Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2020/358 E. 2020/1120 K. 24.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/358 Esas
KARAR NO: 2020/1120
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2016
NUMARASI: 2015/273 E. – 2016/746 K.
DAVANIN KONUSU: Banka Teminat Mektubunun Hükümsüzlüğünün Tespiti
KARAR TARİHİ: 24/06/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 356. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma açılarak yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili, müvekkilinin davalının bayisi olarak çalıştığını, bayilik sözleşmesi gereğince davalıya 27.06.2011 tarihli 120.000 TL bedelli banka teminat mektubunun verildiğini, istasyonun bulunduğu taşınmazın mülkiyetinin Sultanbeyli Belediyesine ait olduğunu, Belediyenin yaptığı ihale sonucunda mülkiyetin … A.Ş’ye geçtiğini bu nedenle taşınmazı tahliye ettiklerini ve davalı şirketle yapılan görüşme ve anlaşma neticesinde 04.08.2014 tarihli ihtarname ile bayilik sözleşmesini feshettiklerini ancak davalının teminat mektubunu iade etmediğini belirterek söz konusu teminat mektubununu müvekkiline iadesine, iade mümkün olmazsa iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 08.06.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile; teminat mektubunun 15.05.2015 tarihinde nakte çevrildiğini, bu nedenle davaya alacak davası olarak devam edilmesini ve davalının tahsil ettiği tutarın ticari temerrüt faizi ile tahsil tarihinden itibaren davalıdan tahsilini istemiştir.Davalı vekili, söz konusu mektubun müvekkilinin olası zarar ve alacaklarını temin maksadı ile düzenlendiğini, davacının müvekkilinin yatırım giderlerini karşılamadığından iade edilmediğini, sözleşmenin 24.2.1 maddesi uyarınca davacının kendisine ödünç verilen malzeme ve ekipmanları sözleşmenin sona ermesinden itibaren 1 hafta içerisinde müvekkiline iade etmesi gerektiğini, ancak bunun iade edilmediğini, bedelinin de ödenmediğini, bu nedenle de teminat mektubunun iade edilmediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, bayilik sözleşmesinin her iki tarafın karşılıklı olarak anlaşması ile sona erdiği, davalının teminat mektubunun 18.05.2015 tarihinde nakde çevirerek tahsil ettiği, davalının 29.05.2015 tarihinde düzenlediği envanter satışı konulu 13.893 TL’lik faturanın her iki taraf defterlerinde bulunduğu, buna göre davalının bu tutar kadar alacaklı olduğu, buna göre teminat mektubu bedeli 120.000 TL’den anılan fatura tutarı düşüldüğünde davalının davacıya 106.107 TL borcunun bulunduğu, davalı tarafça istasyona yapılan yatırımların 2005 tarihli olup, bu yatırımların toplam tutarının 54.686,69 TL olduğu, bunun güncel değerinin ise 26.102,80 TL olduğu ve bu bedeli de talep etmiş ise de, söz konusu yatırımların davacının taşınmazı tahliye etmesi nedeni ile istasyonda kaldığı ve davacının malları alması için davalıya ihtar çektiği bu nedenle davalının talebinin iyi niyetli olmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, teminat mektubundan kalan 106.107 TL nin teminat mektubunu paraya çevirdiği 15.05.2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir.Davacı vekili, müvekkilinin davalının düzenlediği 29.05.2015 tarihli 13.893 TL’lik faturayı 31.05.2015 tarihli iade faturası düzenleyerek elektronik fatura şeklinde davalı yana gönderdiğini, 8.6.2015 tarihli ihtarname ile de itiraz ettiklerini bu nedenle davalıya borcunun olmadığını, dolayısıyla 13.893 TL’lik kısmının redddinin doğru olmadığını ve re’sen hususlarını belirtmiştir.Davalı vekili, teminat mektubunun sözleşmenin 9.maddesinde düzenlendiğini, davacının sözleşmenin sona erdiği tarihi itibari ile müvekkiline borçlu olduğu için (yatırım gider ve fatura alacağı sebebi ile toplam 39.995,78 TL) mektubun nakde çevrildiğini, kalan 80.004,22 TL nin davacıya iade edilmek istendiğini ancak bu talebin yanıtsız bırakıldığını, ayrıca yerel mahkemeden tevdi mahalli istediklerini, ancak mahkemenin bu hususta bir karar vermediğini, müvekkilinin alacağının13.893 TL lik kısmının fatura alacağından 26.102,80 TL lik kısmının ise bayilik kapsamında yapılan yatırımlardan kaynaklandığını, ek raporun sonuç kısmında yatırım bedellerinin teknik bilirkişi tarafından değerlendirilmesi gerektiği yolundaki görüşün dikkate alınmadığını, mahkemenin bu konudaki gerekçesinin yerinde olmadığını, davacının sözleşmenin 24.2.1 maddesi uyanrınca kendisine ödünç verilen malları iade etmesi gerektiğini ancak iade etmediğini, bu malların pompa, otomasyon sistemleri, market dekorasyonu, inşaat işleri market üniteleri vs.. oluştuğunu, bu sebeple bu ürünlerden iade edilebildiği ölçüde müvekkiline iade edilmesi gerektiğini, davacının ihtarname çekerek bu yükümlülüğünden kurtulamayacağını, müvekkilinin 26.102,80 TL alacağının yok sayılacağının doğru olmadığını ve re’sen hususlarını bildirmiştir.
