Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/706 E. 2022/1187 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/706 Esas
KARAR NO: 2022/1187 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/01/2020NUMARASI: 2018/360 E. – 2020/3 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 29/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin … isimli firmanın sahibi olduğunu ve ithalat alanında faaliyet gösterdiğin, Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğünce 2009 yılında yapılan bir ithalat sırasında Çin’den getirilen ürünler üzerinde TSE logosu bulunduğunun tespit edildiğini, akabinde davalı kurum tarafından müvekkiline karşı marka hakkına tecavüz, maddi ve manevi tazminat talepli dava ikame edildiğini, mahkemece davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verildiğini, karara karşı temyiz yoluna başvurulmuş ise de uyuşmazlık kapsamında ödenen 9.440,00 TL’nin tahsili için iş bu davayı açma zorunluluğu doğduğunu, müvekkilinin ürün ambalajlarında TSE logosunun tespit edilmesi üzerine anılan ürünleri yurda giriş yapılmaksızın ambalajlarıyla birlikte iade edildiğini, TSE ile yapılan görüşmeler sırasında görevliler tarafından kendisine 9.440,00 TL’nin yatırılması ve ürünlerin iade edilmesi halinde hiç bir işlem yapılmayacağının belirtilmesi sebebiyle anılan tutarın 05.10.2009 tarihinde davalı kuruma ödendiğini, bu bedelin uyuşmazlık kapsamında ödendiği davalı kurumca mahkemeye gönderilen yazıda belirtilmiş ise de, anılan tutarın Mahkemece hükmedilen tazminattan mahsup edilmediğini, davalı Kurumun bu tutarı uhdesinde tutma hakkı bulunmayıp, ödenen tutarın ödeme tarihinden itibaren işlemiş avans faiziyle birlikte müvekkiline iadesi gerektiğini, bu sebeplerle öncelikle, işbu dosyanın İstanbul Anadolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/106 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine, 9.440,00 TL’nin ödeme tarihi olan 05.10.2009’dan itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davada 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, davacının 11.06.2009 tarih, 12980 sayılı gümrük özet beyannamesi kapsamındaki ürün ambalajları üzerinde TSE marka ve logosunu izinsiz kullanmış olduğu Anadolu Yakası Gözetim ve Muayene Müdürlüğü’nün 17.06.2009 tarihli tespit tutanağı düzenlendiğini, davacının 30.06.2009 tarihinde TSE’ye verdiği dilekçe ile müvekkiline uzlaşma talebinde bulunduğunu, davacının söz konusu uzlaşma talebi üzerine TSE Uzlaşma Komisyonunun 19.08.2009 tarih ve 4 nolu toplantısında aldığı kararda davacının marka müracaatında bulunarak müracaata ilişkin tüm masrafları ve 9.440,00 TL olan bir yıllık marka kullanım tavan ücreti ile ayrıca yıllık emsal belge kullanma tavan ücretinin 5 katı oranında haksız marka tazminat bedelini 30 günlük sürede defaten ödemesi koşuluyla uzlaşma talebinin kabulüne karar verildiğini, davacının da kararı tebliğ aldıktan 17 gün sonra 9.440,00 TL’yi hiç bir açıklama belirtmeksizin müvekkilinin hesabına yatırdığını, bu sebeplerle açılan davanın öncelikle zamanaşımı sebebiyle, işin esasına girilmesi halinde esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 16.01.2020 tarihli 2018/360 E. – 2020/3 K. sayılı kararıyla; ” Türk Borçlar Kanununun 82.maddesinde “sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Zenginleşme, zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf, istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcunu ifadan kaçınabilir.” hükmü yer aldığı, buna göre sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemlerinde zamanaşımının, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başladığı…davacı tarafça uzlaşma görüşmesinde alınan kararların tamamının verilen 30 günlük sürede yerine getirilmemesi nedeniyle uzlaşmanın sağlanamadığının