Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/584 E. 2022/1063 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/584 Esas
KARAR NO: 2022/1063
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/10/2019
NUMARASI: 2015/758 E. – 2019/1047 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili … Ltd. Şti. isimli şirketin % 99.9 … A.Ş sermayesi ile kurulduğunu ve restoran işletmek üzere faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin sermayesinin, … A Ş’nin % 99.999 ve …’nın %0,0001 olduğunu, şirketin kurucusu olan holdingin, 23.06.2006 tarihinde holding yapılanması altında … isimli konsept zincir restoranı yatırımın yapılması için kurulduğunu, şirketin 21.10.2009 tarihinde sermaye artışı ile genel kurul yaptığını, şirketin % 50’si A grubu, % 50’si ise B grubu hissedarlarına ait olduğunu, A grubu hissedarların, … ve …, B grubu hissedarların ise …, … Ltd.Şti olduğunu, davalıların A grubu hissedarları olduğunu, Holding kuruluşu amaç itibariyle restoran yatırımı yapmak olup, bu amaçla ilk restoranını …’de açtığım, bu restoranın işletilmesi ve fiilen yönetimi amacıyla da müvekkili şirketin 05 07.2006 tarihinde kurulduğunu, müvekkili şirketin toplam sermayesinin ise 5.040.000 TL olduğunu, Holdingin % 99,9 yatırımı olan bu şirketin 2006 yılından ben aktif faaliyetinin olduğunu, … isminin ise, uluslararası bir konsept restoran olup pizzaları ile meşhur restoranlar zinciri olduğunu, davalıların ise bu zincirin hak sahipleri olduğunu, müvekkil şirketin kurulması ile fiilen faaliyete göçmek üzere …’de … Uluslararası Restoran zincirinden franchise alarak … konsept restoranın ilkinin Temmuz 2006 da açtığını, bu restoranın açılması için dc uluslararası … restaurant ile franchise sözleşmesi Kasım 2006 ayında yapıldığını, franchise sözleşmesine göre 15 restoran daha açılmasının planlandığını ve tüm yatırımların buna göre en yüksek kalitede yapıldığını, müvekkili şirketin sahibi olduğu restoranın yapımı ve faaliyete geçmesi için yaklaşık 2 milyon USD masraf yapıldığını, müvekkilinin % 99,9 sahibi olan Holdingin % 50 hissedarı olan davalıların 2009 yılından itibaren sistemli olarak müvekkil şirkete zarar vermek ve yok etmek adına birçok faaliyete giriştiğini, müvekkilin sahibi olan Holdingin %50’sine sahip B grup hissedarlarının, şirketin kurulu ve işletilmesi amacıyla şirkete 2 milyon USD nin üzerinde para yatırdığını, işletmenin devamını sağlamak isteyen B grup hissedarlarının, A grubunun şirketi batırma ve işlemez hale getirme faaliyetlerini engel olmak için uğraş verdiğini, Holding’in A grubu ortak ve yöneticilerinin müvekkili restoranı batırmak istemelerinin sebebinin ise, başka bir şirketler grubu olarak … isimli kişi ve bu kişinin şirketleriyle yaptıkları anlaşma ile … haklarını davacının elinden almak olduğunu, şirketi organsız ve işleyemez hale getirme çabalarına rağmen işletmenin faaliyetlerini engellemekte başarısız olmaları üzerine bu kez şirketin amacını gerçekleştiremeyeceği iddiası ile holding ve dolayısıyla da müvekkilin feshini sağlamak üzere fesih davası açıldığını, davanın Anadolu 3 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/797 dosyası ile derdest olduğunu, davalıların haksız amaçlarına ulaşmak için davalı …’nin isteği ile müvekkili şirket müdürü olarak … isimli şahsı atadığını, bu kişinin müdür olarak görev yaptığı süreçte rakip şirket olan … isimli kişi ve davalılar