Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/65 E. 2022/752 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/65 Esas
KARAR NO: 2022/752
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/09/2019
NUMARASI: 2014/2188 2019/1051
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; davalının hiçbir alacağı bulunmadığı halde elinde bulunan ve … tarafından keşide edilmiş olan 10/09/2013 tarihli 16.000,00 TL miktarlı ve 30/10/2013 tarihli 14.000,00 TL miktarlı karşılıksız çekler ile lehdar müvekkil ve keşideci aleyhine icra takibine tevessül ettiğini, müvekkilinin takip konusu çekleri muhasebe işlemlerini yapmak üzere Kadıköy … Noterliği’nin 09/04/2017 tarih … yevmiye nolu vekaletnamesi ile görevlendirdiği … ve … isimli şahıslara Erenköy Vergi Dairesine olan borçların ödenmesini teminen tahsil cirosu ile verdiğini, ancak dava konusu çeklerin vadelerinde ödenmemesi üzerine vergi dairesine olan borçların daha sonra müvekkili tarafından yapılandırılarak ödendiğini, bedelsiz kalan çekleri görevi nedeniyle elinde bulunduran … isimli muhasebe elamanının çekleri müvekkile iade etme mükellefiyeti doğduğunu, davalı yan tarafından müvekkili aleyhine başlıtılan icra takibi üzerine söz konusu kişinin bedelsiz kalan TTK. 600. Maddesi gereği maliki bile bulunmadığı dolayısıyla yetkili hamil olmaksızın çekleri beyaz ciro ile … İnşaat şirketine devrettiğinin anlaşıldığını, davalı … inşaat…ltd. Şti. hakkında İTO kayıtlarında yapılan araştırmalar sonucunda, davalı şirket hisselerinin tamamının bedelsiz çekleri elinde bulunduran muhesebeci … isimli şahsa ait olduğunun anlaşıldığını, müvekkilinin muhasebe işlemlerini yapmakla görevli kişinin söz konusu çekleri iade etmek yerine kendisine ait şirkete ciro ederek arkaları yazdırmak suretiyle müvekkili aleyhine icra takibi başlatmalarının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenle azilname ile söz konusu vekaletin azledilerek … ve … hakkıda C.Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkilinin yetkili hamil bile olmayan davalı alacaklıya söz konusu çekler dolayısıyla hiçbir borcu bulunmadığı gibi herhangi bir ticari ilişkisi de bulunmadığını iddia ederek; müvekkilinin davalı alacaklıya borçlu olmadığının tespitine, takip konusu çeklerin taraflarına iadesine, haksız takip nedeniyle %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmolunmasına talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; takip konusu çeklerin kanuni unsurları taşıdığını ve karşılıkları ödenmediğinden icra takibine konu edildiklerini, davacı borçlunun senetteki şekil şartlarına T.T.K 688 anlamında herhangi bir ibare bulunmadığını, davacının imza itirazının da amacı dışında verildiğini, takip konusu çeklerin üzerinde yer alan imzaların davacıya ait olduğunu, sırf tedbir talebinin reddi dolayısıyla imza itirazında bulunduğunu, davacının diğer iddialarının da hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının iddialarını tanık ile ispatına muvafakat etmediklerini beyanla; davanın reddine ve davacı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, mevduata uygulanan en yüksek faizin araştırılarak alacağın geç ödenmesi nedeniyle alacaklının yoksun kaldığı kazanç kaybının hesaplanarak davalıya tazminat olarak verilmesine karar verilmisini talep etmiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “dava konusu edilen muhatabı … Bankası olan keşidecisi … tarafından davacı … lehine keşide edilen 10/09/2013 tarihli 16.000 TL tutarlı ve 30/10/2013 tarihli 14.000 TL tutarlı çeklerin davacı tarafından davalı şirketin tek yetkilisi ve %100 hissedarı olan ve aynı zamanda noter kanalıyla verilen vekaletname kapsamında muhasebe işlemlerini yürüten …’ya vergi borçlarının ödenmesi için ve gerekli muhasebe işlemlerinin yapılması için beyaz ciro yapılmak suretiyle teslim edildiği, çeklerin vade tarihlerinde ödenmemesi üzerine iadesi beklenirken dava dışı …’nun yetkilisi ve tam hissedarı olduğu davalı şirket cirosu ile çekleri bankaya ibraz ettiği, bu kapsamda davalı aleyhine hizmet nedeniyle görevi suistimal suçundan yapılan Savcılık soruşturması sonucunda taraflar arasındaki uyuşmazlığın hukuki ilişkiyi barındırdığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği ve karara yapılan itirazın da reddedildiği, söz konusu savcılık dosyasında alınan ifadesinde dava dışı …’nun çekleri