Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/767 E. 2022/1193 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/767 Esas
KARAR NO: 2022/1193
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/12/2019
NUMARASI: 2017/127 2019/426
DAVA KONUSU: Markaya Tecavüz, Tazminat
MAHKEMENİN 2017/533E, 2018/123K. SAYILI BİRLEŞEN DOSYASINDA
DAVANIN KONUSU: Markanın hükümsüzlüğü, Tazminat
KARAR TARİHİ: 30/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … markasının 25.11.2013 tarihinden beri … nolu ile müvekkili adına tescilli olduğunu, müvekkili rızasıile 3 ayrı kuaför salonunda marka lisans sözleşmesi kapsamında kullanıldığını, davalının … markasını kullanma hakkına sahip işletmelere bir, iki km. mesafede Bahçelievler’de bulunan merkez ve şubesindeki kuaför salonunda “…” ibaresini kullandığını tespit ettiklerini, ihtarname keşide ederek kullanıma son verilmesini talep ettiklerini, sonuç almadıklarını, davalının haksız kullanımının broşür, tabela, kartvizit vs. devam ettiğini, davalının … ve ibaresini işletme adı, tabela ve tanıtım vasıtalarında kullandığını, davalı tabelasında müvekkili isminin dahi bulunduğunu, aynı fiyat listesinin uygulandığını, davalının kötüniyetli olup fiillerinin markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, davalının müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesini, mahallinde keşif yapılmasını tedbiren tescilli markanın kullanıldığı tabelanın sökülmesini, davalının marka hakkına tecavüz teşkil eden … ibaresinin kullanımının yasaklanarak, ticaret unvanından kaldırılmasını, masrafı davalıdan alınarak hükmün tirajı en yüksek 5 gazeteden biri ile ilanına, 4.000,00 TL maddi, 4.000,00 TL manevi olmak üzere 8.000,00 TL nin dava tarihinden itibaren en yüksek reeskont avans faiz oranı işletilerek davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı davacı müvekkili ile aralarındaki ticari ilişkinin uzun yıllara dayandığını, tarafların Bakırköy … Noterliğinin 01.06.2011 tarihli şirket sözleşmesi ile “… Mah. … Cad. … Sok. No:… İstanbul” merkez adresinde … Tic. Ltd. Şti’yi kurduklarını tarafların şirket sermayesi üzerinde yarı yarıya eşit hakka sahip olduklarını, davacının 5 yıllık için münferit imza yetkilisi olduğunu, yoğun çalışma dönemi sonunda “… Mah. … Bulvarı … No:… İstanbul” adresinde …’nın Bahçelievler şubesini açtıklarını, 16.07.2012 tarihinde tescil ilan edildiğini, davalı şirket yetkilisi …’nin 5 yıl süre ile münferit imza yetkilisi olduğunu, bu dönemde davacının “…” adı altında bir şirket kurduğunu, 01.03.2017 tarihinde ilan edildiğini, davalı tarafından da … Ltd. Şti. Şirketinin kurulduğunu 01,03.2017 tarihinde tescil ilan edildiğini, tarafların … firmasındaki ortaklığının devam ettiğini, şirketin tasfiye sürecine girmediğini, süreç içinde davalıya … markasını kullanmaması gerektiği marka vekili tarafından uyarılıp ardından … nolu ihtarname ile uyarıldığını, cevabi ihtarnamede davacının marka tescilinin kötü niyetli olduğunu dava haklarının kullanılacağının belirtildiğini, huzurdaki davanın açıldığını, davalı şirket yetkilisi davacının … firmasında hali hazırda ortak olup 3 güzellik merkezini birlikte işlettiklerini, şirket merkezindeki ticari işleri …’nin şubelerdeki ticari işleri ve işleyişi davacının yürüttüğünü, ortaklık devam ederken …’nin … markasını kullanmasının, tabelasının, kartvizitinin olmasının doğal olduğunu, davacı talebinin hukuki yararının olmadığını, davacının ortağı olduğu ve kendisinin işlettiği … Bulvarındaki salondan tabelanın indirilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, zararın olmaması sebebi ile tazminat taleplerinin oluşmadığını, davacının kendi ortağı olduğu şirkete karşı markanın kullanılmamasına yönelik dava açtığını, …’nın ticari unvan olduğunu kullanılmadığını, …’ye ait markanın “… markasının kaldırılması halinde bundan … Ltd. Şti’nin de etkileneceğini davanın ihbarını, ihtiyati tedbir talebinin kanundaki sayılan hallerden olmaması ve … tarafından … markasının 2011 yılından beri şirkette ortak olması nedeniyle kullanması sebebiyle kanuna aykırılık ve hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine, … Merkezindeki