Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/475 E. 2022/848 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/475 Esas
KARAR NO: 2022/848
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2019
NUMARASI: 2017/26 2019/1041
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin oto tamiri işi yaptığını, 6 yıl kadar önce davalı … ile davalının aracını tamir ettirmek üzere yerine gelmesi vesilesiyle tanıştığını, bir süre sonra duygusal bir ilişki halini aldığını, herkese bu durumu ifşa edeceğini ileri sürdüğünü, yapılan şantaj ve tehditlerle 10.000 TL bedelli 15/102012 vade tarihli 20/04/2012 düzenleme tarihli bonoyu müvekkiline zorla imzalattığını, 10.000 EURO bedelli 14/09/2012 vade tarihi bono tanzim tarihi 20/04/2012 olan, 10.000 TL EURO bedelli 15/10/2012 vade tarihli bono tanzim tarihi 20/04/2012 olan, 20.000 EURO bedelli 15/11/2012 vade tarihli bono tanzim tarihi 20/04/2012 olan 3 adet bonoyu müvekkiline aitmiş gibi hazırlanarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında ve 16/10/2015 tanzim, 21/10/2015 tediye tarihli 50.000 EURO luk bonoyu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas numaralı dosyasında icra takibi başlatıldığını, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … Esas numaralı dosyasında icraya konan 16/10/2015 tanzim, 21/10/2015 tediye tarihli 50.000 EURO’luk bonodaki imzanın müvvekkili …’a ait olmadığını bildirmiş, İstanbul Anadolu … İcra Müdürülüğü’nün … Esas numaralı icra takibinin teminatsız durdurulmasına, kabul edilmemesi halinde teminat yatırılarak durdurulmasına karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekili duruşmadaki beyanında; davacının müvekkiline olan borçlarından dolayı müvekkilinde bulunan bonoları alıp yerine bütün borçlarına karşılık 50.000-TL bedelli dava konusu bonoyu tanzim edip verdiğini, bonolar tanzim edilirken müvekkilinin hukuki bilgisinin yetersizliğinden yararlanılarak bononun şarta bağlandığını, icra hukuk mahkemesince verilen kararın şekli bir karar olduğunu, alacağın devam ettiğini, mahkeme aksi kanaatte ise alacağın varlığına zarar gelmeyecek şekilde karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre; “Davacı delilleri arasında gösterilen ve mezkur icra takibinin iptali için İstanbul Anadolu 13. İcra Hukuk mahkemesinde açılan 2015/792 E sayılı dosya Uyap sisteminden istenmiş yapılan incelemesinde, davanın İcra hukuk mahkemesince red edildiği, kararın istinaf edildiği ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 2017/1124 E 2017/1525 K sayılı kararı ile ‘… Senedin şarta bağlı olup kambiyo vasfında bulunmadığına ilişkin itirazın senet metninden anlaşılan itirazlardan olması nedeniyle davacı tarafından dava dilekçesinde ileri sürülmese de yargılama sırasında bu husus ileri sürüldüğünden mahkemece değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığından bu yönde değerleme yapılarak senet incelendiğinde kayıtsız şartsız ödeme vaadini içermesi gereken senedin arkasına yazılı şartın kambiyo vasfını ortadan kaldırdığı , bu haliyle dayanak senede göre , kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibine geçilmesinin İİK 170-A maddesi gereği mümkün olmadığı…’ ‘ gerekçesi ile yerel mahkeme kararını kaldırdığı, İstinaf kararının Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2017/8948 E 2018/12559 K sayılı kararı ile 29.11.2018 tarihinde onandığı görülmüştür. 6102 Sayılı TTK’nın 776/1. maddesinin (b) bendinde bono veya emre yazılı senedin kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini içermesi gerektiği, 777. maddesinde ise, bu unsuru içermeyen bir senedin bono sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. Kesinleşmiş mahkeme kararından davamıza konu bononun kambiyo vasfı olmadığı anlaşılmıştır. Davalı taraf her ne kadar bononun verme sebebi olarak 31.10.2017 tarihli ön inceleme duruşmasında ‘arabalarımı verdim,10.000 Dolar para verdim davacı ile ceza dosyalarımız mevcuttur, kendisi ceza dosyasında şikayetten vazgeçme için bana bu senedi düzenledi’ savunmaları karşısında, bononun ceza davasından vazgeçme karşılığımı düzenlendiği, araç alım satımı sonucumu düzenlendiği yada elden nakit para verilmesi karşılığımı düzenlendiği hususlarında mahkememiz kanaatini etkiler delil sunamadığından, kambiyo niteliği olmayan bono ve bu bonoya dayalı başlatılan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından davacının borçlu olmadığı” gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir. Davacı vekili katılma yoluyla verdiği istinaf dilekçesinde; Dava