iştirak halinde … A,Ş ye ortak ve yönetici olarak dahil olduğunu ve müvekkili şirketin tüm çalışmalarını, personelini, gelirini kullanmak suretiyle haksız menfaatler elde ettiğini, bu eylemlerin ortaya çıkması üzerine kendisi vc işbirlikçisi … aleyhine görevi kullanmak suçu ile ceza davası açıldığını, Anadolu 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/1651 esas sayılı dosyası ile …’ın ceza aldığını, aynca … ve ortağı olduğu … şirketi … Restoran işletmeleri aleyhine Anadolu 5 ATM 2009/48 sayılı dosya ile müvekkil şirkete verdikleri zararlara istinaden tazminat davası açıldığını ve şirket lehine hükme bağlandığını, …’nun Anadolu 9 Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/1651 E sayılı dosyasında ve Anadolu 5 ATM 2009/48 E sayılı dosyasına verdiği beyanın tamamında, yaptığı haksız fiillerinin davalı …’nın talimatı ile yaptığını beyan ettiğini, … isimli kişiye … isimli şirketi kurdurmalarının sebebinin ise, müvekkilinin halen faaliyetlerini sürdürdüğü …’de bulunan restoranı …’a devrederek şirketi ortadan kaldırmaktan ibaret olduğunu, davalı …’un bu şirkete franchise vererek bu rakip şirketin çalışmasına izin verdiğini, oysa ki müvekkili ile yapılan franchise sözleşmesi münhasır nitelikte olduğunu ve restoranın sadece müvekkili şirket tarafından açılabileceğini, kötü niyetli olan davalılar, … ve işbirlikçileri … isimli kişilerle ortak hareket ederek kurdurdukları şirketlere aracılığıyla davacılara açıkça rakip yarattığını ve zarar verdiğini, bu şirketin kurduğu restoranın hizmet kalitesizliği sonucu kısa sürede kapandığını, davalıların müvekkili şirketin münhasır franchise hakkına sahip olduğu … isim hakkını bu kişiye vererek hem müvekkili franchise sözleşmesini bilinçli olarak ihlal ettiğini hem de kamuda bu şekilde kötü bir tanınmışlığı olan kişinin adı ile restoran adının aynı karelerde yer almasına sebep olduğunu, şirketin know how ve müşteriler nezdındekı itibarının da ciddi şekilde zedelendiğini, yine davalıların yönetimlerinde kurdurulan …-…-… şirketleri aleyhine İstanbul 45 ATM 2014/36-2014/48 sayılı kararı ile bu şirketlerin aynı ticaret unvanları nedeniyle haksız rekabetin menine karar verildiğini, … isimli kişinin kurduğu bu şirketlerin unvanları dahi müvekkil unvanı ile aynı olduğunu,bunun iptalini sağlamak ve haksız rekabet olgusunun ispatı bakımından İstanbul 45 ATM 2011/116 sayılı dava açıldığını ve haksız fiilin menine karar verildiğini, tüm bu eylemlerle davalıların amacı planlı olarak müvekkil şirketi yok etmek ve şirketi bedelsiz ele geçirerek çıkar elde etmek olduğunu, davalıların eylemlerinin şirket menfaatleri ile alakası olmayıp şirketteki ortaklık ve yöneticilik yetkilerini tamamen kötüye kullanmak suretiyle başka bir şirket üzerinden gelir elde ettiğini, davalıların … A Ş ve … A Ş isimli şirketin ve bu şirketin yaptığı … restoranın açılışını yaptırarak müvekkil şirketi açıkça zarara uğrattığını, müvekkil şirket müdürünü ayartarak başka şirket yararına ve kendi şahsi menfaatler nedeniyle yaptıkları eylemin TTK kötü niyetli rekabetin açık kanıtı olup hukuken korunmasının mümkün olmadığını, bu nedenle davalılardın şirketin zararlarını tazmin sorumluluğunun bulunduğunu, davalıların haksız eylemlerinin ise; müvekkilin Türkiye’de münhasır ana bayiliğini kasıtlı olarak ortadan kaldırmak faaliyeti ve müvekkilinin … restoran konseptini kullanmasını engellemek için