ortaklığın sürmesi sebebiyle ve bu nedenle … markasının kullanmasının herhangi bir kanuna aykırılık teşkil etmemesi nedeniyle davanın esastan reddine, davacının tazminat taleplerinin hukuki temelinin olmadığı ve esasen bir zararının bulunmaması sebebiyle tazminat taleplerinin reddine, … markasının kullanılmaması ile birlikte kanuni şartları taşımamasından ötürü bu talepleri bakımından da reddini talep etmiştir. Mahkemenin 2017/533E, 2018/123K. sayılı birleşen dosyasında Davacı dava dilekçesinde özetle ; müvekkili ile davalının ticari ilişkisinin çok uzun yıllara dayanmakta olduğunu, tarafların Bakırköy … Noterliği’nin 01.06.2011 tarihinde … tic. Ltd. Şti’yi kurduklarını, müvekkili …’nin herhangi bir şekilde onayı olmadan ortaklar tarafından alınmış herhangi bir genel kurul kararı olmadan ve yine herhangi bir şekilde muvafakatı olmadan … başvuru numarası ile 25.11.2013 tarihinde … markasını şirket adına değil kendi adına tescil ettirdiğini öğrendiğini, davalı tarafından yapılan 25.11.2013 tarihli marka tescili kötüniyetle yapılmış olup, hukuka aykırı olduğunu ve iptalinin gerektiğini, davalı … markayı kendi adına tescil ettirdiğini ve müvekkili davacıya ihtarname gönderildiği tarihe kadar herhangi bir bildirimde bulunmadığı ihtarname tarihinden itibaren müvekkilinin sürekli olarak markayı kendisine satabileceğini, satışı kabul etmediği takdirde tüm tabelaları söktüreceği ve ticari olarak kendisini zarara uğratacağından bahisle tehdit etmekte, markayı adete bir şantaj aracı olarak kullanmakta olduğunu, davalı … ortaklar arasındaki bağlılık ve sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğini, bu dava ile Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar HukukMahkemesini 2017/127 esas sayılı dosyasının birleştirilmesi gerektiğini, davanın kabulü ile davalı müvekkili davacı ile … Tic. Ltd. Şti’deki ortaklığı dveam ederken, genel kurul kararı olmaksızın kötü niyetli olarak şirketin ismini kendi adına tescil ettirdiğinden, davalıya ait 25.11.2013 tarihli “…” markasının tescil işleminin iptaline, masrafı davalıdan alınmak sureti ile tirajı en yüksek 5 gazeteden biri ile ilanına, bilirkişi incelemesine müteakip harç attırma hakları ve fazlaya ilişkin dava ve yasal yollara müracaat hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 1.000,00 TL manevi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; dava konusu markanın davacının müvekkil ile birlikte ortağı olduğu “… Tic. Ltd. Şti. Adına değil müvekkili …’un şahsı adına 25.11.2013 tarihinden itibaren kayıtlı olduğunu, müvekkilinin daha önce 25.01.2011’de kurmuş olduğu şahıs şirketi üzerinde marka değerini yükseltmek amacıyla bir çok harcama yaptığını, şirketin tüm kira bedelleri, kredi ödemeleri ve faturaların tamamının müvekkili tarafından ödendiğini ve halen de ödenmeye devam ettiğinin sabit oludğunu, söz konusu şirketin kuruluşundan bu yana, müvekkiline maddi anlamda hiçbir katkısı bulunmadığını, dava konusu marka üzerinde hak iddia etmesinin de haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davanın kötü niyetli olarak açıldığını bu sebeplerle davacının haksız ve kötü niyetli davasının reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda taraflar arasında marka tescilinden önce kurdukları firmada ortak oldukları ve bu firmanın faaliyetlerinde ve ticaret ünvanında çekirdek unsur olarak davaya konu markayı kullandıkları tartışmasızdır. Taraflar arasında henüz ortaklık devam ederken birleşen dosya davalısının davaya konu markayı kendi adına tescil ettirdiği de toplanan delillerle sabittir. Her ne kadar davacı bu markayı ortaklıktan önce de kullanarak tanınır hale getirdiğini, yatırım yaptığını beyan etmişse de bu iddiasına dayanak önceki kullanımlarına ilişkin belge sunmamış, iddiasını tanık beyanları ile desteklemiştir. Ne var ki davacı tanık anlatımlarına karşı davalı tanık anlatımları da bulunduğundan tek başına bu delil önceki kullanımın varlığı için yeterli görülmemiştir. Mahkememizce taraflar arasında henüz ortaklık ilişkisi devam ederken ortak olan şirketin ticaret ünvanının