Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/452 E. 2022/1081 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/452 Esas
KARAR NO: 2022/1081 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2019
NUMARASI: 2017/421 E. – 2019/330 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili, müvekkilinin dünyanın en büyük dökme demir üretici olup 30 yıldan bu yana üretilen “…” ve “…” markalı pik atık su borularını birçok ülkede bağlı şirketleri, distribütörleri ve ticari temsilcileri aracılığıyla sattığını, davacının 32 ülkede bağlı şirketinin, 124 ülkede web sitesinin, 120’yi aşkın ülkede 430’u aşkın “…” ibareli marka tescili bulunduğunu, davacının TPMK nezdinde …, …, … ve … sayılı marka tescillerinin yer aldığını, davacıya ait “…” markasının dünyaca tanınmış olduğunu, “…” markasının da sektördeki çevrelerce iyi bilindiğini ve yüksek itibari haiz bulunduğunu, davalı adına tescilli … “…” ve … sayılı “…” markalarının müvekkiline ait … ibareli markalar ile iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu, davalının tescilli markalarının müvekkiline ait markaların tescil kapsamındaki mallar ile aynı ve benzer mallar içerdiğini, davalının www…com alan adını web sitesinde kullandığını, www…com alan adlı internet sitesine Türkiye’den erişimin engellenmesine karar verilmesi gerektiğini, davalının davacıya ait … ürün kataloğunda yer alan renk kombinasyonu, resim, grafik ve metinlerin aynısını ve benzerini … ürün kataloğunda izinsiz olarak kullanmasının haksız rekabet teşkil ettiğini, bu nedenlerle davalı adına tescilli … “…” ve … sayılı “…” ibareli markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalıya ait … ürün kataloğunda davacıya ait … ürün kataloğundaki resim grafik, renk kombinasyonu ve metinlerin aynısının kullanılmasının haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, durdurulmasına ve önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin 2010 yılında Türkiye boru ve tesisat sektörünün önde gelen üç firması tarafından kurulduğunu, 2013 yılında Avrupa’nın en büyük üç pik boru üreticisinden biri olan Avusturyalı …’ın … ürünlerinin Türkiye’deki yek yetkili distribütörü olarak Türkiye pik boru pazarına giriş yaptığını, müvekkilinin “…” kelimelerinin baş harflerinden oluşan “…” ibaresini … ve … sayı ile tescil ettirdiğini, müvekkilinin “…” markasını Türkiye’de bilinir bir hale getirdiğini, ayrıca AB’de Topluluk Markası olarak ve ayrıca Avrupa dışındaki 14 ülkede tescil ettirdiğini, “…” ve “…” markaları arasında karıştırılma ihtimali oluşturan bir benzerlik bulunmadığı, davacının Türkiye pik boru sektöründe “…” markasıyla değil “…” markasıyla bilindiğini, teknik düzenleme ve standartlar uyarınca her üreticinin markasının imal ettiği borular üzerinde yer alması gerektiğini, ancak küçük boyuttaki boru ve ek parçalarda bir çok harften oluşan markaların yazılmasının fiziksel olarak mümkün olmadığını, bu nedenle boru sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin genellikle iki veya üç harften oluşan markaları kullandıklarını, markaların hitap edilen alıcı kitlesinin sektörde uzman mühendislik firmaları olduğu düşünüldüğünde, uygulamada davacı ve davalı markalarının karıştırılmasının imkansız olduğunu, davacı ve davalı katalog kapaklarının birbirinden farklı olduğunu beyanla, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; ” davacı ve davalı şirketlerin aynı alanda faaliyet gösterdikleri, davacının markalarında yer alan diğer sözcüklerin tali nitelikte oldukları, markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, davalının markalarından daha önce tescil edildikleri, her iki taraf markalarının aynı veya benzer sınıftaki mal ve hizmetler