DELİLLER:Davacının davalıya gönderdiği 04.08.2014 tarihli ihtarnamede söz konusu taşınmazın tahliye edileceğini, bu nedenlede sözleşmenin feshi ve ariyetlerin alınması gerektiğini bildirmiş, yine 11.12.2014 tarihli ihtarnamede ise sözleşmenin karşılıklı görüşme ile feshedildiğini, sözleşme nedeniyle davalıya borçlu bulunmadığını ve nedenle 3 gün içerisinde teminat mektubunun iadesini istemiş, bu ihtarnamenin 22.12.2014 tarihinde davalıya tebliğ edildiği anlaşılmıştır.Teminat mektubunun dava dışı banka tarafından davalı lehine düzenlenmiş olduğu 27.06.2011 tarihli olup davacının mal satışı verilen emtia, malzeme, teçhizat nedeni ile doğmuş, doğacak her türlü taahhütlerinden dolayı 120.000 TL ye kadar olan borçlarının üstlenildiği görülmüştür.Davacının 8.6.2015 tarihli ihtarname ile davalı tarafından düzenlenen 29.05.2015 tarihli 13.893 TL’lik davalı faturasına itiraz ettiği görülmüştür. Davacı vekili 08.09.2015 tarihli dilekçesinde 80.004,22 TL nin iadesi konusunda kendileri ile irtibata geçilmediğini davacının teminat mektubunu paraya çevirme yetkisini kötüye kullandığını belirtmiştir.Yargılama sırasında dosyaya sunulan 04.01.2016 tarihli 3 kişilik bilirkişi raporunda teminat mektubunun 18.05.2015 tarihinde nakde çevrildiği ve davalının 120.000 TL yi tahsil ettiği, davalının düzenlediği 29.05.2015 tarihli faturanın davacı kayıtlarında yer aldığı ve davalının aynı bedelde 31.05.2015 tarihinde bir fatura düzenlediği ve kayıtlarında davalıya borç kalmadığı ve sadece teminat mektubu nedeni ile davalıdan 120.000 TL alacaklı olduğunun göründüğü, davalı kayıtlarında ise davalının davacıya 106.107 TL borçlu gözüktüğü, 13.893 TL lik davacı faturasının davalı kayıtlarında yer almadığı buna göre davacının davalıdan 106.107 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir.Davalı vekili, rapora itiraz dilekçesinde replik dilekçesinde belirttiği 126.102,80 TL’ lik alacaklarına ilişkin bir değerlendirme yapılmadığını belirtmiş ve ek rapor alınmasını istemiştir.Dosyaya sunulan 23.05.2016 tarihli ek raporda ise davalının talep ettiği yatırım giderlerinin yatırımların cinslerine göre bir teknik bilirkişi tarafından fiyatlandırılması gerektiği ve buna göre davalının alacaklı olduğu tutarın belirleneceğini belirtmişlerdir.Dosyada bayilik sözleşmesinin bulunmadığı görülmüş olup, istinaf aşamasında sözleşme dosyaya celbedilmiştir.
