Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/710 E. 2022/1184 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/710 Esas
KARAR NO: 2022/1184 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2019
NUMARASI: 2018/105 E. – 2019/318 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)
KARAR TARİHİ: 29/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı … ‘ın … başvuru numarası ile tescillediği “…” ve … başvuru numaralı “…” markalarının hükümsüzlük ve marka sicilinden terkinini talep ettiklerini, davalının 2015 ve 2017 yılında tescil ettirdiği markaların; davacıya ait ilk basımı 2002 yılında gerçekleştirilen “…- …” ve 2005 yılında Tükçe’ye çevrilerek ilk basımı gerçekleştirilen ve Tükçe ismi “…” olan kitaplardan doğan telif haklarını ihlal ettiğini, İstanbul Anadolu FSHHM’nin 2017/482 Esas sayılı dosya ile marka iptali davası devam ederken, davalının www…com.tr” isimli internet sitesinde kendi beyanına göre … sistemini 2011 yılında … sayesinde keşfettiğini, …’un Türkiye yetkilisi … tarafından verilen “… ” seminerlerine 2014 yılında katıldığını, bunun akabinde; davalının 2014 yılında katıldığı seminerde imzaladığı sözleşmenin B-2 maddesi uyarınca “…” Sisteminin ismini aynen ya da değiştirerek ticari amaçla kullanmayacağını, her ne şekilde olursa olsun kazanç elde etmeyeceğini ve kazanç elde etmek amacıyla hareket etmeyeceğini beyan ve taahhüt etmesine rağmen “…” ve “…” ibarelerini kötü niyetli olarak tescil ettirdiğini, davacının yayınladığı, kitaplar, verdiği seminerlerle markayı ilk ihdas ve istimal eden kişi olduğunu, davalının bu haklara rağmen 41. Sınıfta tescili kötü niyetli olarak yaptırdığını, “…- …” ve “…” ibarelerinin kitap kapaklarında farklı puntolarda yazıldığı, asıl isimlerin kitap kapağına bakıldığında ilk görülebilen “…” ve “…” olduğu ve okuyucular tarafından bu isimlerle tanındığını, davacının bu isimler üstünde telif hakkına sahip olduğunu, bu sebeple markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2016/850 K. 2017/4011 T. 22.6.2017 tarihli kararında 5846 sayılı Kanuna göre tescili olmasa da telif hakkı olan ve ilk yaratıcısı sahibi tarafından talep edilen markanın hükümsüzlüğü kararının verildiğini, davalının kötü niyetli olarak seri marka izlenimi yarattığını, “…”- “…”-“…” markalarını da tescil ettirdiğini, markaları katıldığı seminer sonrası tescil ettirdiğini, halen İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/482 Esas ve İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/42 Esas sayılı dosyalarının davalarının devam ettiğini, bu sırada 17.08.2017 tarihinde “…” ibaresini tescil ettirdiğini, bunun da davalının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini beyanla, 6769 Sayılı SMK 25 ve 6. Maddeler gereğince, davalıya ait … başvuru numaralı “…” ve … başvuru numaralı “…” markalarının hükümsüzlüğüne ve marka sicilinden terkinine, kararın masrafı davalıdan alınarak ulusal çapta yayın yapan … gazetesinde yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının “…” ve “…” ibareli marka tescilleri bulunmadığını, marka başvurularının ilan edilmesine rağmen bir itiraz olmadığını, ilan ve tescil olduğunu, tescil edildikten sonra hükümsüzlük talebinin kötü niyetli olduğunu, davacının halen mahkemede devam eden 2017/42 ve 2017/482 Esas sayılı dosyalarla markaların kullanımını engellemeye çalıştığını, Türkiye temsilcisi … tarafından kursiyerlerle imzalanan sözleşmenin hükümleri ve içerikleri incelendiğinde; davacının Türkiye ile bağı olmadığını, uzun yıllar önce yayınladığı kitap ile sektörü kendi tekeline almak istediğini, sözleşmeye istinaden yetkili mahkemenin Bakırköy olduğunu, yetkisizlik