Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/457 E. 2022/1136 K. 17.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/457 Esas
KARAR NO : 2022/1136 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/12/2019
NUMARASI: 2018/370 E. – 2019/364 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin tasarım ürünlerinin üretimini yapmak amacıyla 2000 yılında Avustralya’da kurulduğunu, müvekkilinin marka olarak “…” ibaresini belirlediğini, “…” ibaresinin müvekkili adına birçok ülkede tescilli ve özgün bir marka olduğunu, “…” markasının Türkiye’de tescilini sağlamak için … başvuru ve … uluslararası başvuru numarası ile marka tescil başvurusunda bulunduğunu, başvurunun reddedildiğini, müvekkilinin halihazırda www…com internet adresi üzerinden çevrimiçi satış gerçekleştirdiğini, söz konusu internet adresinin oluşturulma tarihinin 28.02.2005 olduğunu, Türkiye’de müvekkiline ait ürünlerin dava dışı “… Tic. A.Ş.” tarafından satışa sunulduğunu, ilgili şirketin mağazalarında ve online alışveriş adreslerinde davacı ürünlerinin uzun yıllardır satışa sunulduğunu, müvekkili şirkete ait “…” markasının tanınmış marka olduğunu, giyim sektöründe kullanılan oldukça özgün bir marka olduğunu, Google arama motorlarında hem görsel hem de normal arama yapıldığında doğrudan doğruya müvekkiline ait ürün görselleri ile karşılaşıldığını, müvekkili şirkete ait ürünlerin Türkiye’de www…com.tr internet adresinde görüldüğünü, müvekkilinin “…” markası üzerinde öncelik hakkı bulunduğunu, müvekkiline ait marka tescillerinin 2000 yılına dayandığını, www…com internet adresinin ise 2005 yılında oluşturulduğunu, müvekkiline ait marka ile davalı markasının aynı ve ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olup, müvekkilinin tanınmış ve uzun yıllardır kullanıldığı markası ile hükümsüzlüğü istenen markaların birebir aynı olduğunu, söz konusu ibareler karşılaştırılırken müvekkiline ait markanın oldukça özgün olduğu hususunun da göz önünde bulundurulması gerektiğini, davalının basiretli bir tacir gibi davranmadığını, kötü niyetli olduğunu, bu sebeplerle davalıya ait www…com.tr alan adının terkinine ve … tescil numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin uzun yıllardır tekstil sektöründe faaliyet gösterdiğini, müvekkilleri tarafından dava konusu markanın uzun yıllardır Türkiye’de kullanıldığını, müvekkillerinin tescilsiz başlayan kullanımının sonraki tarihte yapılan marka tescili ile kurumsal hale geldiğini, müvekkilinin söz konusu tescili sağlamak için 24.10.2017 tarihinde Türk Patent nezdinde marka tescil başvurusunda bulunduğunu, söz konusu tescilin 25. Sınıfta, ve 35. Sınıfta mal ve hizmetlerini kapsadığını, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından SMK m.5 çerçevesinde resen inceleme yapıldığını, davacı iddialarının mutlak ret sebebi olduğunu, davacı tarafından her ne kadar markalarının tanınmış bir marka olduğunu iddia edilmiş ise de, söz konusu markanın Türkiye’de tescilli olmadığı gibi, uluslararası bir tanınmışlığı ya da tescilinin de bulunmadığını, davacı tarafa ait tanınmış markanın bulunmadığını, davacının tanınmışlık iddiasının gerçek dışı bir beyan olduğunu, bu iddiaya dayalı taleplerin reddedilmesi gerektiğini, müvekkilinin Türkiye’de mutlak malik olduğunu, davacının mülkilik ilkesi çerçevesinde Türkiye sınırları içerisinde herhangi bir kullanımının bulunmadığını, müvekkilinin uzun yıllardır anılan markayı kullandığını, davacı taraf dilekçesinde müvekkiline ait www…com.tr alan adının hükümsüzlüğünü talep etmiş ise de nic.tr üzerinden com.tr uzantılı alan adı alınabilmesi için marka tescil belgesinin gerektiğini, söz konusu alan adının müvekkiline ait olmasının hukuka uygun olduğunu, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 26.12.2019 tarihli 2018/370 E. – 2019/364 K. sayılı kararıyla; “…davacının Türkiye dışında birden çok ülkede giyim emtiası için tescilli “…” markasının