G E R E K Ç E: İlk derece mahkemesince verilen kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine tahkikatta eksiklik bulunması nedeniyle duruşma açılarak yapılan inceleme sonunda dairemizce 25/10/2017 tarihli 2017/405 Esas, 2017/3275 Karar sayılı ilamla taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiş, iş bu kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 28/11/2019 gün, 2018/72 Esas, 2019/5343 Karar sayılı ilamıyla Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilk derece mahkemesi yargılamasında eksiklik bularak yeni tahkikat işlemleri yaptığı, bu durumda ise HMK’nun 353/1-b-3 maddesi uyarınca yeniden esas hakkında karar vermesi gerekirken doğrudan istinaf başvurusunun esastan reddi şeklinde karar verdiğini, bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğundan bahisle dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiş, bozma sonrası duruşma açılarak yapılan yargılamada usul ve yasaya uygun olan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.Dava, başlangıçta teminat mektubunun iadesi istemi ile açılmış, daha sonra yapılan ıslahla bedelinin iadesi talebine dönüştürülmüştür.Dava konusu teminat mektubunun verilmesine ilişkin taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin icra edildiği istasyonun bulunduğu taşınmazın dava dışı belediyeye ait olup daha sonra belediye tarafından yapılan ihale sonucu dava dışı bir şirkete mülkiyetinin devredildiği ve bu nedenle tarafların söz konusu istasyonda faaliyette bulunma imkanlarının kalmadığı ve sözleşmenin sona erdiği ihtilafsızdır. Davacı taraf sözleşmenin sona ermesi nedeniyle çektiği ihtarla davalıdan istasyonda bulunan malzemelerini almasını istemiştir. Her ne kadar sözleşmenin 24.2.1 maddesinde davacı bayinin malzeme ve ekipmanları davalıya teslim etmesi ve yine 24.2.2 maddesinde davalının isterse malzeme bedellerini davacıya fatura edebileceği gibi davacının da bu bedelleri davalıya ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği şekilde düzenleme var ise de, söz konusu istasyonun bulunduğu taşınmazın mülkiyetinin el değiştirmesi sonucu artık davacının bu taşınmazda faaliyette bulunma imkanının kalmadığı ve davacının , davalıya malzemeleri gelip alması konusunda ihtar çekmesi hususları gözetildiğinde, anılan maddelerin somut olay bakımından uygulanamayacağı kanaatine varılmıştır. Bu itibarla davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. Öte yandan davalı tarafından düzenlenen 13.893,00 TL’lik fatura da davacı kayıtlarında yer aldığından ve davacı tacir olup kendi kayıtları kendi aleyhine her halükarda delil niteliğinde bulunduğundan, davacının da istinaf talepleri yerinde görülmemiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda taraf vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin ayrı ayrı reddi gerekmiş ve tüm dosya içeriğinden, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin sona erdiği, davacının sözleşme gereğince davalıya verdiği 120.000,00 TL bedelli teminat mektubunun iadesini istediği, daha sonra da eldeki bu davayı açtığı, yargılama sırasında ise teminat mektubunun davalı tarafından 18/05/2015 tarihinde nakde çevrildiği, somut olayda teminat mektubunun nakde çevrilmesindeki haklılığın ispat külfeti davalıda olduğu, davalının 31/05/2015 tarihinde hizmet faturası adı altında 13.893,00 TL bedelli bir fatura düzenlediği, bu faturanın davacı defterlerinde de kayıtlı olduğu, hatta davacının bu fatura bedelini kendi kayıtlarında düşmesinden sonra davalının, davacıya 106.107,00 TL davacı kayıtlarında borçlu göründüğü, öte yandan davalı taraf istasyonda yapılan yatırımlarla ilgili düzenlenen faturalar toplam 54.686,69 TL ise de, söz konusu bu malların rayiç değerinin 26.102,80 TL olup bunun da kendi lehlerine alacak olarak değerlendirilmesini istemiş ise de ve bu konuda sözleşmenin 24.2.1 ve 24.2.2 maddelerini gerekçe göstermiş ise de, söz konusu istasyonun bulunduğu taşınmazın belediye tarafından dava dışı bir şirkete mülkiyetinin devredilmesi nedeniyle davacının da buradan çıkmak zorunda kaldığı, dolayısıyla davacının artık bu taşınmazda faaliyette bulunma imkanının kalmadığı ve davalı tarafa malzemeleri gelip alması konusunda ihtar çektiği gözetildiğinde, somut olay bakımından sözleşmenin 24.2.1 ve 24.2.2 maddelerinin uygulanamayacağı kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla davalı tarafın davacı defterlerinde de kayıtlı bulunan 13.893,00 TL bedelli alacağı dışındaki kalan tutar yönünden dava konusu 120.000,00 TL bedelli teminat mektubunu tazmin etmesi haksızdır. Bir başka ifadeyle davalı taraf söz konusu teminat mektubunun 120.000,00 – 13.893,00 = 106.107,00 TL’lik kısmını haksız olarak nakde çevirmiştir. Bu itibarla taraf vekillerinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş, ayrıca istinaf aşamasında tahkikat yapılmakla HMK’nun 353/1-b-3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine, 2-HMK 353/1-b-3 maddesi gereğince, İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/273 E. – 2016/746 K.sayılı 26.10.2016 tarihli hükmünün kaldırılmasına, 3-Davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile; davalı tarafından paraya çevrilen teminat mektubundan kalan 106.107,00 TL’nin paraya çevrildiği 15.05.2015 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Fazlaya ilişkin istemin reddine, 5-Alınması gereken 7.248,17 TL harçtan, peşin alınan 2.049,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.198,87 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 6-Davacı tarafından yatırılan 2.080,80 TL peşin, başvuru ve ıslah harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7- Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 1.614,00 TL’den davanın kabul ve red oranına göre belirlenen 1.427,14 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 8-Davacı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 14.030,17 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-İstinaf yargılaması yönünden davacıdan alınması gereken 54,40 TL harçtan, 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 25,20 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 11-İstinaf yargılaması yönünden davalıdan alınması gereken 7.248,17 TL harçtan, peşin alınan 1.812,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.436,17 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 12-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 13-İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden davacı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,14-İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,15-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24.06.2020