Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/614 E. 2021/1961 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/614 Esas
KARAR NO: 2021/1961
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/06/2019
NUMARASI: 2013/409 2019/538
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/11/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; … Şişli/ İstanbul Şubesine ait 30.11.2013 keşide tarihli … çek nolu, 1.000.000,00-TL bedelli, hesap sahibi … Ltd. Şti. olan bir adet çekin vekiledeni lehine düzenlendiğini, ancak, vekiledeni şirket ile çek keşidecisi … arasında herhangi bir ticari ilişki olmadığını, söz konusu şirketten de herhangi bir alacağının mevcut olmadığını, ne amaçla vekiledeni şirket adına böyle bir çek düzenlendiğinin bilinmediğini, çekin en son ciro edildiği ve çeki elinde bulunduran yetkili hamil … tarafından vekiledeni şirket yetkilileri tarafından imzalandığı ve kaşelendiği iddia edilerek çekin ödenmesi için vekiledeni şirkete başvurulduğunu, söz konusu çekin üzerindeki imzanın vekiledeni şirket yetkilileri tarafından atılmadığı ve kaşenin de vekiledeni şirkete ait olmadığının anlaşıldığını, çekteki bütün imzaların aynı olduğunu, çekteki imzaların sahte olduğunu, vekiledeni şirket tarafından Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğunu, soruşturmanın devam ettiğini, hamil davalı … tarafından ihtiyati haciz kararı alındığını ve kararın İstanbul … icra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile infaz edildiğini, dava konusu çek nedeniyle vekiledeninin davalılara borçlu olmadığının tespitine kararı verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davalı keşideci tarafından davacı lehine keşide edilen çekin davacı tarafından davalı …’e, bu şirket tarafından …’ye ve onun tarafından da davalı müvekkili …’e ciro ve temlik edildiğini, öncelikle davacının esasa dair bir talebi olmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesini, dava konusu çeki keşide eden …, lehdar davacı …, ciranta … firmalarının … ve … kardeşlere ait olduğunu, aralarında organik bağ olan aile şirketi olduklarını, celp edilecek Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtları bu hususların ortaya çıkacağını, dava konusu çeki davalı …’e ciro eden …’nin davacı şirketin kurucu ortağı ve birinci derece imza yetkilisi olduğunu, bu durumun 12.07.2013 tarihine kadar devam ettiğini, yine dava konusu çeki davalı …’e ciro eden …’nin kendisinden evvelki ciranta … firması ile keşideci … şirketinin de ortağı ve müdürü olduğunu, dolayısıyla keşideci …, lehdar …, ciranta … firmalarının … ve … kardeşlere ait olduğunu, 19/08/2014 havale tarihli beyan ve açıklama dilekçeleri ile de vekiledeni …ün davalı …ye bir kısmı elden bir kısmı ise banka kanalı ile para verdiğini, banka kanalı ile verilen paraların 03/12/2010 tarihinde 492.500-TL ve 17/05/2011 tarihinde 270.000-TL olarak gönderildiğini, davalı vekiledeni … ile davalı … arasında borç/alacak ilişkisinin 2010 yılında doğduğunu, …nin aldığı borcun ifası kısmında vekiledenine önce 28/05/2011, 28/05/2011, 16/11/2011, 16/08/2011, 08/08/2011 keşide tarihli 5 adet çek verdiğini, bu çekler zamanında ödenmeyince yerine yeni çekler verildiğini ve her defasında verilen çekler ödenmeyince yerine yeni çekler verildiğini en son Mart 2013 başında dava konusu edilen 1.000.000-TL bedelli çek ile 18/12/2014 keşide tarihli 138.000-TL meblağlı çekin verildiğini, bu konuda …nin isticvabını talep ettiklerini, davacının, çekteki imzaların vekiledeni şirket yetkililerine ait olmadığına dair iddiasının gerçek dışı olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.06.2019 tarih ve 2013/409 Esas – 2019/538 Karar sayılı kararıyla; “Çıplak gözle görülür şekilde ve keşideci – lehdar ve ciranta silsilesine göre ve ayrıca imzaların aidiyeti hususunda alınan 22.06.2017 tarihli