çekirdek kısmının davalı tarafından şirket adına değil de kendi adına tescili, davacının bilgi ve onayı olduğuna dair delil bulunmadığı da nazara alındığında- kötüniyetin sübutu olarak kabul edilmiş ve birleşen davada hükümsüzlük kararı vermek gerekmiştir. Somut olayın özellikleri, olayların olağan akışı zarar gören birleşen dava davacısının aldığı önlemler hep birlikte nazara alınarak TBK 50-51 gereği davacı yararına 1.000,00 TL maddi tazminata hükmetmek gerekmiş ve unsurları ve kanuni koşuları oluşmayan manevi zararın reddine karar verilmiştir.Hükümsüzlük kararlarının geçmişe etkili oluşu nedeniyle ana dosyada tecavüz yönünden red kararı verilmiştir..” şeklindeki karar ile asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı/Karşı davalı … vekili dava dilekçesini tekrar ettiği istinaf dilekçesinde özetle; -Davaya konu “…” markasının, 2005 yılından bu yana müvekkili tarafından fiilen kullanılmakta olduğunu ve 25.11.2013 tarihinden bu yana da … marka numarası ile Türk Patent Enstitüsü nezdinde müvekkil adına tescilli olduğunu, “…” markasının müvekkilinin rızası ile 3 ayrı kuaför salonunda daha marka lisans sözleşmesi kapsamında kullanılmakta o olduğunu, -Davalının davaya konu … markası ile tanışmasının ise müvekkil ile ortaklık yapmasından sonra gerçekleştiğini, markanın ne tanıtımı, ne tescili ne de markaya herhangi bir yatırımı hiç bir şekilde olmadığını, tescil ücretini dahi ödemediğini, -Müvekkilinin davaya konu markayı kendi adına tescil ettirdiğinden davalının bilgisi ve bu hususta herhangi bir itirazı olmadığının bizzat davalı tanığı …’in beyanı ile sabit olduğunu, – “…” markasının daha önceden müvekkili tarafından kullanıldığına dair dosyada mübrez delillerin dikkate alınmadığını, – 14.03.2018 tarihli delil dilekçesinde, Kira Sözleşmeleri, Müvekkilinin söz konusu markayı tanıtmak amacıyla yapmış olduğu yatırımlara dair Reklam Hizmet Sözleşmesi ve bu hizmete ilişkin faturalar, müvekkilinin dava konusu markayı önceden kullandığına dair fatura ve belgelerin ibraz edildiğini, belgeler içerisinde müvekkilin davaya konu markayı 2005 yılından bu yana kullandığına dair, faturalar, vergi levhaları ve tarihli fotoğraflar olduğu halde dikkate alınmadığını, – 12.06.2018 tarihli delil dilekçesinde ise müvekkilinin adına kayıtlı bulunan markayı kullandırdığı kişilerle akdetmiş olduğu marka lisansı kullanma sözleşmeleri sunulduğunu, – müvekkilinin “…” markasını 2005 yılından bu yana kullanmakta olduğuna ilişkin tüm belgeler, dosyada mevcutken ispatlanamadığı gerekçesi ile asıl davanın reddi birleşen davanın kabulünün yerinde olmadığını, – tankı beyanlarının dikkate alınmadığını, tüm tanıkların müvekkilin davaya konu markayı 2006 yılından bu yana kullanmakta olduğunu beyan ettiğini, 02.11.2018 tarihli davalı tanıklarına karşı beyan dilekçemizde de bu yönde beyanda bulunulduğunu, Bilirkişi raporlarına karşı itirazların dikkate alınmadığını, her üç bilirkişi raporunda da söz konusu marka ile davalının kullandığı markanın karıştırılma ihtimaline yol açabilecek derecede benzer olduğu tespit edilmiş olmasına rağmen, kök ve ek bilirkişi raporunda markanın davalı tarafından kullanımının tecavüz teşkil etmeyeceğine dair yapılan tespitin çelişkili ve yapılan tespit ile tutarsız olduğunu, müvekkilinin markayı münhasıran kullanım hakkının bulunmadığı ve markayı kötü niyetle tescil ettirdiğine dair kararın yerinde olmadığını, davalının dava konusu markaya herhangi bir yatırım yapmadığını ve … markasının müvekkil adına tescil edilmesine onay vermediğini, Davaya konu markanın müvekkil tarafından daha evvel kullanılmakta olduğu gerek, 28.11.2017 tarihli bilirkişi raporu ile gerekse de davalı tanığı …’in beyanı ile kanıtlandığını, Davalının davaya konu markaya çok benzer nitelikte olan … markası adı altında faaliyet göstermeye başladığını, aleyhine dava açılıncaya kadar hiç bir itirazda bulunmadığını ve … markası üzerinde herhangi bir hak talep etmediğini, – kararın eksik inceleme ve hatalı bilirkişi raporuna dayandığını belirterek kararın kaldırılmasını, asıl davanın kabulü ile birleşen davanın reddini talep etmiştir.
