Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/88 E. 2022/827 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/88 Esas
KARAR NO: 2022/827 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/09/2019
NUMARASI: 2017/178 E. – 2019/236 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2022İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin dünyanın en büyük kablolu yayın şirketi olduğunu, bünyesinde …, …, … gibi televizyon kanallarını, … gibi film yapım şirketlerini ve … gibi film stüdyolarını barındırdığını, ürün ve hizmetlerinin bir kısmını unvanının da bir parçası olan “…” markası ile tüketicilerle buluşturduğunu, davalının TPMK nezdinde davacının markasına ayırt edilemeyecek derecede benzer olan “…” markasını … numara ile tescil ettirdiğini, davalının bu markayı tescil ettirdiği mallar için 5 yıl müddetle ciddi ve etkin şekilde kullanmadığını, davacının markasının tanınmış marka olduğu, Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesi uyarınca tanınmış markanın karıştırılmaya yol açacak derecede benzeri olan bir markanın tescil edilemeyeceğini, davalı şirketin de davacı şirket gibi elektrik-elektronik alanında faaliyet gösterdiğini, davacının faaliyet alanı ile ilişkili olduğunu, davalının davacının markasından haberdar olduğunu, tescilin kötü niyetli yapıldığını, davalının markasının davacının ticaret unvanı ile benzer olduğunu belirterek, bu sebeplerle davalıya ait … numaralı “…” markasının kullanmama nedeniyle iptaline veya markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; kullanmama nedeniyle iptal hükmünün Anayasa Mahkemesince iptal edildiğini, 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davalının … numara ile tescilli markasını kullandığını, bu markalı ürünler için 2014 yılında ithalat yapıldığını, halen davalı stoklarında davaya konu markayı içeren malların mevcut olduğunu, internette de satışa devam edildiğini, davacının medya sektöründe, müvekkilinin ise bilgisayar aksesuarları ve wifi cihazı sektöründe faaliyet gösterdiğini, davacının markasını “altı renkli yelpaze” şeklinde bir logo ile kullandığını ve markasının bu logo ile bütünleşmiş olduğunu, müvekkilinin markasında ise herhangi bir şekil bulunmadığını, her iki markanın yazı karakterlerinin de farklı olduğunu, davacının tescilsiz markasının 41.sınıf kapsamına girdiğini, ancak müvekkili markasının 9.sınıfta tescilli olduğunu, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 24/09/2019 tarihli 2017/178 E. – 2019/236 K. sayılı kararıyla; “…davacının ticaret unvanında yer alan ve 1986 yılından bu yana ABD’de, bunun dışında en eskisi Benelux ülkeleri olmak üzere 2006 yılından bu yana yurt dışında 9. sınıfa yer alan mal ve hizmetler de dahil olmak üzere 16,28,35,38,41 ve 42. sınıflarda tescilli olan “…” ibaresinin davalı tarafından 18.11.2011 tarihinde 9.sınıfta yer alan mal ve hizmetler için tescil edildiği, davacı şirketin faaliyet alanına göre davalının markayı tescil ettirdiği mal ve hizmetlerin davacının faaliyet alanı ve yurt dışında tescilli markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetler ile bağlantılı olduğu, ortalama tüketici kesimine hitap eden bu markaların karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu, davacının markasının Türkiye’de kullanıldığı ve tanınmış marka olduğu ispatlanamamışsa da, yurt dışında tanınan bir şirket olduğu, ABD, Şili, Arjantin, Hindistan, Kanada ve Benelux ülkelerinde markalarının tescilli olduğu, davalının faaliyet alanına göre davacı şirketten haberdar olması gerektiği, davalının markasının tesadüfen bulunabilecek bir marka olmadığı, ayrıca davalının 2011 yılında tescil edilen markasını yalnızca 2012-2014 