davacıdan borçlarına karşılık aldığı ve davalı şirket üzerinden bankaya ibraz ettiğini belirttiği, celp edilen vergi dairesi ve toplanan diğer deliller arasında yer alan Ticaret Sicil Müdürlüğü belgelerinde söz konusu şahsın davalının tek yetkilisi ve %100 hissedarı olduğu bu kapsamda davacı tarafından kendisine verilen vekaletnamede dikkate alınarak hem davacının muhasebe işlemlerini gerçekleştirmek hem de vergi borçlarını ödemek ile davacı tarafından yetkilendirilmesi hem de davalının tek yetkilisi ve ortağı olmak suretiyle savcılıkta vermiş olduğu ifadeye istinaden davacının borçlarına karşılık aldığı çekleri ibraz edenin şirket yetkilisi sıfatıyla hareket ettiği bu kapsamda çifte temsilin söz konusu olduğu ancak yerleşik içtihatlar uyarınca çifte temsilde özel olarak yetkili kılınmadıkça yapılan işlemin yetkisiz temsil işlemi olduğunun kabul edilmesi gerektiği, davacının huzurdaki davadaki iddiaları kapsamında dava konusu edilen çeklerle ilgili işlem yapmaya açık rızasının olmadığı ve dava dışı şahsın çifte temsile özel olarak yetkilendirmediği anlaşıldığından söz konusu çeklerin davalı firmaya devrinin söz konusu olamayacağı, …’nun yetkisini açıkça kötüye kullandığı, kaldı ki TTK 792 maddesi gereğince de davacının TTK 790 madde hükmü kapsamında yetkili hamil iken elinden herhangi bir suretle çıkan çekler yönünden hamilin çeki kötü niyetli veya ağır kusurlu bir şekilde iktisap ettiği, çeki geri vermekle yükümlü olduğu yönündeki düzenleme kapsamında; yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarında dava konusu edilen çeklerin envanter kayıtlarında yer almadığı tespitinin davacı ile davalı şirket arasında herhangi bir ticari münasebetin bulunmadığını gösterdiği ve davalı şirket yetkilisinin savcılık beyanları esas alındığında davalının söz konusu çeki iktisabında kötü niyetli olduğu kanaatine varıldığı” gerekçesiyle davanın kabulü ile, davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespiti ile takibe konu çeklerin davacıya iadesine, davalının söz konusu takibi başlatırken haksız ve kötü niyetli olduğu değerlendirilerek takip konusu edilen tutarın takdiren %20’si oranında hesaplanan 6.700,00TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Davacı tarafın, dava dilekçesindeki soyut beyanları dışında herhangi bir delil hasredemediğini, ticari defter incelemesi sırasında, defter ibraz edememesini müvekkili suçladığını ve defterlerin müvekkilde olduğunu iddia ettiğini, dava açıldıkta sonra da, müvekkil hakkında suç duyurusunda bulunmuş olduğu dosyayı delil olarak göstererek lehine sonuç almaya tevessül ettiğini, davacının, açmış olduğu menfi tespit davasında, üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediğini, İDM, açık yasal düzenleme karşısında davacının beyanını kabul etmesi hukuken doğru olmadığını, çek ile vergi borcu ödenmesi üslünün düzenlendiği 6183 sayılı yasada, çeklerin vergi dairesine beya bankaya verildiği tarihte ya da bundan en çok bir gün önceki tarihte düzenlenmesinin zorunlu olduğunu, İDM’nin sadece bu yasal düzenlemeyi göz önüne almasının davanın reddi anlamına geleceğini, defter incelemesi sonrası rapor içeriğini kabul etmemekle birlikte, raporda takibe konu edilen çeklerin kötüniyetle iktisap edilip edilmediğinin hukuki mütalaayı gerektirdiğinin ifade edildiğini, ancak, davacı tarafın çeklerin kötüniyetle iktisap edildiğini de ispat edemediğini, davacının Vergi Dairesine borcumuz var soyut bilgisi dışında rıza ile verilen çek hakkında iddialarını destekleyemediğini ve açmış olduğu menfi tespit davasını ispatlayamadığını, İDM’ nin anlaşılamayan gerekçesinde, yetkisiz temsil, çifte imza yorumları ile “hukuki kötüniyeti” nin izah edilemeyeceğini, icra takibinin başlatılması sırasında davalının kötüniyetli olduğundan bahisle 6 700,00 TL tazminata mahkûm edilmesinin de kabul edilemez bir tutum olduğunu, Mahkemenin, tazminata hükmederken gerekçe dahi kuramadığını, mahkemenin bu tazminat kararının da usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılması gerektiğini, Yargıtay yerleşik uygulamasına uygun olarak, davacının iddia ettiği bütün vakıaları yazılı delil ile ispat etmesinin zorunlu olduğunu, 5 yıl süren yargılama boyunca somut delil olmaksızın, soyut deliller ile kabul edilemez gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi ortaya karardan çok ortaya hukuk