü Öğretim Üyesi …’den alınan 27.06.2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda; Davacı ve davalı taraf yazılımlarının kaynak kodları ve veri tabanı mimarilerinine ilişkin herhangi kopyalama bulunmadığını, her iki program ara yüzlerinin görsel tasarımın birbirinden farklı olduğu, her iki programa ait modüllerini modül yapıları, veri giriş alanları ve çıktılarının büyük benzerlikler gösterdiğini, Dava konusu yazılımların sigorta şirketlerinin standart hasar ve tazminat değerlendirme süreçlerinin otomasyonu için kullanıldığını, maliyet yönetimini kolaylaştırdığını etkin bir süreç yönetimi sağladığını, buna göre benzer modülleri içermeleri, benzer girişleri almaları ve benzer çıktılan oluşturmalarının sigortacılık mevzuatı ve iş akışları göz önünde bulundurulduğunda normal karşılanması gerektiğini, bu sebeplerle dava konusu yazılımların aynı işi görmek için üretilen farklı yazılımlar olarak değerlendirilmeleri gerektiğini,Dava dosyasındaki log kayıtlarından davalı tarafın kendisine sigorta şirketi tarafından verilen kullanıcı adı ve şifre kullanılarak erişim hakkı bulunan “iadeci ekranına” ilişkin bilgilere bir yazılım vasıtasıyla eriştiği” davalının erişim izni olmayan kısımlara erişim yaptığını gösterir herhangi bir log kaydına rastlanmadığı, sadece iadeci ekranında yer alan hasarlı araç resimleri, vb. Bilgilere erişim sağladığının tespit edildiğini, Dava konusu yazılımlardan çok, yazılımın çıktıları oluşturulurken kullanılan servis bilgilerinin (ad, adres, vergi no, vb.) ve farklı marka, modeldeki araçların yedek parçalarına ilişkin maliyet, işçilik, vb. bilgilerin elde edilmesi ve güncel tutulmasının önemli olduğu, muhtemelen sırf bu bilgilerin piyasadan toplanarak veri tabanına girilmesi için personel istihdam edilmesi gerekeceği, programa değer katan kısmın asıl bu bilgilerin elde edilmesi ve güncel tutulması olduğu, bu bağlamda davacının veritabanında yer alan verilerin kendine ait bir know-how olarak değerlendirilebileceğinin düşünülebileceğini,dava dosyasında dava tarihi itibarıyla veri tabanına ilişkin verilerin yer almaması ve davalının Mahkeme’nin 16.06.2015 tarihli ara karan gereğince veritabanında yer alan SERVİS ile İlgili tablolarının incelenmesine itiraz etmesi üzerine veri tabanındaki verilere ilişkin inceleme yapılamadığını, dava tarihi itibariyle her iki taraf yazılımlarının veri tabanlarına ilişkin verilerin sağlanması durumunda teknik bilirkişilerce inceleme yapılabileceğini bildirmişlerdir. İlk derece mahkemesince alınan 11.12.2017 tarihli bilirkişi 1. Ek raporunda ; her iki yazılıma ilişkin olarak kaynak kodlar ve veri tabanı mimarisi açısından herhangi bir benzerlik ve kopyalama bulunmadığının kök raporda tespit edildiğini, her iki yazılımın web sayfası görüntülerinin (program arayüzleri) görsel tasarımlarının farklı olduğunun da tespit edildiğini, Her iki yazılımın web sayfası görüntülerinin (program arayüzleri) veri giriş kısımlarının, modüllerin ve modül yapılarının, programların üretikleri çıktıların benzer oldukları, bu açılardan program akışının benzer olduğu, bununla birlikte sigortacılık mevzuatı gereği bazı raporlamalarda bu konuda yazılım yapan bütün yazılım firmalarının uyması gereken standartlar mevcut olduğu, sigortacılık sektörünün iş süreçleri ve programı kullanacak paydaşların ihtiyaçlarının benzer modüllerin ve işlevlerin kullanımını gerektirdiği, bu nedenle modül yapıları, girdi ve çıktıların programların birbirlerinden farklı olarak geliştirilmeleri durumunda da benzer olmalarının normal olduğunu, davalı vekilinin mahkemenin ara kararında