için tescilli oldukları, tarafların markalarının üç harften oluştuğu, davalının markalarının yalnızca son harfinin davacının markalarının esas unsuru olan “…” ibaresinden farklı olduğu, bu nedenle tarafların markalarının iltibasa neden olacak derecede benzer oldukları, davacının markalarının tanınmış marka olduğu ispatlanamamışsa da, pik boru piyasasında yüksek bilinirliği bulunduğu, aynı alanda faaliyet gösteren davalının bu markadan haberdar olmamasının düşünülemeyeceği, davacının markalarının esas unsuru olan “…” ibaresinin Türkçe’de bir anlamının bulunmadığı, davalının markaları olan “…” ibaresinin de Türkçe’de bir anlamının olmadığı, bu nedenle davalının markalarının kendiliğinden oluşturulabilecek markalar olmadıkları, her ne kadar davalı tarafça müvekkilinin markalarının “…” ibarelerinin baş harflerinden oluşturulduğunu savunmuşsa da, davacının markaları ile iltibasa neden olacak derecede benzer olan davalı markalarının davacının markasının bilinirliğinden yararlanmak amacıyla kötü niyetli olarak tescil edildiği, tarafların markalarının tescilli oldukları pik boru ürününün daha lüks inşaatlarda kullanılan ürünler olması nedeniyle bilinçli tüketicilere hitap ettiği ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı savunulmuşsa da, inşaat sektöründe her sınıftan insanın faaliyet gösterebildiği, ayrıca inşaat malzemeleri satan iş yerleri için sipariş veren kişilerin tamamının da eğitimli ve yüksek tüketici bilincine sahip uzman kişiler olmasının beklenemeyeceği, bu nedenle markalar arasında iltibas tehlikesinin de bulunduğu, davalının markalarının kötü niyetli tescil ve iltibasa neden olacak derecede benzer olmaları nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği, yine davalının www…com alan adında davacının markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresi ile benzer olan “…” ibaresinin kullanılmasının davacının markaları ile karışıklığa neden olabileceği, davalının kötü niyetli marka tescili nedeniyle davacının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet niteliğinde olup, erişimin engellenmesine karar verilmesi gerektiği, davalıya ait … sayılı “…” ürün kataloğunda, davacıya ait olan ve davalı kataloğundan daha önce 2014 yılında basıldığı dosyaya sunulan basımevine ait fatura ile anlaşılan “…” ürün kataloğundaki “…” fotoğraflarının aynı oldukları, davacının kataloğunun 16. sayfasındaki uçak gürültüsü, müzik, trafik, saat, kar yağışı ikonları ile davalının kataloğunun 8. sayfasındakilerin aynı oldukları, davacının kataloğunun 14. sayfasındaki yangına karşı koruma özelliğini simgelemek amacıyla koyulan görsel kompozisyonun davalının kataloğunun 10. sayfasındaki ile benzer oldukları, davacının kataloğunun 17. sayfasında “…” pik borunun ses yalıtım performansını göstermek üzere EN 14366’ya uygun olarak gerçekleştirilmiş deneyin sonuçlarının sunulduğu grafik tablo ile davalının kataloğunun 9. sayfasında yer alan “…” pik borunun ses yalıtım performansını göstermek için EN 14366’ya uygun olarak gerçekleştirilen deneyin sonuçlarının sunulduğu grafik tablonun renk farklılığı hariç benzer oldukları, bu durumun TTK’nun 55. maddesinde tanımlanan “başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” şeklinde haksız rekabet oluşturduğu” gerekçesiyle “1-Davanın kabulüne, 2-Davalı adına tescilli … numaralı “…” ve … “…” markalarının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE, 3-Davalıya ait “…” ürün kataloğunda davacıya ait “…” ürün kataloğundaki resim, çizim ve görüntülerin aynısının kullanılmasının haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, haksız rekabetin durdurulmasına ve önlenmesine, 4-Davalıya ait üzerinde “…” yazılı 2015/1 