grofoloji uzmanlık raporunda yapılan saptamalara göre, dava konusu çek üzerindeki son ciranta …’ e kadar tüm imzaların kaligrafik ve karakteristik özellikler yönünden benzerlik gösterdiği ve söz konusu imzaların … eli ürünü olduğu, kaldı ki ticaret sicil kayıtlarına göre keşideci lehdar ve diğer ciranta şirketlerin … soyisimli şahıslara ait grup şirketler olduğu, davacı ve davalı şirketlerin geçerli ve makul görülmeyen mazeretler ileri sürerek bilirkişi incelemesine ticari defter ve belgelerini ibraz etmedikleri, çekin Mart 2013 ayı başından vadeli olarak tanzim edildiğinin ileri sürüldüğü, bu tarihte davacı şirkette 1. derece imza yetkilisi olan … ile aidiyeti tesbit edilemeyen 2. İmza ile çekin ciro ve tanzim suretiyle davalı … eline geçtiği, işbu davada doğrudan doğruya imza incelemesine bağlı kalınamayacağı, zira davacı ve davalı şirketler arasında aynı soyisimli kişiler tarafından kurulmuş ve yönetiliyor olmalarına ve …nin tüm şirketlerde başlangıçta ve bir kısmında halen ortak ve yetkili olmasına ve savunma üzere ödünç alınan dönemde tüm şirketlerde yetkili olmasına göre, davacı ve davalı şirketler arasında doğrudan doğruya organik bağ bulunduğu, davacının dahi dilekçesinde; dava konusu çek üzerinde keşideciden başlayarak …’e kadar tüm ciro imzalarının aynı el mahsulü, yani … eli mahsulü olduğunu, bunun çıplak gözle dahi görülebildiğini iddia ettikleri, dolayısıyla organik bağın davacı tarafından da tevil yollu ikrar edildiği, ayrıca yine savunmaya göre davalılardan … Ltd. Şti. tarafından keşide edilen … muhataplı 18/12/2013 tarihli 138.500-TL tutarlı çekin diğer davalı … adına keşide edildiği, … tarafından da ciro edilerek, davalı …e geçtiği ve çekin 30/12/2013 tarihinde tahsil için bankaya ibraz edildiği, çekin karşılı olmadığı için karşılıksız işleminin yapıldığı ve bu çekle ilgili imzaya dair herhingibir itiraz ileri sürülmediği, yine savunma doğrultusunda davalı …’ün … Bankası Acıbadem şubesinin … numaralı hesabından 03/12/2010 tarihinde 492.500-TL ve 17/05/2011 tarihindede 270.000-TL olmak üzere toplamda 762.500-TL nin davalılardan …’ye ait … Bankası Güneşli şubesinin … numaralı hesabına gönderildiği gösteren banka dekontlarınında delil olarak dosyada bulunduğu, vergi dairelerine yazılan birden fazla teskere cevabı ile de şirketler ve … soyisimli kişiler arasındaki organik bağın açıkça tespit edilebileceği; tüm bu hususlar birlikte değerlendirilmesi neticesi; davacı yanın dava konusu 1.000.000-TL tutarlı çekten dolayı borçlu olmadıkları hususunu ileri sürebilmek amacı ile, sürekli yeni çekler düzenleyerek bu senaryoyu hazırladıkları kanaatine varıldığı, delilerin birlikte davacının çekten sorumlu olduğuna işaret ettiği, hernekadar kayıtlarda ortak ve temsilci gözükmesede davalı …’nin davacı ve davalı tüm şirketleri halen yönettiği, mahkememizce aslı getirtilip incelenen Bakırköy 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/4 Esas sayılı ve feragat ile karara bağlanmış dava dosyasında da, aynı ciro silsilesi ve bu kez son ciranta … olmak üzere 500.000-TL ve 525.000-TL bedelli çekler yönünden aynı mahiyette … Ltd. Şti. tarafından açılan menfi tespit davasının feragat ile neticelendiği, davacı şirketin bu eylemi itiyat haline getirdiği anlaşılmakla; tüm delil ve belgeler doğrultusunda davacı yanın dava konusu çek dolayısıyla davalılardan …’e borçlu olmadığı hususundaki iddiasını kanıtlayamadığı, keza diğer davalıların zaten senoryonun bir parçası olarak davalı gösterildikleri anlaşılıp kabul edilmekle davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Dava konusu çekteki müvekkil adına atılı lehtar imzasının şirket yetkilisine ait olmadığını, imzayı attığı kabul edilen davalı …’nin çekin imzalandığı tarihte şirketi temsil yetkisinin bulunmadığını, Temsil yetkisi olmayan kişinin çeki imzalaması halinde, o