her türlü faaliyeti bizzat ve dolaylı olarak yürütmek, 2009 yılından beri yazılı ve sözlü ihtarname gönderilmesine rağmen holding yönetim kurulu ve genel kurul toplanmasına kasıtlı olarak engel olmak suretiyle şirketin kilitlenmesine neden olmak, yönetim kurulu üyesi ortak sıfatıyla yasanın ve ana sözleşmenin yüklediği hiçbir görevini yerine getirmemek çağrılarına uymamak, müvekkil şirket ile hiçbir şekilde ilgilenmeyerek haksız rekabet ve haksız fiil eylemleri ile tamamen işlemez hale getirmek, yatırım yapmasını kasıtlı olarak engellemek, ortak ve yönetici sorumluluğunu, tamamen ihlal ederek kasıtlı eylemleri ile kendi lehlerine,şirket aleyhine çıkar elde etmek, müvekkil şirketin yatırımı yapılarak gelişmesini engellemek, 15 yeni franehise restoran açılmasını kasıtlı olarak engellemek, ortaklık sözleşmelerini ihlal etmek suretiyle şirkete zarar vermek, kâr yoksunluğuna neden olmak, müvekkil restoranı konsept ve ilk örnek proje olması nedeniyle oluşan ciddi yatırım maliyetlerinin yeni restoran açılmasını engellemeleri nedeniyle boşa çıkmasını sağlamak ve bu surette gereksiz bir yatırım maliyetine neden olmak olduğunu, bu nedenle TTK ve diğer yasal mevzuat gereği, davalı ortak vc yöneticilerin yaptıkları haksız eylemler soncu elde ettikleri tüm menfaatleri müvekkil şirkete ödemeleri gerektiğini, bu açıdan müvekkil şirketin doğrudan ve dolaylı olarak kâr kaybı, gider, ek maliyet, kuruluş yatırım maliyetleri, ihtilaflar nedeniyle harcanan avukatlık vs dava giderleri dahil olmak üzere zararların müvekkil şirkete ödenmesi gerektiğini öne sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 350.000 TL maddi, 20 000 TL manevi tazminatın, zarar tarihinden itibaren en yüksek avans faizi ile birlikle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, bu davada genel olarak Türk Mahkemelerinin yetkili ve görevli olmadığını, davalının yabancı olup merkezinin İngiltere’de bulunduğunu, Türkiye ile bir bağı bulunmadığından mahkemenin bu davaya bakamayacağını, ayrıca bu davada aktif ve pasif husumet ehliyetinin de mevcut bulunmadığım davacının iddialarının tamamen hak düşürücü süreye ve zamanaşımına uğradığını, İngiltere’ye yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, öncelikle mahkemenin yetki ve görevine itirazlarının bulunduğunu, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta Türk Hukukunun uygulanamayacağını, davacı ile davalılar arasında herhangi bir sözleşme, anlaşma ve fiili ilişkinin olmadığını, haksız fiil olayının da bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; ” davalılar ile davacı arasında bir franchise sözleşmesi kurulmadığı, davacının tazminat talebinin haksız fiil kurallarına göre incelenmesi gerektiği, ancak davalıların hukuka aykırı ve kusurlu fiilleri nedeniyle davacının zarara uğradığı hususunun da ispatlayamadığı” gerekçesiyle kanıtlanamayan maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin %99,9’u … A.