İNCELEME *TPMK kayıtlarına göre; … sayılı … ibareli marka 44.sınıfta davacı … adına 25.11.2013’ten itibaren tescillidir. *Delil olarak sunulan Bakırköy …Noteriliği’nin 25.05.2011 tarihli ticari işletme belge örneğinde …-… ortaklığı şeklindeki ibare yer almıştır. *Ticaret Sicil Gazetesi’ne göre; … Tic Ltd Şti 09.06.2011 tarihinde tescil edilmiş olup ortaklar … ve …’dir. 20.07.2012’de şirketin şubesinin tescili gazetede ilan edilmiş, şube yetkilisi olarak … belirlenmiştir. *… LTD ŞTİ davacı … adına 01.03.2017 de, … LTD ŞTİ ise davalı … adına 01.03.2017 de tescil edilmiştir. *Dosyada mevcut 01.02.2011 tarihli kira sözleşmesi fotokopisinde kiracı …, kefil … olarak yazılıdır. *Davacı tarafça sunulan kira sözleşmesi 01.03.2017 Tarihli olup kiracı olara … yer almaktadır. *Davacı taraf, delil olarak marka kullanım sözleşmesi örneklerini dosyaya sunmuştur. Mahkemece taraf tanıkları dinlenilmiştir. *Marka vekili bilirkişi 28/11/2017 tarihli tespit raporunda özetle; “…Davacının … tescil nolu “…” markasında ayırt edici unsur “…” kelimesi olduğunu, “…” ibaresinin 44. Sınıfta “güzellik bakımı hizmetleri”nde bir ayırt ediciliği olmadığını, davalının işyeri adresinde yapılan inceleme sırasında, işyerinin dış mekan tabelasında ve işyeri içerisinde rastlanan kartvizit, şeker ambalajı ve broşürde, “…” kelimesi esas unsur teşkil edecek şekilde, markasal kullanımın mevcut olduğunun tespit edildiğini, davalının markasal kullanımında söz konusu olan “…” esas unsuru, davacının “…” esas unsurlu markasından okunuş itibarıyla kelimelerin üçüncü harfleri olan “…” ve “…” harfleri dışında ayniyet arz etmekte olduğunu, davalının fiili kullanımında, davacı markasındaki gibi sarı renk(altın sarısı) kullanıldığını, dış mekan tabelasında marka bu renk zemin üzerine beyaz harflerle yazılmış, broşür ve kartvizitte siyah, şeker ambalajında beyaz zemin üzerine altın sarısı renkle yazıldığını, şeker ambalajı ve kartvizit üzerinde yine sarı renkli yıldız şekli mevcut olduğunu,bu şeklin markasal kullanımda yan unsur olarak kullanıldığını, tespit edilen “…” esas unsurlu markasal kullanımın, davacı markası ile ilişkilendirmeye-karıştırılmaya müsait bir nitelik arz ettiğinin kabul edilebildiğini, internette tespitedilen https://www.instagram.com/…/ instagram sayfasında “…” adı altında tespit edilen birtakım fotoğraf paylaşımlarında tespit isteyene ait “…” markasının eski tarihli kullanımlarına da rastlandığını. Davalının fiili kullanımına bakıldığında; dış mekan tabelasında “…” kelimesi “…” ve 44. Sınıfta “…” yönünden ayırt ediciliği olmayan “…” ifadelerine nazaran çok daha büyük punto ile, ön planda olacak vurgulayıcı şekilde kullanıldığını, Kartvizit, broşür ve şeker ambalajı üzerinde ise “…” ifadesi marka olarak kullanılmadığını, markasal kullanım “…” şeklinde kullanıldığı” hususlarını tespit etmiştir. * 22.03.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle;” Davacı karşı davalının tescilli “…” markası ile davalının kullandığı “…” ve “…-…” ibarelerinin ayırt edilemeyecek denli benzer olduklarını, ancak davalı kullanımının marka ihlali ve haksız rekabet oluşturmdaığını, davacı Karşı davalı … adına TPMK nezdinde … numara ile tescilli “…” markasının kötüniyetle tescil edildiği kanaatine ulaşılması sebebiyle SMK md. 6/9 ve md. 25/1 uyarınca hükümsüzlük ve sicilden terkin şartlarının oluştuğunu, maddi tazminat talepleri doğrultusunda, SMK’nun 151. Maddesinde sayılan, Yoksun Kalınan Kazanca ilişkin seçimlik hakkının kullanılmadığını, sayın mahkeme tarafından tecavüz koşullarının oluştuğuna karar verilmesi halinde, davacı tarafın maddi tazminat talebi yönünden seçimlik hakkını kullanması gerektiği ve mali incelemenin seçilen yönteme göre yapılması gerektiği hususunun mahkeme takdirinde olduğu…” hususları bildirilmiştir. *Bilirkişiler 