Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/949 E. 2020/1232 K. 08.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/949 Esas
KARAR NO : 2020/1232 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY(KAPATILAN) 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/12/2016
NUMARASI : 2015/67 E., 2016/206 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/07/2020
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12/02/2020 tarihli, 2019/4915 E. – 2020/1254 K. sayılı bozma kararı üzerine dosya Dairemize intikal etmekle, incelendi.
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin tanınmış ” … ” ve at üstünde polo oyuncusu figürlü şekil markaları olduğunu, markaların Paris sözleşmesi ve 556 sayılı KHK’nun 7/i ve 8/4 maddeleri uyarınca tanınmış markalar olduğunu, ancak davalının kötü niyetli olarak ” …” ibareli markayı 2012/36775 numarası ile tescil ettirdiğini, bu markanın müvekkilinin … esas unsurlu markaları ile davalı tarafından üçüncü sınıflarda yer alan emtialarda tescil ettirilen marka arasında benzerlik bulunduğunu belirterek 556 Sayılı KHK’nun 1/b, 8/1-b, 7/i , 8/3, 8/4, 8/5 maddeleri uyarınca davalıya ait markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu markayı üçüncü sınıfta yer alan emtialar yönünde tescil ettirdiğini, markaların ayrı ve ayırt edilemeycek kadar benzer olmadığını, yine görsel ve işitsel açıdan tam bir benzerlik bulunmadığını, markanın bütünü itibariyle nazara alınması gerektiğini, ayrıca müvekkilinin kötü niyetli olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
DOSYA KAPSAMI:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre davacı tarafın 1991 yılından bu yana tescilli olan … ibareli markaları ile davalının markası karşılaştırıldığında gerek görsel gerekse işitsel açıdan markaların birbiri ile benzediği, ortalama tüketicilerin en azından davalı markası ile davacı markasını taşıyan malların aynı işletmede veya ekonomik veya ticari olarak bağlantılı işletmelerden geldiği yanılgısına düşmesi, biri yerine diğerini alması riski yüksek olup karıştırılma ihtimalinin bulunduğu ve davacı markasının davalı markasının tescil edildiği tarih itibariyle tanınmış olduğu, buna göre davalının tescilinin kötü niyetli olduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf isteminde özetle; dava konusu markanın davacı markaları ile görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olmadığını, birden fazla kelimeden oluşan markalarda kelimelerden birinin ortak olması halinde mutlak suretle karıştırma olacağı şeklindeki bir yaklaşımın Yargıtay tarafından kabul görmediğini, ayrıca bir markanın bütünü itibariyle nazara alınması gerektiğini, bu şekilde kelime benzerliği olan durumların Sınai Mülkiyet Haklarından faydalanma hakkını büyük ölçüde kısıtlayacağını, müvekkilinin markasının sadece … olmayıp bir bütün olarak …. + şekil olduğunu, markanın … ve … kelimelerinin birleştirilmesiyle meydana geldiğini, … kelimesinin ingilizcede memleket ülke anlamına gelip polo ülkesi anlamına geldiğini, bu nedenle kavramsal olarak davacının markaları ile davalının markasının farklı olduğunu, davacının markasının tanınmış olduğu belirtilmiş ise de 2012 yılında verilen tanınmışlık kararının bu davanın açıldığı 2015 yılına kadar devam ettiğinin ispatlanamadığını, müvekkilinin haksız bir kazanç elde etme çabası içinde olmadığını, kararın hukuka aykırı olduğunu bildirmiştir.Dairemizin 18/09/2019 tarihli, 2019/1478 E. – 2019/1771 K. sayılı kararıyla; “..davalı yanın istinaf başvurusunun reddine, davanın kabulü ile; davalı adına TPMK’de tescilli …tescil numaralı markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, karar kesinleştiğinde TPMK’ya bildirilmesine” karar verilmiştir.Hükümden sonra davacı vekilinin UYAP sistemi üzerinden Dairemize sunduğu 09.12.2019 tarihli dilekçesinde; davadan, davalı taraf ile akdedilen protokol ile varılan uzlaşma neticesinde feragat ettiklerini, protokolde taraflarca da kabul edildiği üzere, herhangi bir yargılama ve vekalet ücretine hükmedilmeden, davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesine talep etmiştir.Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 12/02/2020 tarihli, 2019/4915 E. – 2020/1254 K. sayılı ilamı ile; “…Karar tarihinden sonra davacı vekili tarafından 09.12.2019 tarihli dilekçe ile davadan feragat edildiği bildirilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri nitelikte olup, davadan feragat hüküm kesinleşinceye kadar yapılabileceği ve karşı tarafın kabulüne bağlı olmadığı gibi, yapıldığı anda kesin hükmün sonuçlarını doğuracağından, davacı vekilinin davadan feragata ilişkin dilekçesinin, vekaletnamesinde bu hususta özel yetki bulunduğu da gözetildiğinde, HMK’nın 307 vd. maddeleri uyarınca sonuç doğurucu nitelikte olduğu anlaşılmış, Yargıtay İBK’nın 11.04.1940 gün ve 70 sayılı ve HGK’nın 21.11.1981 gün ve 1981/2-551 sayılı kararları uyarınca, davadan feragate ilişkin bir hüküm verilmesini teminen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir” şeklindeki gerekçe ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
GEREKÇE:Yargıtay bozma kararı üzerine duruşmalı olarak yapılan incelemede usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Feragat davayı sona erdiren bir taraf usul işlemidir. Somut uyuşmazlıkta; davacı vekilinin davadan feragat ettiği ve vekaletnamesinde feragat yetkisinin bulunduğu dikkate alınarak davalı vekillerinin istinaf isteminin kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın feragat nedeni ile reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Bakırköy 2. FSHHM’nin 2015/67 Esas 2016/206 Karar sayılı hükmü HMK 353 maddesi uyarında KALDIRILMASINA, 2-Davanın vaki feragat nedeniyle REDDİNE, 3-İlk Derece Yargılaması Yönünden:-492 Sayılı Harçlar Kanunu 22.maddesi uyarınca feragat ilk celseden sonra yapıldığından, alınması gereken 36,28 TL (54,40 X 2/3) harcın, peşin yatırılan 27,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,58 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,-Tarafların vekalet ücreti ve yargılama giderine ilişkin talepleri olmadığına dair beyanları bulunduğundan vekalet ücreti yönünden karar verilmesine yer olmadığına,-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,4-İstinaf peşin harcının talebi halinde karar kesinleştiğinde yatırana iadesine, -İstinaf aşamasında taraflar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, 5-İlk derecede ve istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde talepleri halinde yatıran taraflara iadesine, Dair, duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/07/2020