Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/727 E. 2022/987 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/727 Esas
KARAR NO: 2022/987
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/07/2019
NUMARASI: 2018/711 2019/630
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkilinin aralarında akdettikleri protokole istinaden … Etiler şubesi hesabına ait 27.10.2017 tarihli 29.000 bedelli … seri no.lu hatır çeki düzenleyerek dava dışı …’e verdiğini, protokolde …’in bu hatır çeklerini müvekkili aleyhine takip başlatabilecek kişi veya kurumlara temlik ya da ciro etmeyeceğini taahhüt ettiğini, ancak daha sonra çekin dava dışı … Tic.Ltd.Şti’ne ciroladığı, o şirket tarafından da davalıya ciro yoluyla temlik edildiğinin hakkında alınan ihtiyati haciz kararına istinaden başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas takip dosyasından yapılan tebligatla öğrenildiğini, bunun üzerine … hakkında şikayetçi olduğunu ve başlatılan soruşturmada adıgeçenin protokolü ve çeklerin hatır çeki olduğunu kabul ettiğini, bu nedenle çekin baştan itibaren bedelsiz olduğunu, ayrıca çek lehdarı … ile ciranta şirket arasında ticari bir ilişki, gerçek bir mal alışverişi bulunmadığını, factoring ilişkisine esas alınan şirket faturasında isim-imza bile bulunmadığını, … Ltd.Şti’nin faaliyette bulunan bir firma da olmadığını, nitekim başka bir çeke ilişkin İstanbul 26.İM 2017/37432 E takip dosyasında şirket adresinde yapılan hacizde adreste 2011’den beri başka bir şirketin bulunduğunun tespit edildiğini, lehdar ile ciranta arasında gerçek bir alım satım ilişkisi bulunmadığından çekin davalı factoring şirketince devralınması ve takibe konmasının 6361 sayılı Kanuna ve ilgili yönetmeliğine açıkça aykırı olduğunu, 6361 sayılı Kanunun 9/2. Maddesi, madde gerekçesi ve ilgili yönetmelik gereği factoring şirketlerinin kambiyo senedine dayalı olsa bile bir mal ve hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen alacaklar ile kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir almasının veya tahsilini üstlenmesinin yasak olduğunu belirterek, öncelikle tedbir kararıyla takibin durdurulmasına, devamında müvekkilinin çeke dayalı takipte davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının %20 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebi ilk olarak yaklaşık ispat koşulu oluşmadığından reddedilmiş, daha sonra davacı vekilince sunulan 31/01/2019 tarihli beyan ve tedbir talep dilekçesi ekinde dosyaya ibraz edilen ve HMK md. 145 kapsamında süresinde sunulmamasının davacı kusurundan kaynaklanmadığı kabul edilen, dava dışı ciranta şirket hakkında vergi müfettişince düzenlenmiş Vergi Tekniği Raporu üzerine, tedbir talebi 25/02/109 tarihli ara kararla %15 teminat karşılığı İİK.md 72/3’e göre “icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi” şeklinde kabul edilmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin takip ve dava konusu çeki 6361 sayılı Kanun ve ilgili yönetmeliğe uygun şekilde devraldığı fatura nedeniyle, fatura alacaklısı ile müvekkili arasında akdedilen factoring sözleşmesi kapsamında sağlanan fayda nedeniyle ciro yoluyla temlik aldığını, 6361 sayılı Kanunun 9/3 maddesi uyarınca bir kambiyo senedinin ciro yoluyla factoring şirketine devri halinde, kambiyo senedinden dolayı kendisine başvurulan kişinin, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri, factoring şirketi kambiyo senedini iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olmadıkça factoring şirketine karşı ileri süremeyeceğini, davacı ile çek lehdarı