itirazları olduğunu, markaların İngilizce olduğu, Türkçe olarak benzese de davacı tarafın tescilinin bulunmadığını, salt Güney Afrika’da yayınlanan kitap için Türkiye’de tescilli markaların hükümsüzlüğünün istenemeyeceğini, bu ibarelerin evrensel kavramlar olduğunu, davacının inhisarı hak ya da yetki ileri süremeyeceğini, davacının kitabının tam isminin “…-…” olduğunu, bu ibarelerin tescilli markalardan çok uzak olduğunu, kitap adı ve soyut açıklamalar haricinde dosyada delil olmadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararının da davadaki marka tescili ile benzer konuları ihtiva ettiğini, davacının Türkiye’de temsilci olan …’a verilen yetki belgesi ve vekâletnamenin dosyaya sunulmadığını, varsa ibrazının talep olunduğunu, imzalanan sözleşmede davacı tarafın kursa gelenlere Fikri ve Sınai Haklar yönünden Patent ve Telif haklarının yer aldığı marka haklarının madde kapsamında yer almadığını, sözleşmede yer alan kazanç elde edilmemesi şartının hiç kimsenin çalışmasının istenmemesi, sadece kendilerine tabi kılınmasının hedeflendiğini, davacı tarafından verilen sertifikanın Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde resmi mercilerce tanınıp tanınmadığının kanıtlanması gerektiğini, 3 dava arka … değerlendirildiğinde, davacının kötü niyetli olduğunun görüleceğini, markaların birbirinden farklı olduğu, davalarının ayrı görülmesi gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 03.12.2019 tarihli 2018/105 E. – 2019/318 K. sayılı kararıyla; “…Somut olay incelendiğinde, davacının “…, …” isimli eseri nedeniyle “…” ibaresi üzerinde fikri mülkiyet hakkı sahibi olduğu, “…” ibaresinin İngilizce karşılığı olan “…” ibaresinin de davacının fikri mülkiyet hakkı kapsamında olduğu, zira davacıya ait eserin İngilizce baskılarının da yurt dışında yapıldığı, davalının bu eserle bağlantılı olarak 2014 yılında katıldığı ve davacı tarafça yetkilendirilen kişi tarafından Türkiye’de gerçekleştirilen … isimli eğitim semineri sonrasında … tescil numaralı “…” markasını, davacının eserinin konusu ile de bağlantılı olan 41. sınıftaki “Eğitim ve öğretim hizmetleri, sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri, spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil), dergi, kitap, gazete v.b. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil) ” de dahil olmak üzere 41. sınıf kapsamındaki diğer mal ve hizmetler için kendi adına tescil ettirdiği, bu tescilin kötüniyetli olduğu, bu nedenle “…” markası için SMK’nun 6/6. ve 6/7. maddesi uyarınca hükümsüzlük koşullarının gerçekleştiği, tescilin kötüniyetli olması nedeniyle markanın tescilli olduğu tüm mal ve hizmetler için hükümsüz kılınması gerektiği, … numaralı “…” markası ise dava açıldığı tarihte tescilli olmadığından bu davayla ilgili hükümsüzlük davasının zamansız açıldığı” gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, davalı adına tescilli … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalı adına tescilli … no’lu “…” markası ile ilgili davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin kararının gerekçesinde, … numaralı … markasının davanın açıldığı tarihte tescilli olmadığına dair gerekçeye dayanılmasına rağmen, hüküm kısmında davalı adına tescilli … no’lu “…” markası denilerek çelişki oluşturulduğunu. -Dosya kapsamından haklı olduklarının anlaşıldığını, mahkemece bu hususun değerlendirilerek, … no’lu marka yönünden, konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını bayınla, mahkemenin kısmen red kararının kaldırılarak talepleri gibi karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davanın yetkisiz mahkemede ikame edildiğini, Bakırköy FSHHM’de