aynısının davalılarca giyim emtiasını da kapsayacak şekilde 25. ve 35. sınıflarda 24/10/2017 tarihli başvuruları sonucunda, 14/02/2018 tarihinde tescil edildiği, davacının markasının İngilizce birkaç kelimenin birleştirilmesi ile oluşturulduğu, Türkçe karşılığının “bir çay kaşığı” olduğu, gerek davacının gerekse davalıların markalarının tescilli oldukları sınıflar için tanımlayıcı bir ibare olmaması nedeniyle ayırt ediciliğinin yüksek ve özgün bir marka olduğu, davalıların bu markayı kendiliğinden ve tesadüfen yaratarak tescil ettirmiş olmalarının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davacının Türkiye’de tescilli bir markası olmasa da, markasını taşıyan ürünlerin davalıların marka başvurusundan önce 17/04/2017 ve sonrasında Türkiye’de … A.Ş. aracılığıyla satışının yapıldığına dair faturaların dosyaya sunulduğu, bu nedenle davacının Türkiye’de giysi emtiası için öncelik hakkının mevcut olduğu, her ne kadar davalı tarafça Türkiye’de marka üzerinde öncelik hakları olduğu iddia edilmişse de, marka tescil başvurusundan önce markayı kullandıklarına ve öncelik hakları olduğuna dair dosyaya hiç bir delil sunmadıkları, ayrıca davacının www…com alan adını 28/02/2005 tarihinde aldığı ve kullanmaya başladığı, aynı sektörde faaliyet gösteren davalının bu markadan haberdar olmamasının düşünülemeyeceği, davalının www…com.tr alan adının ise 11/05/2018 tarihinde alındığı, içeriğinin boş olduğu ve kullanılmadığı, tüm bu nedenlerle; davacının markasının SMK’nun 6/4 ve 6/5. maddeleri uyarınca tanınmış marka olduğu ispatlanamamışsa da, davalıların marka tescilinin kötüniyetli olduğu, bir markanın kötü niyetle tescili halinde tescil ettirenin, tescil kapsamındaki bir kısım emtialar için iyi niyetli, bir kısım emtialar için ise kötü niyetli olduğu söylenemeyeceğine göre davalıların markasının tescilli olduğu tüm mal ve hizmetler için hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle; Davanın KABULÜNE, davalılar adına tescilli … numaralı “…” markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, davalılara ait www…com.tr alan adının İPTALİNE, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalılar vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu markayı tescilsiz olarak uzun yıllar kullandığını daha sonra tescilini yaptırdığını, dava dilekçesinde yer alan iddiaların SMK 5. Maddesinde düzenlenen mutlak red nedenleri olduğunu, kurum tarafından resen dikkate alınması gerektiğini, davacının markanın tanınmışlığını ispatlayamadığını, davacının mülkilik ilkesi çerçevesinde Türkiye içerisinde kullanımının bulunmadığını, mahkemece müvekkilinin www…com.tr alan adının hükümsüzlüğüne karar verilmişse de, müvekkilinin nic.tr üzerinden com.tr uzantılı alan adı alabilmesi için marka tescili gerektiğini, alan adının marka üzerinden satın alındığını hukuka uygun olduğunu, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesine cevabında; davacının tescilsiz kullanımına ilişkin dosyaya delil sunmadığını, internet sitesinde kullanımının bulunmadığının tespit edildiğini, davalı tarafın müvekkilinin markasının tanınmış olmadığını beyan etmişse de, bilirkişi heyet raporunda müvekkilinin yurt dışındaki yoğun faaliyetleri nedeniyle tanınmış olduğunu ancak ülkemizde dar tüketici kitlesi tarafından bilindiğini, birçok oyuncu tarafından tercih edildiğini tespit ettiğini, Yargıtay kararlarında ülkemizde tam anlamıyla tanınmışlıktan bahsedilmese dahi, yurt dışında tanınmış bir markanın beraber aynısının tescilinin kötüniyetli olarak kabul edileceğinin hükme bağlandığını, müvekkilinin kullanımının gerek faturalar gerekse online satış mağazaları bilgileri ile ispat edildiğini, beyanla istinaf başvurusunun reddi ile, müvekkilinin faaliyetlerinin engellenmesi maksadı ile gerçekleştirilen istinaf başvurusu nedeniyle, HMK 351 ve 329/1 uyarınca asgari ücret tarifesi üzerinden hükümde yer alan karşı vekalet ücretine