konusu hadisedeki temel iddialarının; müvekkilin davalı tarafa borçlu olmaması, bonolardaki imzanın müvekkile ait olmaması, müvekkille davalı arasında borç veya alacak doğuracak herhangi bir ticari ilişkinin bulunmaması, imzayı kabul mahiyetinde olmamakla birlikte senet arkasında ‘bu senet eşimi terk ettiğimde geçerlidir terk etmedim geçerli değildir’ şeklinde şarta dayalı kaydın bulunması, borcun sebebinin ahlaka aykırı olması ve diğer itirazları olduğunu, senedin arkasında bulunan şarta dayalı kayda ilişkin itirazlarının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2017/1124 E-2017/1525 K numaralı dosyasında verilen kararda da kabul gördüğünü ve bu doğrultuda takibin iptal edildiğini, davalı tarafça müvekkil aleyhine atfedilen iddiları ve borcu kabul mahiyetinde olmamakla taraflar arasında gerçekte bir borç bulunmadığı hatta borcun sebebine ilişkin davalının 31/10/2017 tarihli duruşmadaki beyanında “davacı ile ceza dosyalarımız mevcuttur. Kendisi şikayetten vazgeçmem için bana bu senedi verdi” şeklinde beyanda bulunduğunu, davalı asil akabinde vekili ile vermiş olduğu dilekçede mütahitlik mesleğini icra ettiğini, kendisine kar payı verileceğini ifade ederek döviz cinsinde borç aldığını ifade ettiğini, aynı zamanda senet bedelinin dahi “…” şeklinde belirtildiği göz önüne alınarak davalının ticaret erbabının da olmadığının açıkça görüldüğünü, 16/10/2015 Tanzim, 21/10/2015 tediye tarihli 50.000, EURO’luk bonoyu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … esas numaralı dosyasında takibe koyan davalı tarafın kötü niyetli ve kusurlu olduğunu, hali hazırda bahse konu icra dosyası kapsamında müvekkilin menkul ve gayrımenkullerinde hacizler bulunduğunu” beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; kararın gerekçesinde müvekkilinin süresi içerisinde davaya cevap vermediğinin belirtildiğini, HMK 127/1 maddesi gereğince cevap dilekçesinin tedbirden itibaren 2 hafta içerisinde verilmesi gerektiğini, müvekkilinin 2 haftalık süre içerisinde cevap vermediği hususunun doğru olduğunu ancak davayı ve davacı iddialarını müvekkilinin reddettiğini, dosyaya ön inceleme aşamasında vekalet sunduğunu, ve bu konuda 13/11/2017 tarihli dilekçe ile davanın reddine karar verilmesini istediklerini ayrıca toplanmasını istedikleri delil ve dosyaları da belirttiklerini, gerekçeli kararda tarafların delillerini tam olarak dosyaya getirtildiğinin belirtildiğini ancak mahkemenin 03/11/2017 tarihli dilekçede göstermiş oldukları itiraz ve delilleri dikkate almadan hüküm kurduğunu, kararın bu sebeple bozulması gerektiğini, dava dilekçesinde senet metnindeki imzanın davacıya ait olmadığının ileri sürüldüğünü gerekçeli kararda mahkemenin bu hususu kabul etmediğinin anlaşıldığını, kararda Anadolu 13. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/792 E sayılı dosyasında verilen kararın etkili olduğunu, senet arkasındaki kaydın tek başına senedin bono vasfını ortadan kaldırmadığını sadece hukuka aykırı bu şartın geçersiz olduğunu, kaydın yok sayılması durumunda senedin kalan kısmı itibariyle halen kambiyo senedi niteliği taşıyorsa senedin şeklen geçerli olduğunu, yine davacının bu senedi müvekkiline verirken arka yüze kayıt düştüğünü söylemediğini, ön yüzü yukarı gelecek şekilde senedi ikiye katlayarak müvekkiline verdiğini, bu durumun hileli davranış olduğunu, hukukun bu durumu korumaması gerektiğini, istinaf kararının oy çokluğuyla verildiğini, mahkemenin tespitinin hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin ayrıca borcun mevcut olmadığı yönünde tespit yaptığını, gerekçe olarak borcun neden kaynaklandığı ve kapsamının ne olduğunun dosyadaki delil ve belgelere göre anlaşılamadığının gösterildiğini, bu gerekçenin de yerinde olmadığını, davacının tehdit ve şantaj iddialarını ispatlayamadığını müvekkilinin müteahhitlik yapan mali durumu iyi olan bir kişi olduğunu, kimsenin parasına ihtiyacı olmadığını, davacının müvekkilinden çeşitli işlerinde kullanacağını ve kar payı vereceğini söyleyerek paralar aldığını, yine müvekkilinden aldığı vekalete dayanarak müvekkiline ait araçları 3.kişilere devrettiğini ve aldığı araç paralarını müvekkiline ödemediğini, davacının bu borçları için ilk olarak 20/04/2012 tarihli 10.000-TL bedelli senedi verdiğini, daha sonra da 20/04/2014 düzenleme tarihli 14/09/2012, 15/10/2012 ve 15/11/2012 vade tarihli senetleri verdiğini, bu senetler de ödenmeyince takip başlattıklarını, davacının suç duyurusunda bulunduğunu, daha sonra müvekkili ile barışma yoluna gittiğini ve