davacı tarafça bilinen bir durum olduğu, kaldı ki en geç davalı TSE tarafından davacı aleyhine 21/04/2010 tarihinde dava açılması ile davacının uzlaşmanın sağlanamadığını öğrendiği, davacının bu tarihten başlayarak iki yıl içinde sebepsiz zenginleşme nedeniyle ödediği marka kullanım bedelinin iadesini talep edebileceği, buna rağmen iki yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra bu davanın açıldığı, davalının süresi içinde zamanaşımı itirazında bulunduğu, davacı tarafça ödenen 9.440,00 TL marka kullanım bedelinin halen Mahkemede görülmekte olan 2019/59 Esas sayılı davasında TSE tarafından markaya tecavüz nedeniyle talep edilen maddi tazminat ile ilgisinin bulunmadığı, nitekim davacının 9.440,00 TL ile ilgili talebinin Mahkemece reddedildiği ve davacının bu konuda ayrı dava açabileceğinin belirtildiği, bu hususun Yargıtay’ca bozma nedeni yapılmadığı” gerekçesiyle; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; gerekçeli kararda bahsi geçen davanın müvekkili aleyhine Kurumca ikame edilen marka hakkına tecavüz nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası olduğunu, kararda da ifade edildiği üzere, bahsi geçen davanın her aşamasında davalıya ödenen tutarın, hükmedilecek tazminattan indirilmesinin talep edildiğini, başka bir ifade ile takas mahsup definde bulunulduğunu, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2015/9783 E., 2018/606 K. ve 28.02.2018 T. sayılı ilamına göre “Yenilik doğuran bir hak niteliğinde olan takasın davadan önce veya dava sırasında ileri sürülmesi mümkün olup, takas talebinin mutlaka karşı dava şeklinde ileri sürülmesi zorunlu değildir.” Yargıtay 9. Hukuk Dairesi de 2014/28797 E., 2014/33041 K. ve 06.11.2014 T. sayılı ilamında “takas için davalının karşı dava açmasının zorunlu olmadığını, sadece takas savunmasında bulunmakla da yetinebileceğini, davalının takas etmek istediği karşılık alacağın miktarı asıl davada istenen alacak kadar veya daha az ise davalının karşı dava açmada hukuki yararının da bulunmadığını, takas savunmasında bulunmasının yeterli olduğunu ve davalının takas ve mahsup ettiği karşılık alacağı ile asıl davanın konusu alacak arasında bir bağlantı bulunmasına gerek olmadığını” vurguladığını, anılan kararlar uyarınca usulüne uygun olarak ileri sürülen takas defi’inin alacağa ilişkin zamanaşımı süresini kestiğini, TBK 154/II maddesinde alacaklının dava veya defi yoluyla mahkemeye başvurmasının zamanaşımını kesen hallerden biri olarak düzenlendiğini, Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/9-1559 E., 2013/1461 K. ve 09.10.2013 T. sayılı ilamında da “(818 Sayılı) Borçlar Kanunu’nun 133/2 maddesi gereğince takas def’i zamanaşımını keser. 136. maddesi gereğince de dava devam ettiği sürece zamanaşımı hakimin her emir ve hükmünden sonra yeniden işlemeye başlar.” denmek suretiyle aynı hususun vurgulandığını, dava konusu 9.440 TL’nın ödendiğinin ihtilafsız olduğunu, takas mahsup definde bulunduklarını, 9.440 TL’nın hükmedilecek tazminattan düşülemeyeceğine ilişkin gerekçesinin 2019/59 Esas sayılı dosyasında temyiz gerekçesi yapıldığını, temyiz taleplerinin reddine ilişkin Yargıtay 11. HD’nin ilamına karşı karar düzeltme yoluna gidildiğini, karar düzeltme talebinin 15/02/2018 tarihinde reddedildiğinden, 2 yıllık sürenin kararın kesinleştiği tarihten itibaren başlayacağını beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulünü talep etmiştir.
