Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/750 E. 2020/2017 K. 25.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/750 Esas
KARAR NO : 2020/2017 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL(KAPATILAN) 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2016
NUMARASI : 2015/124 E. – 2016/260 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/11/2020
Dairemizin 25/02/2019 gün ve 2017/1644 E. – 2019/374 Karar sayılı kararı, Yargıtay 11.HD’nin 15/01/2020 gün ve 2019/1965 E. – 2020/418 K.sayılı ilamıyla bozulmuş olmakla, duruşmalı yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : DAVA:Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin “…” markasının TPE nezdinde özel/00251 no ile kayıtlı olduğunu, müvekkilinin rakibi olan bir firma tarafından üretilen ve kendisi tarafından dekorlattırılan ürünlerin içinde yer aldığı ve pencereli olarak tabir edilen ambalaj üzerinde, kırmızı elips içinde beyaz el yazısı ile yazılan markasını aynen kullanmak suretiyle “… sade ürünleri kullanılmıştır” ifadesine yer verildiğini, müvekkilinin marka hakkına tecavüz edildiğini ve haksız rekabette bulunulduğunu, tüketicinin yanıltıldığını iddia ederek, markalarına vaki tecavüzün ve haksız rekabetin men’ini, durdurulmasını, müvekkilinin markasını taşıyan ürünlerin satışının durdurulmasını, piyasada ki ürünlerin toplatılmasını, 5.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın avans kredi faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesini ve verilecek kararın ilanını talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin uzun yıllardır davacı Paşabahçe ile birlikte çalıştığını, … ürün aldığını, davacı firma ile 2014 yılında yapmış olduğu ticaretin büyüklüğünün yaklaşık olarak 7.000.000,00 TL + KDV olduğunu, bugüne kadar davacı ile aralarında fikri sınai hakları ihlal edecek bir problem olmadığını, müvekkilinin davacı firmadan aldığı ürünleri iki şekilde değerlendirdiğini, birincisi doğrudan aldığı ürünü hiçbir şeyine dokunmadan satmak şeklinde, ikincisi ise davacı firmadan ürünlerin üzerinde boyama yapmak sureti ile katma değer yapılabilecek şekilde satın almasının gerçekleştirdiğini ve ürün üzerinde çeşitli boyama, kaplama vb. çeşitlerde değişiklikler yapıldığını, üründe değişiklik yapılabilmesi için ürünün ambalajından çıkartılarak yeni bir ambalajda satılması koşulu gerektiğini, müvekkilinin yaptığı ambalajlarda Paşabahçe ibaresini hiç kullanmadığını, şirketinin kendi logosunu kullandığını, davacı şirketi anımsatacak hiçbir ibare kullanmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
MAHKEME KARARI:İstanbul 3. FSHHM’nin 20/12/2016 tarihli 2015/124 Esas 2016/260 Karar sayılı kararıyla; “davanın kısmen kabulü ile, davacının tescilli … ibareli markasının davalının ürün ambalajında kullanmak sureti ile markaya tecavüzde ve haksız rekabette bulunulduğunun tespiti ile men ve refine, davalıda Paşabahçe markasının kullanıldığı kuş cenneti markası adı altında sunulan çay bardağı mevcut ise toplatılmasına, takdiren 3.000,00 TL maddi ve takdiren 3.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine, karar kesinleştiğinde özetinin masrafı davalıdan tahsil edilmek sureti ile Türkiye genelinde yayın yapan tirajı yüksek 3 büyük gazeteden birinde bir kez ilanına” karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU;Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporunda davalının davacı iddiasını reddettiği, anılan şekil ve ibareyi hiçbir üründe kullanmadığı yolunda savunmada bulunduğu, bu durumda davacının iddia ettiği ambalajların davalıya ait olduğunun ve davalı tarafından piyasaya sürüldüğünün somut olarak kanıtlanmasının gerektiği, bu çerçevede dosyadaki ambalaj fotoğraflarında; barkod numarası görünmekte olduğundan bu ambalajın kime ait olduğunun Ticaret