Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/574 E. 2022/1257 K. 04.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/574 Esas
KARAR NO: 2022/1257
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2019
NUMARASI: 2017/418 E. – 2019/419 K.
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarım (Manevi Tazminat İstemli)|Endüstriyel Tasarım (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 04/07/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … markası adı altında bayan hazır giyim üreticisi olarak faaliyet gösterdiğini, …-… ve …-… numaralı endüstriyel tasarım başvurusuna konu tasarımlarının davalı tarafından toptan üretimi ve ülke çapında perakendecilere dağıtım ve pazarlamasının yapılmak suretiyle tasarım hakkının ihlal edildiğini, İstanbul 3. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/86 D.iş sayılı dosyasında delil tespiti yapıldığını ve müvekkilinin tasarım hakkının ihlal edildiğinin tespit edildiğini, bu dosyada alınan bilirkişi raporunda, davalının işyerinde 2 ayrı üründen birer seri bulunduğunun belirtildiğini, davalının bu eyleminin 554 sayılı KHK 48’nci maddesine göre tasarım hakkının ihlali olduğu gibi TTK’ya göre de haksız rekabet teşkil ettiğini, hazır giyim sektöründe seri üretimin esas olduğunu, kumaş firesini azaltmak için kesim işinin tüm bedenlerin bir arada olduğu şekilde yapıldığını, pastal denilen kumaş seriminin kumaş kalınlığına göre 100 kata kadar çıktığını, genellikle her pastalda 5 beden kesimi yapıldığını ve bu şekilde bir pastalda 500 adet ürün kesiminin yapılmış olduğunu, bir tasarımdan ise 500’ün katları olmak üzere ortalama 2500-3000 adet üretim yapıldığını, müvekkilinin ürün başına maliyeti ile satış fiyatı arasındaki farkın ürün başına mahrum kalınan karını gösterdiğini, ürün başına kar ile de 3000 üretim adedinin çarpılması ile yoksun kalınan kazancın bulunabileceğini iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 554 sayılı KHK’nin 52/a maddesi kapsamında 1.000,00 TL maddi tazminat ile koşulları oluştuğundan 20.000,00 TL manevi tazminatın 20/10/2016 tespit tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile, haksız rekabetin tespitine ve önlenmesine, tecavüzün durdurulmasına ve ihlale konu ürünlerin toplatılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın kanunun öngördüğü sürede açılmadığını ve şartları oluşmadığından reddi gerektiğini, müvekkilinin … unvanı ve markası ile tesettür giyim alanında faaliyet gösterdiğini, davalının markasının tescilli olduğu gibi tasarımlarının da kendi bünyesinde hazırlandığını, davacının …-… ve …-… tescil numaralı tasarım belgelerinde yer alan tasarımların benzeri olduğu iddiasıyla önce tespit yaptırdığını ve bu davayı ikame ettiğini, davacının iddia ettiği gibi tasarımın mevcutlarından çok farklı olmadığını, davacının tescil ettirdiği tasarımın tescil şartlarını taşımadığından hükümsüzlük davası açılarak mahkemeye bildirileceğini, davacının …-… tescil numaralı tasarımı ile müvekkilinin sattığı iddia edilen 03 kod nolu ürün arasındaki tek ortak yanın üründe yer alan dış yelek uygulaması olduğunu, ancak ürünlerin yan yana konularak karşılaştırıldığında dikkat çekici farklılıklar bulunduğunun görüldüğünü, davalının sattığı diğer 16 kod nolu ürün ile davacının ürünü arasında hiçbir benzerlik bulunmadığını, İstanbul 1. FSHHM’nin 2016/54 D.iş sayılı dosyasında bilirkişi tarafından düzenlenen raporda müvekkilinin iş yerinde yapılan incelemede aynı veya benzerlerinin kullanıldığı herhangi bir ürüne rastlanmadığının tespit edildiğini, davalı iş yerinde dava konusu üründen 5 adet tespit edildiğini, bu nedenle dava konusu modelden yapılan üretimin çok fazla olmadığını, bir serinin 5 adedi geçmediğini, tarafların farklı bölgelerde faaliyet göstermesi, müşteri portföyünün farklı olması ve dava konusu ürünlerinin modasının geçmiş olması