Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/528 E. 2020/495 K. 27.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/528 Esas
KARAR NO : 2020/495 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/11/2019
NUMARASI : 2019/351 E., 2019/862 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/02/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkilinin Bayrampaşa İlçesinde maliki olduğu taşınmazı dava dışı şahsa kiraladığını, 15/05/2019 tarihinde müvekkilinin taşınmaz civarındayken İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla taşınmazın haczi için işlem yapıldığını, müvekkilinin ve o sırada hazır bulunan kiracısının, dosya borlusu olan … adındaki şahsı tanımadıklarını beyan ettiklerini, bahsi geçen dosya borçlusunun müvekkili ile hiçbir bağının ve tanışmışlığının olmadığını, müvekkiline cebri icra tehdidi altında psikolojik baskı ile 30/06/2019 vade tarihli 25.000,00 TL bedelli senet imzalatıldığını, müvekkilinin kendi taşınmazını korumaya çalıştığını ve iradesinin fesada uğratıldığını, hiç tanımadığı birisinin borcuna kefil olduğunu belirterek; davacının 15/05/2019 tarihli protokol ile 30/06/2016 vade tarihli, 25.000,00 TL bedelli senet yönünden borçlu olmadığının tespiti ile imzalatılan protokol ve senedin iptaline, yargılama masraflarının ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalı vekili cevap dilekçesinde; protokolün hiçbir baskı altında kalmadan ve serbest irade ile imza altına alındığını, 15/05/2019 tarihli haciz tutanağına bakıldığında haciz dahi talep edilmediğinin görüleceğini, icra dosyasında borçlu sıfatı bulunmayan davacının mal varlığının haczinin mümkün olmadığını, haciz işleminin icra müdürlüğünü temsil eden icra memuru eliyle yapıldığını bu haliyle alacaklı vekilince kendisine taşınmazının haczedileceği ve satışacağına ilişkin beyanların gerçek dışı olduğunu savunmuş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “Davanın İİY’ nin 72 maddesi uyarınca açılmış; “Menfi Tespit” davası niteliğinde olduğu, 19.12.2018 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak, yürürlüğüne giren 7155 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK. ‘nın ( 5. ) maddesine eklenen 5/A maddesi gereğince ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlenmiş olması ve 7155 Sayılı Kanunun ( 23. ) maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A ( 2 ) maddesi ile “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmakszın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükmü getirildiği, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/(2). maddesine göre, ”Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır” hükmünün yer aldığı, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115. maddesi gereğince; mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı, tarafların da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilecekleri, mahkemenin dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar vereceği, ancak sadece konusu “bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin davalar” yasa kapsamında görüldüğünden menfi tespit davasının bu kapsama dahil olup olmadığına da açıklık getirilmesi gerektiği, İİK 72. Maddesine göre “borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını tespit için menfi tespit davası açabilir” tedbir alınmadığı için borç ödenmişse istirdat davası olarak devam olunacağı, menfi tespit davası karşı tarafın potansiyel alacak iddiası ile bir takip başlatma veya dava açma tehdidini etkisiz kılmaya veya dava açılmışsa borcun ödenmesini önlemeye yönelik olduğundan ara buluculuk şartı öngören yasa anlamında davanın konusunun bir para alacağı olduğu açık olduğu, bu alacağın hangi tarafa ait olduğunun önemi olmadığı, yasanın konusunun bir miktar para olan borç ilişkisininin taraflarından birini ara buluculuğa tabi kılarken diğer tarafı buna dahil etmemiş olması yasanın amacına ve menfaatler dengesine aykırı olacağı, çünkü alacak davası