Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/809 E. 2022/1090 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/809 Esas
KARAR NO: 2022/1090
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/05/2019
NUMARASI: 2018/657 E. – 2019/453 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkilinin alacağına karşılık olarak aldığı 26/08/2016 tarihli 50.000,00 TL bedelli Bankasya Ataşehir şubesi çekinin keşidecisi olduğunu, belirtilen belgeye dayanılarak 29/09/2016 tarihinde borçluya karşı İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … numaralı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalının yetki itirazında bulunduğunu, bunun üzerine dosyanın İstanbul …İcra Müdürlüğüne gönderildiğini … esas numarasını aldığını, itiraz üzerine icra müdürlüğü tarafından 27/07/2017 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalıların müvekkiline borçlu olduğunu takip müstenidi belge ve bildireceğimiz diğer delillerle sabit olduğunu, borçlunun haksız olan itirazlarının iptalini takibin 50.000,00 TL.lik kısım için devamınını, borçlunun %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalıdan tahsil edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; itirazın iptaline dair dava İİK. m.67 ye göre itiraz tarihinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmasının gerektiğini, icra dosyasına itirazları üzerinden 1 yıldan fazla süre geçtikten sonra davanın açıldığını, hakdüşürücü süre nedeniyle davanın usıulden reddi gerektiğini, takibe konu çekin TTK 796. ve 808. maddede belirtildiği şekilde ibraz ve karşılıksız işlemine tabi tutulmadığını, bu nedenle davalının kambiyo hukukundan kaynaklı talep hakkının olmadığını, bu çeke dayalı takip yapılamayacağını, müvekkilinin davacı tarafça herhangi bir hukuki ve ticari ilişkisinin olmaması nedeniyle davasının reddi gerektiğini, müvekkilinin takip dosyasında alacaklı gözüken davacıya veya diğer ciranta-borçlulara hiçbir borcu bulunmadığını, davaya konu takibin dayanağı olan çekler hakkında, muhatap bankanın “faaliyet izninin kaldırılması” nedeniyle ve bu banka aracılığı ile çeklerin ödenmesi, ibrazı, işlem yapılması, sair bankacılık işlemleri yapılması imkanı kalmadığını, müvekkilin hesabı müsait olmasına rağmen çekler davacı tarafça ibraz edilmediğini ve muhatap bankaca ödenmediğini, bu yönde hukuki bir işlemin yapılamadığını ve müvekkilin bu yönde kötüniyetli olmadığını, davanın hakdüşürücü süre nedeniyle usulden reddini, davacı tarafın %20’den az olmamak üzere tazminata mahkumiyetini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28.05.2019 tarih ve 2018/657 Esas – 2019/453 Karar sayılı kararıyla; “…davalı keşideci, dava konusu çek bedelini ödediğine dair dosyaya herhangi bir delil ve belge sunmadığı ve takip tarihi itibariyle dava konusu çek nedeniyle sebepsiz zenginleşmediğini ve davacıya bir borcunun bulunmadığını ispat edemediği tespit edildiğinden davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. Alacağın likit ve hesaplanabilir olması, davalı/borçlunun itirazında haksız olduğunun anlaşılması karşısında hüküm altına alınan alacağın taktiren %20’si oranında İİK 67/2 maddesi uyarınca davacı lehine icra inkar tazminatına” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “İlk derece mahkemesinin dava ve takıp dayanağı evrak sanki kambiyo vasfında ve zamanaşımına uğramış bir çekmiş gibi hüküm kurduğunu, sonra farklı bir hukuki kulvar olan itirazın iptaline dönerek inkar tazminatına hükmettiğini, Davanın itirazın iptali gibi başlatılıp, sonra talep olmamasına rağmen sebepsiz zenginleşme gibi yargılama yapılıp, sonra dava sanki itirazın iptaliymiş gibi inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, Davanın genel hükümlere göre açılmış itirazın iptali davası olduğunu, mahkemece taleple bağlılık ilkesinin açıklanan şekilde aşıldığını, kambiyo hukukundan kaynaklanan sebepsiz