arasındaki hatır çeki iddiasının muhatabının müvekkili olmadığını, davanın bu nedenle husumetten reddi gerektiğini, müvekkilinin çeki davacı zararına hareket ederek kötüniyetle almış olmadığını, davacının takip tarihinden sonra dava açmak için 8 ay beklediğini ve davada hatır çeki verdiğini iddia ettiği lehdara karşı dava açmamış olduğunu, sunulan protokolün her zaman düzenlenebilir nitelikte bir belge olduğunu ileri sürerek, karşılıksız çıkan çek nedeniyle yasal takip hakkını kullanan müvekkiline karşı açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre; “Sonuç itibariyle factoring sözleşmesi dayanağı fatura tarihi itibariyle dava dışı ciranta şirket faal mükellefiyeti olan bir şirket olup, vergi idaresinin yaptığı tespitleri davalı factoring şirketinin yapması beklenemez. Bu nedenle 6361 sayılı Kanunun 9/2. Maddesine uygun şekilde devraldığı alacak nedeniyle temlik aldığı çeki bile bile davacı keşideci zararına hareket ederek temlik aldığının ispatlandığından bahsedilemez. Kaldı ki davalı vekilinin cevap dilekçesinde ileri sürdüğü gibi davacı keşidecinin takipten 8 ay sonra bu davayı açması ve kötüniyetli olduğunu ileri sürdüğü lehdara ve ciranta şirkete karşı hiç dava açmamış olması da hayatın olağan akışına aykırıdır. Sonuç itibariyle davacı factoring ilişkisinde taraf olmadığından uygulanması gereken 6361 sayılı Kanunun 9/3 maddesindeki koşullar ispatlanamadığı” gerekçesiyle davanın reddine, bu nedenle davacının kötüniyet tazminatı talebinin de reddine, ayrıca davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına itiraz etmiş olduğu gözetilerek hükmün infazında tereddüt oluşmaması amacıyla ve İİK md.72/4 hükmü gereği, mahkemenin 25.02.2019 tarihli ihtiyati tedbir kabul ara kararının da kaldırılmasına karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; gerekçeli kararda yer alan çekin davalı faktoring şirketi tarafından görünüş itibariyle usulüne uygun alındığı yönündeki gerekçesinin isabetsiz olduğunu, davalı tarafından davalı ile …Şti arasında düzenlenen faktoring sözleşmesine dayanarak fatura gösterilmiş ise de söz konusu bu faturanın sahte olduğunu, dosyaya sunulan vergi denetim kurulunun 11/08/2017 tarihli vergi tekniği raporu ile bu hususun ispatlandığını, 6361 Sayılı kanunun 9/2 maddesi gereğince faktoring şirketinin alacağını bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile belgelenmesi gerektiğini, oysa faturanın gerçeği yansıtmayan sahte bir fatura olduğunu, faturanın teslim eden ve teslim alan kısımlarında isim ve imza dahi bulunmadığını, Yargıtay 19.H.D 2013/8827 E – 11874 K sayılı ilamının da bu yönde olduğunu, vergi tekniği raporunda … Şti tarafından düzenlenen faturaların sahteliğinin ispatlandığını, adı geçen şirketin 01/01/2016 tarihinden itibaren gerçek bir ticari faaliyetinin olmadığını, esas işinin komisyon karşılığı sahte fatura düzenleme işi olduğunu ve 01/01/2016 tarihinden itibaren düzenlemiş olduğu tüm faturaların sahte fatura olarak dikkate alınması gerektiği sonucuna varıldığını, yine faktoring işlemlerinde uygulanacak yönetmeliğin 9/2-c maddesine göre mal veya hizmet satışına bağlı olarak alacağın devralınabilmesi için ticari ilişki bulunduğu ve tüm belgelerin doğruluğunun ve tutarlılığının bir bütün halinde kontrol edilerek değerlendirilmesi bunların denetime hazır bir şekilde belgelendirilmesi gerektiğini, mahkemenin vergi tekniği raporuna ilişkin değerlendirmelerinin isabetsiz olduğunu, bu raporun müzekkere cevabında mahkemeye gönderildiğini, HMK 204.maddesine göre yetkili memurların görevleri dahilinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgelerin aksi ispatlanıncaya kadar kesin delil niteliğinde bulunduğunu, 01/06/2017 tarihinde … şirketinin adresinin kapalı olduğunun tespit edildiğini, 25/07/2017 tarihinde ise çeke dayanak olduğu iddia edilen faturanın düzenlendiğini, bu faturanın düzenlendiği tarih itibariyle … şirketinin herhangi bir faaliyet adresi bulunmadığını, ticaret sicil kayıtlarında belirtilen adresin adı geçen şirketçe uzun zaman önce terk edildiğini, kaldı ki bu şirketin kuruluşundan bu yana gerçek bir iş yapmak amacıyla kurulmadığının da vergi tekniği raporuyla sabit olduğunu, faturanın Yargıtay içtihatlarında benimsendiği şekilde incelenmediğini, Yargıtay 11.H.D 2019/1215 E – 2720 K sayılı, Yargıtay 19.H.D 2014/7496 E – 10912 K sayılı ve aynı Dairenin 2015/12622 E – 2016/4060 K sayılı ilamlarının bu doğrultuda olduğunu, 6361 Sayılı kanunun 9/2 maddesinin gerekçesinde fiktif olmamasını teminen ibaresi geçtiğini, bu ibarenin uydurma bir alacak iddiasına dayalı olmamasının sağlanmasının amaçlandığını, yine davalı şirketin kötü niyetli olduğunu, mahkemenin bu konudaki gerekçesinin de yerinde olmadığını, zira faktoring şirketinin basit bir araştırma yapsaydı bir çalışanını … şirketinin adresine gönderseydi böyle bir firmanın adreste olmadığını anlayacak olduğunu, davalının basiretli davranmadığını, mahkemenin takipten 8 ay sonra menfi tespit davası açılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu şeklindeki gerekçesinin de hukuka aykırı olduğunu, davanın 7 ay sonra açıldığını ancak bu hususun davanın reddine gerekçe yapılamayacağını, yine diğer çek cirantalarına karşı dava açılmamasının da gerekçe yapıldığını, bu gerekçenin gerçek dışı olduğunu, mahkemenin davalının cevap dilekçesinden fazlaca etkilendiğini, müvekkilinin icra ceza mahkemesinde karşılıksız çek keşide etmek suçundan cezalandırıldığını, müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığını bildirmiştir. Davalı tarafından davacı ve dava dışı çek borçluları aleyhine çeke dayalı olarak toplam 28.161,20-TL nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla takip başlatıldığı, takip dayanağı çekin 22/10/2017 tarihli 29.000-TL bedelli, keşidecisinin davacı, lehtarının dava dışı …, sonraki cirantanın …Ltd.Şti, hamilin ise davalı olduğu, çekin 27 Ekim 2017 tarihinde ibraz edildiği, karşılıksız şerhinin yazıldığı görülmüştür. Davalı tarafından sunulan faktoring sözleşmesinin fotokopisinin incelenmesinde, davalı ile dava dışı … Ltd.Şti arasında 21/08/2015 tarihli faktoring sözleşmesinin imzalandığı, faktoring hacminin 25.000-USD olarak gösterildiği, sözleşmeyi …’un müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, ayrıca bu belgeler içinde 27/07/2017 tarihli alacak bildirim formunun sunulduğu, devredilen alacağın 29.084,64-TL olduğu, sunulan irsaliye faturanın ise 25/07/2017 tarihli 29.084,64-TL bedelli olduğu, faturanın … Ltd.Şti tarafından …’e düzenlendiği, faturanın teslim eden ve teslim alan kısımlarının boş olduğu görülmüştür. Dosyada bulunan vergi tekniği raporunun sonuç kısmında; “mükellef … Ltd.Şti nin 01/01/2016 tarihinden itibaren düzenlemiş olduğu tüm faturaların sahte fatura olarak dikkate alınması gerektiği, mükellef kurumun re’sen terk tarihinin 11/08/2017 olarak dikkate alınması gerektiği” yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Vergi Dairesi tarafından mahkemeye gönderilen 31/10/2018 tarihli cevabi yazıda, mükellefin 11/08/2017 tarihinde re’sen terk ettirildiğini, konuyla ilgili belgelerin yazı ekinde gönderildiğinin bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davalı faktoring şirketi tarafından davacı ve diğer çek borçluları aleyhine dava konusu çeke dayalı olarak icra takibi başlatıldığı anlaşılmaktadır. Takip ve dava konusu çekin keşidecisi davacı, lehtarı dava dışı …, sonraki cirantası … Ltd.