yılları arasında kullandığı, bu kullanımının da ciddi bir kullanım olmadığı, bu nedenlerle davalının marka tescilinin kötü niyetli olarak yapıldığı, hükümsüzlük koşullarının mevcut olduğu, kötü niyet nedeniyle sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluşmayacağı” gerekçesiyle; davanın kabulüne, Davacının … tescil numaralı … markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; kararın kendi içerisinde çelişkili olduğunu, mahkeme kararında olmaması gereken biri olmazsa diğeri olur şeklinde terditli olduğunu, alınan bilirkişi raporunun hatalı değerlendirildiğini. -Davanın haksız ve kötüniyetli açıldığını, Müvekkilinin ‘…’ markasının 23.08.2010 tarihinden itibaren koruma altında olduğunu, taklit amacı taşımadığını ve hiçbir firmanın tanınmışlığından yararlanma maksadı gütmediğini, davalının müvekkilinin markasının tescilli olduğu 09, sınıfta markasının Arjantin’de 2016-2018 yıllarında tescil edildiğini, davacının hiçbir ihtar göndermediğini, marka başvurusuna itiraz etmediğini ve Paris Sözleşmesi 6 mükerrer 1. Maddesi gereğince 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra dava açıldığını, zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini. -Davacı markasının tanınmış marka olmadığını, davacının markasının tanınmış olduğunu ileri sürerken başka markalarını ileri sürdüğünü, bilirkişi raporunda diğer iyi bilinen markaların … markasını da otomatikman tanınmış kılmayacağının ve davacı markasının Türkiye’de bilinir olduğuna dari dosyada delil bulunmadığının açıkça belirtildiğini, mahkemenin de kararında davacı markasının Türkiye’de tanınan marka olmadığını kabul ettiğini. -Mahkeme kararında müvekkilinin markasının kötüniyetli tescil edildiği açıklanmışsa da, Türkiye’de bilinirliği olmayan markanın tanınmışlığı ve şöhretinden yararlanma imkanı bulunmadığını, davacı markasındaki yelpaze şeklinin müvekkilinin markasında bulunmadığını, benzerlik yaratmaya çalışılmadığını, davacının 6769 sayılı kanunun 25. Maddesi ve bu maddenin yaptığı atıfla 19 maddesinde belirtilen hususları yerine getirmediğini, hakkını kaybettiğini, kötüniyete ilişkin beyanların soyut olduğunu, mahkemenin yurt dışı kayıt tarihlerini dikkate almadığını, davacının Arjantin’deki kaydının müvekkilinin marka tescilinden sonra olduğunu. -Müvekkilinin dava açılış tarihinden 5 yıl öncesine ilişkin kullanımlarının mevcut olduğunun tespit edildiğini, davacı tarafından İstanbul 2. FSHHM’nin 2016/242 Esas sayılı dosyasında açtığı dava ve piyasadaki wifi cihazlarındaki değişimlerle ar-ge çalışmaları nedeniyle son dönemde kullanılmamasının kötü niyete delil olmayacağını, KHK 14. Maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini. – Müvekkilinin markasının bir wifi cihazı markası olup, hızlı iletişimi vurgulamak ve wifi cihazının internete hızlı bağladığını anlatabilmek adına bu şekilde kullanıldığını beyanla, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini aksi halde kararın kaldırılarak mahkemeye iadesini talep etmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; kararın herhangi bir çelişki içermediğini, davada hem hükümsüzlük hem de iptal talebinde bulunulmasının HMK 111. Madde gereğince hukuka uygun olduğunu, HMK 111’de kanun koyucunun birden fazla talebin aralarında aslilik fer’ilik ilişkisi kurulması suretiyle aynı dava dilekçesinde ileri sürülebileceğini düzenlediğini. -Davalı markasının 09. Sınıfta tescilli olmasının, müvekkilinin markası ile bağlantı kurulmasını engellemeyeceğini, mal ve hizmetlerin ayniyeti veya benzerliği tespit edilirken sınıf bazlı değerlendirmeler yapılmasının yanlış neticelere ulaşılmasına sebep olduğunu, müvekkilinin COMCAST markasıyla