nedeniyle davacının beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, davacının portföyündeki müşterilerin davalının ürünlerinden haberdar olmasının mümkün olmadığını, davacının 20.000,00 TL manevi tazminat talep etmekle birlikte davalının davacıya vermiş olduğu bir manevi zarar bulunmadığını, taraflara ilişkin ürünler arasında benzerlik tespit edilse dahi davacının tazminat talebinin reddi gerektiğini, zira tazminat için kusur şartı gerektiğini, davacının tespit yaptırdığı tarihte tasarımların henüz tescil edilmediğini, davacının kendilerine herhangi bir ihtarı bulunmadığını, müvekkilinin hiçbir yerde reklam ve tanıtım yapmadığını, davalı elinde tespit edilen ürünler ile davacının kar ya da zararı arasında herhangi bir bağ bulunmadığını, bir ürünün satışında tasarımın tali bir unsur olduğunu, esas unsurun marka ve kalite olduğunu, şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 10.10.2019 tarih ve 2017/418 Esas – 2019/419 Karar sayılı kararıyla; “Tüm dosya kapsamı sunulan bilirkişi raporları ve izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; davalı tarafından satışa sunulan ürünlerin davacıya ait çoklu tasarımlardan 2016/00966-16 ve 2016/04887 -3 nolu tasarımlara – tasarımcının bu alanda seçenek özgürlüğünün sınırsız olduğu da dikkate alındığında genel özellikleri itibarı ile benzer olduğu, davalı ile davacı modelleri arasında ki farklılıkların davacının tescilli tasarımı ile iltibası ortadan kaldırmaya yetecek farklılıklar olmadığı anlaşılmakla tasarıma tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davacının tescilli tasarımları ile iltibasa yol açan her türlü kullanımının durdurulmasına, önlenmesine karar vermek gerekmiş, 554 sayılı KHK 50/2-a kapsamındaki maddi tazminat talebi yönünden yapılan mali incelemedeki hesaplama dikkate alınmak suretiyle (esasen bu tür davalarda net zarar tespitinin mümkün olmaması, farazi hesaplamalar doğrudan hükme esas alınabilecek nitelikte değil ise de elde kalan ürünlerin satışından elde edilecek kazanç da mahsup edilmek suretiyle yapılan hesaplamanın dosya kapsamına uygun düştüğü, BK 50. Maddesi gözetilse dahi takdir edilecek olan tazminatın, sınai mülkiyet hukuku ve tazminatın caydırıcı niteliği de gözetildiğinde takdire uygun düşeceği kanaatiyle) tespit olunan tazminat miktarı üzerinden BK 50. Maddesi de gözetilerek 30.816,84 TL olarak kısmen kabulüne, yine manevi tazminat yönünden yasal şartların oluştuğu anlaşılmakla eylemin ağırlığı tecavüze konu tasarım sayısı, hak ve nesafet gözetilerek takdiren 7.500,00 TL manevi tazminata” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Dosyaya sunulan kök ve ek rapor değerlendirildiğinde, raporda yapılan 64.111,00 TL maddi kazanç yoksunluğu hesabının tenkis edilerek 30.816,84 TL maddi tazminata karar verilmesinin hatalı olduğunu, kadın giyiminde modanın hızla değiştiği gözetildiğinde ürünlerin bir sonraki yıl satılabileceği varsayımının gerçekçi olmadığını, Davalı tarafından taklit ürünler yapılıp satılmasa, ürünün gerçek sahibi davacının elinde bu stokların kalmayacağının kabulü gerektiğini, buna göre takdir edilen maddi tazminat miktarının düşük olduğunu, Mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının da çok düşük ve caydırıcı olmaktan uzak olduğunu, somut olayın özelliği dikkate alındığında hak ve nesafet kurallarına uygun daha yüksek bir tazminata karar verilmesi gerektiğini, Vekalet ücreti konusundaki mahkeme kararının da hatalı olduğunu, her bir talep yönünden ayrı vekalet ücreti tayini gerekirken ‘tasarıma tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti’ yönünden tek bir vekalet ücreti takdirinin hatalı olduğunu, oysa burada iki ayrı vekalet ücretine karar verilmesinin gerektiğini.