ek olarak vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Dosya arasında bulunan Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları incelendiğinde; … numaralı “…” ibareli markanın 14.02.2018 tarihinde 25 ve 35.sınıflarda davalılar adına tescil edildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince marka uzmanı, bilişim uzmanı ve sektör bilirkişisi’nden oluşan heyetten alınan 02.09.2019 tarihli raporda; “www…com” internet web sitesinin kullanımda ve aktif durumda olduğu, söz konusu alan adının Whois (sahip) bilgileri kontrol edildiğinde, alan adının 28.02.2005 tarihinde kayıt edildiğinin, alan adının sahibinin ise … olduğunun tespit edildiği, “www…com.tr” alan adının aktif olduğu ve fakat içinde güncel olarak internet sitesinin bulunmadığı, söz konusu alan adının Whois (sahip) bilgileri kontrol edildiğinde, alan adının 11.05.2018 tarihinin kayıt edildiğinin, alanın adının sahibinin ise davalılar … ve … olduğunun tespit edildiği, sektörel olarak değerlendirme yapıldığında, dava konusu markanın yurt dışında genel olarak tanındığı, ancak Türkiye’de kısıtlı bir çevre tarafından tanındığı kanaatine ulaşıldığı, davacının yurt dışında tescilli “…” markasının Türkiye’de tanınmış marka olarak nitelendirilemeyeceği, davacının yurt dışında tescilli “…” markasını taşıyan ürünlerin davalının marka tescil başvurusundan önce, davacının Türkiye’deki anlaşmalı firması … Ticaret A.Ş. tarafından satışa sunulması ve bu kapsamda davacının “…” markasının Türkiye’de bilinirlik kazanması dikkate alındığında, “…” markasının giyim emtiası bakımından önceye dayalı hak sahipliğinin davacıya ait olduğunun kabul edilmesi gerektiği, davacının “giyim” emtiası bakımından önceye dayalı hak sahibi, davalının ise tescilden kaynaklı hak sahibi olduğu markaların hitap ettikleri ortalama tüketici bakımından değerlendirme yapıldığında, davacı markası ile davalı markası arasında, davalı markasının tescilli olduğu 25. sınıftaki “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler.” şeklindeki (yani tüm) emtialar ve 35. sınıftaki “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler, mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri” şeklindeki (bir kısım) hizmetler bakımından iltibas tehlikesi bulunduğu kanaatine varıldığı, dava konusu “…” markasının biri birleşik, iki İngilizce kelimeden oluştuğu, “…” ibaresi bir (…) rakamını ifade ederken, “…” kelimesinin ise çay anlamına gelen “…” ve kaşık anlamına gelen “…” kelimelerinin bir araya gelmesi ile oluşan çay kaşığını ifade eden bir birleşik kelime olduğu, yani davacının Türkçe’de “…” anlamına gelen, daha açık bir ifadeyle, ayırt ediciliği oldukça yüksek bir ibareyi tekstil sektöründe kullandığı, davacının dosyaya sunduğu tescil bilgilerinden, “…” markasını birçok ülkede de tescil ettirdiğinin anlaşıldığı, davalının davacıyla aynı sektörde faaliyet gösterdiği dikkate alındığında, davalının yurt dışında belli bir bilinirliğe sahip davacı markasından haberdar olmamasının pek mümkün görülmediği, ayrıca Türkçe’de “bir çay kaşığı” anlamına gelen ibarenin davalı tarafından marka olarak tescil edilmesinin tesadüfi olduğundan söz etmenin de oldukça güç göründüğü, bilişimci bilirkişinin tespitlerinden, davalıya ait “www…com.tr/” alan adlı web sitesinde herhangi bir içerik bulunmadığının, yani web sitesinin gayri faal olduğunun anlaşıldığı, tüm bu tespit ve değerlendirmeler bir bütün olarak dikkate alındığında, davalının marka tescilinin, davacının yurt dışında belli bir bilinirliğe sahip markasından haksız olarak istifade etmek, davacının Türkiye’de “…” markasıyla faaliyet göstermesini engellemek veya marka ticareti yapmak amacıyla gerçekleştirildiği kanaatine ulaşıldığı, Mahkemece marka tescilinin kötüniyetli bir şekilde gerçekleştirildiği kabul edilirse, markanın tescilli olduğu tüm mal ve hizmetler bakımından hükümsüzlüğünün gerekeceği yönünde görüş bildirilmiştir.
