Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/611 E. 2022/1152 K. 20.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/611 Esas
KARAR NO : 2022/1152
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/12/2019
NUMARASI: 2018/92 2019/411
DAVANIN KONUSU: Markaya tecavüz, Haksız rekabetin Tespiti, Meni
KARAR TARİHİ: 20/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin 1952 yılından bu yana faaliyette bulunduğunu, müvekkilinin “…” markasını Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde birden çok sınıfta adına tescil ettirdiğini, ancak davalı tarafından “..” ibaresinin, müvekkiline ait markalar ile nihai tüketici nezdinde iltibas yaratılacak şekilde kullanıldığını, bahse konu kullanımların davalı yanın farklı adreslerde açtığı şubelerde tabelalarda, kataloglarda ve görsellerde gerçekleştirildiğini, ve bu durumun müvekkili marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek, müvekkilinin marka haklarına davalı yan tarafından gerçekleştirilen tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin tespitini, önlenmesini, davalı işyerlerinde müvekkiline ait tescilli markanın kullanıldığı tabelaların sökülmesini, reklam vasıtası vb. her türlü ürünün toplatılmasını ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkillerine ait “…” ibareli markanın Türk Patent nezdinde birden fazla sınıfta tescil edildiğini, davacı yanın markasının esas unsurunun “…” yazısı olduğunu, müvekkillerine ait markanın ise tescilli olup “…” ibaresinden oluştuğunu, dava konusu markaların birbirinden kolaylıkla ayırt edilebilir düzeyde olduğunu, olağan hayatın akışı içerisinde markalar arasında görsel anlamda bir iltibastan söz edilemeyeceğini, “…” ve “…” isimlerinin anlamlarının birbirinden farklı olduğunu, toplum nazarında … isminin daha çok kullanılır ve bilinir olması nedeniyle bu yönde bir iltibas tehlikesinin olamayacağını, kelimelerin benzeyen yönlerinin bulunmasının iltibasın varlığına kesin bir karine oluşturmayacağını, ortalama tüketicinin söz konusu markalar arasındaki farkı ayırt etmesinin zor olmayacağını, müvekkilinin tescilli markasını kullanıyor olmasından dolayı kötüniyetli olarak kabul edilemeyeceğini, baklava, pasta ve şekerli mamuller sınıfındaki tüketicinin normalden daha fazla dikkat ve özenle bu ürünleri tercih edeceklerini, satın alma ve yararlanma için ayıracakları sürenin nispeten daha özenli olacağını, alıcı ve yararlanıcı kitlesinin çoğunlukla yetişkin ve aydınlanmış kişilerden oluştuğunu, bu nedenlerle karşılaştırmaya tabi markalar arasında iltibas olduğunun söylenemeyeceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı, deliller, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ve alınan bilirkişi raporu topluca değerlendirildiğinde, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, her ne kadar, davacı markasının ve davalı markasının asli unsurlarının farklı olduğu, davacı markasında tali unsur var iken, davalının markasında tali unsur bulunmadığı, markaların tamamı göz önünde bulundurulduğunda, işitsel yönden okunuşları farklı ise de, davalı yanın tescilli markalarından uzaklaşarak, aksine davacının tescilli markalarına yakınlaştırmak suretiyle kullanımlarını sürdürdüğü, markaların sahiplerine tescil edildikleri hali ile koruma sağlayacağı prensibi gereği, davalı yanın bahse konu kullanımlarının, davalı yanın tescilli markalarından kaynaklanan korumanın dışında olduğu, davalı yanın “…” şeklindeki tescilli markasında yer alan “…” ibaresini bazı markasal kullanımlarında hiç kullanmadığı, baz kullanımlarında ise “…” ibaresinin yanında çok küçük puntolar ile kullandığı, davalının işyeri tabelalarında “…” ibaresini baskın olarak bulundurmak ile birlikte, davacıya ait tescilli markaların ortak olarak ihtiva ettikleri kırmızı ve beyaz renk ile tabelalarında markasal kullanımlar yaptıkları, “…” ve “…” ibarelerinin aynı emtia grubunda ortak renkler ile kullanılmasının nihai tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vereceği, markaların ortasında yer alan iki harfin yerinin değişmiş olmasının bu riski ortadan kaldırmayacağı, davalı yanın tespit edilen kullanımların davacı yanın tescilli markaları ile iltibas yaratacak şekilde benzerlik arz ettiği ve ilgili kullanımların davacı yanın markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eder mahiyette olduğu anlaşılmakla, davacının davasının kabulü ile, davalının adına tescilli … tescil nolu “…” ibareli markayı tescilinden farklı olarak davacı adına tescilli “…” esas unsurlu markaya yakınlaştırmak, tescilinden farklı olarak ve iltibas yaratacak şekilde kullanmak suretiyle davacı marka haklarına tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, tecavüz teşkil eden