sayılı dava konusu kataloğun toplatılmasına ve karar kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınmak sureti ile imhasına, 5-Davalıya ait www…com alan adlı web sitesine ERİŞİMİN ENGELLENMESİNE,” şeklinde karar vermiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin … markasının distribütörlüğünü yaptığını, bu sırada kendi markasını oluşturma çabasına giriştiğini, bu çerçevede … kelimelerinin baş harflerinden oluşan … ibaresini marka olarak tescil ettirmeye karar verdiğini ve 08/10/2013 de bu ibarenin düz halinin 13/10/2014 de ise logosunu tescil için başvurduğunu ve tescilin alındığını, ve müvekkilinin bu markayı Türkiye’de ve birçok yabancı ülkede tanınır hale getirdiğini, … boruların uzman müşteri kitlesi dikkate alındığında markalar arasında karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, bu hususun bilirkişi tarafından hazırlanan 27/06/2019 tarihli raporda açıkça ortaya konulduğunun, buna karşılık yerel mahkemenin bu tespite değinmeden iltibas tehlikesi bulunduğundan bahisle hükümsüzlük kararı verdiğini, oysa mahkemenin bilirkişi raporuna hangi gerekçe ile itibar etmediğini belirtmesi gerektiğini, kararın bu yönüyle hatalı olup, Yargıtay kararlarına da aykırı olduğunu, ayrıca müvekkilinin … ibareli markaları ile davacının … ibareli markaları arasında karıştırma ihtimali oluşturan düzeyde bir benzerlik bulunmadığını, özellikle … borularının ek parçalarının üzerindeki yer darlığından dolayı firmalarca 2 ya da 3 harften oluşan markalar kullanılmasının sektörde yaygın bir uygulama olduğunu, piyasada bu şekilde birçok marka bulunduğunu, yine müvekkilinin markalarının davacı markalarından ayırt edilebilecek nitelikte olduğunu, TPE nin marka inceleme kılavuzunda 2 veya 3 harfli kelimelerden oluşan markalardan tek bir harfin farklı olmasının karıştırılma ihtimalini oldukça düşürecek olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin markasının sonundaki … harfi ile davacının markasının sonunda yer alan … harfinin aralarında yazılış ve okunuş olarak bir benzerlik bulunmadığını, ayrıca markaların konusu ürünlerin hitap ettiği alıcıların mühendislik firmaları olup, bu alıcıların markaları karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, bu hususun teknik bilirkişi raporuyla da ortaya konulduğunu, ayrıca Türkiye’de … boru pazarında hali hazırda satış yapılan 4 marka bulunduğunu, bunların …, …, … ve … olduğunu, bu 4 markadan ikisinin satışının müvekkili tarafından gerçekleştirildiğini, müvekkilinin bu markayı kötü niyetli tescil ettirmediğini, bu konuda hiçbir delil sunulmadığını, buna rağmen mahkemenin kötü niyeti kabul ettiğini, mahkemenin gerekçelerinin de hatalı olduğunu, ayrıca müvekkilinin davacının markasından yararlanma amacı veya ihtiyacı da olmadığını, davacının müvekkilinin oluşturduğu rekabet baskısını kırmak için dava açtığını böylelikle kötü niyetli olduğunu, ayrıca müvekkilinin davacıya ait bazı grafik ve düzenlemeleri kendi kataloglarında kullanarak haksız rekabette bulunduğuna yönelik mahkeme kararının da hatalı olduğunu, müvekkilinin sadece 2015 yılı için kullandığı 24 sayfadan oluşan ve birçok bilgi ve grafiği içeren kataloğu ile davacının kataloğu arasındaki çok ufak ve önemsiz birkaç benzerliğin karıştırılmaya yol açacağı sonucuna varıldığı, bu kararın bu yönüyle de hatalı olduğunu, müvekkilinin kataloğunda hiçbir şekilde davacının ticaret unvanına markasına atıf yapılmadığını, bu boruların tanıtımında alev figürünün kullanılmasının doğal olduğunu, kaldı ki resimlere bakıldığında alev grafiklerinin de farklı olduğunu, birkaç önemsiz benzerliğin ise davacıya zarar verme ihtimalinin bulunmadığını, kararın haksız rekabet yönünden de