Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/644 E. 2022/974 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/644 Esas
KARAR NO: 2022/974
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2019
NUMARASI: 2017/952 2019/1123
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili; müvekkili şirket ile davalı arasında 06/07/2017 tarihinde faktoring sözleşmesi imzalandığını ve sözleşme uyarınca müvekkili tarafından bir kısım faturadan kaynaklı alacağının ve faturaların ödeme vasıtası olan çeklerin davalıya temlik edildiğini, davalı tarafından ayrıca müvekkili şirketin keşidecisi, diğer müvekkili …’ın ise kefil olduğu teminat bonosunun alındığını, söz konusu bononun İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edildiğini, takip tarihi itibariyle henüz vadesinin gelmediğini, davalı şirketin mevzuat açısından faturaya dayalı olmayan hiçbir alacağı temlik alamayacağını, takibe konu bononun ek teminat mahiyetinde olduğunu, tahsil edilebilmesi için alacağın vadesinde ödenmeyerek sorunlu hale gelmesi gerektiğini, davalıya müvekkili tarafından temlik edilen çeklerden hiçbirinin vadesinin gelmediğini, teminat niteliğinde olan bononun risk gerçekleşmediğinden takibe konulamayacağını beyanla müvekkillerinin takip nedeniyle davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, haksız takip nedeniyle davalı aleyhine %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; müvekkilinin müşterisi tarafından verilen çeklerle ilgili olarak yapmış olduğu araştırmada çek keşidecilerinin ödeme güçlüğü içine düştüklerinin tespiti ile davacının kredibilitesinde oluşan olumsuz etken dolayısı ile sözleşmenin 25/10/2017 tarihli noter ihtarnamesiyle fesih edildiğini ve borcun ödenmesinin ihtar edildiğini, sözleşmenin feshi ile birlikte borcun muaccel hale geldiğini, takip tarihi itibariyle muaccel ve ödenmesi gereken borç olduğunu, takip konusu bononun hukuken teminat senedi olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, davacının temlik etmiş olduğu alacağın ödenmesini sağlamakla mükellef olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; “davacı şirket ile davalı arasında 06/07/2017 tarihinde faktoring sözleşmesi imzalandığı, davacı … tarafından sözleşmenin müteselsil kefil sıfatı ile imzalandığı, sözleşme kapsamında davacı şirket tarafından davalıya faturadan kaynaklı alacaklarının ve bu alacaklarının teminatı olarak 5 adet toplam 239.544,000 TL bedelli çekin temlik edildiği, davalı tarafından davacı şirketten ayrıca İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasına konu edilen bononun alındığı, davacı …’ın söz konusu bonoda avalist olduğu, Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9/2 maddesinde yer alan ” Faktoring şirketi Kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilemeyen alacaklar ile Kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilemeyen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir alamaz veya tahsilini üstlenemez. Aynı faturaya dayalı birden çok faktoring şirketine yapılan kısmi temliklerin toplam tutarı fatura tutarını aşamaz.” düzenlemesi gereğince faktoring şirketlerinin fatura ile desteklenmeyen kambiyo senetlerinden doğan alacağı temlik alamayacakları, dava ve takip konusu edilen bononun bu anlamda alınmadığı ve teminat senedi niteliğinde olduğu, Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin “Müşterilerden ek teminat mahiyetinde olmak üzere devralınan ve fatura veya fatura yerine geçen belgeler ile ilişkili olmayan kambiyo senedi veya diğer senetlerin tahsil edilebilmesi için; alacağın vadesinde ödenmeyip sorunlu hale gelmiş olması, alınan kambiyo senedi veya diğer senet karşılığında hiçbir şekilde kambiyo senedi veya diğer senedin ilgililerine finansman sağlanmaması, Kuruluşun işlem ve muhasebe kayıtlarında ek teminat mahiyetinde alınan kambiyo senedi veya diğer senedin ilgili borcun teminatı karşılığında alındığına dair kayıt düşülmesi gerekir”. düzenlemesini içerir 8/2. maddesi uyarınca teminat olarak alınan kambiyo senetlerinin tahsil edilebilmesi için faktoring şirketinin temlik aldığı alacağın vadesinde ödenmeyerek sorunlu hale gelmiş olması gerektiği, dosyaya gelen banka yazı cevaplarından davalıya temlik edilen çeklerin vadelerinde ibraz edildikleri ve ödendiklerinin anlaşıldığı, ayrıca bizzat