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir. Davalı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; “Davacı taraf haksız olarak 1 yıl içerisinde müvekkilin ticaret yaptığı dükkana asılsız isnatlarla taklit ürün var diyerek 3 defa gelmiş ve hepsin de de hiç bir benzer ürün bulamadığını, İstanbul 1. FSHHM 2016/54 D. İş ve İstanbul 2. FSHHM 2016/35 D. İş sayılı dosyalarında yapılan delil tespitinde; bilirkişilerce yapılan inceleme ve tespitler neticesinde müvekkil işyerinde … sıra nolu tasarımlarının aynı veya benzerinin kullanıldığı bir ürüne rastlanılmadığını beyan etmesine rağmen yerel mahkeme bu beyanlarımızı değerlendirmeden aleyhimize hüküm tesis ettiğini, Davacının 30.06.2016 tarihinde 2 adet pardesü tasarımının tescili için TPE’ye başvuru yaptığını, bu başvuruların 25.07.2016 tarihli tasarım bülteninde yayınlandığını ve akabinde tescil edildiğini, davacının tescil ettirdiği model iddia ettiği gibi tasarımının yenilik özelliği bulunmadığı halde ve yıllardan beri piyasada satılan bayan pardesü modellerinden bir farkı da olmamasına rağmen, mahkemece davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu,Müvekkilimizin sattığı iddia edilen ürünü 03 kod nolu ve 16 kod nolu ile davacının ürününün birbirinden farklı olduğunu, bu farklılıkların tüketicinin ürünleri birbirinden ayırt etmesine yetecek derecede dikkat çekici olduğunu; müvekkilimiz 554 Sayılı KHK 11.madde kapsamında sahip olduğu seçenek özgürlüğü kapsamında dava konusu ürünlerde tüketicinin ayırt edebileceği derecede farklılık yapmış olup, dava konusu ürünle bir bütün olarak kıyaslandığında bilgilenmiş tüketicinin yanılma ihtimali bulunmadığını, Yerel mahkemeye ve bilirkişi raporlarına karşı itirazlarımız sunulmuş olmasına rağmen, mahkemece itirazlarımızın dikkate alınmadığını, çelişkilerin giderilmediğini, Bilirkişilerce mahkemeye sunulan raporlarda, davacının ürünleri ile müvekkilin ürünlerinin farkından bahsedildiğini, yani müvekkilin tasarımı ile davacının tasarımı iltibas oluşturmadığını, ancak raporun sonuç kısmının hatalı olduğunu, ayrıca raporda davacının tasarım tescil belgesi aldığı ürün kararnamenin aradığı yenilik ve ayırt edicilik özelliklerine sahip olup olmadığının incelenmediğini, Davacının güz sezonunda piyasaya sürdüğü ürün için modası ve sezonu geçtikten sonra müvekkilin adresinde tespit yapıldığını ve müvekkilin adresinde sadece çok az sayıda ürün tespit edilebildiğini, ancak yerel mahkeme ve bilirkişilerce bu durumun dikkate alınmadığını; tarafların farklı bölgelerde faaliyet göstermesi, müşteri portföyünün farklı olması ve ürünlerin modasının geçmiş olması nedeniyle hesaplamanın gerçeği yansıtmadığını, Müvekkilin adresinde çok az sayıda ürün tespit edilmiş olmasına rağmen, mahkemece 30.816,84 TL maddi 7.500,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin verdiği tazminat miktarının Türkiye şartlarında fahiş olduğunu, Davacı tazminat seçimi yaparken KHK’nın 52/a maddesine göre değil, 52/b maddesine göre talepte bulunduğunu, bilirkişilerin ise yanlış değerlendirme ile talep aşılarak 52/a’ya göre hesaplama yaptıklarını, davacı davalının kayıt ve kazancına dayanmış iken bilirkişilerin davacının kayıt ve kazancını dikkate alarak hesaplama yapmalarının hatalı olduğunu, Bir ürünün satışında tasarımın tali bir unsur olduğunu, asıl unsurun ürünün markası ve kalitesi olduğunu, davacının dava konusu ürünün tanıtımı için reklam verdiğine dair herhangi bir delil de sunmadığını, Maddi tazminatı hesabı yapılırken (davayı kabul anlamına gelmemek üzere) tespit edilen maliyetin düşülmesi gerektiğini, Davacı lehine tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 3 ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin, diğer harç ve masrafların yanlış hesaplanmasının usule aykırı olduğunu; ayrıca lehimize verilen vekalet ücretlerinin de eksik ve yanlış hesaplandığını,Yerel mahkemenin tazminat miktarlarına dava tarihinden değil de 20.10.2016 tarihinden itibaren yasal faize karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, Davacıya karşı bu tasarımlarla ilgili hükümsüzlük davası açılmış olmasına rağmen, bu davanın mahkemece bekletici mesele yapılmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu.” beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