hatalı olduğunu, yine erişimin engellenmesine dair kararın da hatalı olduğunu, sadece markanın alan adı olarak kaydedilmesinin yeterli olmayıp aynı zamanda bu alan adının ticari yetki oluşturacak biçimde kullanılması da gerektiğini, müvekkili tarafından hiçbir şekilde kullanılmayan www…com adlı internet sitesine erişimin engellenmesine dair kararın da hatalı olduğunu bildirmiştir. Dosyaya celbedilen marka tescil belgelerine … numaralı “…” ibareli markanın 6,11,17 ve 19.sınıflarda 18/02/2013 tarihinde, … numaralı “…” ibareli markanın 6,11 ve 17.sınıflarda 13/06/2005 tarihinde, … numaralı “…” ibareli markanın 6.sınıfta 28/10/2003 tarihinde, … numaralı “…” ibareli markanın 6.sınıfta 14/10/2004 tarihinde davacı adına tescil edildiği görülmüştür. … numaralı “…” ibareli markanın 6.sınıfta 10/05/2016 tarihinde, … numaralı “…” ibareli markanın 6.sınıfta 25/08/2014 tarihinde davalı şirket adına tescil edildiği görülmüştür. 02/10/2017 tarihli bilirkişi raporunda; … ve … sayılı “…” ibareli davalı markaları ile “…” (…) ve “…”” (…) ibareli davacı markalarının asli ve ayırt edici unsurları itibariyle benzer bulunduğu; gerek davacı gerek davalı markalarının 6.sınıfta tescilli oldukları ve kapsadıkları mallar arasında kısmen ayniyet kısmen benzerlik bulunduğu; davacının “…’/”…” markalarının toplumun her kesiminde değil ise de ilgili kesimi nezdinde bilinirliği haiz olup Paris Sözleşmesi’nin mükerrer 6. maddesi kapsamında tanınmış marka statüsünde bulunduğu; … ve … sayılı “…” ibareli davalı markaları ile “…” (…) ve “…” (…) ibareli davacı markalarının hedef Müşteri kitlesinin en az bir kısmı tarafından birbiri ile ilişkilendirilebileceği; … ve … sayılı “…” ibareli marka başvurularının davacının …/… markalarının tanınmışlığından haksız çıkar sağlama amacıyla MK md.2’ye aykırı olarak kötü niyetle gerçekleştirilmiş addedilebileceği; davacının … ürün kataloğunun davalı … ürün kataloğundan daha önce yaratılmış olduğunun kanıtlanması koşuluyla, davalının … ürün kataloğunda davacının … ürün kataloğu ile kısmi iltibas yaratarak haksız rekabette bulunmuş sayılabileceği” yolunda görüş bildirmiştir. 16/07/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda; “-“…” ve …’ ibrelerinin, son harfleri farklı olsa da, ilk iki harflerinin özdeş bulunması nedeniyle benzer olduğunu, davacı ve davalı kataloglarının kapak sayfalarının grafik tasarım ve renk kompozisyonu itibariyle büyük benzerlik gösterdiği, davacı kataloğundaki 16. sayfa ile davalı kataloğundaki 9. sayfada yer alan “… Kelepçe Amortisörü” ile “… Kelepçe Amortisörü” fotoğraflarının birebir aynı olduğu, davacı kataloğundaki 16. sayfa ile davalı kataloğundaki 8. sayfadaki uçak gürültüsü, müzik, trafik, saat, kar yağışı ikonlarının da birebir aynı olduğunu, davacı kataloğunun 14. sayfası ile davalı kataloğunun 10. Sayfasındaki yangına karşı koruma özelliğini simgelemek üzere yararlanılmış olan kompozisyonun büyük benzerlik gösterdiği tespit edilmiştir. Bu benzerlikler nedeniyle, davacının … ürün kataloğunun davalı … ürün kataloğundan daha önce yaratılmış olduğunun kanıtlanması koşuluyla, davalının … ürün kataloğunda davacının … ürün kataloğu ile kısmi iltibas yaratacak haksız rekabette bulunmuş sayılabileceği” yolunda görüş bildirmiştir.27/06/2019 tarihli bilirkişi raporunda; “Gerek davacı, gerekse de davalı markalarının tescil edildikleri emtiaların, hitap ettiği alıcı kitlesinin, ortalama alıcısının bahsi geçen emtiaları ya da ürünleri tanıyan dikkat ve seçicilik özelliği bulunan kişiler olmaları gerektiği, her ne kadar her iki markanın temsil ettiği mal ya da hizmet sınıfı aynı ise de, ortalama alıcının teknisyen veya mühendis gibi dikkat ve seçiciliği bulunan kişi ya da kişiler olmaları gerektiğinden, ürünlerin ya da malları karıştırılmasının söz konuşu olmayacağı, başka bir deyişle, taraf markalarının kapsadıkları ürünler bakımından iltibasa yol açılmayacağı, ancak, Sayın Mahkemece bahsi geçen ürün alıcılarının seçicilik özelliği olmayan sırada tüketiciler olduğunun veya olması gerektiğinin kabul edilmesi durumunda ise 16.07.2018 tarihli ek bilirkişi raporundaki görüş ve kanaatin yerinde olacağı” yolunda görüş bildirmiştir.