G E R E K Ç E: Davacı vekili, … numaralı “…” ibareli davalı markasının davacı tarafın yurt dışında tescilli ve tanınmış olduğunu ileri sürdüğü “…” markası ile iltibas oluşturacak şekilde benzer olduğu ve müvekkili tarafından Türkiye’de önceye dayalı kullanımının bulunduğunu, davalının kötüniyetli olduğunu ileri sürerek davalı markasının hükümsüzlüğü ile davalıya ait www…com.tr alan adının terkinini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davacı markasının özgün olduğu, tesadüfen bulunmuş olmasının düşünülemeyeceği, davacının davalı markasının tescil tarihinden önce kullanımını gösteren faturaları sunduğu ve öncelik hakkının bulunduğu, davalının tescilden önce kullanımına dair delil sunmadığı, davacının alan adı tescilinin önceye ait olduğu ve davalı markasının tescilinin kötüniyetli olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiş, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde, müvekkilinin tescilden önce kullanımla hak sahibi olduğunu ileri sürmüşse de, önceye dayalı hak sahipliği yönünden dosyaya delil sunmamıştır. Davalılar vekilinin davacının markanın tanınmışlığını ispatlayamadığını ileri sürdüğü ancak ilk derece mahkemesince kararda davalı markasının tanınmış olduğuna dair gerekçeye yer vermediği, aksine tanınmışlığının ispatlanamadığı ancak davacının, davalının marka tescilinden önce ayırt ediciliği yüksek olan “…” markasını kullanarak öncelik hakkı bulunduğunu tespit ettiği anlaşılmıştır. Marka korumasında ülkesellik prensibi geçerli ve tescille elde edilecek ise de; Ülkemizin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi ve TRIPS hükümleri dahilindeki bir marka sahibinin Türkiye’de tescilli olmasa dahi ülkemizde ticari faaliyette bulunması koşuluyla öncelik ve üstün hak sahipliği iddiasına dayanması, tanınmışlık halinde de üçüncü kişilerce gerçekleştirilen başvuruya itiraz ve tescil halinde de hükümsüzlük davası açma hakkı mevcuttur.Davacı tarafın Türkiye’de tescilli markasının bulunmadığı, mahkemece alınan bilirkişi raporu ile markanın Türkiye’de tanınmışlığının ispatlanamadığı ancak dar bir çevrede bilindiğinin, dosyaya sunulan faturalardan, davacı tarafça “…” markalı giysi emtialarının, davacı tarafça 2017 yılı Haziran ayından itibaren Türkiye’de yerleşik … A.Ş.’ye satıldığı tespit edildiği anlaşılmaktadır. Davalı markasının başvuru tarihinin 24/10/2017 başvuru tarihli olduğu ve marka başvuru tarihinden önce davacı tarafça Türkiye’de kullanılarak öncelik hakkına sahip olduğu anlaşılmakla, davalının markasının hükümsüzlüğünü talep etmekte haklı olduğu kanaatine varılmıştır. Davalının iptali talep edilen www…com.tr alan adının 11/05/2018 tescil tarihli olduğu, davacının www…com alan adının 28/02/2005 tarihinde tescil edildiği, davalı tescilinden önceki tarihli olduğu ve alan adları arasında davalının tescilinde yer alan “tr” uzantısı dışında fark bulunmadığı, tr uzantısının da davalı alan adını ayırt edici nitelikte olmadığı anlaşılmakla, mahkemece alan adı iptaline karar verilmesinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davalı markasının davacının öncelik hakkına sahip olduğu, 25. Sınıfta tescilli olduğu emtialarda tümüyle, 35. Sınıfta ise kısmen hükümsüzlük koşullarının oluştuğunun açıklandığı, ilk derece mahkemesince, davalının tescilinin kötüniyetli olduğu gerekçesiyle tescilli olduğu tüm sınıflarda hükümsüzlük kararı verildiği anlaşılıyorsa da, davalılar vekilince mahkemenin kabulünün aksi yönde istinaf gerekçesi ileri sürülmediğinden, 6100 Sayılı HMK 355. Madde gereğince, istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepler ile kamu düzeniyle ilgili hususlarla sınırlı olarak yapıldığından, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda ileri sürülen sebepler de yerinde olmadığından, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL eksik harcın davalılardan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak;a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 5,50 TL (posta-teb-müz) masrafının davalılardan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalılarca yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 17/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.