çekten bizzat sorumlu olacağını, Müvekkil şirket ile keşideci arasında ticari ilişkinin de bulunmadığını, Grup şirketleri yöneten kardeşler arasında husumet bulunduğunu, açılan davalar ve yapılan şikayetlerin bulunduğunu,” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı (halen …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı) dosyası. (Dava konusu çeke dayalı olarak davalı … tarafından iş bu davadaki tüm davacı ve davalılar aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe girişildiği ve takibin derdest olduğu.) *22/06/2017 tarihli Jandarma Genel Konutanlığı İstanbul Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliğinin uzmanlık raporu: “İnceleme konusu çek ön yüzü üzerinde keşideci “… arka yüzü üzerinde birinci ciranta “…” ikinci ciranta “…” ve üçüncü ciranta “…” adına atfen atılı bulunan imzalar ile …’nin mukayese imzaları arasında yapılan imzaların genel şekli ve işleklik derecesi, imzaların başlangıç hareketlerinin yapılışı, imzalar içerisindeki dairesel dönüş hareketinin yapılışı, imzalar içerisindeki buklesel hareketlerinin yapılışı, Kaligrafik ve karakteristik özellikler yönünden benzerlikler görülmüş olup, söz konusu imzaların … ÜRÜNÜ OLDUĞU kanaatine varılmıştır. İnceleme konusu çek arka yüzünde döndüncü ciranta “…” adına atfen atılı bulunan imza ile …’ün mevcut mukayese imzaları arasında yapılan inceleme ve karşılaştırmada; mukayese imzaların az ve yetersiz olması sebebiyle inceleme konusu çek üzerinde atılı bulunan söz konusu imzanın … eli ürünü olup olmadığı hususunda müspet ya da menfi bir kanaat bildirmek mümkün olamamıştır. Ancak …’ün bol miktarda samimi (dilekçe, resmi evrak, sandık seçmen listesi, banka dekontu, tebliğ-tebellüğ belgesi, vs.) ve huzurda alınacak mukayese imzalarının temin edilip mevcutlarla birlikte gönderilmesi halinde yeniden yapılacak inceleme neticesinde bir kanaat bildirmek mümkün olabilecektir.” *31/01/2018 tarihli Jandarma Genel Komutanlığı İstanbul Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliğinin uzmanlık raporu: “İnceleme konusu çekin arka yüzünde basılı ” …” kaşe izi üzerinde atılı bulunan ve tarafımızdan yeşil kurşun kalem ile çevrelenen imza ile (…’yi temsile yetkili olan) …, …, … ve …’nın mevcut mukayese imzaları arasında yapılan inceleme ve karşılaştırmada; imzaların genel şekli, imzaların başlangıç hareketlerinin yapılışı, imzalardaki kalem baskısı ve çizgi kalitesi, imzalar içerisindeki el hareketlerinin yapılışı, imzalar içerisindeki yatay çekilişlerin yapılışı, imzalarındaki el kaldırmalarının yapılışı, imzalardaki sedil işaretlerinin yapılışı, imzaların meyil ve istikamet pozisyonu, imzaların bitim hareketlerinin yapılışı, Kaligrafik ve karakteristik özellikler yönünden farklılıklar görülmüş olup, inceleme konusu çekin arka yüzünde basılı “…” kaşe izi üzerinde atılı bulunan ve tarafımızdan yeşil kurşun kalemle çevrelenen söz konusu imzanın …, …, … ve … ÜRÜNÜ OLMADIĞI, uydurma suretiyle atıldığı kanaatine varılmıştır. Uydurma suretiyle atılan imzalarda; imzayı atan şahıs kendi imzasında bulunan kalgrafik ve karakteristik özellikleri bu tür imzalara genellik yansıtmamaktadır. Bu nedenle, söz konusu imzaların hangi şahıs eli ürünü olduğu hususunda bir kanaat bildirmek, karakteristik inceleme neticesinde çoğu zaman mümkün olmamaktadır. “inceleme konusu çekin arka yüzünde basılı “…” kaşe izi üzerinde atılı bulanan ve tarafımızdan yeşil kurşun kalem ile çevrelenen imza ile … ve …’ün mukayese imzaları arasında yapılan iceleme ve karşılaştırmada; yukarıda ikinci madde de belirtilen sebeplerden dolayı inceleme konusu çekin arka yüzünde basılı “…” kaşe izi üzerinde atılı bulunan ve tarafımızdan yeşil kurşun kalem ile çevrelenen söz konusu imzanın … veya … eli ürünü olup-olmadığı hususunda müspet ya da menfi bir kanaat bildirmek mümkün olmamıştır.”