davalı tarafından icra dosyasına verilen dilekçe ile yapılan ödemelerin bildirildiği, dolayısıyla davalı tarafından alacağın vadesinde tahsil edildiği ve tahsil edilmesinin sorunlu hale gelmediği, takip tarihinde temlik alınan çeklerin hiçbirinin bankaya ibraz edilmediği, karşılıksız işlemi görmediği, bu nedenlerle teminat niteliğinde olan bononun takibe konu edilemeyeceği” gerekçeleriyle davanın kabulüne, davalı takipte kötü niyetli olduğundan alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar vermiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin, davacının kendisine ait başkaca çeklerinin yazılmaya başlaması ve hakkında başkaca alacaklılar tarafından icra takibi başlatılması nedeni ile faktoring sözleşmesinin ıv- sözleşmenin süresi, sona ermesi ve sonuçları başlığı altında düzenlenen 2. maddesi uyarınca fesih yetkisini kullandığını, davacıların basiretli tacir olmak ile TTK md. 18/2 uyarınca taraflar arasında akdedilen sözleşmenin yok sayılamayacağını, davacılar aleyhine başlatılan icra takibi ile muaccel olan borcun tahsilinin talep edildiğini, salt olarak dosya kapsamında alınan bilirkişi raporuna dayanılarak dava konusu bononun hukuken teminat senedi olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını; aleyhlerine hükmedilen kötü niyet tazminatına itiraz olarak; yerel mahkeme kararının gerekçesiz olmak ile usul ve yasalara aykırı olduğunu, aleyhlerine hükmettiği kötü niyet nazminatının usul ve yasalara aykırı olduğunu, müvekkilinin kötü niyetli olmayıp kendisine tanınan yasal hakları kullandığını, tüm bu açıklamalar nezdinde müvekkilce, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla hem çeke ilişkin hemde senede ilişkin takip başlatmasının gayet normal olduğunu, buna hukuki bir engelin de olmadığını, dolayısıyla davacının hukuki ve yasal haklarını kullanan müvekkili kötü niyetli olarak nitelendirmesinin doğru olmadığını, bunun yanı sıra davacıların acz haline düştüğü de bu kadar bariz açıkken ve yargılama aşamasında ısrarla beyanda bulunmalarına rağmen mahkemenin esaslı eksikliği tamamlamadan ve hiç bir gerekçe göstermeden aleyhlerine kötü niyet tazminatına hükmetmesinin kabul edilemeyeceğini, bu durumda yasal haklarını kullanmış olan müvekkilin kötü niyetli olduğu iddiası yasal ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece, davanın nispi harca tabi olduğu gerekçesiyle davalı vekiline nispi istinaf harcının ikmali için muhtıra çıkarıldığı, muhtıranın 29/01/2020 tarihinde tebliğ edildiği, gerekçeli kararın ise 11/02/2020 tarihinde davalı vekiline tebliğ edildiği, mahkemenin muhtırada verilen süre içerisinde harcın ikmal edilmediği gerekçesiyle davalının istinaftan vazgeçmiş sayılmasına karar verildiği, davalı vekilinin de 12/02/2020 tarihli dilekçe ile bu ek kararın kaldırılmasını istediği, Dairemizce yapılan incelemede istinaf harçlarının 14/02/2020 tarihinde süresinde yatırıldığının anlaşıldığı zira gerekçeli kararın davalı vekiline 11/02/2020 tarihinde tebliğ edildiği anlaşıldığından davalı vekilinin 12/02/2020 tarihli dilekçesinin mahkemenin vermiş olduğu ek karara yönelik istinaf dilekçesi olarak kabulü yoluna gidilmiş ve bu istinaf talebi yönünden istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile maktu istinaf harcının davalıya ikmali için muhtıra çıkarılmış ve davalı tarafça da söz konusu harçların verilen süre içerisinde yatırıldığı görülmüştür. Davalı tarafından davacılar aleyhine bonoya dayalı olarak toplam 240.368,52-TL nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla takip başlatıldığı, takip dayanağı senedin 06/07/2017 tanzim, 25/10/2017 vade tarihli, 239.544-TL bedelli, keşidecisinin davacı şirket, aval verenin davacı …, lehtarın ise davalı olduğu, senedin nakden kaydıyla düzenlendiği, davalı alacaklı vekilince 11/04/2018 tarihinde haricen davalıya değişik tarihlerde 37.584-TL, 28.000-TL, 35.000-TL ve 128.960-TL ödeme yapıldığının beyan edildiği görülmüştür. Davalı tarafça sunulan cevap dilekçesi ekindeki faktoring sözleşmesi fotokopisinin incelenmesinde, davalı ile müşterisi arasında imzalandığı sözleşmede …’ın müteselsil kefil olarak isminin yer aldığı, sözleşme limitinin 1.000,000,00-TL olduğu görülmüştür. 