Şti, hamili ise davalıdır. Davalı tarafından dosyaya sunulan delillerin incelenmesinde, 27/07/2017 tarihli alacak bildirim formuyla 25/07/2017 tarihli faturanın davalıya temlik edildiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf söz konusu faturanın sahte olduğunu iddia etmiş, konuyla ilgili olarak dosyaya vergi tekniği raporunun sunulduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar mahkemece vergi tekniği raporunun idari bir rapor olduğu, bu raporun faturanın sahteliğini ispatladığının kabul edilemeyeceği ve raporun da davacı tarafından nasıl elde edildiğinin anlaşılamadığı şeklinde gerekçeye yer verilmiş ise de, söz konusu raporun Zincirlikuyu Vergi Dairesi Müdürlüğünün mahkemeye gönderdiği ekler arasında belirtildiği görülmüştür. Öte yandan söz konusu 11/08/2017 tarihli vergi tekniği raporunun sonuç kısmında dava dışı mükellef … Ltd.Şti nin 01/01/2016 tarihinden itibaren gerçek bir ticari faaliyetinin olmadığı, esas işinin komisyon karşılığı sahte fatura düzenleme işi olduğu, 01/01/2016 tarihinden itibaren düzenlemiş olduğu tüm faturaların sahte fatura olarak dikkate alınması gerektiği, re’sen terk tarihinin de bu raporun düzenleniş tarihi olan 11/08/2017 olarak dikkate alınması gerektiğinin belirtildiği görülmüştür. Öte yandan davalı tarafça sunulan faturanın irsaliyeli fatura olduğu belirtilmesine rağmen faturanın teslim alan ve teslim eden kısımlarında herhangi bir isim ve imzanın yer almadığı görülmüştür. 6361 Sayılı Finansal Kiralama Faktoring Ve Finansman Şirketleri Kanunun 9/2 maddesi gereğince faktoring şirketi kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde kambiyo senetlerine dayalı olsa bile bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen alacaklar ile kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir alamaz veya tahsilini üstlenemez. Ayrıca faktoring şirketleri tacir olup, basiretli davranmak durumundadırlar. Bu nedenle normal, gerçek ve tüzel kişilere göre daha fazla dikkat özen ve araştırma yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece davalı faktoring şirketinin faktoring mevzuatı çerçevesinde kendisinden beklenen şekilde gerekli dikkat ve özeni gösterip göstermediği, ayrıca araştırma yapmış olması halinde söz konusu faturanın sahteliğini yahut gerçek bir mal satışını yansıtıp yansıtmadığını bilebilecek durumda olup olmadığı, ayrıca faturanın irsaliyeli olmasına rağmen teslim alan ve teslim eden kısımlarının isim ve imza içermemesinin bu husustaki özen ve araştırma yükümlülüğüne etkisinin ne olacağı hususları ile dosyada bulunan vergi tekniği raporu ve vergi suçu raporu içerikleri de dikkate alınarak gerektiğinde faktoring şirketi kayıtlarının da incelenmek suretiyle konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınıp tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talebinin bu yönlerden kabulü gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/07/2019 tarih, 2018/711 E – 2019/630 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılıp bir karar verilmesi için yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 148,60-TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 57-TL posta masrafı olmak üzere toplam 205,60-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/06/2022