02.07.2019 havale tarihli ek raporlarında özetle” davalı tarafın ticari defterlerinin sahipleri lehine kati delil olma vasfına haiz olmadığını, davalı tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan incelemeler de dava konusu markanın kullanımı nedeniyle elde edilen kazancın tespitinin mümkün olmadığı, davacı tarafın maddi tazminat talebinin Borçlar Kanunun 50. Ve 51. Maddelerine göre belirlenmesi hususunun mahkeme takdirinde olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişki başlamadan önce davacı-karşı davalı tarafından markanın tanıtıldığı, ekonomik yönden değerinin artırıldığı ve markaya yatırım yapıldığı tespit edilemediğinden kök rapordaki görüşlerinin muhafaza ettikleri” hususlarını bildirmişlerdir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava; markaya tecavüzün tespiti, meni, durdurulması, davalının ticaret ünvanından … ibaresinin kaldırılması, maddi manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Birleşen dava ise; … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı-birleşen dosyada davalı … vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta; dava dışı … Ltd Şti’nin 09.06.2011 tarihinde sicile tescil edildiği, ortaklarının ise … ve … olduğu, taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin dava tarihi itibarı ile de devam etmekte olduğu, davaya konu … markasının ortaklık ilişkisi devam ederken birleşen dosya davalısı … adına 25.11.2013’te tescil edildiği ihtilafsızdır. Davacı-birleşen dosyada davalı vekili, müvekkilinin … markası üzerinde önceye dayalı hakkı olduğunu, mahkemenin ve bilirkişi heyetinin raporunda bu hususu eksik incelediğini ileri sürmüş ise de; sunulan faturalarda markasal kullanım olmadığı gibi, 11.04.2011 ve 04.02.2011 tarihli olanlar dışındaki faturaların ve belgelerin şirket tescilinden sonraki tarihlere ilişkin olduğu, marka lisans sözleşmelerinin sicilde kayıtlı olmadığı, fotokopileri incelendiğinde en eski tarihli olanın 25.03.2016 tarihli olduğu, tanık beyanlarının da davacı-birleşen dosyada davalının markasal kullanımın gerçekleştiğine ilişkin yeterli beyan olarak kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Davacı-birleşen davalının birleşen dosyadaki cevap dilekçesinde ortak olunan şirketten önce kendi şahıs şirketini kurduğunu ve 25.01.2011’den itibaren itibaren faaliyet gösterdiğini beyan etmiş ise de; dava dışı şirketin 03.06.2011 tarihinde kurulduğu, Bakırköy …Noterliğinin 25.05.2011 tarihli evrakında “…” şeklindeki ortaklık işletme defter tasdikine ilişkin de delil sunulduğu dikkate alındığında; mevcut delil durumuna göre davacı-birleşen davalının bu sürede şirket tescilinden önce tek başına markayı tanıtıp ekonomik yönden değerini artırdığı ve markaya yatırım yaptığının ispatlandığından söz edilemeyecektir. Davacı tarafça davalıya ilk kez 06.07.2017 tarihinde noter aracılığıyla ihtarda bulunulduğu da dikkate alındığında ortaklık ilişkisinin devamı sırasında markanın ortaklardan … tarafından tescilinin kötüniyetli olduğunun kabulü ile hükümsüzlüğüne, hükümsüzlük geriye etkili olmakla asıl davanın ise reddine karar verilmesinde usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenle davacı- birleşen davalı … vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı-birleşen dosyada davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Asıl ve birleşen dosyalarda ayrı ayrı alınması gereken 80,70’er TL istinaf harcından, peşin yatırılan 54,40’ar TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30’ar TL (toplam bakiye harç; 52,60TL olmak üzere) harcın davacı-birleşen dosya davalısı …’dan alınarak Hazine’ye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinafa başvuran davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 30/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.