açılması gerektiğini. -Davacının marka olarak tescil edilmemiş eserinin adının, “…” şeklinde olduğunu, … isimli markadan daha fazla kelime ihtiva ettiğini, 6769 Sayılı SMK 6. Madde koşullarının oluşmadığını. -Davacının ihlalini ileri sürdüğü iş kolunun genişletilmesi halinde dahi, davacı tarafın “dergi, kitap, gazete v.b. Yayınların basıma hazır hale getirilmesi ve okuyucuya ulaştırılmasına dair bir işkolunda, markalar kapsamında mal ve hizmet verdiğinin ispatlanamadığını, davacının kitap ürünü üzerinde bu ismi kullandığını. -SMK 6/7 ve 6/9 maddelerinde yer alan hükümsüzlük ve kötüniyet koşullarının oluşmadığını, davacı tarafın marka tescilinin bulunmadığını, aynı mahkemede devam eden diğer davalarda da, davacının dava ikame ederek müvekkilinin markalarını kullanmasını engellemeye çalıştığını. -Müvekkilinin kötüniyetli olduğu iddiasının yerinde olmadığını, davacının Güney Afrika’da yaşadığını, yayınladığı bir kitaptan yola çıkarak adeta bütün bir sektörü kendi tekeline almaya ve yönetmeye çalıştığını, Türkiye Temsilcisi olduğunu ileri sürdüğü … tarafından imzalanan ve kursiyerlere imzalattırılan Seminer Katılım Sözleşmesi hüküm ve içeriklerinden de bu hususun anlaşıldığını. -Davacının kitabının isminin Türkçe kelimelerden oluştuğunu, müvekkilinin markalarının ise “…” ve “…” ibareli İngilizce kelimelerden oluştuğunu, orta düzeydeki bir tüketicinin karıştırma ihtimali bulunmadığını, Güney Afrika cumhuriyetinde yayınlanan bir kitap ismi ile davalı müvekkili adına tescilli markaların hükümsüzlüğünün ileri sürülemeyeceğini. -“…” , “…” yada “…” ibarelerinin evrensel ve bilimsel kavramlar olduğunu, davacının bu ibarelerin kendi münhasır ve özgün ibareleri olduğunu ispat etmesi gerektiğini, söz konusu kitabın ancak içeriğindeki bilgi ve görüşlerin telif hakkına konu olabileceğini, bilirkişi raporunda, … ibaresinin herkes tarafından kullanılan bir ibare olmadığına değinilerek yetinilmişse de hukuki dayanak ve örneklerinin sunulmadığını, bu ibarenin neye göre ve hangi kriterle özgün ve ayırt edici özellikte olduğunun, belirtilmediğini, bilirkişinin salt kendi düşüncesi olarak belirttiğini. -Müvekkilinin SMK 6/9 maddesi kapsamında kötü niyetli tescil yaptırdığını ileri sürmenin imkansız olduğunu, …’ın davacının temsilcisi olduğuna dair herhangi bir belge veya sertifika sunulmadığını, bilirkişi raporunda müvekkilinin … ibaresini adeta 2014 yılındaki seminere katıldıktan sonra öğrendiği ve benimsediğinin beyan edildiğini, davacının dava dosyasına sunduğu yazıda müvekkili ile ilgili; ” …” ibarelerinin yer aldığını, müvekkilinin dava konusu ibarelerin davacı tarafça ihdas ve istimal edildiğine dair beyanının bulunmadığını, davacının aksi düşüncede ise tüm … sisteminin kendisine ait olduğunu ve kendisinin özgün kreasyonu olduğunu kanıtlaması gerektiğini, seminerlerde markalara ait ibarelerin tekrarlanmasının bu ibarelerin her türlü hakkının davacıya ait olduğunu göstermeyeceğini, sal seminerden sonra marka tescilinin yapılmasının markanın kötüniyetli tescil ettirildiğini göstermeyeceğini, kaldı ki sözleşmenin davacı ile değil … ile imzalandığını, sözleşmede; “…Matematik Formülünün haklarının davacıya ait olduğu, … sisteminin ismini aynen veya değiştirilerek patent alınmayacağı, telif almayacağı, ticari amaçla kullanılmayacağı, her ne amaçla olursa olsun kazanç elde edilmeyeceğinin,…yetki belgesi almadan ticari anlamda kullanılmayacağının…” düzenlendiği yani yetki belgesi/sertifika alınarak ticari anlamda kullanım ve para tahsilinin mümkün hale getirildiğini, buna göre kursa gelenlere yasaklanan hususların Patent ve Telif Hakları olduğunu, marka hakkının özellikle