davalı tarafa ait her türlü yayınlar, ürün ambalajları, ürünler, tabela, ilan, broşür, afiş ve sair her türlü tanıtım malzemeleri ile basılı kağıtlar, faturalar ve her türlü ticari evrak ile internet alan adlarıda dahil olmak üzere internet üzerinde Türkiye’de kullanılmasının önlenmesine, bu şekildeki tabelaarın sökülmesine, reklam vasıtası, basılı evrak vb her türlü ürünün toplatılmasına, karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıdan alınarak tirajı en yüksek 5 gazetenin birinde ilanına karar vermek gerekmiştir..” şeklinde davanın kabulüne ilişkin hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; – Davacının korunması gereken bir hakkının olmadığını, – Müvekkilinin markasını bilmesine rağmen 28 yıl boyunca sessiz kalan davacının bu konuda talepte bulunma hakkını kaybettiğini, -SMK 25/6.maddesi ve Yargıtay’ın TMK 2 maddesi kapsamında yaptığı değerlendirmelerin dikkate alınması gerektiğini, -Kadıköy Kapatılan 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1991/383 E, 1992/447 k sayılı dosyasında davacının … Tic Ltd Şti, davalının … olduğu, iş bu davanın davalısı … Tic AŞ’nin kurucusu olup şirketin 1991’de kurulduğunu, haksız rekabet istemine yönelik davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini -TTK 56 maddesine dayalı davaların SMK 157.maddesi atfıyla TTK 60 maddesine göre zamanaşımına uğradığını, – TTK 54.maddesi gereğince haksız rekabet oluşabilmesi için “Rakipler arasındaki veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar olması gerektiğini, müvekkili şirketin bu bağlamda hiçbir davranışı ile ticari uygulaması olmadığını, haksız rekabetin oluşmadığını, – bilirkişi raporunda 16.sayfada “ilgili kullanımların davacının markasına tecavüz teşkil eder mahiyette olduğu ve davacı yan ile haksız rekabete sebebiyet verir mahiyette olduğu” yönündeki yorumun hukuki olup bilirkişinin görevini aştığını, yorumunun da hatalı olup Yargıtay kararlarına uygun olmadığını,22.05.2019 tarihli rapora göre davalının 5,29 30,43 numaralı sınıflarda etkinlik göstermekteyken davacının 29,30,32,33,35, 39, 42, 43 numaralı nice sınıflarında etkinlik göstermekte olduğunu, Raporda 12-15.sayfalarda ise müvekkilinin kullanım şekline ilişkin inceleme yapıldığı, müvekkilinin 3 ayrı şubesinde fotoğraflama yapıldığını; ancak davacının markasının kullanım şekline ilişkin bir inceleme yapılmadığını, – Davacının markasını tescil edildiği şekilden farklı bir şekilde kullanması nedeni ile karıştırılma tehlikesinin ortaya çıkmasının kendi sorumlulukları olmadığını, Mahkemenin 03.12.2019 tarihli duruşması için 3 gün önceden mazeret dilekçesi verildiğini, aynı tarihte İstanbul Anadolu ve İstanbul adliyesinde girecekleri 12 dosyanın numarasının belirtildiğini ancak mahkemenin hukuka aykırı olarak mazereti reddettiğini belirterek Neticeten zamanaşımı itirazı değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verildiği gerekçeleri ile kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, kaldırılması ve verilecek hüküm özetinin ilanı istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlardan, *… sayılı “…” ibareli markanın, 29 ve 30 sınıflarda ilk defa 15/12/1995 tarihinden itibaren, … sayılı “…” ibareli markanın, aynı sınıflarda, aynı tarihten itibaren, … sayılı “…” ibareli markanın, 30. Sınıfta ilk defa 26/09/1197 tarihinden itibaren, … sayılı “…” ibareli markanın, 35, 39, 42 ve 43. Sınıflarda ilk defa 23/10/2000 tarihinden itibaren ve “…” esas unsurlu birçok markanın davacı adına tescilli olduğu, *… sayılı “…” ibareli markanın, 05, 29, 30 ve 43. Sınıflarda ilk defa 21/02/2005 tarihinden itibaren davalı adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Bilirkişi raporunda; davalının … sayılı “…” ibareli tescilli markası mevcut ise de; tescilli markasından uzaklaşarak ve davacının markaların yakınlaştırarak kullanımının sürdüğü, markanın ancak tescilli hali ile tescil sahibine koruma sağlayacağı, davalının markasında yer alan … ibaresine bazı markasal kullanımlarda hiç yer vermediği, bazılarında da … ibaresi yanında küçük puntolarla kullandığı, işyeri tabelalarında … ibaresini baskın olarak tabelada bulundurarak davacının markalarının ortak olarak ihtiva ettiği kırmızı ve beyaz renk ile markasal kullanımda bulunduğu, aynı emtia grubunda ortak renkler ile kullanımının tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet vereceği, markanın ortasındaki iki harfin değişikliği bu durumu ortadan kaldırmayacağı yönünde görüş belirtilmiştir. Somut uyuşmazlıkta; davacının hükümsüzlüğe yönelik bir istemi bulunmadığından 5 yıllık sürenin dolduğundan bahsedilemeyeceği gibi, marka tesciline aykırı kullanımın davacı tarafça bilindiği tarih yönünden delil ibraz