garabeti çıkmasına neden olduğunu, Yargıtay müstekar içtihatlarında, senede karşı açılacak menfi tespit davalarında, hür türlü iddianın yazılı delille veya senet üzerine koyulacak kayıtlar ile ispat edilmesi gerektiğinin vurgulandığını beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı tarafından davacı ve dava dışı … aleyhine iki adet çeke dayalı olarak toplam 36.772,17-TL nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı, takip dayanağı çeklerin 30/10/2013 tarihli 14.000-TL bedelli keşidecisinin dava dışı …, lehtarının davacı hamilin ise, davalı olduğu, çekin 30/10/2013 tarihinde ibraz edildiği ve karşılıksız şerhinin yazıldığı, diğer çekin ise 10/09/2013 tarihli 16.000-TL bedelli keşidecisinin dava dışı …, lehtarının davacı, hamilin ise davalı olduğu, çekin ibraz edildiği, ibraz şerhinin tam okunamadığı, bu şerhten sonra … gibi şeklinde cironun yer aldığı, daha sonra bir kez daha ibraz edildiği, bu şerhin de okunamadığı, altında tekrar aynı kişinin cirosunun yer aldığı görülmüştür. Davacı tarafından davalı şirket ve dava dışı … aleyhine bedelsiz senedi kullanma suçundan dolayı şikayette bulunulduğu, yapılan hazırlık soruşturması sonunda takipsizlik kararı verildiği, bu karara itirazın da reddedildiği görülmüştür. 18/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda; “Takip ve İşbu Davaya konu edilen Çeklerin Davalı Şirket Ticari Defter Kayıtlarında giriş/ çıkışına, devrine veya şirket tarafından takip konusu yapılmış olmasına rağmen halen şirket Envanterinde yer aldığına ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığı, çekin Lehtarı olan Davacıyla Ticari İlişkisine ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığı tespit edilmiş olup, takip ve İşbu Davaya konu edilen Çekler ile Davalı Şirket arasında herhangi bir illiyet bağı kurulamadığından, davalı Şirketin davaya konu çekler üzerinde tasarruf hakkına sahip olup olmadığı, çeklerin davalı Şirketçe Kötü Niyetle İktisap edilip, edilmediği, davaya konu çeklerin davacıya iade edilip, edilmeyeceği hususları HUKUKİ mütalaayı gerektirmekte olup, uzmanlık alanım dışında kalan bu konuda takdirin Yüce Mahkemeye ait olacağı” yolunda görüş bildirmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72. Maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf dava dışı …’nun muhasebecileri olup tahsil cirosu ile kendisine verilen çekleri kendi şirketi olan davalı şirkete verdiğini ve bu şirket tarafından da takip başlatıldığını, taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Somut olayda ispat külfeti davacı taraftadır. HMK’nun 200 ve devamı maddeleri uyarınca senede karşı senetle ispat kuralı gereğince davacının iddialarını yazılı ve usulüne uygun delillerle ispatlaması gerekir. Konuyla ilgili olarak davacı tarafça yapılan suç duyurusu üzerine başlatılan hazırlık soruşturması sonunda takipsizlik kararı verildiği anlaşılmıştır. Hazırlık soruşturmasında dava dışı …’nun borcu nedeniyle davacının bu çekleri kendisine verdiğini, kendisinin de davalı şirkete ciroladığını söylediği görülmüştür. Davacı tarafça benzer iddialarla İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1295 Esas sayılı dosyasında dava dışı … aleyhine açılan menfi tespit davasının reddedildiği ve bu kararın da Yargıtay 13. HD’nin 2016/29011 E. 2019/11682 K. Sayılı ilamıyla onandığı görülmüştür. Dosya içindeki delillerin değerlendirilmesi sonunda davacının davasını usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığı kanaatine varılmıştır. Mahkemece bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/09/2019 tarih, 2014/2188 E – 2019/1051 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın REDDİNE, 4-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 627,98-TL harcın mahsubu ile bakiye 547,28 TL harcın talebi halinde ilk derece mahkemesince karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, 5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 28 TL posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 5.515,83 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 9-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 121,30TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 79,20 TL posta masrafı olmak üzere toplam 200,50 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 11-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi. 28/04/2022