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı, davaya konu çekin lehtarı olarak göründüğünü, ancak lehtar adına atılı imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığından ve keşideci ile ticari ilişkisinin bulunmadığını beyanla menfi tespit isteminde bulunmuş; davalı taraf ise iddiaları kabul etmeyerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından,”… yapılan saptamalara göre, dava konusu çek üzerindeki son ciranta …’e kadar tüm imzaların benzerlik gösterdiği ve söz konusu imzaların davalı … eli ürünü olduğu, keşideci lehdar ve diğer ciranta şirketlerin aile grup şirketleri olduğu, davacı ve davalı şirketlerin bilirkişi incelemesine ticari defter ve belgelerini ibraz etmedikleri, çekin Mart 2013 ayı başından vadeli olarak tanzim edildiğinin ileri sürüldüğü, bu tarihte davacı şirkette birinci imza yetkilisinin … olduğu, işbu davada doğrudan doğruya imza incelemesine bağlı kalınamayacağı, …nin tüm şirketlerde başlangıçta ve bir kısmında halen ortak ve yetkili olmasına göre, davacı ve davalı şirketler arasında doğrudan doğruya organik bağ bulunduğu, organik bağın davacı tarafından da tevil yollu ikrar edildiği, davacı ve diğer grup şirketlerin benzer yöntemle oluşturdukları diğer çeklere karşı itiraz etmedikleri, davalı …’ün … Bankası Acıbadem Şubesinin … numaralı hesabından 03/12/2010 tarihinde 492.500-TL ve 17/05/2011 tarihindede 270.000-TL olmak üzere toplamda 762.500-TL nin davalılardan … hesabına gönderildiği, davacı yanın dava konusu çekten dolayı borçlu olmadıkları hususunu ileri sürebilmek amacı ile sürekli yeni çekler düzenleyerek bu senaryoyu hazırladıkları kanaatine varıldığı, delillerin birlikte davacının çekten sorumlu olduğuna işaret ettiği, davacı şirketin bu eylemi itiyat haline getirdiği anlaşılmakla; tüm delil ve belgeler doğrultusunda davacı yanın dava konusu çek dolayısıyla davalılardan …’e borçlu olmadığı hususundaki iddiasını kanıtlayamadığı anlaşılıp davanın reddine” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı, çekte lehtar olarak gösterildiğini, ancak lehtar imzasının şirketlerinin yetkilisine ait olmadığı, hatta çekteki tüm imzanın aynı elden çıktığı sebebine dayalı olarak menfi tespit isteminde bulunmuştur. Mahkemece yaptırılan kriminal incelemeler ve çıplak gözle yapılan gözlemler sonucunda; çekteki (davalı hamil …’e kadar) atılı tüm imzaların aynı elden çıktığı, imzaların davalı …’ye ait olduğu sonucuna varılmıştır. Davacı taraf bu tespiti reddetmemekle birlikte, çekin düzenlendiği tarihte şahsın yetkili olmadığını ileri sürmektedir. Davacı şirket adına çeke imza attığı belirtilen davalı …’nin davacı şirketin 28.03.2013 tarihine kadar yetkilisi, 12.07.2013 tarihine kadar ise şirketin ortağı olduğu sabittir. Davalı …’ün “Çekin 2013 yılının Mart ayının başında düzenlendiği” yönündeki iddialarının araştırılması çerçevesinde mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesine davacı ve davalı şirketler defter ibraz etmekten kaçınmıştır. Buna göre, düzenleme tarihi konusundaki davalı iddiasının aksini ticari defter ve kayıtlarla ispat etme imkanına sahip olan davacının, defterlerini sunmaması karşısında; çekin ileri tarihli düzenlendiği yönündeki ticari teamüller ve hayatın olağan akışı dikkate alındığında, çekin 2013 yılının Mart ayının başında keşide edildiği, belirtilen tarihte …’nin davacı şirketin yetkilisi olduğu gözetildiğinde davacı adına atılı imzanın şirketin temsile yetkili kişisi tarafından imzalandığının kabulü mahkemece irdelenen tüm deliller ve hakkaniyet uyarınca zorunlu olup, ilk derece mahkemesinin davanın reddine dair kararı isabetli olduğundan davacının istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/11/2021