DELİLLER: İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2018/106 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; marka haklarına tecavüz iddiasıyla açılan maddi ve manevi tazminat davası olduğu, davacının TSE, davalının ise … olduğu, davanın 21/04/2010 tarihinde 2010/79 Esas sayılı dava olarak açıldığı, yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalının eylemleri ile TSE markasını vaki tecavüzünün tespit ve men’ine, 18.880,00TL (KDV dahil) maddi tazminat ile takdiren 10.000,00TL manevi tazminatın haksız fiile ilişkin tespitin yapıldığı tarihten itibaren kamu alacaklarına uygulanan oranda faiz ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine, tecavüze konu ürünlere el konulmasına, davalı tarafın yargılamanın aşamalarında TSE’ye 05/10/2009 tarihinde yatırılan 9.440,00TL’nin mahsubuna ilişkin talepte bulunduğu görülmüş ise de; davanın esasına ilişkin olmayan bu talebin reddi ile davalının ayrıca bu yatırılan miktar için dava açmakta muhtariyetine karar verildiği, kararın taraf vekillerine temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nce “dosya içerisinde mevcut 22.03.2012 havale tarihli bilirkişi raporunda maddi tazminat miktarı 4.130 TL olarak belirlenmiş olmasına rağmen, mahkemece denetime elverişsiz şekilde, sadece TSE Ürün Belgelendirme ve TSE Yurt içi Belgelendirme Yönergesi kapsamında hesaplama yapılarak KDV dahil 18.880 TL’ye hükmedildiği belirtilmiştir. Mahkemece, tecavüz tarihinde yürürlükte bulunan çizelge getirtilerek, bilirkişi marifetiyle tazminatın hesaplanması yoluna gidilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş,yine davalı tarafça, davacı kuruma 9.440,00 TL ödeme yapıldığı iddia edilmiş ve dosyaya buna ilişkin dekont örneği ibraz edilmiştir. Davacı taraf ise, bu ödemenin mahiyeti konusunda birbirinden farklı açıklamalarda bulunmuştur. Davalının savunması üzerinde durularak, ödemenin dava konusu uyuşmazlıkla ilgili olup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi” gerekçesiyle bozulması üzerine, dava mahkemenin 2014/7 Esas sırasına kaydedilmiş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalının eylemleri ile TSE markasını vaki tecavüzünün tespit ve men’ine, 18.880,00TL (KDV dahil) maddi tazminat ile takdiren 10.000,00TL manevi tazminatın haksız fiile ilişkin tespitin yapıldığı tarihten itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine, her ne kadar davalı vekilinin dosyaya yansıyan beyan dilekçelerinde davaya konu edilen TSE markalarına yönelik ürünlerin yurtiçine girişi olmaksızın iade edildiğine yönelik beyanları var ise de; bu iadeye ilişkin herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı belirlendiğinden, var ise masrafları davalıdan alınmak suretiyle davalının imal ettiği, piyasaya sürdüğü haksız markayı içerir her türlü ambalaj ve broşürlere el konulmasına, tecavüzün men’i için zorunlu ise imhasına, fazlaya ilişkin tazminat talebinin reddine, davalı tarafın yargılamanın aşamalarında TSE’ye 05/10/2009 tarihinde yatırılan 9.440,00 TL’nin mahsubuna ilişkin talepte bulunduğu görülmüş ise de; davanın esasına ilişkin olmayan bu talebin reddi ile davalının ayrıca bu yatırılan miktar için dava açmakta muhtariyetine dair karar verilmiş, bu kararın da taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nce “Mahkemece, davalının eylemlerinin markaya tecavüz teşkil ettiği kabul edilerek 1 nolu hüküm fıkrasının 2’nci paragrafında “TSE markasına vaki tecavüzün tespit ve men’ine” karar verilmiş, 3’üncü paragrafında ise “Her ne kadar davalı vekilinin dosyaya yansıyan beyan dilekçelerinde davaya konu edilen TSE markalarına yönelik ürünlerin yurtiçine girişi olmaksızın iade edildiğine yönelik beyanları var ise de; bu iadeye ilişkin herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı belirlendiğinden, var ise masrafları davalıdan alınmak suretiyle davalının imal ettiği, piyasaya sürdüğü haksız markayı içerir her türlü ambalaj ve broşürlere el konulmasına, tecavüzün men’i için zorunlu ise imhasına” dair hüküm tesis edilmiştir. Bu durumda, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sonuçlandırmayan ve infazda tereddüt oluşturacak