veri tabanı üzerinde inceleme yapılmasına ilişkin bir görev verilmediği itirazı üzerine ve taraf vekilleri arasındaki görüş ayrılığı nedeniyle veri tabanı üzerinde inceleme yapılmadığını, kök rapor hazırlandığı tarihte davacı tarafın işyerinde her iki yazılımında incelendiğini ve dava tarihinden sonra veri tabanlarındaki verilerin değişikliğe uğradığının tespit edildiğini, dava tarihinden önceki veritabanı kayıtlarına ilişkin yedeklerin sunulması halinde incelenebileceğini bildirmişlerdir. İlk derece mahkemesince alınan 01.03.2019 tarihli 2. Ek raporda ; bilirkişilerin kök raporu ve ek- raporunda belirtildiği şekilde dava konusu iki yazılımın kaynak kodlarının, veri tabanı mimarisinin ve görsel tasarımlarının farklı olduğunu,, veri giriş modül yapılarının, program akışının benzer olduğunu ancak sigortacılık mevzuatı, iş süreçleri ve paydaşların ihtiyaçları doğrultusunda değerlendirildiğinde bu benzerliğin normal olduğunu, bu nedenlerle söz konusu yazılımların aynı işi yapan farklı programlar olarak değerlendirilmesi gerektiğini, kök ve 1. Ek raporda belirtildiği şekilde servis, maliyet, işçilik vb. Bilgileri içeren veritabanının her iki yazılımda birebir aynı olmasının mümkün olmadığını, hatta toplanan bu bilgilerin know-kow olarak değerlendirilebileceğinin düşünüldüğünü, mahkemenin ara karar üzerine veritabanları üzerinde inceleme yapıldığını, … firmasının veritabanında 103408 adet kayıt bulundurduğunu, … firmasının veritabanında ise veri olmadığının tespit edildiğini, … firmasının sigorta programının boş veritabanı ile verildiği, içeriğinin sigorta acentesi tarafından doldurulduğunun, sözlü olarak beyan edildiğini, ayrıca veri tabanlarının mimari yapılarının farklı olduğunu, dava dosyasında yer alan … sigorta(… sigorta) A.Ş firmasının 13.02.2015 tarihli yazıları kapsamına göre sigorta-servis bilgilerinin kendilerine ait olduğunu ve kendileri tarafından … yazılımına yüklendiğini açıkça beyan edilmekte olduğundan,bu durumda … firmasının veritabanı içeriği açısından muhatabının acente/acenteler olduğu bildirdikleri anlaşılmaktadır. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı 26/05/2015 havale tarihli cevabi yazısında; ” 2013/7 sayılı Motorlu Araç Sigortaları Hasar İhbarlarının Yapılması ve Değerlendirilmesi Prosedürüne İlişkin Genelge (2013/7 sayılı Genelge’ye göre hasar ihbarlarıyla ilgili verilerin anılan Genelgenin ekinde yer alan hasar veri desenine (EK) uygun olarak Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi (Merkez) kanalıyla sigorta şirketlerinden alındığını. Anılan Genelgenin ikinci maddesine göre sigorta şirketlerinin, hasar ihbarlarının hasar veri deseni şablonuna uygun olarak bir günlük gecikmeyle, ilgili poliçe ile irtibatını kurarak Merkeze bildirimde bulunmak zorunda olduğunu. Merkezin, sigorta şirketlerinden gelen bu bilgileri ilgili sigorta poliçeleriyle entegre olacak şekilde kayıt altına aldığını. Dolayısıyla, hasarla ilgili veri tabanının sigorta şirketleri tarafından girilen bilgiler neticesinde Merkez nezdinde oluştuğunu. Anılan verilerin oluşturulmasında sigorta şirketleri dışında herhangi bir kurum ya da kuruluştan hasarlara ilişkin veri alınmadığını. Bunun yanıt sıra, hasar sürecinde sigorta eksperinin, sigorta şirketi veya sigorta ettiren ya da sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler tarafından atanmasının mümkün olduğunu, bir örneği ekli hasar veri deseninden de görüleceği üzere, Merkez nezdinde yer alan bilgiler arasında “Eksper/Ekspertiz Bilgileri” ile “Onarım Yeri”ne ilişkin verilerin de yer aldığını. Ancak onarım yerince ilişkin verilerin oluşan hasar çerçevesinde girilen bilgilerin toplamından oluştuğunu.Tüm onarım yerlerine ilişkin bilgilerin yer aldığı bir havuz bulunmadığını, hasar tazminine ilişkin olarak sigorta şirketlerinin, özel hukuk hükümleri dahilinde diledikleri onarım merkezini “anlaşmalı servis” olarak belirleme hakkına sahip olduklarını ” bildirmiştir.