DELİLLER: *İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/35 D.iş sayılı dosyasında; davacının …, …, …,… ile … tescil numaralı tasarımlarla ilgili olarak davalı işyerinde tespit istediği, dosyada alınan bilirkişi raporunda, incelemeye gidilen davalı işyerinde, tespit isteyene ait …, …, …,… ile … tescil numaralı tasarımların aynı veya benzerlerinin kullanıldığı herhangi bir ürüne rastlanmadığı belirtilmiş olup, tespit istenilen tasarımlar arasında sadece … tescil numaralı tasarımın işbu davayı ilgilendirdiği, diğerlerinin bu davanın konusunu oluşturmadığı anlaşılmıştır. *Istanbul 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/86 D.iş sayılı dosyasının incelenmesinde; davacının …, …, …, …, …, …, …,…,… tescil numaralı tasarımlarla ilgili olarak davalı işyerinde tespit istediği, dosyada alman bilirkişi raporunda, tespite gidilen iş yerinde tespit isteyene ait … ve … tescil numaralı tasarımlar ile benzer stil, kalıp, detay ve aksesuar özellikleri taşıyan davalı modellerinin mevcut olduğu ve her iki modelin serilerinin satışta olduğunun tespit edildiğinin belirtildiği görülmüş olup, raporda, davalı iş yerinde benzerlerinin tespit edildiği belirtilen tasarımların işbu davaya konu tasarımlar olduğu anlaşılmıştır. *Mahkemece alınan bilirkişi heyeti raporunda; “davalının tasarımları ile …Tic. Ltd. Şti adına tescilli … tescil nolu tasarım ve … tescil nolu tasarımın, tasarımcının bu alanda seçenek özgürlüğünün sınırsız olduğu da dikkate alınarak genel özellikleri ile benzer olduğu kanaatine varıldığı, davalının davacı tasarımlarına vaki tecavüzü nedeniyle, davacının yoksun kaldığı kazancın, … tescil nolu tasarım ürünüyle ilgili olarak net 30.879,38 TL, … tescil nolu tasarım ürünüyle ilgili olarak net 33.232,46 TL olmak üzere toplam net 64.111,84 TL olarak hesaplandığı” şeklinde görüşlerini bildirmişlerdir. *Mahkemece alınan ek bilirkişi raporunda; “Davalının dosyaya ürünleri davacının tescil tarihinden önce piyasaya sunduğuna dair bir delil sunamamış olduğundan, davacının tescil tarihine göre davalıdan önce ürünleri tescil ettirdiği görüşünün sabit olduğu, davacı adına tescilli … numaralı … kod’lu model ve … numaralı … kod’lu modelde davalı ile davacı modelleri arasında ki farklılıkların davacının tescilli tasarımı ile iltibası ortadan kaldırmaya yetecek farklılıklar olmadığı, kök raporda yapılan hesaplamalar, 554 sayılı KHK 52/a maddesinde öngörülen yöntem dahilinde, davacı defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme ve tespitler kapsamında, Yargıtay içtihatları ve öğretide genel kabul görmüş uygulama doğrultusunda yapılmış olup, davalının konuya ilişkin somut bir itirazı bulunmadığından başkaca bir değerlendirme yapılamadığı, davacının elinde kalan ürünlerin ekonomik değerlerinin bulunduğu, bir sonraki sezonda yeni sezon ürünlere göre daha düşük fiyatta da olsa satışının yapılabileceği, davacının her iki üründen sezon sonu satışlarla toplamda 33.295,00 TL gelir elde edebileceği, kök raporda davalının davacı tasarımlarına vaki tecavüzü nedeniyle, davacının yoksun kaldığı kazancın -stokta kalan ürünler üzerinden yapılan değerlendirmeye göre- ( davalının … tescil numaralı tasarıma tecavüzü nedeniyle 33.232,46 TL, davalının … tescil numaralı tasarıma tecavüzü nedeniyle 30.879,38 TL olmak üzere) toplam net 64.111,84 TL olarak hesaplandığı, davacının her iki üründen sezon sonu satışlarda elde edebileceği 33.295,00 TL gelir düşüldüğünde, davacının yoksun kaldığı kazancın 30.816.84 TL olarak hesaplandığı” şeklinde görüş bildirmişlerdir.