internet, kablolu televizyon ve telefon hizmetleri sağlarken davalı markanın mal listesinde, “antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları, ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar (veri işlem, haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar bilgisayar yazılımları ve bilgisayar çevre donanımları dahil)” şeklinde emtialar yer aldığını, ilgili tüketicinin bu malların müvekkilince sunulduğunu sanabileceğini. – Müvekkilinin markasının, hükümsüzlük kararına konu marka henüz tescil edilmeden, 2006 yılından beri Benelüks ülkelerinde 9. sınıfı da kapsayan tescillerinin elde edildiğini. – Davalının zamanaşımı itirazının yerinde olmadığını, SMK 25/6 maddesinde kötüniyetli tescillere karşı 5 yıl geçtikten sonra dahi dava açılabileceğini düzenlediğini, müvekkilinin davalının tescilini bilmesi mümkün olmadığı gibi bilmesinin de beklenemeyeceğini. -Mahkemece müvekkilinin markasının tanınmış, Türkiye’de bilinen bir marka olarak kabul edilmemiş olmasının, davalı markasının diğer hükümsüzlük sebepleriyle hükümsüz kılınmasına engel olmadığını, davalının başvurusunun hem kötü niyetli, hem de müvekkilin ticaret unvanı ile iltibas yaratacak mahiyette olduğunu. -Davalı markasının kötüniyetli tescil edildiğini, davalı markasında şekil unsurunun bulunmamasının davalı tescilini iyi niyetli hale getirmediğini, kötü niyetin sadece aynı mal ve hizmetler yönünden dikkate alınmayacağını, davalının müvekkilinin markasındaki sadece bir harfi değiştirerek tescil ettirdiğini, davalının tescille elde etmeye çalıştığı, usulüne uygun marka kullanımı bulunmadığını, marka kullanımını yerine getirmediğini, davalının yargılamada kullanmama defini ileri sürmediği gibi müvekkilinin markası TPMK’de tescilli olmadığından da ileri sürülemeyeceğini. -Hükümsüzlük konusu markanın müvekkilinin ticaret unvanı ile de iltibas yaratacak mahiyette olduğunu beyanla istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER: Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarından ; … numaralı “…” ibareli markanın 18.11.2011 tarihinde davalı şirket adına 9.sınıfta tescil edildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince bilişim uzmanı, marka uzmanı ve mali müşavirden oluşan heyetten alınan 18.02.2019 havale tarihli raporda; “…” firma adı ile 38.sınıfta internet, kablolu televizyon ve telefon hizmetlerinde kullanıldığı anlaşılan “…” markasının ABD’de bilinirliğinin bulunabileceği, ancak dava dosyasındaki açıklama ve delillerin “…” ibaresinin ürün markasından ziyade firma adı olarak bilinirliğini destekler mahiyette olduğu, “…” markasının Türkiye’de ne ölçüde bilindiği konusunda ise dava dosyasında delil bulunmadığı, ABD’de internet, kablolu televizyon ve telefon hizmetlerinde kullanılan “…” markasını duymuş/bilen ortalama dikkati haiz Türk tüketicilerinin varlığı halinde bunların kablosuz internet alıcısı ürününde kullanılan “…” markasını, gerek markaların benzerliği, gerek markaların ilişkin bulunduğu hizmet ve malın birbirini tamamlar mahiyeti nedeniyle ilişkilendirmesi ihtimalinin söz konusu olabileceği, internet üzerinde yapılan incelemede davalının “…” markasını ciddi ve etkin biçimde kullanıldığına dair kanaat edinilemediği, ticari defter incelenmesinde davalı tarafça “…” markası altında 2012 yılından başlamak üzere alımların yapılmış olduğu, yine alımlar ile birlikte dava dışı firmalara “…” markası ve ibaresi ile wireless ve adaptör satışlarının 2014 yılı sonuna kadar devam ettiği yönünde görüş bildirilmiştir.