Odasından sorulmak suretiyle öğrenilmesi gerektiği beyan edilmesine rağmen mahkemece bu hususun sorgulanmadığını, -Müvekkilinin fiilini gösterecek herhangi bir delilin dosyaya sunulmadığını, raporda da belirtildiği üzere müvekkilinin davacı iddiasını reddederek, anılan şekil ve ibareyi hiçbir üründe kullanmadığı yolunda savunmada bulunduğunu, davacının iddiasını somut delillerle kanıtlaması gerektiğini, Ticaret Odasından barkod numarasının hangi şirkete ait olduğunun sorulması gerektiğini beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde; müvekkiline ait olmayan ürünlerin tasarlandığı kutuların üzerinde müvekkilinin markasına yer verilmesinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, haksız rekabet oluşturduğunu, bu davranışın tüketicinin müvekkiline ait olmayan ürünleri … markasının itibarına güvenerek satın almasına neden olduğunu, tüketiciyi yanılttığını,
-Dava dilekçesi ekindeki fotoğraflarda … logo ve ibaresi adres, telefon “www…..com” web adresinin barkodun ve en altta “… Sade ürünleri kullanılmıştır” ifadesinin bulunduğunu, ambalajın yan tarafında iki adet “…” logosunun bulunduğunu, davanın kanıtlandığını, ambalajların davalıya ait olduğunu gösterdiğini beyanla istinaf talebinin reddini talep etmiştir.
DELİLLER:TPE Markalar Dairesi Başkanlığından gelen kayıtlardan, 195716 sayılı Paşabahçe + Şekil ibareli markanın 11,21 ve 34.sınıflarda 28.07.1198 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davacı adına tescil edildiği, süresinde yenilendiği gibi özel/01478 sayısı ile tanınmış marka statüsü verildiği tespit edilmiştir.
İSTİNAF KARARI: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi tarafından verilen 25/02/2019 gün ve 2017/1644 Esas – 2019/374 Karar sayılı ilam ile” davalı vekilinin istinaf isteminin esastan kabulü ile, 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-3 maddesi gereğince İstanbul 3. FSHHM’nin 20/12/2016 tarihli 2015/124 Esas 2016/260 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, davanın reddine” karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
YARGITAY BOZMA KARARI; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 15/01/2020 tarihli 2019/1965 Esas-2020/418 Karar sayılı kararıyla; ” Mahkemece, marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğu tespit edilen tescil konusu ürünlerin davalıya aidiyetinin ve onun tarafından piyasaya sürüldüğünün ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de davacı tarafın delil olarak dayanması ve mahkemece de re’sen karar verilebilecek olması nedeniyle Mahkemece, HMK’nın 222. maddesi uyarınca; davalı tarafından ticari defterlerinin incelemesine karar verilerek mevcut satış fişine göre davaya konu taklit marka ürünlerin satıcısı olan …San. ve Tic. Ltd. Şti. ile davalı … şirketi arasında ilgili yıllara sari herhangi bir mal alım-satım ilişkisi bulunup bulunmadığının tespiti ile böyle bir ticari ilişkinin varlığı halinde taklit markaları taşıyan malların davalı şirket tarafından üretildiği kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde Bölge Adliye Mahkemesince davanın reddi yönünde hüküm tesisinin doğru görülmediği” gerekçesiyle hükmün davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir. Yargıtay bozma ilamı taraf vekillerine tebliğ edilerek açılan duruşmada davacı vekili bozma ilamına uyulmasını talep etmiş, davalı taraf duruşmaya katılmamıştır. Usul ve Yasaya uygun görülen bozma ilamına uyularak, bozma doğrultusunda ara karar oluşturulmuş, davalıya “2014/2015 yılları ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmesi için iki hafta kesin süre verildiği, kesin süre içerisinde ibraz etmediği takdirde ibrazdan kaçınmış sayılacağı” ihtar olunmuş, davalı tarafça ibraz edilmediğinden, defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılamamıştır.