bu kapsama alınmadığını, verilen eğitimin ticari amaçla kullanılamayacağının belirlendiğini, sözleşmenin mahiyeti itibarıyla yasa ve teamüllere aykırı olması nedeniyle de geçersiz olduğunu beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya içerisinde bulunan TPMK kayıtları incelendiğinde; … numaralı “…” markasının 41. Sınıfta tescil başvurusunun yapıldığı, halen tescil işlemlerinin tamamlanmadığı, … numaralı “…” markasının ise 41. sınıfta 17/08/2017 başvurulması üzerine, 01/02/2018 tarihinde davalı adına tescil edildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince alınan 02.05.2019 tarihli bilirkişi raporunda; “davalı adına tescilli … tescil nolu “…” markası ile davacı tarafından yazılan ve orijinal ismi … olan eserin dilimize “…” olarak tercüme edildiği, dolayısıyla davalı adına tescilli markaların davacının kitabının orijinal ismi olması ve davacının bu eser adı üzerinde hak sahipliğinin bulunması sebebi ile 6769 sayılı SMK’nın 6/6 ve davalının bu tescillerinin 2014 yılında katıldığı … eğitiminden sonraki tarihte başvurusunun yapılmış olması sebebiyle 6/9 maddesi uyarınca kötü niyetli tescil kapsamında değerlendirildiği, Mahkemece uygun görülmesi halinde davalı adına tescilli markanın tescilli olduğu 41 inci sınıfta yer alan hizmetler yönünden hükümsüz kılınabileceği” tespit ve görüşlerine yer verilmiştir. Dosya içerisinde bulunan Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan gelen yazı cevabı yazıda; “…” isimli eserin yazarının davacı olduğu ve davacı adına tescil edildiği, bandrol talep formlarının … tarafından verildiği, bandrol talep formları ekinde … tarafından …’a Beyoğlu … Noterliği tarafından verilen 15 Nisan 2009 tarihli … yevmiye numaralı vekaletnamenin sunulduğu anlaşılmıştır. Mahkemenin 2017/482 Esas sayılı dava dosyasında ; taraflarının aynı olduğu, yapılan yargılama sonucunda davalıya ait ve 41. sınıfta tescilli … numaralı “…” ve … numaralı “…” markasının İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 16.10.2018 tarihli 2017/482 E. – 2018/301 K. sayılı kararıyla hükümsüzlüklerine karar verildiği, davalı istinaf başvurusunun Dairemizin 02/12/2021 tarihli 2019/253-2021/2052 Karar sayılı kararıyla reddine karar verildiği, kararın temyiz edildiği kesinleşmediği anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Marka hükümsüzlüğü davasında, mahkemece davanın kısmen kabulüne, davalı adına tescilli … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalı adına tescilli … no’lu “…” markası ile ilgili davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili ve davalı vekili ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, … no’lu “…” markası yönünden davanın reddine değil, konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesini yer olmadığına karar verilerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. TPMK’dan celp edilen marka tescil kaydından, davalı markasının dava tarihinde tescilli olmadığı, 6769 Sayılı SMK 25. Madde gereğince ancak tescil edilmiş markanın hükümsüzlüğünün istenebileceği anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince, bu marka yönünden davanın reddine karar verilerek, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusunda, davacının kitabının isminin daha fazla kelime ihtiva ettiği, bir kitap isminden yola çıkılarak tekel hakkı kurulmaya çalışıldığı, …’ın davacının temsilcisi olduğunun ispatlanamadığı, seminer katılım belgesinde bu ibarenin marka olarak tescil edilemeyeceğine dair hüküm bulunmadığı, müvekkilinin kötüniyetli olmadığı ileri sürülmüştür. Davacı tarafça “…” isimli kitabın kapağı ile basım bilgilerini içeren ilk sayfanın örneğinin