Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/365 E. 2020/811 K. 16.04.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/365 Esas
KARAR NO : 2020/811
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2019/350
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/04/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın lehtarı olduğu kaybolan üç çekten bahsetmiş, bunun üzerine İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1031 Esas sayılı dosyası ile çeklerin iptali istendiğini, söz konusu çekler hakkında dava devam ederken mahkeme tarafından menfi tespit ve istirdat davası açılması için taraflarına süre verildiğini, söz konusu çeklerden birisi olan … Bankası Laleli Şubesine ait 15.11.2018 ibraz tarihli … çek numaralı 55.150,00 TL bedelli çekle ilgili olarak davalılara karşı borçlu olmadığını, davalılardan birisi olan …. ile hiçbir bağlantısı olmadığını, bunun ticari defterlerin incelenmesi ile ortaya çıkacağını, bir diğer davalı … tarafından çekin İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile yasal takibe konulduğunu, lakin müvekkil firmanın borçlu olmadığını, ciro edilen çekten sorumlu tutulmasının hakkaniyete aykırı olacağını ve telafisi güç sonuçlar doğacağından ihtiyati tedbir kararı verilmesini, arabulucu görüşmeleri esnasında söz konusu çekin şirketin muhasebesinden çalınmış olduğunu öğrendiklerini, hem bu çekin hem diğer çeklerin müvekkil firmadan … isimli şahıs tarafından çalındığını öğrenmiş olduklarını, söz konusu şahsın ceza evinde başkaca suçlar dolayası ile cezasını infaz ettiğini, iş bu sebeplerden müvekkil firmanın ticaret yapmadığı firmaların borçları sebebiyle zor durumda kaldığını, anlaşma sağlanamadığı için bu davaları açma gereği doğduğunu, söz konusu çekten dolayı borçlu olmadığının tespitini, yine çekin davacı müvekkiline iadesini, telafisi güç sonuçların ortaya çıkmaması için icra takibinin durdurulmasını, davasının kabulü ile her türlü yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikli olarak usule ilişkin itirazın iptaline dayalı dava açıldığından derdestlik itirazında bulunduklarını, devamında esasa ilişkin olarak da davacı şirketin elinden rıza dışı çıktığı iddiasının somut delillere dayanmadığını, tahminler üzerine beyanda bulunulduğunu, davacı tarafın imzaya itiraz etmediğini, yani davacı tarafın çeki imzalayarak ciro ettiğini zımnen kabul ettiğini, dava açmak ile kötü niyetli olduğunu zaman kazanmak için açtığını, basiretli bir tacirin çeki cirolayarak- imzalatarak bekletmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle beraber rızası dışında çekler davacı firmanın elinden çıkmış olsa dahi iyiniyetli üçüncü kişi konumundaki müvekkilinin bundan etkilenmeyeceğini, Yargıtay genel kurulunun verdiği karar doğrultusunda ”Çek ister hamiline ister emre yazılı olsun, çek hamili onu kötü niyetle ya da ağır bir kusuru bulunarak iktisap etmiş olmadıkça önceki hamilin elinden ne suretle çıkmış olursa olsun, onu geri vermeye mecbur olmadığını”, TTK 704 ve TMK 990 gereğince zilyet, iradesi dışında elinden çıkmış olsa bile, para ve hamile yazılı senetleri iyiniyetle edinmiş olan kimseye karşı taşınır davası açamaz hükmünün havi olduğunu belirterek, davanın reddine, ayrıca kötü niyetli davacının %20 den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, İİK. 72/3 maddesinde icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, ancak borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği gerekçeleriyle davacı vekilinin takibin durdurulması talebinin reddine, icra takibine konu alacağın %15’i oranında teminat karşılığında icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmiştir. İhtiyati tedbir talebinin reddedilen kısmına yönelik olarak davacı tarafından itirazda bulunulmuş, mahkemece itirazın reddi üzerine davacı tarafından istinaf edilmiş, Dairemizin 2019/2885 Esas – 2019/2844 sayılı Kararı ile davacı tarafın istinaf isteminin reddine karar verilmiştir. Ara karara davalı …, kabul edilen yönü itibariyle itiraz etmiş itirazı reddedilince süresinde istinafa başvurmuştur. Davalı … istinaf dilekçesinde; müvekkil şirketin iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, kambiyo senetlerinin sebepten mücerret olduğunu, iyiniyetli üçüncü kişi hakkında tedbir kararı verilemeyeceğini, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2018/1386 Esas – 2018/979 Karar, 12/04/2018 tarihli kararının ilgili TTK 687 gereğince, ancak kötüniyetli hareket edildiğinin sabit olması durumunda böyle bir tedbir kararı verilebileceği gözetilerek istinaf isteminin kabulu ile kısmına atıf yaparak tedbirin kaldırılmasını, kabul etmemekle beraber tedbir kararı verilse dahi belirtilen teminatın az olduğu icra takibine konu alacak + %15 teminat şeklinde verilmesi gerektiğini, bu sebeplerle ilgili tedbir kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Davacı taraf istinafa cevap dilekçesinde; ileride telafisi güç sonuçlarla karşılaşılmaması için tedbir talebinin kaldırılmaması gerektiğini, %15lik teminatın yerinde olduğu, her iki tarafında menfaatinin gözetildiği açık olduğu, bu sebeplerle istinaf taleplerinin reddedilmesini talep etmiş, ayrıca mahkemenin kurduğu ara kararın reddedilen yönü bakımından yeniden yargılama yapılarak; müvekkilin telafisi güç sonuçlarla karşılaşmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:Talep, menfi tespit davasında ihtiyati tedbir talebinin reddine ve İİK 72/3 gereğince verilen tedbir kararında davalı alacaklı vekilince teminata yönelik istinaf istemine ilişkindir. İİK 72/3 maddesinde: “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” hükmü düzenlenmekle, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında takibin durdurulmasına tedbir yoluyla karar verilemeyeceği, ilk derece mahkemesinin kararının yerinde olduğu kanaatine varılarak tedbirin reddedilen kısmına yönelik davacı borçlu vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Teminata ilişkin davalı alacaklı vekilinin istinaf istemine gelince; İİK 72/3 maddesine göre icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat karşılığında icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi üzerine tedbir kararı verilebileceği göz önüne alındığında, ilk derece mahkemesince bu maddeye uygun karar verildiği görülmekle davalı alacaklı vekilinin de istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-Davacı yönünden alınması gereken 54,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davalı …’nden alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL harcın davalı …’nden alınarak hazineye irad kaydına, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.16/04/2020