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin dava dilekçesinde, müvekkilinin ticaret unvanı ve tanınmış olduğunu ileri sürdüğü yurt dışında tescilli … markalarından kaynaklanan haklarına dayanarak, davalı adına 09. Sınıfta tescilli … numaralı “…” ibareli markanın kullanılmaması nedeniyle iptali veya benzer marka tescili ile kötüniyetli tescil nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davacı markasının Türkiye’de kullanıldığının ve tanınmış olduğunun ispatlanamadığı, tarafların faaliyet alanı ile markalarının tescil edildiği mal ve hizmetlerinin bağlantılı olduğu, ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunduğu, davacının ticaret unvanında yer alan ve yurt dışında en eskisi 2006 yılından bu yana tescil edilen markanın tesadüfen bulunmasının mümkün olmadığı, davalının ciddi kullanımının bulunmadığı, bu nedenlerle tescilin kötüniyetli yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekilinin netice-i talebinde davalı markasının iptali veya hükümsüzlüğüne karar verilmesinin talep edildiği, ön inceleme duruşmasında davacı vekili tarafından markanın kullanılmaması ve iltibas nedeniyle hükümsüzlük ve iptalinin talep edildiğinin açıklandığı, davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında ise, HMK 111. Madde gereğince talepler arasında aslilik ferilik ilişkisi kurularak birden fazla talebin ileri sürülebileceğinin beyan edildiği anlaşılmıştır. Aynı dava dilekçesinde birden fazla talebin bir arada ileri sürülebileceği (HMK 110. Madde taleplerin yığılması) gibi, birden fazla talep arasında aslilik ferilik ilişkisi kurularak terditli olarak da (HMK 111. madde birinin kabul edilmemesi halinde diğeri) ileri sürülmesi mümkündür. Bu durumda mahkemece davacı vekiline, taleplerini dava yığılması şeklinde mi, yoksa terditli dava olarak mı ileri sürdüğü açıklattırılarak, talep yığılması şeklinde ileri sürülmüşse, her iki talebin ayrı ayrı değerlendirilerek hüküm kurulması, terditli olarak dava açılması halinde HMK 111/2 maddesi gereğince öncelikle asli talebin değerlendirilerek esastan reddine karar verilmesi halinde, feri talebin incelenerek hükme bağlanması gerekmektedir. İlk derece mahkeme kararının gerekçesinde davanın nitelendirilmesinde; “Dava; davalıya ait … numaralı “…” markasının, davacının tanınmış olduğunu iddia ettiği “…” markası ile iltibas oluşturacak şekilde benzer olması nedeniyle hükümsüzlüğüne ilişkindir.” denildiği, gerekçe kısmında ise “… davalının 2011 yılında tescil edilen markasını yalnızca 2012-2014 yılları arasında kullandığı, bu kullanımının da ciddi bir kullanım olmadığı…” yönünde tespite yer verildiği, kullanmamadan dolayı iptal talebinin kabul veya red edilip edilmediği açıklanmadan davanın kabulüne karar verilerek, çelişki oluşturulduğu anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davalı vekilinin sair istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin, HMK 297/2 maddesi ve 353/1-a-6 maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davacı vekiline davasının ve neticei talebinin açıklattırılarak, hasıl olacak duruma göre değerlendirildikten sonra karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin sair istinaf sebepleri bu aşamada incelenmeksizin istinaf isteminin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 ve HMK 355. maddesi gereğince, İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 24/09/2019 tarihli 2017/178 E. – 2019/236 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davalı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davalı avansından kullanıldığı anlaşılan; 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 31,50 TL (posta-teb-müz) masrafının davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, b)Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 18/05/2022 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.