GEREKÇE: Dava, tasarıma tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından, “…Davanın KABULÜ ile; davalı tarafça satışa sunulan ürünlerin davacıya ait çoklu tasarımlardan … ve … no ile tescilli tasarımlara tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin TESPİTİNE, davacının tescilli tasarımları ile iltibasa yol açan her türlü kullanımının DURDURULMASINA, ÖNLENMESİNE, -Davacının maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile; 30.816,84 TL maddi tazminatın 20/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, -Davacının manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile; 7.500,00 TL manevi tazminatın 20/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine fazlaya ilişkin talebin REDDİNE” karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davalı şirketin satışını yaptığı ürünler ile davacı adına tescilli endüstriyel tasarımın aynı olduğu gerek mahkemece alınan bilirkişi raporları, gerekse de Istanbul 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/86 D.iş sayılı dosyasında yapılan tespit ve bilirkişi raporuyla sabit olduğundan, mahkemenin tasarım hakkına tecavüz tespiti yönündeki kararı ile buna bağlı olarak maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin de isabetli olduğu görülmüştür. Sınai mülkiyet hukukunda manevi tazminatın amacı tasarımın haksız kullanımı veya itibarının zedelenmesi sonucu, tasarım hakkı sahibinin ticari ve kişisel varlığında meydana gelen olumsuz sonuçların ortadan kaldırılmasıdır. Yargıtay kararlarında, tecavüz fiilinin varlığında mutlaka uygun bir manevi tazminata da hükmedilmesi gerektiği belirtilmektedir. Somut olayda mahkemece tespit edilen ve ispat edilen eylemin ağırlığı dikkate alındığında, takdir edilen manevi tazminat miktarı da yerinde olduğundan, taraf vekillerinin manevi tazminata yönelik istinaf istemleri yerinde görülmemiştir. Mahkemece aldırılan bilirkişi kurulu kök ve ek raporunun yeterli teknik analizleri içerdiği, tarafların iddia ve savunmalarını irdelediği, sonuç olarak denetime elverişli olduğu; raporda somut ve dosyaya yansıyan verilere göre maddi tazminat yönünden davacının davadaki talebine uygun olarak 554 Sayılı KHK 52/a maddesine göre hesaplama yapıldığı, raporun bu yönüyle de isabetli ve dosya kapsamına uygun olduğu anlaşıldığından, taraf vekillerinin bilirkişi raporuna ve tazminat hesabına ilişkin istinaf istemleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, “Davacının davaya konu tasarımının hükümsüzlüğü için dava açıldığı, davanın bekletici mesele yapılması gerektiği” ileri sürülmüş ise de; dosya kapsamından karar tarihi itibariyle açılmış bir hükümsüzlük davası bilgisine rastlanmadığından, mahkemece davaya devam ile hüküm kurulması isabetlidir. Mahkemece kabul ve ret oranları uyarınca belirlenen vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin doğru hesaplandığı anlaşıldığından, taraf vekillerinin yargılama gideri ve vekalet ücretine yönelik istinaf istemleri de yerinde görülmediğinden, taraf vekillerinin istinaf istemlerinin tümüyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf yargılaması yönünden davacıdan alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılaması yönünden davalıdan alınması gereken 2.617,42 TL harçtan, peşin alınan 654,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.963,02 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/07/2022