G E R E K Ç E: Dava, davalıya ait markaların hükümsüzlüğü ile haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesi taleplerine ilişkindir. Taraflara ait markaların incelenmesinde; davacının … esas unsurlu markalarının bulunduğu, davalının ise markalarının … ibareli olduğu ve davalı markalarının 6.sınıfta tescilli olduğu anlaşılmıştır. Davacı taraf hükümsüzlük sebebi olarak iltibasa ve kötüniyetli tescile dayanmıştır. Davacı markalarının esas unsurunun … ibaresi olup, davalı markalarının ise … ibaresinden oluşmaktadır. Her iki tarafın markası üç harfi olup sadece son harfleri birbirinden farklıdır. Ayrıca, her iki tarafın markaları da aynı sınıflarda tescilli olup, taraflarında pik boru piyasasında faaliyette bulundukları anlaşılmaktadır. Öte yandan, davacı markasında geçen … ibaresi ile davalı markasındaki … ibaresinin Türkçe de anlamı bulunmamaktadır. Az önce de belirtildiği üzere davacının markaları daha önceki tarihli olup, davalının … ibaresini kendiliğinden bulmuş olabileceği inandırıcı değildir. Öte yandan davalı taraf … ibaresinin “…” ibarelerinin baş harflerinden oluşturulduğunu savunmuş ise de, davalının ticaret unvanında sadece … ibaresi olmayıp … şeklinde başlayıp devam ettiği anlaşılmakla, bu yöndeki savunması da yerinde görülmemiştir. Markalar, bu haliyle birbiriyle iltibas oluşturabilecek düzeyde benzerlik arzetmektedir. Öte yandan, davacıya ait markalar tanınmış marka statüsünde değilse de, kendi piyasasında bilinen markalardan olup davalının, davacıya ait markaların bilinirliğinden yararlanma amacıyla dava konusu markaları kötüniyetli olarak tescil ettirdiği şeklindeki ilk derece mahkemesinin değerlendirmesi de isabetlidir. Markalar arasındaki iltibas durumu aynı zamanda haksız rekabet de teşkil etmektedir. Bu anlamda davalıya ait internet sitesine erişimin engellenmesine dair karar verilmesinde usule aykırı bir yön bulunmamaktadır. Dosya içeriğinden davacıya ait kataloğun 2014 yılında basıldığı ve davalıya ait 2015/1 sayılı ürün kataloğundaki “… Kelepçe Amortisörü” fotoğraflarının davacıya ait ürün kataloğundaki fotoğraflar ile aynı oldukları, yine davalının kataloğundaki uçak gürültüsü, müzik, trafik, saat, kar yağışı ikonları ile davacının kataloğundaki ikonların fotoğrafların aynı olduğu, ayrıca davalının kataloğunun 10.sayfasındaki fotoğraflar ile davacının kataloğunun 14.sayfasındaki yangına karşı koruma özelliğini gösteren görsel kompozisyonların benzer oldukları, yine taraflar kataloğundaki EN 14366 standardına uygunluk gösteren deney sonuçlarının gösterildiği, grafik tablolarının renk hariç benzer oldukları bu hususların 6102 sayılı TTK’nun 55/1-a-4 maddesi bağlamında başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak şeklindeki hükmün ihlali niteliğinde olup, bu haliyle haksız rekabet oluşturduklarına dair ilk derece mahkemesince karar yerinde yapılan değerlendirme isabetli olup, davalı vekilinin istinaf istemleri yerinde değildir. Hal böyle olunca, usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 54,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 5,50 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 15/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.