da, menfi tespit davası da maddi hukuk bakımından taraflarından birinin yükümlülüğünün para borcu olduğu bir tek hukuki ilişki olmasına rağmen usul hukuku bakımından aynı borç için alacaklıya alacak davası açma, borçluya ise söz konusu borcu ödemeden kurtulmasına imkan veren menfi tespit davası açma, ayrıca bütün bunların dışında da açılacak alacak davasında savunma içinde borçluya savunma kapsamında alacağın bulunmadığını kanıtlama hakkı tanındığı, bu nedenler ile menfi tespit davasının da zorunlu arabuluculuğa tabi davalardan olduğu kabul edildiği, davacı yanca arabuluculuğa başvurmaksızın dava yoluna gidildiği anlaşıldığı, davacı vekilinin de 15/11/2019 tarihli duruşmadaki beyanı da dikkate alınarak, açıklanan sebeplerden ötürü menfi tespit istemi bakımından zorunlu arabuluculuk sözkonusu olduğu” gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Kararı davacı yan istinaf etmiş olup; dava konusunun bir miktar paranın ödenmesi veya tazminat olmayıp bir olumsuz tespit istemi olduğunu ve bu nedenle de zorunlu arabuluculuk yoluna tabi bir dava olmadığını beyanla yargı kararlarına da atıf yaparak ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava ; kambiyo senedinden dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istemini içerir bir davadır.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.İlk derece mahkemesince ; menfi tespit davasının davalı açısından bir alacak istemini içerdiği, dava şartlarının davanın taraflarına göre belirlenmesinin ve değişmesinin doğru olmadığını bu nedenle menfi tespit davasının da konusu para borcuna ilişkin olduğundan dolayı zorunlu arabuluculuk kamsamında kaldığından, davacı yannın da dava açmadan önce arabuluculğa başvuru yapmadığı anlaşıldığından davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir.Uyuşmazlık; arabulucuk dava şartının iş bu dava yönünden uygulanıp, uygulanamayacağının tespitine ilişkindir.01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Kanun’un 5/A. maddesinde “dava şartı olarak arabuluculuk” başlığı ile; “Bu Kanun’un 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” şeklinde düzenleme yapılmıştır. TTK’nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir.Kanun koyucu zorunlu arabuluculuğa tabi ticari davaları belirlerken konusunun alacak ve tazminat olan davalar olması gerektiğini özellikle vurgulamıştır. Bu nedenle menfi tespit davası niteliği gereği bir olumsuz durumun tespiti istemine ilişkindir. Bir miktar paranın ödenmesi veya tazminat talebi yoktur. Bu dava davalı açısından bir alacağın tahsili davasıdır demek de doğru bir yaklaşım değildir. Nasıl ki alacak davasına davalı açısından bu bir menfi tespit talebidir diyemiyorsak; menfi tespit davasında da davalı açısından bu bir alacak davasıdır nitelendirmesi yapamayız. Bir hukuki durumun savunulması ile dava edilmesi birbirinden farklı kavramlardır.Bu nedenle ; eldeki dava kambiyo senedi hakkında bir borçlu bulunmadığnıın tespiti olmakla zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığından ilk derece mahkemesinin kararı yerinde görülmediğinden istinaf başvurusun kabulü ile kararın kaldırılmasına ve yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-a- 4 ve HMK 353/1-a-6. Maddeleri nazara alınarak KABULÜNE ve İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/351 Esas ve 2019/862 Karar Sayılı ve 15/11/2019 tarihli KARARININ KALDIRILMASINA ; Yargılamaya devam olunması için dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE 2-Davacı yanca yatırılan 54,40 TL peşin harcın talebi halinde davacı yana iade edilmesine 3-Davacı yanca yapılan istinaf yargılama gideri olan ; başvuru harcı gideri 148,60 TL, e-tebligat gideri 5,50 TL ve posta gideri 17,63 TL olmak üzere toplam 171,73 TL nin davalı yandan tahsili ile davacı yana ödenmesine 4-Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 353/1-a 4.ve 6. Maddeleri gereği KESİN olmak üzere 27/02/2020 tarihinde ve oy birliğiyle karar verildi.