takipsizlik kararı verildiğini, akabinde müvekkilinin takibe koyduğu senetleri icra dosyasından çekerek davacıya teslim ettiğini, takibe konulan bu senetler ile sair alacakları karşılığında davacıdan 50.000-EURO bedelli senet aldığını, bu takası davacının rızası ile fotoğrafladığını, fotoğrafların da mahkemeye ibraz edildiğini, yani senedin rıza ile verildiğini, baskı ve şantajın olmadığını, buna göre davacının borcunun bulunduğunu bildirmiştir. Dava konusu senedin davalı tarafından davacı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında 50.000-EURO asıl alacak üzerinden takibe konulduğu, TL karşılığının 151.500-TL olarak gösterildiği, takip dayanağı senedin 16/10/2015 tanzim 21/10/2015 vade tarihli bedelinin ise rakam olarak 50.000-TL, yazı ile elli bin EURO olarak gösterildiği, keşidecisinin davacı, lehtarın ise davalı olduğu, senedin arka kısmının fotokopisinde “senet eşimi terk ettiğim zaman geçerlidir terk etmediğim zaman geçerli değildir” ibaresinin yazılı olduğu ve altında imza bulunduğu görülmüştür. Yargılama sırasında dava değerinin 50.000-EURO olduğu gerekçesiyle harcın tamamlatıldığı görülmüştür. İstanbul Anadolu C.Başsavcılığının 2015/90600 soruşturma sayılı dosyasında, davacının 19/10/2015 tarihli ifadesinde davalının kendisini tehdit ya da şantajının olmadığı, aralarında tartışma olduğunu, kendisinden şikayetçi olmadığını ayrıca 2015/128243 sayılı dosyadaki soruşturmada da şikayetçi olmadığına dair dilekçe verdiğini beyan ettiği, davalı …’in aynı soruşturma dosyasında 19/10/2015 tarihli ifadesinde tehdit ve şantaj suçlamasını kabul etmediği, sahte senet durumunun bulunmadığını, senedin borca karşılık verildiğini, davacının kendisini tehdit etmediğini beyan ettiği görülmüştür. İstanbul Anadolu 13. İcra Hukuk mahkemesinin 2015/792 E – 2016/1094 K sayılı ilamının incelenmesinde davacı tarafından davalı aleyhine imza inkarı nedeniyle takibin iptali davası açıldığı, yargılama sonunda imzanın davacının eli ürünü olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın istinaf edildiği, İstanbul BAM 23.H.D nin 2017/1124 E – 525 K sayılı kararıyla istinaf incelemesinin yapıldığı, istinaf incelemesi sonunda davacının imzaya itirazının yerinde olmadığı ancak senet arkasında yazılan kaydın İİK 170/b maddesi uyarınca dikkate alınacağı bu şartın kambiyo senedi vasfını ortadan kaldırdığı, dolayısıyla kambiyo senetlerine özgü yolla takip yapılamayacağı gerekçeleriyle istinaf taleplerinin kabulüne ve kararın kaldırılmasına davanın kabulüne İİK 170/a maddesi gereğince davacı yönünden takibin iptaline karar verildiği, bu kararın da Yargıtay 12. H.D nin 2017/8948 E – 2018/12559 K sayılı ilamıyla onandığı görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf dava konusu senedin şantaj ve tehditlerle alındığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. 6762 Sayılı TTK 776/1-b maddesi uyarınca bononun kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini içermesi gerekir. Söz konusu bu unsur bononun zorunlu unsurlarındandır. Somut olayda takip ve dava konusu senedin arka yüzünde “bu senede eşimi terk ettiğim zaman geçerlidir terk etmediğim geçerli değildir” şeklinde ibare bulunduğu ve imzalandığı görülmüştür. Söz konusu bu ibare takip ve dava konusu senedin kambiyo senedi vasfını ortadan kaldırmaktadır. Senet arkasındaki bu ibarenin ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olduğu anlaşıldığından senet bu haliyle geçersiz niteliktedir. Dolayısıyla davanın bu gerekçe ile kabulü gerekirken dava konusu senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığı gerekçesiyle kabulü doğru değildir. Karar sonuç itibariyle doğru bulunduğundan gerekçedeki kısmi yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir. Açıklanan bu durum karşısında davalı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiştir. Davacı vekilinin istinafı kötü niyet tazminatına ilişkindir. Somut olayda davalının takibinde kötü niyetli olduğu hususu davacı tarafça ispatlanamadığından davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde ilk derece mahkemesi kararına yönelen taraf vekillerinini istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı ve davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı yönünden alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı yönünden alınması gereken 13.114,15-TL harçtan, peşin alınan 3.278-TL harcın mahsubu ile bakiye 9.836,15-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk Dairesinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.18/05/2022