şekilde 1 nolu hüküm fıkrasının 3’üncü paragrafında yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, davacı TSE markasına tecavüzün önlenmesini, maddi ve manevi tazminatın tahsilini talep etmiş olup, davalar arasında objektif dava birleştirmesi vardır. Mahkemece markaya tecavüzün tespiti ile men’ine, maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiş, kabul edilen tazminat talepleri için davacı vekiline vekalet ücreti takdir edilmiştir. Davacının markaya tecavüzün önlenmesi talebi de kabul edildiğine göre, bu talep yönünden de davacı lehine vekalet ücreti takdiri gerekirken takdir edilmemesi” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, bu kez dosya mahkemenin 2018/106 Esas sırasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuş, yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalının markaya tecavüzünün tespiti ve men’ ine, davalının yurt dışından ithal ettiği üzerinde TSE markasının kullanıldığı ürün ambalajlarına el konulmasına, karar kesinleştiğinde imhasına, 18.800,00 TL maddi tazminat ve 10.000,00 TL manevi tazminatın 17.06.2009 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen kararın da davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesin’ce ” davalının ibraz ettiği gümrük belgeleri üzerinde mahrece iade yazısı bulunmakta olup bu durumda ürünlerin içine konulan kutu ile beraber iade edilip edilmediği hususunun üzerinde durulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, dava Mahkemenin 2019/59 Esas sayılı sırasına kaydedilmiştir. Dosyaya arasında bulunan TSE tarafından davacıya hitaben yazılan 17/09/2009 tarihli yazı içeriğinden; TSE ile … Toptan Satış-… arasında yapılan uzlaşma görüşmesi sonucunda, ürünlerin gümrükte tespit edilmesi ve piyasaya arz edilme koşulunun gerçekleşmediği nazara alınarak, firmanın durumunun 04/02/2009 tarih ve XVII/17-187 sayılı kararında belirlenen kriterlerden 3/c maddesi ile örtüştüğü, bu halde firmanın ithal tarihinde Enstitüden belgeli olmaması ve müracaatı olmaması karşısında firmanın ihlalin yapıldığı konuda marka müracaatında bulunarak müracaatına ilişkin tüm masrafları ve bir yıllık marka kullanım tavan ücreti (9.440 TL) ile birlikte defaten yatırması ve haksız marka kullanımına derhal son verip, ayrıca yıllık emsal belge kullanma tavan ücretinin beş katı oranında 56.640 TL tazminat bedelini ve Yönetim Kurulu Kararının uygulanmasından sonra ortaya çıkan 28.320 TL’yi 30 günlük sürede yatırması, 30 gün içerisinde yatırılmadığı taktirde hukuki ve cezai takibat yapılacağının ihtar olunduğu anlaşılmıştır. Dosyaya sunulan dekont örneği ile 05/10/2009 tarihinde 9.440,00 TL’nin davacı tarafından davalı TSE hesabına gönderildiği, dekontta ödemenin ne için yapıldığına dair bir açıklık bulunmadığı anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin müvekkilinin Çin’den getirdiği ürün ambalajları üzerinde, TSE markası bulunduğundan bahisle, müvekkili hakkında markaya tecavüzden kaynaklanan işlem yapıldığını, uzlaşma talebinde bulunmaları üzerine, davalı Kurum görevlileri tarafından kendilerine 9.440 TL ödenmesi ve ürünlerin iade edilmesi halinde hiçbir işlem yapılmayacağının bildirilmesi nedeniyle 05/10/2009 tarihinde davalı Kurum’a 9.440 TL ödendiğini, müvekkili aleyhine açılan tazminat davasında bu tutarın tazminattan mahsubunun istenilmesine rağmen mahsup edilmemesi nedeniyle dava açtıklarını beyanla, ödedikleri 9.440 TL’nın ödeme tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, TBK 82. Madde gereğince, davalı tarafından davacı aleyhine 21/04/2010 tarihinde dava açıldıktan sonra davanın iki yıl içerisinde davanın açılmaması nedeniyle, alacağın zamanaşımına uğradığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; davalı tarafça açılan davada, her aşamada takas mahsup