Ş sermayesiyle kurulduğunu ve restoran işletmek üzere faaliyet gösterdiğini, ilk restoranın Suadiyede açıldığını, ve bu restoranı işletmek üzere davacı şirketin 05/07/2006 da kurulduğunu, müvekkilinin işletme adının franchise hakkı verilen … olarak verildiğini ve davalıların sahibi olduğu, franchise hakları bedeli karşılığı Temmuz 2006 da hizmete açıldığını ve halen faaliyette olduğunu, ayrıca Kasım 2006 da … Şirketi ile franchise sözleşmesi yapıldığını, sözleşmeye göre 15 restoran daha açılmasının planlandığını ve yatırımların yüksek kalitede yapıldığını, bu itibarla müvekkilinin sahibi olduğu restoranın yapımı ve faaliyete geçmesi için yaklaşık 2.000.000,00 USD masraf yapıldığını, konuyla ilgili maliyetlerin ticari kayıtlarda bilirkişiler tarafından görülerek teyit edildiğini, holdingin A grubu ortak ve yöneticileri olan davalıların müvekkilinin restorana zarar vermek için sözleşmeye aykırı olarak … ismini başkasının da kullanmasına izin verdiklerini, müvekkilinin haklarını korumak için açtığı davaların lehine sonuçlandığını, davalı …’nin isteği üzerine müvekkili şirkete müdür olarak …’nun atandığını, bu kişinin müdür olarak görev yaptığı sürede rakip şirket olan davalılar iştirak halinde … A.Ş ye ortak ve yönetici olarak dahil olduğunu ve müvekkilinin tüm çalışmalarını, personelini, gelirini kullanmak suretiyle haksız menfaat elde ettiğini, konuyla ilgili olarak suç duyurusunda bulunduklarını ve Anadolu 9. ACM de güveni kötüye kullanmaktan dava açıldığını ve ceza aldığını, ayrıca Anadolu 5. ATM’de tazminat davası açtıklarını ve müvekkili lehine sonuçlandığını, kararın Yargıtay’dan onanmak suretiyle kesinleştiğini, delillerin dosyada bulunduğunu, davalı … UK. Bu şirkete franchise vererek müvekkilinin zarara uğramasına yol açtığını, bu zararların tazmini için işbu davanın açıldığını, ancak bilirkişinin franchise sözleşmesinin varlığı yönünden yanlış ve hatalı değerlendirme yaptığını, taraflar arasında yazılı sözleşmenin yapılmamış olmasının zorunlu bir unsur olmadığını, sözleşmenin uygulanmış olmakla geçerli olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, müvekkilinin davalı grup şirketlerine fatura kapsamında 207.514 EURO franchise bedeli ödediğini, bu hususun raporda da tespit edildiğini, davalının imzası olmasa bile esasen sözleşmenin davacı tarafça uygulanan bir sözleşme olduğunu, dolayısıyla uygulanan sözleşmenin tarafı olmadığı için akdi bir tazminat sorumluluğu olmadığı görüşünün hatalı olduğunu, … grup şirketler olup bazı sözleşmeleri kendi içsel operasyonlarına göre grup içindeki farklı şirketlerine yaptıklarını, esasen tüm sözleşmelerin davalı yönetici ve şirket sahibi … kontrolü ve imzasını içerdiğini, dosyaya sunulan franchise sözleşmesinde … imzası olduğunu, ancak franchise ödemelerine ilişkin faturaları …’nin tahsil ettiğini, dosyaya … Yemek Zinciri yapılaşmasına yönelik Alman borsasına bildirdikleri dokümanları sundukları, davacı şirketin de bu grup tarafından yönetildiğini gösteren 20/07/2019 tarihli ve davacı şirkete verilen ibra belgesini sunduklarını, buna göre … şirketlerinin tek elden yönetilen şirketler olduğunu, dosyaya sunulan davalı şirketler grubunun borsaya bildirdiği şirket yapılaşma çarkında müvekkili şirketin grup şirketi olarak deklare edildiğini, buna rağmen bilirkişi raporunda illiyet bağının olmadığının tespit edilmesinin gerçek durumla örtüşmediğini, 27/11/2006 tarihli Gelişim Anlaşması ile aynı gün bu anlaşmanın eki olarak franchise sözleşmesinin mevcut olduğunu, francise verenin … İnternatiol … alanın ise … A.Ş olduğunu,… nin davalı …’nin başkanı ve tek imza yetkilisi olduğu şirketi olduğunu ve imzanın da bu davalıya ait olduğunu, sundukları vekaletname ile yetkisini ispat ettiklerini, franchise sözleşmesinin diğer tarafı ise holding ortakları kişiler olduğunu, şirketin taraf olmadığını, …’nun davacı şirketin ortağı ve genel müdürü olarak sözleşme haklarını kullanmaya ve kullandırmaya da yetkili olduğunu, …’nin davacı şirketin %99,9 sahibi olan … A.