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin asıl davada; davalıların müvekkilinin HASAR YÖNETİM SİSTEMİ” isimli yazılım programının eser vasfında bulunduğunu, davalı tarafa ait …/… Hasar Yönetim Servis ve Denetim Hizmetleri linkinde kullanılan “…” Hasar Yönetim Sistemi programının, müvekkilinin programının kopyalanarak, oluşturulduğunu, bu hususun İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/291 D.İş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporu ile tespit edildiğini beyanla, müvekkilinin FSEK’den kaynaklanan haklarının ihlali ve haksız rekabet nedeniyle, tecavüzün meni, refi, 10.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat ve haksız rekabet nedeniyle 5.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren ticari faizi ile tahsilini talep etmiştir. Davacı vekilinin birleşen İstanbul 2.FSHH Mahkemesi’nin 2013/167 Esas nolu Dosyası’nda da aynı taleplerle dava açtığı, mahkemenin birleşen davanın derdestlik nedeniyle reddine, asıl davanın ise esastan reddine karar verdiği görülmüştür. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde, sağlık mazeretinin belgelendirilmesi ve mazeretinin mahkemece kabul edilmesine rağmen 21/01/2020 tarihli duruşmada, karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Mahkemenin 19/09/2019 tarihli bir önceki duruşmasında, 21/01/2020 tarihli duruşmanın sözlü yargılama oturumu olarak tayinine ve gelmeyen tarafın yokluğunda karar verileceğinin ihtarına karar verildiği, 21/01/2020 tarihli duruşmada da, davacı vekilinin mazeretini kabul ettiği, ancak duruşmanın ertelenemeyeceği gerekçesiyle sözlü yargılamaya geçilerek, davacının yokluğunda yargılamaya devam ederek karar verdiği anlaşılmıştır. HMK 186/2 maddesinde, HMK 150. Madde hükmünün saklı olduğu açıklanmakla, ve HMK 150/2 maddesinde ancak geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen tarafın yokluğunda yargılamaya devam edileceği düzenlendiğinden, davacı vekilinin mazeretinin de geçerli kabul edildiği anlaşılmakla, davacı vekilinin yokluğunda yargılamaya devam edilerek karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığından, davacı vekilinin usule ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmekle, esasa yönelik sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın taraflara HMK 186. Madde gereğince usulüne uygun davetiye çıkarılarak, taraf vekillerinin beyanları alındıktan sonra karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1- Davacı vekilinin, esasa yönelik sair istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin, usule ilişkin istinaf isteminin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, İstanbul 1.Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21/01/2020 tarihli 2013/174 E. – 2020/28 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın taraflara HMK 186. Madde gereğince usulüne uygun davetiye çıkarılarak, taraf vekillerinin beyanları alındıktan sonra karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; (148,60 TL X 2 ) istinaf kanun yoluna başvurma harçları ile 170,00 TL (posta-teb-müz) masrafının davalılardan alınarak, davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 18/11/2021 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.