edilmediği, rapor tarihi itibarı ile kullanımın sürdürüldüğü dikkate alındığında sessiz kalma nedeni ile hak kaybından söz edilemeyecektir. Davalının kullanımlarının davalı markasının koruma kapsamının dışında olduğu, davalının tescilli markasından uzaklaşarak ve davacının markalarına yakınlaştırarak kullanmakta olduğu, davacı yanın tescilli markalarıyla iltibas oluşturacak şekilde benzerlik arzettiği, bu kullanımların davacı markasına tecavüz teşkil eder mahiyette olduğu yerinde olarak tespit edilmiş olmakla mahkemenin tecavüzün tespiti ve menine ilişkin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Davalı vekilinin diğer istinaf istemi ise haksız rekabetin oluşmadığına ilişkindir. Karar tarihinden sonra Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/5189 E, 2022/1852 Karar sayılı, 14.03.2022 Tarihli kararında; “… markaların kendi özel yasası niteliğindeki 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (mülga 556 sayılı Marka KHK) hükümleriyle korunması ve 6102 sayılı TTK’nın 55/1-a-4 maddesindeki düzenleme karşısında, Dairenin bu konudaki eski içtihatlarını sürdürme imkanı kalmadığından, Bölge Adliye Mahkemesince, davacının tescilli markasının benzerinin, tescil kapsamındaki ilaç emtiasında kullanılması şeklindeki davalı eyleminin TTK’nın 55/1-a-4.maddesi uyarınca aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğine ilişkin gerekçesi yerinde görülmediğinden, hükmün bu kısım yönünden temyiz eden davalı yararına bozulması…” şeklindeki gerekçe ile açıklandığı üzere; somut uyuşmazlıkta, davacının haksız rekabet iddiasının marka hakkına dayandığı, bu durumda TTK 55/1-a-4 maddesi gereğince aynı zamanda haksız rekabetin oluştuğundan söz edilemeyeceği kanaatine varılmakla haksız rekabet isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı vekili mazeret dilekçesinin reddedilerek karar verilmesinin yerinde olmadığını istinaf istemi olarak ileri sürmüş ise de; davalı vekilinin de hazır olduğu bir önceki duruşmada mahkemenin sözlü yargılamaya geçilerek karar verileceğini ihtarıyla duruşma gününü belirlediği, davalı vekilinin mazeret dilekçesi ekinde evrak eklemediği de dikkate alındığında mahkemenin mazeretin reddi ile esas hakkında karar vermesinde usul ve esas yönünden hukuka aykırılık görülmeiştir. Açıklanan nedenle davalının istinaf isteminin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının HMK 353/1.b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemizce kazanılmış haklar dikkate alınarak yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, 2- 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin ve 2018/92 Esas, 2019/411 Karar sayılı, 03.12.2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, 3- Davacının davasının KISMEN KABULÜNE, davalının adına tescilli … tescil nolu “…” ibareli markayı tescilinden farklı olarak davacı adına tescilli “…” esas unsurlu markaya yakınlaştırmak, tescilinden farklı olarak ve iltibas yaratacak şekilde kullanmak suretiyle davacı marka haklarına tecavüz teşkil ettiğinin tespitine, önlenmesine, sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, tecavüz teşkil eden davalı tarafa ait her türlü yayınlar, ürün ambalajları, ürünler, tabela, ilan, broşür, afiş ve sair her türlü tanıtım malzemeleri ile basılı kağıtlar, faturalar ve her türlü ticari evrak ile internet alan adlarıda dahil olmak üzere internet üzerinde Türkiye’de kullanılmasının önlenmesine, bu şekildeki tabelaarın sökülmesine, reklam vasıtası, basılı evrak vb her türlü ürünün toplatılmasına, – Davacının haksız rekabet isteminin REDDİNE, -Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıdan alınarak tirajı en yüksek 5 gazetenin birinde ilanına, -Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan, 44,40 TL ilam harcından, 35,90 TL peşin harcın mahsubu ile, 8,50 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, -Karar tarihininde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 3.931,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen haksız rekabet istemi yönünden karar tarihindeki AAÜT gereğince 7.375,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, -Davacı tarafından yapılan 71,80 TL dava ilk masrafı, 263,60 TL tebligat-tezkere ve 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.335,40 TL yargılama giderinin davanın kabul oranına göre 667,70TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; -İstinaf talebi kısmen kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine -İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 36,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 154,10TL’nin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili Hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.