talebinde bulunduklarını, takas def’inin zamanaşımını keseceğini, davalı tarafça açılan davada 9.440 TL’nın tazminattan düşülmesi talebinin reddine ilişkin kararın, 15/02/2018 tarihinde kesinleştiği ve 2 yıllık sürenin bu tarihten itibaren hesaplanması gerektiği ileri sürülmüştür. Dairemizce İstanbul Anadolu 1. FSHHM’nin 2019/59 Esas sayılı dosyasının Uyap üzerinden incelenmesinde, davalı (bu davada davacı) … tarafından, yargılamanın her aşamasında, ödenen 9.440 TL’nın tazminattan mahsubunun talep edildiği, ancak mahkemece mahsup talebinin kabul edilmediği, davalı tarafça temyiz sebebi yapılarak Yargıtay’a başvurulduğu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18/09/2013 tarihli 2012/17261 Esas-2013/16101 Karar sayılı bozma ilamında, diğer temyiz sebepleri ile birlikte, davalı tarafça yapılan 9440 TL ödemenin dava konusu uyuşmazlıkla ilgili olup olmadığının belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi yönünden ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. İncelenen dosya kapsamından, davacı tarafın markaya tecavüz nedeniyle işlem yapılmasından dolayı uzlaşma talebinde bulunduğu, davalı Kurum’un 17/09/2009 tarihli yazısı ile kendisine uzlaşma koşullarının bildirildiği, yapılan bildirim üzerine davacı tarafça bir yıllık marka kullanım tavan ücreti olan KDV dahil 9.440 TL’yi 05/10/2009 tarihinde peşin olarak yatırdığı anlaşılıyorsa da, diğer koşulları yerine getirmediğinden uzlaşma sağlanamadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, davacı tarafça yatırılan paranın bahsi geçen uyuşmazlık kapsamında, bir yıllık marka kullanım tavan ücreti olarak yatırıldığı ancak taraflar arasında marka kullanımına dair sözleşme ilişkisi kurulmadığı gibi uzlaşma koşullarının da sağlanamadığı, taraflar arasında görülen davada, mahkemece tazminat miktarından mahsup edilmediği anlaşılmakla, davacı tarafça bu bedelin TBK 82. Madde gereğince sebepsiz zenginleşme kurallarına göre iadesinin talep edilmesi mümkündür. TBK 82. Madde de “Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” hükmü düzenlenmiştir. 818 Sayılı BK 133/2 maddesi ve 6098 Sayılı TBK 154/2 maddesi gereğince alacaklının def’i yoluyla mahkemeye başvurması halinde zamanaşımı süresi kesileceğinden ve yeniden başlayacağından, İstanbul 1. FSHHM’nin 2019/59 Esas sayılı dosyasında, mahsup definde bulunulması zamanaşımı kestiğinden, davalı vekilinin zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile, 9.440 TL’nın 05/10/2009 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin esastan KABULÜNE, 2-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ’nin 16/01/2020 tarihli 2018/360 E. – 2020/3 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, -Davanın kabulüne, – 9.440 TL’nın 05/10/2009 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 3-İlk derece yargılaması yönünden -Alınması gereken 644,85 TL harçtan, peşin yatırılan 161,22 TL harcın mahsubu ile bakiye 483,63 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, -Davacı tarafça yapılan 202,32 TL harç gideri ile, 102 TL posta gideri olmak üzere toplam 304,32 Tl yargılama giderinin davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, -Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T.’ne göre 7.375,00 TL vekalet ücreti taktirine, davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, -Davalı tarafça yapılan gider bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf yargılaması yönünden; -Davacı vekilinin istinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talep halinde iadesine, -İstinaf yargılaması sırasında davacı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 40,00 TL tebligat ve posta giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 29/06/2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.