Ş nin şahsen ve diğer davalı … temsilcisi sıfatıyla ortak ve yöneticilerinden olduğunu, müvekkilinin münhasır kullanım hakkına rağmen ihlal nitelikli işlemler yapıldığını bu kapsamda davalının yeni bayi … ile yaptıkları 27/04/2009 tarihli bayilik anlaşmasının davalıların kusur ve kasıtlarını gösterdiğini, dosyaya sundukları … şirket yapılaşması ve organizasyon bildirimi kapsamında davacı şirketin menfaatinin açıkça ispat edildiğini, bilirkişi raporunda müvekkilinin maddi zararının tespit edilmesine rağmen husumet noktasında hatalı görüş ve eksik inceleme yapıldığını, mahkemenin de bu raporu hükme esas aldığını, TTK 553.maddesine göre kurucuların yönetim kurulu üyelerinin ve yöneticilerinin kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça hem şirkete hem pay sahiplerine verdikleri zarardan sorumlu olduklarını, ayrıca TTK 613.maddesine göre ortakların şirket sırlarını korumakla yükümlü olduklarını, şirket çıkarlarını zedeleyebilecek davranışlarda bulunamayacaklarını bildirerek kararın kaldırılmasını istemiştir. İstanbul Anadolu 9. ACM nin 2010/1651 E – 2015/179 K sayılı ilamın incelenmesinde davacının katılan olduğu, sanıkların ise … ve … olduğu, suçun ise güveni kötüye kullanma suçu olup, yargılama sonunda …’ın beratine, … nun ise mahkumiyetine karar verildiği görülmüştür. Dosya içerisinde bulunan İstanbul Anadolu 3. ATM nin 2010/797 E – 2017/987 K sayılı ilamının incelenmesinde, davacıların … Ltd., …, davalının ise … A.Ş olduğu, yargılama sonunda davalının infisah ettiğinin hükmen tespitine, kayyum olarak atanan kişinin kayyumluğunun hükmün kesinleşmesine kadar devamına karar verildiği görülmüştür. 17/07/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “Davalılar ile davacı arasında bir franchise sözleşmesi bulunmadığı, bu nedenle davacının talep ettiği tazminatın haksız fiil kurallarına göre incelenmesi gerektiği, davalıların hukuka aykırı ve kusurlu bir füil ile davalı nezdinde zarara sebep olduğuna ilişkin olumlu bir sonuca ulaşılamadığı ve bu nedenle davacının gerek 320.000-TL maddi, gerek 30.000-TI. manevi tazminat taleplerinin reddedilmesi gerektiği” yolunda görüş bildirmiştir.
GEREKÇE: Dava, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Davacı taraf davalıların eylemleri neticesinde zarara uğradığını iddia etmiş, davalılar ise davanın reddini savunmuştur. Yargılama sonunda mahkemece alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekilince hükme esas alınan bilirkişi raporuna gerekçeleri gösterilmek suretiyle itiraz edildiği görülmüştür. Söz konusu itirazlar ilk derece mahkemesince karar yerinde değerlendirilmemiştir. Bu durumda mahkemece davacı vekilinin hükme esas alınan bilirkişi raporuna itirazlarının karşılanması bakımından ek rapor ya da konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden ayrıntılı incelemeyi içerir ve istinaf denetimine elverişli nitelikte bir rapor alınıp, tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin bu yönden kabulü gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/10/2019 tarih, 2015/758 E. – 2019/1047 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 58,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 179,30 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.15/06/2022