Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/883 E. 2022/1146 K. 20.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/883 Esas
KARAR NO: 2022/1146
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/10/2019
NUMARASI: 2018/528 2019/951
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Takibe konu senetlerde müvekkilinin açığa imzasının bulunmadığını, avalist olarak veya kefil olarak sorumlu olamaması için sende ad ve soyadını yazmadığını, senetteki ad ve soyadın müvekkilinin eli ürün, olmadığını belirterek davanın kabulü ile bonolar ve İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosya yönünden borçlu olmadığının tespitine ve %20 tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının satışı durdurmak için kötüniyetli olarak dava açtığını, senette ödeyecek kısmında şirketin ünvanı ve kaşesi, kefil kısmında davacının adının yazılı olduğunu, tanzim tarihi altında yer alan iki imzanın, keşideci ve aval veren adına ayrı atıldığını, ikinci imzanın davacının kendi nam ve hesabına atıldığını, senette … imzasının davacının eli ürünü olmadığı iddiasının asılsız olduğunu, önyüze atılan her imzanın aval şerhi sayıldığını, davacının senet tanzim tarihi olan 17.03.2016 tarihinde şirket ortaklığından ayrılmış olduğunu, kendisini şirket yetkilisi olarak tanıtıp kaşe üzerine imza eten davacının ilzam yetkisinin bulunmaması durumunda resmi evrak düzenlemek ve sahtecilik suçu oluşturacağını, davanın aval hükümleri nedeni ile reddini, aval hükümlerinin uygulanmaması halinde yetkisiz nedeni ile davacı şahsen sorumlu olacağından davanın reddini, %20 tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; mahkemece yapılan bilirkişi incelemesine göre senetlerdeki … yazısının sonradan eklendiği ve davacının eli ürünü olmadığı, davacının her iki imzayı borçlu şirket kaşesi üzerine atmış olması karşısında açığa atılan imza bulunmadığından imzaların keşideci şirketi temsilen atıldığının kabulü gerektiğini, imzaların şahsi kefaleti gerektirmediğini, bu nedenle menfi tespit isteminin kabulüne, davalının hukuki bir tartışmaya dayalı olarak davacının sorumlu olduğundan bahisle davacıya karşı icra takibi başlatmasında kötüniyetlii olduğunu gösterir bir delil bulunmadığından kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; – Kararın kısmen hatalı olduğunu, davalının bonodaki imzaya ve kefalete ilişkin şekil şartlarındaki eksiklikleri bildiğini fakat buna rağmen sorumluluğu olmayan müvekkili hakkında takip başlattığını belirterek kararın kötüniyet tazminatının reddine ilişkin kısmı yönünden kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -TTK 701/3 maddesi gereğince senet tanzimi için tek imza yeterliyken davacının kefil ibaresi yanına kendi isim ve soyismini yazarak ikinci imza atarak senetleri imzalaması nedeni ile aval niteliğindeki imzadan şahsen sorumlu olduğunu, YHGK 2017/19-812E, 2018/756 K sayılı ilamında; “..senedi düzenleme tarihinin altında şirket kaşesiyle şirket yetkilisi sıfatıyla imza atan kişi senedin kefil kısmını şirket kaşesiyle bile olsa ikinci kez imzalarsa avalist sayılır..” şeklinde karar verdiğini, – Bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını, bu yönde itirazların değerlendirilmediğini, raporun 4.sayfasında her iki senet görselleri yer almış ise de 6.sayfada sadece 31.10.2016 vadeli senet görseline yer verildiği, raporun her iki senet yönünden karar tesisine yeterli olmadığını, – Mahkemenin senedin tanzim tarihinden önceki evrakları mukayese esas olarak celbi gerekirken sonraki tarihli evrakları celp etmesinin ve buna dayalı raporun Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, – Ticaret Sicil Gazetesine göre davacının şirketi temsile yetkili olmadığını, yetkisiz temsil durumunda davacının borçtan şahsen sorumlu olacağını, Y.12 HD , 2016/19373, 2017/11054 K sayılı ialmında; “…borçlunun Ticaret sicil gazetesine göre şirketi temsil yetkisinin olmadığı görülmüştür. Bu durumda temsil yetkisi olmadığı halde keşideci sıfatıyla hareket eden borçlu bonodan dolayı düzenleyen sıfatıyla sorumlu olduğundan adı geçen hakkında kambiyo senedine mahsus haciz yolu ile takip yapılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır…” şeklinde olduğunu, -Davacı vekili, 01.11.2011 Tarihli vekaletname örneğini sunmuş ise de; vekaletnamede özel olarak kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisinin olmadığını, – Davacının 07.03.2019 Tarihli mazeret dilekçesini