06/11/2018 tarihli bilirkişi raporunda; İncelenen davacı şirkete ait 2017 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış beratlarının yasal süresinde alınmış olduğu, envanter defterinin açılış tasdikinin de yasal süresi içerisinde yaptırıldığı, bu anlamda sunulan defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davacı yanın kendi ticari defter kayıtlarına nazaran 25.10.2017 takip tarihi itibariyle davalı yana herhangi bir borcunun bulunmadığı, ancak, çekler faktöring firması tarafından tahsil edilemedikçe, faktöring firmasının borç bakiyesinin kayıtlarda bekletilmek zorunda olduğu, bu anlamda takip tarihi itibarıyla davacının davalı şirkete vermiş olduğu çeklerin vadesi gelmemiş olduğundan, davacı yanım davalı şirkete çek bedelleri toplamı 239.544,00 TL borcunun bulunduğu, davaya konu senedin ise kayıtlarda yer almadığı, incelenen davalı şirkete ait 2017 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış beratlarının yasal süresinde alınmış olduğu, envanter defterinin açılış tasdikinin de yasal süresi içerisinde yaptırıldığı, bu anlamda sunulan defterlerin ysulüne uygun tutulduğu, davalı yanın kendi ticari defter kayıtlarına nazaran, 25.10.2017 takip tarihi itibarıyla henüz hiçbir çekin tahsil edilmemiş olması karşısında davalı faktöring şirketinin davalı yandan 5 adet çek karşılığı 239.544,00 TL alacaklı olduğu, takibe konu senedin davalı şirket kayıtlarında “alınan teminat senedi” olarak kayıtlı olduğu, alacaklı vekilinin icra dosyasına sunmuş olduğu 11.04.2018 tarihli dilekçe ile davacı tarafından icra dosyasına 28.11.2017 tarihinde 28.000 TL, 16.12.2017 tarihinde 35.000 TL, 20.12.2017 tarihinde 128.960 TL, 13.01.2018 tarihli dilekçe ile de 37.584 TL olmak üzere toplamda 229.544 TL ödeme yapıldığı ve bu ödemelerin icra alacağından mahsubunun talep edildiği” yolunda görüş bildirmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf davalının teminat bonosunu takibe koyduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise çek keşidecilerinin ödeme güçlüğü içine düşmeleri nedeniyle sözleşmeyi haklı olarak feshettiklerini ve alacağın muaccel hale gelmesinden dolayı takibe giriştiklerini savunmuştur. Mahkemece dava kabul edilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davacılardan şirket ile davalı arasında faktoring sözleşmesinin imzalandığı anlaşılmaktadır. Davalı faktoring şirketi davacı tarafça verilen çeklerin keşidecilerinin ödeme güçlüğü içine düşmeleri nedeniyle sözleşmeyi feshettiklerini bu nedenle alacağın muaccel hale geldiğini savunmuştur. Konuyla ilgili olarak Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 8/2 maddesi “Müşterilerden ek teminat mahiyetinde olmak üzere devralınan ve fatura veya fatura yerine geçen belgeler ile ilişkili olmayan kambiyo senedi veya diğer senetlerin tahsil edilebilmesi için; alacağın vadesinde ödenmeyip sorunlu hale gelmiş olması, alınan kambiyo senedi veya diğer senet karşılığında hiçbir şekilde kambiyo senedi veya diğer senedin ilgililerine finansman sağlanmaması, Kuruluşun işlem ve muhasebe kayıtlarında ek teminat mahiyetinde alınan kambiyo senedi veya diğer senedin ilgili borcun teminatı karşılığında alındığına dair kayıt düşülmesi gerekir”. Şeklindedir. Dosya içeriğinden takip konusu bononun faktoring işleminin teminatı olarak alındığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davalı tarafın faktoring ilişkisi nedeniyle aldığı teminat mahiyetindeki bonoyu takibe konu edebilmesi için faktoring işlemi çerçevesinde devralınan alacağı tahsil edememesi gerekir. Oysa davalıya temlik edilen çeklerin vadelerinde ibraz edildikleri ve ödendikleri anlaşılmaktadır. Zaten bu hususu davalı taraf da kabul etmektedir. Dolayısıyla davalının yönetmelikteki açık düzenlemeye rağmen davacılar aleyhine takibe girişmesi yerinde değildir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir. Ayrıca davalı taraf tacir olup, basiretli davranması gerektiği buna göre ek teminat mahiyetinde alınan bonoyu yönetmeliğin açık hükmü gereğince takibe koymaması gerektiğini bildiği ve/veya bilmesi gerektiği bu nedenle takibinde kötü niyetli olduğu anlaşılmakla kötü niyet tazminatına yönelik istinaf talebinin de reddi gerekmiştir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 16.363,25-TL harçtan, peşin alınan 4.100,82-TL (4.046,42 + 54,40) harcın mahsubu ile bakiye 12.262,43-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/06/2022