dosyaya sunulduğu, Kültür Bakanlığından belgelerin celp edildiği ve davacıya ait … isimli kitabın ilk olarak 2005 tarihinde daha sonra 2012 tarihinde Türkiye’de yayımlandığı, Kültür Bakanlığına barkod alınması için davacı adına vekaletname ile yetkilendirilen … tarafından başvuruda bulunulduğu, davalının “…”, … Sistemi Seminerine Katılım Sözleşmesi imzaladığı, Sözleşme içeriğinden seminerde Davacı … tarafından bulunan ve geliştirilen birtakım matematik formülü ile bu formülün yorumlanması için eğitim verileceğinin açıklandığı, Sözleşme B-2 maddesinde “…bu sistemde öğretilen bilgileri ve seminerlerde eğitimi verilen matematik formülünü ve … Sistemi’nin ismini aynen yada değiştirerek patent almayacağını, telif almayacağını, ticari amaçla kullanmayacağını…” taahhüt ettiği, sözleşmenin 13/09/2014 tarihli olduğu anlaşılmıştır. … ibaresinin Türkçe karşılığı olan “…” ibaresinin davacıya ait kitabın ismi olup, eser adı üzerinde 5846 Sayılı FSEK 83. Maddesi kapsamında hak sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca davacının “…” ismi verilen isimli bir dizi matematik formülü içeren sistemin tanıtıldığı seminer içeriklerinin de hak sahibi olduğu anlaşılmıştır. Davalı markalarının tescil tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nin 8/5 hükmünde “Tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.” hükmü düzenlenmiştir. … ibaresi “…” yani Türkçe karşılığı “Kişisel Kimlik Numarası’nın” kısaltılmışıdır. Davacının kitabının isminin ise “…” ibareli olduğu ve davacının bu ismi bir sistemin adı olarak kullanarak, sistemin tanıtıldığı seminerler düzenlediği, davalının da bu seminere katılarak sözleşme imzaladığı, katılım sözleşmesi B-2 maddesinde bu isim altında patent, telif alınamayacağı ve ticari amaçla kullanılamayacağı düzenlendiği, ismin marka olarak tescilinin de ticari amaçla kullanım kapsamında olduğu anlaşılmıştır. 6769 Sayılı Sınai mülkiyet Kanunu 6/9 maddesinde “Kötüniyetle yapılan marka başvurusunun itiraz üzerine reddedileceği” , 25/1 maddesinde de 6. Madde de sayılan hallerden birinin bulunması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verileceği düzenlenmiştir. Tescil başvurusunda kötü niyetin varlığı başlı başına hükümsüzlük nedeni ise de, kötü niyetin varlığının her somut olayın özellikleri ve hükümsüzlüğü istenen marka ya da markaların tescil başvurularının yapıldığı tarihteki hukuki durumu dikkate alınmak suretiyle değerlendirilmelidir. Davalı tarafça “…” markasının ve “…” markasının 41. Sınıfta tescil ettirildiği, aynı mahkemede … Esas sayılı dava dosyasında hükümsüzlük davası açıldığı, yargılama devam ederken davalı tarafça aynı ibarenin İngilizcesinin “…” şeklinde tescil ettirildiği anlaşılmıştır. Ayrıca güvenin kötüye kullanılması suretiyle marka tescili de kötüniyetli tescil kapsamında değerlendirilebileceğinden davalı tescilinin kötüniyetli olduğu kanaatine varılmakla davalı markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmesi yerinde olduğundan, davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı ve davalı vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf istemlerinin ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı yandan alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı yandan alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 23,50 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 11,75 TL’sinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı avansından kullanıldığı anlaşılan; 31,00 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 15,50 TL’sinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 29/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.