GEREKÇE:Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafın ürün ambalajında müvekkili adına tescilli tanınmış … markasının aynen kullanıldığını “… sade ürünleri kullanılmıştır” ifadesine yer verildiğini beyanla markalarına tecavüzün ve haksız rekabetin men’i, refi ile maddi tazminata ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde ve yargılamanın tüm aşamalarında davacı tarafça mahkemeye sunulan ürünün kendisine ait olmadığını savunduğu, bu hususu istinaf sebebi yaparak, ürün üzerindeki barkod numarasının Ticaret Odasından sorulmasını talep ettiği, ilk derece mahkemesi tarafından dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da ürünün altında bulunan barkod numarasının Ticaret Odasından sorularak yada başka şekilde ürünün ambalajıyla birlikte kimin tarafından üretilip piyasaya sürüldüğünün, davalı tarafından üretilip üretilmediğinin belirlenmesinin mahkemenin taktirinde olduğunun belirtildiği, mahkeme tarafından bu hususta araştırma yapılmadığı, anlaşılmıştır.Dosyaya sunulan ürün ambalaj fotoğraflarından, ambalajın üzerinde … ve ibaresi adresi, “www…..com” web adresinin, barkodun ve en altta “… Sade ürünleri kullanılmıştır” ifadesinin bulunduğu ambalajın yan tarafında iki adet “…” logosunun bulunduğu görülüyorsa da, ürünün satış fişinden, ürünün davalı tarafından satılmadığı, davalının adresinde ele geçirilmediği, dava dışı üçüncü bir şahıs olan “… San. Ve Tic.Ltd.Şti.” tarafından satıldığı anlaşılmıştır. Dairemizce dava dışı … Unlu Mamuller şirketinin, satış fişi üzerindeki adrese ve daha sonra şirketin Ticaret Sicil kaydında adrese müzekkere yazılarak “ürünün hangi kişi yada firmadan alındığı” sorulmuş ancak yazılan müzekkereler bila tebliğ iade edilmiştir. Barkod numarasının Ticaret Odasından kime ait olduğu sorulduğunda ise barkod numarasının kaydının bulunmadığının bildirilmiştir. Davalı tarafa meşruhatlı davetiye çıkartılarak, üzerinde bilirkişi incelemesi yapılacağından, davalının 2014/2015 yılları ticari defter ve kayıtlarının ibraz edilmesi için kesin süre verilmiş, kesin sürede ibraz edilmediğinden, davalı ile ürünün satın alındığı dava dışı … şirketi arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, ürünlerin davalı tarafça üretilerek satıldığı tespit edilemediğinden, davacı tarafça sunulan ürün ve ürün ambalajının davalıya ait olduğunun ve markanın davalı tarafça kullanıldığı ispatlanamadığı kanaatiyle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, mahkeme kararının kaldırılarak, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-Davalı vekilinin istinaf isteminin esastan KABULÜ ile, 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-3 maddesi gereğince İstanbul 3. FSHHM’nin 20/12/2016 tarihli 2015/124 Esas 2016/260 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın reddine, 3-İlk derece yargılaması yönünden :- Markaya tecavüz, haksız rekabet, maddi tazminat ve manevi tazminat davaları yönünden ayrı ayrı 54,40 TL maktu red harcı alınmak suretiyle toplam 217,60 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 170,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 46,80 TL harcın davacıdan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına.-Davacı tarafça ilk derece yargılaması sırasında yapılan 2.140,08 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına.-Davalı tarafça yapılan 10,00TL giderin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine.-Kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan …Ü.T. ne göre Markaya tecavüz, haksız rekabet, maddi tazminat ve manevi tazminat davaları yönünden ayrı ayrı 4.910,00 TL olmak üzere toplam 19.640 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalıya ödenmesine.4-İstinaf yargılaması yönünden :İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının karar kesinleştiğinde talebi halinde davalı tarafa iadesine,İstinaf yargılaması sırasında, davacı avansından kullanılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, İstinaf yargılaması sırasında davalı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 38,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 123,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmakla lehine vekalet ücreti doğan davalı, Dairemizce yapılan duruşmalarda kendisini vekille temsil ettirmediğinden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 25/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.