zenginleşme davasında ispat yükünün davalı keşidecide olduğunu, oysa genel itirazın iptali davasında ispat yükünün alacaklıda olduğunu, Mahkemece ispat yükünün müvekkile yüklenmesinin hatalı olduğunu, oysa yapılması gerekenin davacının defter ve kayıtlarının celbi ile alacağın tereddüte yer bırakmayacak şekilde ispatlanması halinde itirazın iptaline karar verilmesi olduğunu, Mahkemenin hak düşürücü sürenin değerlendirmesinde de hataya düşüldüğünü, mahkemece çekin düzenlenme tarihinin 26.08.2018 kabul edildiğini, oysa düzenlenme tarihinin 26.08.2016 tarihi olduğunu, sürelerin bu tarihe göre hesaplanmasının gerektiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 67.maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesi tarafından, “… davalı keşideci dava konusu çek bedelini ödediğine dair dosyaya herhangi bir delil ve belge sunmadığı, takip tarihi itibariyle dava konusu çek nedeniyle sebepsiz zenginleşmediğini ve davacıya bir borcunun bulunmadığını ispat edemediğinden davanın kabulüne, takibin devamına, hüküm altına alınan alacağın taktiren %20’si oranında icra inkar tazminatına” karar verilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı bankaya ibraz edilmediği için kambiyo senedi vasfını yitirmiş olan 26.08.2016 tarihli ve 50.000,00 TL tutarlı çeke dayalı olarak ilamsız icra takibi başlatmış, davalı keşidecinin itiraz etmesi üzerine işbu itirazın iptali davasını açmıştır. Mahkemece yapılan yargılamanın bu kapsamda olduğu, takipte gösterilen alacak sebebiyle bağlı kalınarak inceleme yapılarak sonuca gidildiği, mahkemenin hukuki nitelemesinde ve taleple bağlılık kuralı kapsamında usule aykırılığın bulunmadığı görülmüştür. T.T.K.732. maddesi uyarınca, hamilin keşideciye karşı sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak çekin zamanaşımı süresi dolduktan sonra (1) yıl içinde talep ve dava hakkı bulunmaktadır. Çeklerde zamanaşımını düzenleyen TTK’nun 814/1 maddesinde ”Hamilin, cirantalarla düzenleyene ve diğer çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma hakları, ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” denilmektedir. Somut olayda; dava ve takip dayanağı çek 26.08.2016 keşide tarihli olup, TTK 796 maddesi uyarınca 10 günlük ibraz süresinin 05.09.2016 tarihinde sona ereceği, bu tarih göz önüne alındığında 3 yıllık zamanaşımı süresi ise 05.09.2019 tarihinde dolmaktadır. Davacı hamilin bu tarihten itibaren T.T.K.732. maddesine dayalı olarak (1) yıl içinde keşideciye karşı müracaatta bulunma hakkı olup, davacı hamilin, bu süre içinde keşideciye karşı 29.09.2016 tarihinde icra takibine başladığı ve bu nedenle takip ve davanın süresinde olduğu anlaşıldığından, mahkemece davalı vekilinin aksi yöndeki savunmasına itibar edilmeyerek uyuşmazlığın esasına girilerek karar verilmesi isabetlidir. İtirazın iptali davasında ispat yükü kural olarak davacı alacaklıdadır. HMK.190/2.maddesinde, “Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır.Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” düzenlemesine yer verilmiş olup; somut olayda olduğu gibi “Süresinde muhataba ibraz edilmeyen çek nedeniyle hamilin, temel ilişkiye dayalı olarak ‘sebepsiz zenginleşme’ hükümlerine göre düzenleyene müracaat etmesi halinde, ispat yükü davalı keşidecidedir. Buna göre davalı keşidecinin sebepsiz zenginleşmediğini veya borcu ödediğini ispatlaması gerekmektedir. Davalı keşideci tarafından sebepsiz zenginleşmediği veya borcun ödendiği hususunu ispatlamaya elverişli bir delilin sunulmadığı anlaşıldığından, mahkemece ispat yükünün davalıda olduğunun tespitiyle mevcut delil durumu itibariyle davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yargılaması yönünden alınması gereken 3.415,50 TL harçtan, peşin alınan 853,87 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.561,63 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.15/06/2022