kabul etmediklerini ve davayı takip ettiklerini beyan etmelerine rağmen dosyanın işlemden kaldırılmadığını, davacı vekilinin mazeretine ilişkin duruşmaya katılamadığının kendileri tarafından tespit edildiğini, mahkemeden 29.03.2019 Tarihli dilekçe ile bu husu belirtilerek dosyanın 07.03.2019 itibarı ile düşürülmesi talep edilmiş ise de mahkemenin bu durumun mesleki sorumluluk kapsamında kaldığını belirterek karar tesis etmemesinin hatalı olduğunu, dosyanın 07.03.2019 Tarihi itibarı ile işlemden kaldırılmasını İlk derece mahkemesin kararının kaldırılarak davanın reddini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı, takibe konu senetlerde isim ve soyisminin senede sonradan rızası hilafına eklendiğini, senetteki çift imzanın şirketi temsilen şirket kaşesi üzerine atıldığını, senetten şahsi sorumluluğunun olmadığını iddia etmiştir. Davalı, senetteki iki imzadan birinin avalist olarak davacıya ait olduğunu, davacının senet tanzim tarihinde temsil yetkisi yok ise; senetten yetkisiz temsil hükümlerine göre şahsen sorumlu olacağını savunarak davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne, kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı ve davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Takibe dayanak 17.03.2016 tanzim tarihli bonolarda; keşideciye atfen …Ltd Şti nin ismi, kaşesi, kaşe üzerinde iki adet imza olduğu, kefil kısmında … yazılı olduğu, lehtarın … olduğu, senetlerin 31.09.2016 vade tarihli ve 31.10.2016 vade tarihli olduğu görülmektedir. Somut uyuşmazlıkta; takibe konu senetlerde davacının adı soyadı ve dava dışı şirketin kaşesi mevcut olup davacı, şirket kaşesi üzerindeki imzaların kendi el ürünü olduğunu inkar etmemiştir. Mahkemece davacının ad ve soyadına ilişkin yazının davacının eli ürünü olup olmadığı yönünde rapor alınmış ise de; davacının imza inkarı olmadığından uyuşmazlığın senetteki çift imzanın hukuki sonuçları açısından değerlendirilmesi gereklidir. Kambiyo senetlerinin önyüzündeki kaşe üzerinde çift imza bulunması bir imzanın avalist imzası olduğu anlamına gelmez. Kaşenin dışında imza bulunması halinde bu imza aval imzası olarak değerlendirilebilir. Dava konusu her iki senetteki imzalar şirket kaşesi üzerinde olmakla davacının avalist olarak sorumlu tutulması mümkün değildir. ( YHGK’nun 05.10.2011tarih ve 2011/12-480 E., 2011/598 K. sayılı kararı; Y.19HD, E. 2018/3222E, K. 2020/1089, T. 17.6.2020 kararı). Davalı vekilinin yetkisiz temsile ilişkin istinaf isteminin de incelenmesi gereklidir. TTK’nun Yetkisiz imza başlıklı 678.maddesine göre; ” Temsile yetkili olmadığı hâlde bir kişinin temsilcisi sıfatıyla bir poliçeye imzasını koyan kişi, o poliçeden dolayı bizzat sorumludur; bu poliçeyi ödediği takdirde, temsil olunduğu kabul edilen kişinin haiz olabileceği haklara sahip olur. Yetkisini aşan temsilci için de hüküm böyledir”. Ticari vekil, özel yetki verilmedikçe tacir adına ödünç alamaz, kambiyo taahhütlerinde bulunamaz ve davacı veya davalı olarak mahkemelerde taciri temsil edemez. ticari vekilin temsil yetkisi sicile tescil edilemez ( HGK’nun 19.06.2013 tarih ve 2013/12-2 esas, 2013/866 karar sayılı kararı ). Somut olayda dava dışı şirketin ticaret sicilde kayıtlı yetkilisi dava dışı …’tır. Davacı, vekaletnameye istinaden bonoları şirketi temsilen imzaladığını ileri sürmüştür. Vekaletnamenin bütünü incelendiğinde; “…dilediği bedel ve şartlarla emre muharrer senetleri imzalamaya…” şeklinde verilen yetki gereğince davacının temsil yetkisine göre senedi imzaladığı kabul edilmelidir. Davalı vekilinin bu yöndeki istinaf isteminin de reddi gerekmiştir. Davacı vekilinin istinaf istemi kötüniyet tazminatına hükmedilmemesinin hatalı olduğuna ilişkindir. Uyuşmazlık; senetlerdeki çift imzanın sorumluluğa etkisi yönünden hukuki değerlendirme yapılmasını gerektirdiğinden davalının takipte kötüniyetli olduğunun sübuta erdiğinden söz edilemeyecektir. Mahkemece kötüniyet tazminat isteminin reddi yerindedir. Davacı vekilinin istinaf isteminin bu nedenle reddi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf istemlerinin ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 80,70TL harcın peşin alınan 44,40TL harçtan mahsubu ile bakiye 36,30TL harcın davacıdan alınarak hazine’ye gelir kaydına, – Davalıdan alınması gereken 1581,10 TL harçtan, peşin yatırılan 44,40TL ve 350,88TL’nin mahsubu ile bakiye 1185,82TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.20/06/2022